23 Aralık 2020 Çarşamba

HER NEFİS ÖLÜMÜ TADACAKTIR

•Kuran' da (Küllü nefsin zâikatülmevt: Her nefis sahibi ölümü tadacaktır!)denilirken aynı Kur'an'ın diğer tarafında da (Allah yolunda ölenler, ölü değil diridirler!”) diyor. (Bakara -157) Hz. Muhammed de bu âyeti, (Elmü’minûn lâyemûtun: Mü’minler ölmez) hadîsiyle tasdik ediyor. Bunların hangisi doğru: (Küllü nefsin zâikatülmevt) mi, yoksa (El mü’minûn lâ yemûtun) mu? Şüphe yok ki ikisi de doğru. Sözlere dikkat edelim: (Nefis sahibi ölür!), (Mü’min ölmez!) diyor. Bunun aksini söylüyor mu? Yani; (Bütün mü’minler ölecek), yahut (Nefis sahipleri ölmez) diyor mu? Hayır. Öyleyse ölüm, nefse, yani nefis sahibinedir. “Ben!” diyen ölür. Bu dünyadayken nefis öldükten sonra bak, ölüm var mı? Niyâzî: Her ne söz ki söylenir âlemde türkî, ya arap Tut kulağın, ki sanadır cümle dillerden hitap. diyor. Anlarsak bütün bu hitaplar, bu sözler hep bizedir. Yeter ki anlamaya niyet edelim. Konuştuğumuz dil, herkesin konuştuğu dil amma, bu sözlerin mânâsı, dinleyenin hâline, ilmine göre değişir. Herkesin kulağı, gözü birbirine benzer ama duygular, görgüler hâle göre değişir. Âzâlar, içerdeki “Kudret”in emrine tâbidir. İşte meselâ, “İnnâ’a teynâke” sûresindeki “venhar” sözünü “Deve boğazla!” diye tercüme ediyorlarmış. Koyunların, develerin ne kabahati var… Gerçi kurbanın da fazîletleri vardır; meselâ, hiç olmazsa fakir fukara Kurban bayramında et yüzü görmüş olur amma, kurtulmak için develer ve koyunlar yerine nefsimizi, kötü ahlâkımızı boğazlasak daha iyi olmaz mı? “İnmâ â’teynâke” deki “venhar”ın mânâsı nefsi boğazlamaktır. Kurban, yakınlıktır; öyleyse nefsimizi kurban edelim de Allah’a yaklaşalım. Gelelim mevzuumuza, yani ebterlik meselesine: Biraz evvel de söylendiği gibi, sırf kendi menfaatini düşünen kimse ebterdir. Şeytan öyle değil mi? Âdem’i sevemedi. Hakîkati biliyordu amma aşkı yoktu, sevginin tadını almamıştı. O, Allah’ın kudretini Âdem’den daha iyi biliyordu; fakat benliği onu tenezzül ettirmiyordu. Hep “ben!” diyordu. Âdem ise “Safiyullah”tı; yani Allah’ın tasfiye edilmiş, saflaşmış bir kulu idi. Herkesi seviyor, onlara “evlâtlarım” diyordu, insanların “Âdem evlâdı” oluşundaki incelik bundandır. Bazı insanlar kendileri yer, içer, evlâtlarını bile düşünmezler. Hased olanda, “Ben kâmil olayım” diyende ufacık bir mânevî lezzet varsa, o da yanar gider. Arkadaşlarının, insanların birbirini sevdiğini görüp de sevinenler gittikçe muhîtleşirler. Bir insanın muhîtleşmesi için kendisinin yok olması lâzımdır. Bir insanın sesi güzel olsa, o adam şarkıyı kendisi için değil, başkaları için söyler. Temiz bir insan kirli bir muhîtte yaşayamaz. Orada yaşayabilmek için, etrafındakileri de temizlemeğe çalışır. Şefkat bunu icap ettirir. Hz. Muhammed ilk zamanlar “ümmetim!” diyordu; muhîtleşince “Elhamdülillâhi Rabbil’âlemin” diyor. Nefsinden, ilminden, kemâlâtından zerre kadar haberi olan insanın bu ilimden haberi yoktur. Bunlara mahkûm olmayacağız. Talât Efendi (Adanalı şair, merhum Hasan Talât Muter): Ben! deme; zira vebâl ancak budur, Mahv-ı mutlak ol; visâl ancak budur. der. Ama iş, bu sözleri dinlemekle olmaz; olmaya çalışmalı. Bu, birdenbire de olmaz tabii; bazısında er, bazısında geç. Bir operatör mideyi keser biçer, tekrar diker. Lâkin yarayı iyi edecek olan, operatör değildir. Vücud kendi kendisini iyi edecek. Mânevîyyet tohumunu, eken de bizim gönlümüze bir tohum eker. Fakat bizim içimizde azîm kuvveti varsa, o tohum yetişir; yoksa çürür gider. Kendikendini yetişirirse “hâl” tecellî eder; aksi takdirde, “irfâniyyet” belâsına düşer; bilgisi başına belâ olur. Bazı insanlar hakikaten iyi kalplidirler. Herhangi bir kimseyi ihyâ etmek ister amma, elinde imkân yoktur; o kimseyi ihyâ edemediğine üzülür durur, hâlbuki onu ihyâ ettiğinden haberi yoktur… İnsanlığımız, şefkatimizle ölçülür. Biz herhangi bir ahlâkî hastalıktan kurtulmuşsak, başkalarını da kurtarmalıyız. Lâkin her vakit ihtiyatlı olmamız lâzımdır. Meselâ bir kumarbazı kurtarmak istiyorsan onunla ülfet et, onun ihyâsını iste amma, kumarbazlık sıfatına karşı kalkan kullan. Çünkü o; kumarbazlık sıfatına kâmildir ve kendi hâlini tabiaten aşılamaya meyyâldir, aşılar da. Boğulmak üzere olan bir adamı kurtarmak istersen, sana bütün kuvvetiyle yapışır ve seni boğar. O seni boğmak istemez ama hâliyle, elinde olmadan yapar bu işi. Onun için çok dikkatli olmak lâzımdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder