18 Mayıs 2020 Pazartesi

SULTAN VAHDETTİN'İ GÖTÜREN ZIRHLI

Halifeliğin kaldırılması kararını tebliğ için Yıldız Sarayına giden Refet Paşa,"Halife hazretleri" diye söze başlayınca sultan meseleyi anlamıştı:"Saltanatsız bir hilafet, Hanedanımızın en aciz bir ferdinin  bile kabul etmeyeceğine emin olabilirsiniz paşa" diyerek konuşmayı sonlandırmıştır. Hilafet kaldırılmasına rağmen hükumet Padişahın hal'ine dair kendisine hiçbir tebliğde bulunmadığı gibi halifeye ait makam tahsisatının verilmesine mani olmamıştı.
Sultan Vahideddin, saltanatın elden gittiğini,hayatının da tehlikede olduğu kararına vararak bir müddet memleketten uzaklaşmaya niyet edip alttan alta yolculuk hazırlıklarına başlamıştı. O buhranlı günlerde en yakınları da olsa kimseye güvenipte bu meseleyi açamıyordu. Kaderin cilvesi ki yanındaki adamlardan sarayın mızıka ve hademe kumandanı Kaymakam Zeki bey, İngilizlere görüşerek onları devreye sokup bu seyahatin yolunu açmıştı. Onların Padişahtan beklentisi biraz daha farklı idi. Apar topar kaçarken kıymetli eşyalar, Topkapı sarayındaki kutsal emanetlerde dahil, yüklüce nakitle gitmeyi beklerken padişah yanına sadece yirmi bin altın almış, kutsal emanetleri ecdadın emaneti diye reddetmişti. Bu hadise vatandan kaçıp İngilizlere sığınma şeklinde hep vurgulanmış ancak "hırsızlık" ithamı yapılmamıştır.Eğer Kutsal emanetler hususu gündeme gelse idi (ki kolaylıkla bunu yapmak mümkündü)bugün dahi "hırsızlık" la suçlanacaktı.
Maalesef kendisini İstanbul'dan apar topar kaçırarak götüren zırhlı harp gemisini Malay Müslümanlarının satın alarak İngilizlere hediye etmiş olup ismi "Malaya" idi.
Padişahın ayrıldığı gün Cuma günü olup Hamidiye camisinin minarelerinden hafız müezzinler sala vererek Cuma selamlığı için padişahı beklemekte idiler. Süvari ve maiyyet bölükleri elbiselerini giyip merasim için hazır beklemekte idiler. Padişahın İstanbul'dan ayrıldığını bilmiyorlardı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder