27 Ağustos 2017 Pazar

DAVAYA SADAKAT



Naklederler ki bir gün Hasan Basri,Malik b.Dimar,Şakik-ü Belhi (k.s) Rabia-i Adeviyye’nin yanındaydılar.Rabia hasta idi.Hasan;”Mevlasından gelen darbelere sabretmeyen bir kimse davsında sadık değildir”dedi.Şakik:”Mevlasının darbesine şükretmeyen kimse davasında sadık değildir.” Dedi.Malik ise;”Mevlasından gelen darbelerden lezzet almayan kimse sadık değildir.” Dedi.Rabia’ya “Sen de söyle dediler.O ise şöyle söyledi:”Mevlasını müşahedede darbenin elemini unutmayan kimse davsında sadık değildir”dedi.Bunda şaşılacak bir şey yoktur.Çünkü Msır kadınları mahlukun Hz.Yusuf müşahedesinde yaralanmanın acısını duymadılar.Eğer bir kimse Halık’ın müşahedesinde bu sıfat üzere olursa , bunda şaşılack bir şey yoktur.

Bundan anlaşılan şudur ki, kişi davasında sadık ise hakkı talep eder.Başına gelen hiçbir şeyden rahatsız olmaz ve hiçbir şey ona ağır gelmez.Allah’dan ancak Allah’ın ondan istediğini ister

Dostun kahrı aşıklrı ateşe attığı zaman,

Kevser pınarına bakacak olursam namerdim

Davasında sadık olan kul,dünyada mücahede ateşiyle nefsine azap etmekten uzak kalmaz.Sonra nefsini aşk ve muhabbet ateşinde tamamen yakar , yok eder.Artık vücudda yakma ile alakalı bir şey kalmayınca bu kişi kıyamette nasıl ateşe sunlur ki?Çünkü bu kişinin cevheri temizlenip özleşmiş, nefsi de iman edip gönül huzuruna kavuşmuştur.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder