Hz. Ali'nin iyi bir dostu olan Ahnef bin Kays
bir gün Kuran okuyordu. Şu ayete denk geldi: "Biz size içinde sizin kendinizin anlatıldığı bir kitap indirdik. Siz
bunu hâlâ anlamıyor musunuz? (Enbiya, 10)"
Bu ayeti okuyan Ahnef irkildi ve "Bana
hemen Kuran-ı Kerim'i getirin de, orada kendimin anlatılışını arayıp bulayım,
Kimlerle birlikte olduğumu, kimlere benzediğimi göreyim" dedi. O Kuran'da
kendini bulmalıydı. Acaba Kuran-ı Kerim onu da anlatıyor muydu? Kuran-ı Kerim'i
açtı. Birtakım insanlara rastladı ki onlar şöyle tanıtılıyordu:
Bu ayettekilere bir benzesem!
"Gecenin az bir bölümünde uyurlardı. Seher
vakitlerinde bağışlanmalarını istiyorlardı. Onların malları içinde dilenenlerin
de, dilenmeyenlerin de (her ikisinin) hakları vardı." (Zariyat, 51/17,
18, 19)
Bu ayeti okuyunca şöyle dedi: "Ben bu
ayetteki yüce ruha sahip değilim."
Başka bir ayette birtakım insanlara daha
rastladı ki onların durumu da şöyleydi: "Onların yanları (gece namazına kalktıkları için) yataklarından uzak
kalır. Rablerine korku ve umutla dua ederler. Kendilerine rızık olarak
verdiklerimizden de infak ederler." (Secde, 32/16)
Ahnef bu ayetlerden de umutsuzluğa kapıldı.
Çünkü bu ayete de benzemiyordu.
Ahnef okumaya devam ediyordu. Ayette daha
başka birtakım insanlara rastladı ki halleri şöyleydi: "Ve Rablerine secde ederek (acz ve edeble)
geceyi ayakta geçirenler." (Furkan, 25/64) Bu ayeti okuyan Ahnef'in
ümidi iyice sarsıldı.
Ahnef'in
birtakım insanlara gözü ilişti ki onlar şu sözlerle anılıyordu: "Onlar bollukta da darlıkta da mallarını
Allah yolunda harcarlar, öfkelerini yenerler, insanların kusurlarını
bağışlarlar. Allah ise iyi şeyler yapanları sever." (Âl-i İmran,
3/134)
Ahnef okudukça halden hale giriyordu.
Geriliyordu. İçi içini yiyordu. Bazı insanlara daha rastladı ki halleri
şöyleydi:
"Bizzat
kendileri muhtaç durumda olsalar bile başkalarını kendi canlarından daha üstün
tutarlar. Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar
muradlarına erenlerin ta kendileridir" (Haşr, 59/9).
Daha başka birtakım insanlara da gözü ilişti
ki, onların karakterleri şöyle çiziliyordu: "(Bunlar) büyük günahlardan ve çirkince utanmazlıklardan
kaçınanlar, öfkelendiklerinde ise bağışlayanlar." (Şûra, 42/37)
"Rablerinin
emrine uyanlar, namazı dosdoğru kılanlar, kendi aralarında işlerini danışarak
çözenler ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden başkalarına verenler."
(Şûra, 42/38)
Bu ayettekilerden değilim
Bu ayete gelince yorulan Ahnef; "Ya
Rabbi! Ben kendi durumumu biliyorum. Ben bu kimseler arasında
görülmüyorum" dedi.
Sonra başka bir yol tuttu. Bu sefer birtakım
insanlarla karşılaştı ki onlar şöyle tasvir ediliyorlardı: "Çünkü
onlar, Allah'tan başka hiçbir tanrı yoktur" denildiğinde büyüklük
taslarlardı. 'Biz, mecnun bir şair için mabudlarımızdan vaz mı geçecekmişiz?' derlerdi."
(Saffat, 37/35-36)
Ahnef dedi ki "hamd olsun ben bunlardan
değilim." Sonra şöyle tanımlanan insanlarla karşılaştı: "Allah,
bir olarak anıldığı zaman ahirete inanmayanların kalbi öfkeyle kabarır. Oysa
daha başkası anıldığında ise hemen sevince kapılırlar." (Zumer,
39/45)
Birtakım insanlara da rastladı ki onlara:
"Sizi cehenneme sokan nedir? (diye sorulunca) günahkârlar: "Biz
namaz kılmazdık" dediler. Yoksula da yedirmezdik, batıla dalanlarla
beraber biz de dalardık. Din (ahiret) gününü yalan sayıyorduk. Sonunda kesin
bir gerçek olan ölüm gelip bize çattı diye cevap verdiler."
(Müddessir, 74/42, 46)
Ahnef ayetlerin baskısı altında geriliyor ve
daralıyordu. Bir taraftan da gülümsüyor ve şöyle diyordu: "Hamd olsun bari
böyle değilim."
Buraya gelince kısa bir süre için sessiz hareketsiz
dikilip durdu. Sonra ellerini kulaklarına koyarak "Ey Allah'ım! Ben
bunlardan sana sığınırım, ben onlardan uzağım" dedi.
Artık o Kuran-ı Kerim'in yapraklarını
çeviriyor, kendisinin anlatıldığı yeri arıyordu. Sonunda şu ayete gelip durdu: "Onlardan başka bazı insanlar daha
vardır ki onlar günahlarını açıkça itiraf ettiler. Onlar iyi bir ameli başka
kötü bir amelle karıştırmışlardır. Umulur ki Allah tövbelerini kabul eder.
Şüphesiz Allah bağışlayandır, esirgeyendir." (Tevbe, 9/102)
Burada Ahnef sevindi. Elinde olmadan ağzından
şu cümle döküldü: "Evet, evet işte benim durumum bu. İnşallah ben bu
gruptan olurum."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder