24 Aralık 2020 Perşembe

AÇIK KONUŞANLAR

Bu dünyanın kazancı muvakkattır; şu muvakkat âlemin içinde ebedî bir varlık, ebedî bir kazanç var, onu elde etmeli. Hakîkati anlamazsak, bir ölüden ne farkımız var? Ölüyü ortaya uzattıkları zaman ne ses var, ne sadâ… Başlarlar “Yâsin” okumaya. “Yâsin”i ölüye mi okuyorlar, yoksa onun başındaki biz ölülere mi? Peki amma, biz Arapça bilmiyoruz; nasıl anlayacağız “Yâsin”i Yunus Emre: Sağlığında âyet, hadîs nesine… Son deminde muhtaç olur “Yâsin”e, İletip koyacak makberesine, “Oğlum, kızım, malım kaldı!” diyemez.diyor.Sonra hoca ölüye soruyor: “Rabb’in kim, Nebi’n kim?”. Cevap alıyor mu? Ölü duyar mı? Ölüden ses gelir mi? Asıl kabir bu vücuttur. Bu vücudun içindeyken duyarsa duyar o sözleri; öldükten sonra nerde duyacak… Biz uyurken, birisi: “Rabb’in kim? Nebî’n kim?” dese duyar mıyız? Hâlbuki uyuyan bir insanda yine de hayat vardır; ölüde o da yok. Sual – O halde kabirleri niçin ziyaret ediyorlar? – Bunlar hep rumûzdur. “Siz darda kaldığınız zaman ölülerinizi ziyâret edin” deniliyor. Üçyüz, beşyüz senelik bir kabirde ölü bulunur mu? (Bu dünyada “ölmeden evvel ölenler” var; onlar aranızda geziyor; onları ziyaret edin!) demek istiyorlar. Arefe günleri mezarları ziyaret ediyoruz. “Arefe günü” “Bilgi günü” demektir. Yani, yukarıdaki sözle “Hakîkat Sırrı”nı bilen insanları ziyaret etmek icabettiğini anlatmak istiyorlar. Sual- Peki, nedir bu rumûz? Niçin açık açık söylememişler? Emre – Açık açık söyleyenleri ne yapmışlar baksana… Kimini asmışlar, kimini kesmişler, kiminin derisini yüzmüşler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder