1 Temmuz 2023 Cumartesi

MÜBAHALE AYETİ

 1- Mübahale ayeti


"Artık Sana gelen bunca ilimden sonra onun hakkında Seninle çekişip tartışmalara girişirlerse, de ki: Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım, biz bizzat gelelim, siz de gelin. Ondan sonra karşılıklı lanetleşelim de Allah'ın laneti yalan söyleyenlerin üstüne olsun." 

Sünni eserlerden, Hariciler de dahil olmak üzere tüm İslam mezhepleri Resulullah (s.a.v.)'in Necran Hristiyanları ile mubaheleye giderken yanında sadece Hz. Fâtıma (a.s.), Hz. Ali (a.s.), Hz. Hüseyin (a.s.) ve Hz. Hasan'ın (a.s.) bulunduğu noktasında hem fikirdir. 

Ve yine Sünni Beyhakî'nin, "Delailü'n-Nübüvve" adlı eserinde de el-Kelbi yoluyla Ebu Salih ve İbn Abbas senediyle gelen rivayette şöyle denilmektedir:

"Necran Hristiyanlarının heyeti, soylularından teşekkül eden on dört kişi olarak Resulüllah'ın (s.a.v.) huzuruna vardılar. Aralarında büyükleri olan es-Seyyid ve ondan sonra görüş sahipleri bulunan El-Akıb da vardı. Resulullah (s.a.v.) her ikisine de:

'İslam olunuz' deyince her ikisi de, 'Biz, İslam olmuşuz' dediler.

Peygamber (s.a.v.): 'Hayır, sizler, İslam olmuş değilsiniz', deyince şöyle dediler: 'Aksine biz, Senden önce İslam olmuşuz' diye cevap verdiler.

Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: 'Yalan söylediniz, sizleri bunda bulunan üç şey İslam'a girmekten alıkoymaktadır: Haç'a ibadet etmeniz, domuz eti yemeniz ve Allah'ın çocuğu olduğunu iddia etmenizdir.'

Bunun üzerine Yüce Allah'ın 'Hakikat şu ki, Allah katında İsa'nın durumu Adem'in durumu gibidir' ayeti nâzil oldu. Bu ayeti onlara okuyunca:

'Senin ne söylediğini bilmiyoruz' demeye başladılar. Tekrar: 'Sana ilim geldikten sonra kim seninle tartışırsa..." ayeti nâzil oldu. Bu sefer Allah Resulü (s.a.v.) onlara şöyle dedi:

'Yüce Allah Bana şunu emretmiş bulunuyor; şayet İslam'ı kabul etmiyor iseniz sizinle mübahele yapacağım.'

Onlar: 'Ey Ebe'l-Kâsım! Sen, bize bir süre mühlet ver, gidip konu üzerinde gereğince düşünelim, sonra tekrar Sana geliriz' dediler. Bundan sonra birbirleriyle baş başa kaldılar ve kendi aralarında konuştular.

Es-Seyyid, El-Akıb'a şöyle dedi: 'Allah'a and olsun, siz de biliyorsunuz ki, bu adam mürsel bir peygamberdir. Şayet O'nunla lanetleşecek olursanız bu sizin kökünüzün kuruması demektir. Herhangi bir peygamberle lanetleşen her bir kavmin, mutlaka büyükleri yok olur ve küçüklerinin de soyu devam etmez.

Şayet sizler O'na tâbi olmayacaksanız ve ancak dininize bağlı kalmaya devam edecekseniz O'nunla anlaşma yapınız ve ülkenize geri dönünüz.'

Bu sırada Resulullah (s.a.v.) de Ali (a.s.), Hasan (a.s.), Hüseyin (a.s.) ve Fâtıma (a.s.) ile beraber dışarı çıkmış ve onlara şöyle demişti: 'Ben dua edince sizler de amin deyiniz.'

Ancak Necranlılar O'nunla lanetleşmeyi kabul etmediler, cizye vermek üzere O'nunla barış yaptılar.

Eş-Şâbî'den gelen rivayete göre Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: 'Şayet lanetleşmiş olsalardı, ağacın üzerindeki kuşlara varıncaya kadar Necran halkının helak olacağına dair Bana müjde verilmişti.'

Necranlıların papazı, Resulüllah'ın (s.a.v.) Ali (a.s.), Fâtıma (a.s.), Hasan (a.s.) ve Hüseyin (a.s.) ile birlikte geldiğini görünce:

'Ey Hristiyanlar topluluğu, ben öyle yüzler görüyorum ki, eğer bunlar, Allah'tan bir dağı yerinden oynatmasını isteyecek olursa mutlaka onların istediğini kabul edip bu dağı yerinde oynatır, sakın bunlarla lanetleşmeye kalkışmayın, helak olursunuz' dedi." 

Sa'd b. Ebi Vakkas der ki: "De ki: Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım, ayeti nâzil olunca, Resulullah (s.a.v.), Ali'yi (a.s.), Fâtıma'yı (a.s.), Hasan (a.s.) ve Hüseyin'i (a.s.) çağırdı ve buyurdu ki: Allah'ım bunlar Benim Ehli Beyt'imdir." 

Sünni Suyûtî'de de bu konuda rivayet vardır: "Cabir b. Abdullah şöyle nakleder: 'Kendimiz ve kendinizden' maksat, Resulullah (s.a.v.) ve Ali'dir (a.s.). 'Oğullarımızdan' maksat Hasan (a.s.) ve Hüseyin'dir (a.s.). 'Kadınlarımızdan' maksat ise Fâtıma'dır (a.s.)." 

Mübahele ayetinde "oğullarımız, nefislerimiz ve kadınlarımız" ifadeleri hep çoğul olarak verilmesine rağmen, Resulullah (s.a.v.) yanında oğullardan Hz. Hasan (a.s.) ve Hüseyin'i (a.s.), nefislerden Hz. Ali'yi (a.s.) ve kadınlardan sadece Hz. Fâtıma'yı (a.s.) almıştır.

Buradaki nükte ile ilgili olarak, bu beş kişinin İslam dinini temsil eden en seçkin beş kişi olması gösterilmektedir. Bunların katılımı tüm Müslümanların katılımı mânâsına gelmekte idi.

Bu ayet Hz. Ali'ye 'Peygamberin nefsi' olarak hitap etmiştir. Bu mânâda Hz. Ali (a.s.), Resulullah'ı (s.a.v.) hayatında ve ölümünden sonra tam anlamıyla temsil edebilecek tek ve en kâmil kişidir.   Tabii ki peygamberlik makamı bundan istisnadır.

Sünni Fahri Râzi mübahele olayını şöyle nakletmektedir:

Resûlullah (s.a.v.) Necran Hıristiyanlarına delillerini açıkladı. Ama onlar kendi cehaletleri yüzünden ısrar ettiler. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Gerçekten Allah Bana emretmiştir ki, sizler hücceti kabul etmediğiniz takdirde sizinle mübahale edeyim."

Onlar: "Ey Ebe'l-Kâsım, (müsaade ver ki) biz dönüp bu mesele hakkında düşünelim, sonra Senin yanına gelelim" dediler.

Onlar geri döndüklerinde görüş sahibi olarak kabul ettikleri büyüklerine; "Ey Mesih'in kulu senin görüşün nedir?" diye sordular.

O da: "Ey Hıristiyanlar! Muhammed, Allah tarafından gönderilen bir peygamberdir. O, Hz. İsa hususunda doğru olan şeyleri getirmiştir" dedi.

Mübahele günü Resûlullah (s.a.v.) Hüseyin'i kucağına almış, Hasan'ın elinden tutmuş ve Fâtıma (a.s.) Resûlullah'ın (s.a.v.) arkasından, Ali (a.s.) da Fâtıma'nın (a.s.) arkasından hareket ediyordu.

Resûlullah (s.a.v.) bunlara: "Ben dua ettiğimde siz 'amin' deyin" buyurdu.

Bu hâli gören Necran Hıristiyanlarının din adamı: "Ey Hıristiyan topluluğu, ben öyle (nurlu) yüzler görüyorum ki, eğer Allah'tan dağın yerinden oynamasını isteseler Allah, onların yüzünün suyu hürmetine o dağı yerinden oynatır; (sakın) bunlarla mübahale etmeyin, yoksa helak olursunuz ve kıyamet gününe kadar artık yeryüzünde bir Hıristiyan bile kalmaz." 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder