KABETÜ'L-UŞŞAK BAŞED İN MEKAM
HER Kİ,NA-KES AMED İNCA ŞOD TEMAM.........
Bu makam Aşıkların Kabe'si oldu. Noksan gelen tamamlanır.
ALLAH İÇÜN ALLAH İLE ALLAH'A GİDERSİN
ALLAH'TAN ALLAH İLE ALLAH'A GELİRSİN
17 Aralık 2020 Perşembe
İNSAN OLMANIN ÖLÇÜSÜ
İnsan olmak çok zor. İnsan olmadan gidersek yazık bize. İnşallah insan olarak gideriz. İnsan dünyaya insan olarak gelir. Çocukluktan kurtulup kendini idrâk etmeye başlayınca dünya lezzetlerine dalar. Tahsil başlar. Tahsilin, çalışıp çabalamanın gâyesi kazanıp yemek. Başka bir şey mi? Ne öğrenirse bu vücuda hizmet için. Hâlbuki kendisi, sinir ve damardan ibâret bir vücut değildir. Bu vücut ölecektir. Bunun içinde ölmeyen bir varlık var; asıl onu insan yapmalı. Eğer onun çaresine bakmazsak helâke gidiyoruz demektir. İnsan olmanın miyârı şu: Hemcinslerimizin incinmesi bizim yüreğimizi cız! ettirecek. Tevhîd böyle olur; sözle değil.
Bizim kılıcımız ipekten. Öyle bir ahlâka sahip olacağız ki, meselâ birisi bizi öldürmek isteyecek biz de bunu bileceğiz. Buna rağmen biz o adamın kendisini değil, düşmanını öldürmeğe çalışarak ona iyilik edeceğiz.
Bizi anlamayanlar bize itiraz etsinler, hattâ isterlerse söğüp saysınlar ki itirazları, küfürleri bitsin de söyleneni anlamaya başlasınlar.
Kızanlar, bağırıp çağıranlar haklıdırlar. Bir çocuğu bile sünnet ediyorsun, bar bar bağırıyor; ya mutasavvıflar bizim aklımızdan neler kesip koparıyorlar… Elbette kâfîr! de diyecek, zındık! da. O kötü söyledikçe, onun ağzından çıkanları kaldırıp atacağız. Şefkat böyle olur. Doktor, hastanın yarasından çıkan cerahatı hastanın yüzüne mi atıyor? Bıçağın altına yatmış olan hasta, doktora küfrettiği zaman, doktor ona kızıyor mu? Biz de böyle olacağız. Kızıyorsak, kendimize bir pâye veriyoruz demektir.
Sözü hazmetmesi çok zor. Dünyada en zor üç şey var: Söz söylemek, dinlemek, hazmetmek. Hazımdan sonra, ilimden, hâlden ve şefkatten istifâde edebiliriz. İnsan, yediği bir şeyi iki dakika sonra istiğfar ederek çıkarsa, o, vücuda zarar verir. Gıda, girdiği yerden çıkarsa fenadır; başka yerden çıkmalıdır. Bizim de kulağımızdan giren sözler bizde hâl, ahlâk olmalı.
Hazım, yani tefekkür hazmı; Kulaktan giren mikroplu kelâmın mikrobunu öldürür. İnsanın beyni ne kadar girintili, çıkıntılı ise, hazmı da o kadar iyidir. Akıllı bir adama, durup dururken söğseler bile şöyle düşünür: Benim, farkına varamadığım bir kabahatim olmalı ki bu adam bana söğüyor, der ve evvelâ o adamı teskîn eder. Sonra ona acır, işte başladı hazım. Daha sonra onun bu hâlinden istifâde eder: Çok şükür ki ben böyle küfretmiyorum, der. Ve eğer kendisinde bu kötü hâl varsa, o hâli boğmaya çalışır.
Küfür de, îmân da sözle, kelâmla telkîn edilir. Kelâmı hazmedemeyenin dini de sağlam olamaz. Topal bir insan, yürürse yorulur. Kelâmı hazmedemeyenler de bir fikirde çöker, kalırlar. Her iki hazımsızlık da ağızdan çıkar: Biri küfürdür, birisi de kusmak.
Bu hâli, istemeyerek, hattâ küfrederek bile aklında taşıyanların yaptığı iş faydasız değildir. Nasıl olsa birgün uyanırlar. Uyanmasalar bile, hiç olmazsa uyuyamazlar, yani gafletin derin uykusuna dalamazlar. İnsan uyanırken, gözü, kulağı, vicdanı da uyanır. Uyanan insan evvelâ kendi hatalarını görür. Kendi derdine düşen bir kimse başkalarıyla uğraşamaz.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder