28 Aralık 2020 Pazartesi

DELİKANLI

Adam Hoca’ya çatmış amma, Hoca ona uymamış (Peki aslanım, senin dediğin gibi olsun…) demiş. Biz de Nasreddin Hoca gibi: (Bize söğen bu adam, herhalde köpek ahlâkına bürünmüş.) diye düşünür ve (Geç yiğidim, geç!) deriz. Esasen, bizde köpeklik ahlâkı yoksa, bize söğen adama aynı tarzda cevap veremeyiz; içimizde bir köpek varsa, elbetteki ona onun diliyle cevap veririz. Sual – Peki, oğluma: Al şu sepeti ekmek getir.) desem, o da getirmese, yine: (Ben âcizim) deyip ona emir vermekten vaz mı geçmeliyim? – Âciz, benlik gittikten sonra zuhûr eder. Büyük mü küçüğe hizmet eder, küçük mü büyüğe? Çocukta büyüklük varsa, büyüklüğe yönü dönmüşse, (Oğlum, git çarşıdan ekmek al!) deyince, gider, alır. Mutasavvıfların ağzından çıkan sözler, emir olarak çok zor çıkar. Onlar hep emir dinlerler. Çocuk size isyan ediyorsa, vücudunuzun çocuğudur, aklınızın çocuğu değil. Şu dünyada kaç çocuk, babasının aklına uyabiliyor? Onun da ayrı bir irâdesi var; hâkim olamazsınız. Öfke “Celâl” sıfatıdır. Deliler mi çok kızarlar, akıllılar mı? İnsanların hepsi de delidir. Akl-ı cüz’ün yapacağı budur çünkü. Baksana delikanlı diyoruz. Boşuboşuna söylenmemiş: Kanı deli. Kan da akla hükmediyor; beyin, o deli kandan gıda alıyor. İşte hep bu delilikten kurtulmaya çalışıyoruz. – Bilâkis hep senin elinde. O bize, kötü huylarımızı atmanın sadece yolunu, usulünü gösterir. O huyları biz kendimiz atalım ki bir daha almayalım. Kendisi bizim huyumuzu atarsa, biz o huyları tekrar alırız. Bir çocuğun elinden oyuncağını alıp atarsak, o, eski oyuncağını tekrar alır. O huyları mutlaka bizim atmamız lâzım. Hem, gönlümüzden atacağız; elden atmakla, sözle atmakla olmaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder