Akademisyen, şair, yazar, Cahit Tanyol; kendi durduğu yerden onu şöyle anlatır. “Ben Cumhuriyet eğitimi gören ilk kuşaktandım. Çocukluğum Kurtuluş Savaşı’nın okullara taşan coşkusu içinde geçti. Fakat gereğinden fazla rasyonel ve gereğinden fazla inkârcı eğitimdi bizim gördüğümüz. Özellikle Türklerin İslamiyeti kabul edişinden Cumhuriyet dönemine kadar olan zengin bir kültür ve uygarlık birikiminin devre dışı bırakılmasının hayal kırıklığı da bizi ister istemez bir çelişkinin ortasına itiyordu. “Kendine dönüş” gerek bende ve gerek yazıları okuyanlarda, geçmişe özlem değil, geçmişle yeniden bütünleşmek susuzluğunu yansıtıyordu. Fethi Gemuhluoğlu’yla tanışmamda ve ölümüne kadar süren dostluğumuzda, dünya görüşlerimizin değişmesine rağmen bu ortak susuzluğun payı vardı.
Bu susuzluk aynı tarih ve yaşam çeşmesinden su içmemizden kaynaklanıyordu. Benim “Kurtuluş ve Fetih Destanı” adlı eserimin en sadık ve en coşkulu okuyucusu ve dostuydu. Destandaki birçok şiirler, Yeni Sabah ve Cumhuriyette yayınlanmıştı. Beni ısrarla bu destanı yayınlamaya zorladı. Hiç unutmam, kitap yayınlandıktan sonra bize gelmişti. Destandan parçalar okumaya başladı, okudu okudu, bir cezbe içindeydi. Ben yazmış olduğum destanı, o gece onun sesinde anladım. Sanki yazan o, dinleyen bendim. 29 Mayıs fecrindeki büyük hücumu anlatan şu dizelerde:
Askerlerin en yiğidi en genci
Yirmi iki yaşında sultan
Altında beyaz Türkmen atı
Bir elinde gürz bir elinde kalkan
Atıldı safların ilk katına
Bakışlarında rüzgarlanıyordu
En büyük inan
Ardında yirmi bin yeniçeri
Gülbank çeker pala tutar eller
Bunu görür nasıl dayanır insan
Nitekim şehitler bir bir
Kalktı mezarlarından
Giyindiler kendi bedenlerini
Kıyametsiz haşroldu
Irmak gibi aktılar
Bir bir ardından
Evrene yeni bir düzen nakşoldu
Birden gözü dolu dolu:” Bu destanı yazanın önünde kıyam edilmez, diz çökülür, eli öpülür” dedi, ellerime sarıldı. Onun ölümüyle “Kurtuluş ve Fetih Destanı” yetim kaldı. Fethi Gemuhluoğlu dışında kimse bu destandaki mesaja dikkat etmedi. Çünkü o gerçekten ermişlerden biriydi. Sağcılar bu esere benim Markx’çı dünya görüşüm neden İLGİLENMEDİLER.Solculara gelince; onların sepeti zaten boştu. ınkılap-irtica diye kavramlar yoktu. O, bu kamplaşmanın üzerinde insanlara bakmasını bilirdi. Gönül adamıydı. Her insanın hayatında sevdikleri ya da hoşlanmadıkları vardır. Sanırım Gemuhluoğlu düşmansız yaşadı, düşmansız öldü, geniş ve zengin çevresine rağmen.."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder