22 Mayıs 2020 Cuma

AKTİF İLİM KAYNAĞI

Said Halim Paşa sadrazam iken ,bir İngiliz diplomat şu soruyu sorar:
"Paşa hazretleri! Müslümanlar bütün hakikatlerin ve bu arada fenni gerçeklerin Kur'an da mevcut olduğunu iddia eder dururlar.Lakin bir gerçeği biz batılılar keşf edip ortaya koymadıkça  da Kurandan gösterememektedirler.Benim aklım bu keyfiyete hep takılır.Siz ne dersiniz?".
Sadrazam , vaktin ulemasına başvurur onlarda bir cevap veremezler.Sadrazam bir gün müsaade ister.Ve Şeyh Şamil ile birlikte Türkiye'ye gelen ve Sultan Reşad'ın delaletiyle Yalova'nın Reşadiye köyüne yerleşen Şeyh Şerafeddin hazretlerine haber gönderip getirtmiş. Cağaloğlundaki sadaret binasında İngiliz diplomat bu soruyu şeyh efendiye sormuş. Nakşi meşayihi olan Şerafettin efendi:"Kuran'ı kerimde kıyamete kadar vaki olacak fenni keşiflerin hepsi mevcuddur. Bu gerçeklerin siz batılılar fiilen ortaya çıkarmadıkça, bir Müslüman tarafından Kuran'ı Kerimden çıkarılıp gösterilemediği de doğrudur. Amma bunun üç sebebi vardır ki size bunların ikisini söyliyebilirim. Üçüncüsü siz batılıların aleyhine olduğundan onu söylemek nezakete aykırıdır.
İngiliz diplomat her üç sebebin de söylenmesini ister.Şeyh Şerafeddin Efendi buyurmuşlar ki:
"Kuranı kerimde fenni hakikatlere "sarahaten" değil"delalet" cihetiyledir. Bunun birinci sebebi eğer bu gerçekler sarahaten (ayrı ayrı açıkça9 olsaydı Kuranın hacmi alabildiğine genişler ezberlenmesi imkansızlaşırdı.(Örneğin Binek kelimesinin içine at,eşek,deve girdiği gibi taksi, gemi, tren, uçak v.s de girer)Halbuki sair semavi kitapların başına gelen tahrif hadisesinin Kur'an için vaki olmama sebeplerinden biri bu ezberlenme keyfiyetidir.
Diplomat tatmin olmamış gibi gözükmüş. Hazret devam etmiş:"Asıl sebep bu değildir. Eğer Kur'an fenni gerekçeyi sarahatan zikretse idi asırlardan beri mümin ve Müslüman olanların çoğu bulundukları zamanın fenni terakki seviyesi nedeniyle onu kabullenmeyecek,inkar edip iman dairesinden çıkacaktı.(14 asır evvel,insanın gökte uçacağı söylense, insanlar buna nasıl inanırdı."olmaz" deyip imanı tehlikeye girerdi).Bu gerçekleri onlar fiilen ispat edildikten sonra bunlara delalet eden ayetleri bu yolda telakki edenler inkar yerine bilakis imanları kuvvetlenirdi.
İngiliz diplomat üçüncü sebebin söylenmesi hususunda ısrar etti.
Şeyh efendi devamla:Sizin keşifle tespit ettiğiniz hakikatleri, bizim alimlerimiz içinde bilenler mevcuttur. Bunlara "ilimde rüsuh sahibi olanlar" denmiştir.bunlar ilmi ledün sahipleridir.Lakin onların bu bildiklerini söylemek hususunda müsaadesi yoktur. Siz batılılar her fenni keşfe vakıf olur olmaz egoistçe kendi emelleriniz istikametinde ve başka milletlerin aleyhinde kullanmaktasınız.Sizin kurandan çıkarılacak bir fenni keşfe vakıf olmanız engellenemeyeceği içindir bu bize yasaklanmıştır." deyince İngiliz diplomat bu bahaneden tatmin olmamıştır.Bunu gören Şeyh efendi  şu sözleri söylemeye mecbur olmuştur:
"Bak Eksalans! Ben de Kuranın delalet cihetiyle temas ettiği fennin tüm gerçeklerine vukufiyetim vardır.İstesem size kıyamete kadar olacak tüm fenni keşifleri sayabilirim amma bu benim için manevi intihar olur.Ancak bu sözlerimin gerçek olduğuna inanmanız için size başka bir harika bilgi vereyim?" deyince Diplomat:"Mesela nedir? der.
Şeyh Şerafettin efendi:"Sizin atalarınızı Adem (a.s) 'a kadar sayabilirim" demiş. Diplomat itiraz etmiş , hazret yukarıya kadar isimleri saymaya başlamış,diplomat:Dur demiş sen bunları nereden biliyorsun.Yedinci göbekten sonrasını ben bile bilmiyorum deyince Şeyf efendi:Ben sade bunu değil senden kıyamete kadar gelecek olan çocuklarının ismini sayabilirim demiş ve saymaya başlamış,diplomatın çocuklarının ismini,torunlarının ismini ve onlardan doğacak dünyaya gelmemiş çocuklarının ismini söylemeye başlayınca diplomat Sadrazam'a dönmüş:"Paşa hazretleri, ben sizden bir din alimi istedim. Siz bana bir sihirbaz getirdiniz" diyerek kendi için mantıken artık mecburi hale gelen hidayetten kaçmıştır.
Bu ilmin kaynağı Müslümanlara açıktır. Diğer din mensuplarına kapalıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder