KABETÜ'L-UŞŞAK BAŞED İN MEKAM
HER Kİ,NA-KES AMED İNCA ŞOD TEMAM.........
Bu makam Aşıkların Kabe'si oldu. Noksan gelen tamamlanır.
ALLAH İÇÜN ALLAH İLE ALLAH'A GİDERSİN
ALLAH'TAN ALLAH İLE ALLAH'A GELİRSİN
13 Aralık 2020 Pazar
İSTİĞRAK HALİ/AREFE/BAYRAM NEDİR?
. Hz. Muhammed “Hırâ” dağındayken “hâl-i istiğrak” devresindeydi. Bu devreyi bize tavuğun gurkluk hâli bir dereceye kadar anlatabilir. Tavuk tabii hâlindeyken, kediden, köpekten, insandan korkar. Fakat gurk olunca gözü ne kediyi, ne de insanı görür, kimseden kaçmaz. Kaldırır atarsın, attığın yerde kalır. Biz bu tavuğun hâlini bilebilir miyiz? Onun gibi olmadıkça bilemeyiz. Gurk tavuk kendisinden geçmiştir; ne korkusu vardır, ne de sevinci. Niçin böyle oldu? Civciv çıkacak da onun için. Civciv çıkıncaya kadar, tavuk, hâl-i istiğraktadır. Ne vakit altındaki yumurtalardan civciv çıkıp “cik!” derse o zaman “âlem-i fark”a gelir. Bu sefer “şefkat” devresi başlar. Gurk, gurk diye onları besler, büyütür. Yavrularını selâmete ulaştırdı mı artık yanlarına bile uğramaz.
Hz. Muhammed’e gelelim: O da Hırâ dağındaki mağarada gurk hâlindeyken, yani Allah’ta fânî iken “namaz kılın” mamaz kılın, demedi. Çünkü o zaman ne kendisi vardı, ne de kimse. Uyanıp âlem-i fark’a gelince etrafındakilere şefkat etmeğe başladı. Uyuşuk insanları harekete getirmek ve ayni zamanda “hakikat” kelâmını yani sûrelerin mânâsını duyurabilmek için hem şeklî, hem de mânâsı olan namazı; ellerini, yüzlerini temizletmek için de abdest almalarını emretmiştir. Hz. Muhammed bu âlemi bulmak için çok çalıştı; senelerce yemedi, içmedi. Dünyanın aşı, ekmeği biter diye mi yemedi? Hayır. Yediğimiz hayvanî gıdâların mânevîyyetleri, hayvanî sıfatları aklımızın gözüne perde üstüne perde çeker, bize (Hakîkat)i göstermez. Biz zannederiz ki yediğimiz gıdâlar ölüdür. Hayır, onlar ölü olsa, bize zararı dokunur. Aldığımız gıdâ hayat ve huy sahibidir. Gıdânın mânevîyyeti, yani ahlâkı bize kalır, posası dışarı çıkar. Meselâ sığır eti yediysek içimizde sığırın her türlü tabiatı, bağırması, çağırması mevcuttur. Muayyen “bir müddet” vücutta kalır, sonra çıkarlar, içeride çoğalmazlar. Eğer ayni gıdâdan tekrar vücuda girerse birikirler; yoksa kaybolur giderler. Sığırın arzuları ve şehveti içimizde kaldığı müddetçe bunlar bizi “Hakikat”ten ayırır. Muhammed gibi aç kalıp bu hayvanî sıfatlar gidince “Hakikat” perdesi açılır.
Hz. Muhammed de uzun zaman aç kalmış. 27. gece “Hâl” zuhûr etmiş. Fakat ilim yok. Zuhûr eden hâli tamamiyle idrâk edemiyor. Bu hâli üç gün tefekkür ediyor; üç gün sonra hâllediyor. Bunun içindir ki Hz. Muhammed tefekküre çok kıymet vermiş. “Bir saatlik tefekkür, altmış yıllık ibâdetten daha hayırlıdır” demiştir. Muhammed kendisinde tecellî eden hâli tefekkürle hâlledip bilince o bildiği güne “arefe” demiştir. “Arefe” Arapça’da “bildi” demektir. Bu ilâhi bilgiyi öğrendikten sonra “bayram” yapıyor. Halk için üç gün bayramı kâfi görmüş. Fakat kendisinin bayramı ebedîdir
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder