Hz.Peygamber’in hayatında, sure ve ayetlerin sayıldığını
gösteren bazı misalleri şöyle sıralamak mümkündür:
Vasile b. Eska’ anlatıyor: Peygamber şöyle buyurdu: “Bana
Tevrat yerine, seb’-i tivâl/yedi uzun sure; Zebûr yerine, Miûn/yüzlü (yaklaşık
yüz civarında ayetleri bulunan sureler); İncil yerine, Mesâni (ayetleri yüzün
altında olan sureler) verildi ve Mufassal (Hucurat veye Kaf suresinden sona
kadar ki 65-66 adet) surelerle onlardan üstün tutuldum.”
Ebu Hüreyre anlatıyor: Peygamber buyurdu ki: “Kur’an’da
ayet sayısı otuz olan bir sure var; sahibine (onu okuyan bir kimseye) şefaat
ederek onun bağışlanmasını sağladı. Bu, Tebâreke Suresidir.”
“And olsun, biz sana tekrarlanan yedi ayeti ve yüce
Kur’an’ı verdik” [Hicr/87] ayeti, Fatiha suresinin ayet sayısına dikkat
çekmektedir. Hadis kaynaklarının verdiği bilgiye göre, Hz.Peygamber, bu ayetin, namazın her rekatında tekrarlanan
ve yedi ayetli olan Fatiha Suresine işaret ettiğini ifade etmiştir.
“Kim bir gece Bakara Suresinin son iki ayetini okursa
onun için yeterlidir.”
Abdullah b. Abbas anlatıyor: “Arap-Cahiliye döneminin
kötü alışkanlıklarını öğrenmek istiyorsan, En’am Suresinin 30. ayetinden 100.
ayetine kadarki ayetleri oku!”
“Kim Kehf Suresinin başından (bir rivayette sonundan) on
ayet okursa, deccalın şerrinden korunmuş olur.” Bu misalleri daha da çoğaltmak mümkündür.
Bütün bunlar, Hz.Peygamber’in bizzat ayetleri saydığını gösteriyor.
Surelerin sıralanışı
Bu konuda farklı görüşler söz konusudur. Ümmetin ittifak
ettiği görüş ise şöyledir:
Elimizdeki mushaflarda yer aldığı şekliyle, bütün
surelerin sıralanışı, ayetlerde olduğu gibi, vahiy ile tespit edilmiş,
Hz.Peygamber'in emirleri doğrultusunda yerlerine konmuşlardır. Bu görüşü
savunanların dayandıkları delilleri şöyle sıralamak mümkündür:
a) Kurân, Allah tarafından koruma altına alınmıştır.
“Şüphesiz Kur’an’ı biz indirdik ve hiç şüphe yok ki, onu biz koruyacağız.”
[Hicr/9] ayeti, bu hususu ilan etmektedir.
Bunu, Kur’an’ın yanlış yorumlardan uzak tutulma
anlamında, manalarının muhafazasına yönelik bir koruma olarak algılamak uygun
olmaz.
Çünkü böyle bir anlayış, insan iradesini kısıtlayıcı ve
imtihan sırrına aykırı olduğu gibi, mevcut realiteye de uygun değildir. Eskiden
beri, bir çok yanlış anlayış sahiplerinin de Kur’an’ı referans almaları, bunun
açık kanıtıdır. O halde, bu koruma işi, Kur’an metnine ait bir teahhüttür.
Kur’an, 6236 ayetin içinde yer aldığı 114 sureden meydana
gelmektedir. Ayetler arasında var olan ince münasebetler, sureler arasında da
söz konusudur. Ayetlerin vahiy ile tespit edildiği hususu, yukarıda geçtiği
üzere, bütün ümmetçe kabul gören bir gerçektir. Aşağıda gösterileceği üzere,
hadis kaynaklarında, surelerin büyük bir kısmının durumu da böyledir. Sadece bir iki sureyi farklı değerlendirmek
sağlıklı değildir.
b) Kur’an-ı Kerim'in bir araya getirilmesi de, onun
manevî emrinin bir yansımasıdır. “Şüphesiz, Kur’an’ın bir araya toplanması ve
onun okunması bize aittir.” [Kıyamet/17] ayeti, Kur’an’ın bir araya
getirileceğine işaret etmektedir. Birinci derecede, onun Hz.Peygamber’in
kalbinde toplanacağına delâleti sözkonusu olduğu gibi, ikinci derecede, onun,
bir mushaf halinde, bir kitap halinde toplanacağını göstermektedir.
“Allah tarafından gönderilen bir peygamber, tertemiz
sahifeler okuyor.” [Beyyine/2], ayeti
ise Kur’an’ın sahifelere yazıldığını gösterdiği gibi, bu konuyu teşvik eden bir
emir olarak da düşünmek gerekir. Bazı âlimler buna dayanarak Kur’an’ın cem’ini
bir farz-ı kifâye olarak değerlendirilmiştir.
Mushaf ise sure ve ayetlerden ibarettir.
c) Nitekim, Hakim’in rivayet ettiğine göre, bir Vahiy
kâtibi, Kur’an’ın gerek Ebubekir döneminde ilk defa bir araya getirilerek belli
sahifelerde toplanması işleminde, gerek Osman döneminde bir Mushaf halinde
istinsah edilmesinde olsun, komisyon başkanı olarak görev yapan Zeyd b. Sâbit:
“Biz Peygamber'in huzurunda, Kur’an’ı, değişik yazı
malzemesinden (rika’) bir araya getirip düzenliyorduk” demiştir.
Bunun anlamı şudur:
Sahabîler, Peygamber’in işareti doğrultusunda, Kur’an’ı, hem sure, hem
ayetleriyle bir araya getirip, sıralamışlardır.
d) İbn Hacer’in de ifade ettiği gibi, Peygamber'in
hayatında, surelerin büyük bir kısmının tertibinin bilindiğine şüphe
yoktur. Nitekim, Hüzeyfe es-Sakafî, şöyle
anlatıyor: “Müslüman olup Peygamber’i ziyaret eden Sakîf heyetinde ben de
vardım.
Hz.Peygamber, (biraz gecikmeli olarak yanımıza geldi ve)
dedi ki: “Kur’an’dan okumakta olduğum bir hizbim vardı, onu bitirmeden
çıkmayayım dedim.” buyurdu.
Sonra biz Peygamber'in arkadaşlarına: “Siz Kur’an’ı nasıl
hiziplere ayırıyorsunuz?” diye sorduk. “Üç sure, beş sure, yedi sure, dokuz
sure, onbir sure, onüç sure şeklinde birimler halinde ayırıp okuyoruz. En son,
Kaf suresinden sona kadar (65 sureyi) okuyup Kur’an’ı hatmediyoruz.” şeklinde
cevap verdiler.
İbn Hacer, bu rivayete işaret ettikten sonra şu tespitte
bulunur: “Bu hadis, bize elimizdeki mushaflarda yer alan surelerin sıralanışı,
Hz.Peygamber dönemindeki tertibin aynısı olduğunu göstermektedir. Bununla beraber,
sözkonusu tertibin yalnız Mufassal sureler için olma ihtimali de vardır.” Bunun çok zayıf bir ihtimal olduğunda şüphe
yoktur. Surelerin yalnız bir kısmının, belli bir sıraya tabi tutulmasının hiç
bir mantığı yoktur.
İbn Hacer’in sözkonusu açıklamasına değinen Suyutî, şu
görüşlere yer vermiştir: Ha-Mim’lerin, Tâ-Sin’lerin kendi aralarında, peşpeşe
sıralanması, buna karşılık, Müsebbihat (tesbihi ifade eden sözlerle başlayan
surelerin) aralarına başka surelerin yer alması, yine üç Tâ Sin’lerden Neml suresi, daha kısa
olmasına rağmen, iki uzun sure arasında yer alması, bu işin vahy ile olduğunu
göstermektedir. “Gönlün daha çok yatıştığı husus, Beyhakî’nin de ifade ettiği
gibi, Enfal ve Beraet/Tevbe Suresinin dışında, bütün surelerin tertibinin,
vahiy ile tespit edildiğidir. ”
e) Buharî, İbn Mesud’dan şunu nakletmiştir: “Peygamber:
Beni İsrail/İsra, Kehf, Meryem, Tâ Hâ ve Enbiya sureleri için, onlar ilk inen
surelerdendir” diye buyurdu.” Hz.Peygamber'in burada söz konusu ettiği
surelerin sırası, elimizdeki Mushaf’ın aynısıdır.
f) Gerek Ebu Bekir dönemindeki Kur’an’ın, değişik yazı
malzemelerinden derlenip, sahifelere yazılarak bir araya getirilen şekli olsun,
gerekse, Osman zamanında yapılan istinsah çalışmaları sonucunda yazılan ve İmam
adı verilen Mushaf olsun, bütün sahabeler tarafından kabul edilmiştir. Allah’ın
kelamında, sahabelerin ittifak ettiği bir husus, onun bir vahiy mahsulü
olduğunu göstermektedir. Sahabenin
icmâı, kesin bir hüccettir.
g) Peygamber’in hayatında, bütün surelerin durumu
biliniyordu. Aksine delalet eden hiç bir delilimiz yoktur. O halde, surelerin
hepsinin veya bir kısmının sahabelerin ictihadına bağlı olduğunu söyeleyecek
durumda değiliz.
Konuyu özetlersek, Kur’an ayetlerinin, elimizdeki
Mushaflarda olduğu gibi, var olan tertibi/sıralanışı, vahiy ile tespit
edildiğine dair, bütün ümmetin ittifakı vardır. Yoksa, Kur’an’ı ezberleyen, onu
baştan sona hatmeden sahabeler, “bu işi tertipsiz/düzensiz nasıl yaparlardı!”
Bilindiği gibi, Hz.Peygamber, her sene Ramazan ayında, o
güne kadar inmiş olan Kur’an’ı, Cebrail ile karşılıklı olarak okurdu. Son Ramazan'da, bu karşılıklı okuma, iki defa
gerçekleşmiştir.
Bakıllanî, İbn Enbârî gibi bir kısım alimler,
Hz.Peygamber'in bu okuması, şu anda elimizdeki mevcut tertibe göre olup, ona
temel teşkil ettiğini söylemişlerdir.
Her inen vahiyden sonra sözkonusu ayetlerin bu günkü Mushaf’ın tertibine
uygun bir tarzda yerlerine yerleştirildiği hususu, bütün ümmetin kabul ettiği
bir gerçektir. Durum böyle olunca, Ramazan'lardaki mukabelenin bu yazılı olan
düzene göre olması en makul yol olarak gözükmektedir. İslam fakihleri
tarafından, surelerin tertibine riayet etmenin önemine dikkat çekilmiş,
tersinden veya bir sure atlanarak okumak, mekruh sayılmıştır.
Buna göre, denilebilir ki - Ebubekr el-Enbarî ve el
-Kirmanî’nin de dediği gibi- gerek sure ve gerek ayetler itibariyle olsun,
elimizdeki Mushaf’ın tertibi, vahiy ile tespit edilmiş olup Levh-i Mahfuzdaki
şeklinin aynısıdır. İbn el-Hisar’ın
ifadesiyle:
“Kur’an’ın sure ve ayetlerinin tertibi, kesin kanaat
verecek şekilde mütevatir bir nakille sabit olup, Hz.Peygamberin tilavetine ve
sahabelerin icmaına dayanmaktadır.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder