11 Ekim 2018 Perşembe

Gurdjieff-Movements - Konya Performance, 2013


G.I. Gurdjieff -OLAGANÜSTÜ İNSANLARLA KARŞILAŞMALAR
Bir gün manastırın şeyhinin yanma, üçüncü avluya çağnlın­ caya kadar bu böyle iki hafta devam etti. Şeyh bizimle bir tercü­ man aracılığıyla konuşuyordu. Rehberimiz olarak, en yaşlı ra­ hiplerden birini tayin etti. Bu, bir ikon gibi görünen yaşlı bir adamdı ve diğer müritler onun, iki yüz yetmiş beş yaşında ol­ duğunu söylediler.
Bundan sonra, denilebilir ki manastırdaki hayatın içine gir­ dik ve hemen hemen her yere girebilmeye ve zamanla her şeyi öğrenmeye başladık.
Üçüncü avlunun ortasında, tapmak gibi büyük bir bina var­ dı. Burada günde iki defa ikinci ve üçüncü avluda yaşayanlar, rahibelerin kutsal danslannı seyredip kutsal müzik dinliyorlar­ dı.
Prens Lubovedski tamamen iyileştiğinde bizimle her yere gelmeye ve her şeyi açıklamaya başladı ve böylece, bizim için ikinci bir rehber oldu.
Bu manastırdaki her şeyin detaylannı, nelerin gösterildiğini, orada neyin nasıl yapıldığını belki zamanı gelince başka bir ki­ tapta anlatacağım. Bu arada, orada gördüğüm garip bir aleti olabildiğince detaylı anlatmayı gerekli görüyorum. Az veya çok önemini kavradığım bu aletin yapısı, bende muhteşem bir izle­ nim bıraktı.
Prens Lubovedski ikinci rehberimiz olduğunda, kendi iste­ ğiyle, bizi dördüncü avluya götürme iznini elde etti. Bu avlunun "Kadınlar Avlusu" denilen bir yanında, daha önce söylediğim
Olağanüstü İnsanlarla Karşılaşmalar 186
gibi tapmakta kutsal danslar yapan rahibe dansçılar tarafından yönetilen bir çocuk sınıfı vardı.
İnsan bedeni ve ruhunun hareket kanunları konusundaki büyük ilgimi bilen prens, bu sınıfı seyrederken, küçük rahibe dansçı adaylarının bu sanatı öğrenirken yardım aldıkları bir ale­ te dikkat etmemi söyledi.
Bu garip aletlerin dış görünüşü, ilk bakışta çok eski bir işçili­ ğin ürünü oldukları izlenimini uyandırıyordu. Fildişi ve sedef kakmalı abanozdan yapılmışlardı. Kullanılmadıklannda ve top­ lu halde durduklarında, bütün dallarıyla beraber bir "Vesanel­ nian" ağacını hatırlatıyordu. Dikkatle bakıldığında, her aletin bir üç ayak üzerine sabitlenmiş ve insan boyundan yüksek bir düzgün kolondan oluştuğu görülüyordu. Bu kolon üzerindeki yedi noktadan özel olarak imal edilmiş kollar çıkıyordu. Bunlar da değişik boyutlarda yedi parçaya bölünmüştü. Birbirini takip eden her parçanın ana kolondan uzaklığıyla orantılı olarak uzunluğu ve genişliği azalıyordu.
Bir koldaki her parça veya bölüm, yanındaki parçaya birbiri­ nin içine girmiş şekilde iki adet içi boş fildişi topla bağlanıyor­ du. Dış top içerdeki topu kapamadığında, kolun her parçasının bir ucu iç topa ve bitişikteki parça da dış topa bağlanıyordu. Bu yolla bu bağlantılar insandaki omuz bağlantısı ile aynı tipte olu­ yor ve her koldaki yedi parça istenilen yönde hareket ettirilebi­ liyordu. İç topların üzerinde bazı işaretler yazılmıştı.
Odada bu aletlerden üç tane vardı ve her birinin yanında kü­ çük bir raf duruyordu. Bu raf, üzerinde bazı yazılar bulunan bir çeşit metalden kare plakalarla doldurulmuştu. Prens Luboveds­ ki, bu plakaların kopya olduklarını ve saf altından yapılmış ori­ jinallerinin şeyhte bulunduğunu açıkladı. Uzmanlar, bu plaka­ ların ve aletlerin en azından dört bin beş yüz senelik olduğunu saptamışlardı. Prens daha sonra, iç toplardaki işaretlerin plaka­ lardakine karşılık getirilerek, topların ve onlara bağlanmış olan parçaların istenilen pozisyona getirildiklerini açıkladı.
187 Prens Yuri Lubovedski
Toplar belirlendiği şekilde yerleştirilerek, her bir duruş po­ zisyonun şekli ve uzunluğu tam anlamıyla tanımlanıyor ve kü­ çük çocuklar, saatlerce bu aletin önünde durarak, bu şekilde kendilerini düzene sokarak bu duruş pozisyonunu hatırlamayı ve hissetmeyi öğreniyorlardı.
Bu genç müstakbel rahibelerin tapınakta dans etmelerine izin verilmesi için yıllar geçiyordu. Burada sadece yaşlı ve dene­ yimli rahibeler dans edebiliyordu.
Bu duruş pozisyonlarının alfabesini, manastırdaki herkes bi­ liyordu. Akşamleyin tapınağın ana salonunda, rahibeler o gü­ nün ayini için belirlenmiş olan dansları yaptıklarında, müritler bu danslarda insanların binlerce sene önce tanımladıkları gerçe­ ği okuyabiliyorlardı.
Bu danslar, tam olarak bizim kitaplarımıza karşılık gelmek­ teydiler. Şimdi kağıdın üstünde yapıldığı gibi, bir zamanlar uzak geçmişteki olaylar danslarda kaydedilmişlerdi ve asırdan asıra sonraki nesiller vasıtasıyla aktarılmışlardı. Bu danslar, kut­ sal kabul ediliyordu.
Rahibeler çoğunlukla genç kızlardı. Bunlar, ailelerinin adağı olarak veya başka nedenlerle erken yaşlardan itibaren Tanrı'nın veya herhangi bir azizin hizmetine adanıyorlardı. Tapınağa ço­ cukken veriliyorlar, burada eğitiliyorlar ve örneğin, kutsal dans­ lar gibi gerekli olan her şeye hazırlanıyorlardı.
Bu sınıfı gördükten birkaç gün sonra, gerçek rahibelerin gös­ terilerini görmeye gittiğimde, bu danslardaki anlayamadığım anlam ve duygudan dolayı şaşırmadım da bu dansları yaparken gösterdikleri doğruluk ve kesinlikten dolayı hayrete düştüm. Ne Avrupa'da ne de herhangi bir yerde, yaptıkları bu işin saflı­ ğıyla karşılaştırılabilecek bu çeşit bir otomatikleşmiş insan hare­ ketine bilinçli bir ilgiyle bakmamış ve deneyimlememiştim
********
NOT : gurdijieff in yazdığı DANSLI EL HAREKETLERİ İLE HARFLERİ YAZIP,KUTSAL METİNLERİ İZLEYİCİLERE SUNMAK RİTÜELİ Nİ BUGÜN UYGULAYAN KENDİ ARDILLARI OLAN DANS TOPLULU HZ MEVLANA MİSTİK MÜZİK ETKİNLİĞİNDE BUNU SUNARKEN tabii siz en çok KA diye bildiğimiz eski mısırlı iki el yanda havaya kalmış işarete odaklanın O KA NI YANİ RUHUNU SELAMLARIM DEMEK  yani ben sadece bunu biliyorum 
NUR CİHAN 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder