9 Ocak 2021 Cumartesi

SENLİK/BENLİK,KESRET,TEVHİD,İLİM

Senlik-benlik, kesrettir; o da bir ilimdir, o da bir bilgidir. Dünyada ne kadar çok salkım vardır. Bunların hiçbiri de diğerine benzemez. Bu kesrete misâl. Bu salkımların vücutlarını ortadan kaldırsak, yani onları sıksak, ateşten geçirip pekmez yapsak, nereye gitti onların şekil ve şemailleri, şeyhlikleri? “Tevhîd”i istediğin kadar saklayabilirsin. Üzümken, kabuğu vardı; o kabuk kendinin düşmanı idi, onu çürüten bu kabuktu. Kendi kabuğu, yani eski kabı gittikten sonra, erbâb bir “Kâmil” onu yeni bir kaba koydu. Bu kab onu ilelebed muhafaza eder. İlim milim, bunlar dedikodudan ve benlikten başka bir şey değildir. Bu ise, içteki cevherin düşmanıdır. O soyulup atılacak ki, iç onun şerrinden kurtulsun. İlim deyince, ne kadar çok… Tıb ilmi; bunu parçala: Cerrahlık, dâhiliyye vs. ne kadar çok… Hendese öyle, san’atlar öyle; parçalayacak olsak, adedi yok. Amma tasavvuf ilmi tektir. “Hâl”e oradan geçilir. Tasavvufu hazmettikten sonra, insan, her şeyi hak görür, yerli yerince görür, kimse ile iddialaşamaz. Amma âlime ilminde ufak bir noksan olduğu söylense, ne kadar canı sıkılır… Mutasavvıfa “bilmiyorsun, câhilsin!” desen, canı sıkılmaz, “doğrudur!” der; çünkü o, “Hakîki Bilen”in kim olduğunu bilir. Böyle olan insanlar “toprağa” benzerler. Zâhirî bir görüşle bakarsak onlara hiçbir kıymet vermeyiz. Hakîkaten toprağa benzerler: Eline alsan, rengi yok; ağzına alsan, tadı yok; fakat uğraşır, çıkarmağa çalışırsak görürüz ki bütün tadlar, zehirler, panzehirler, mâdenler, nebatlar hep ondadır. Ama hâli tek: toprak, topraklık. İlim, bu toprağın yüzünde, sathında, “hâl”, içinde, altındadır. İlim de bir yoldur amma, çok uzun. O yolu yürüyüp bitirmeğe insan ömrü kâfi değildir. Hâlbuki Allah bize “bu dünyada ‘Hakîkat’i göreceksiniz; bu dünyada görmeyen, öbür dünyada da görmez!” diyor. “Muhammediyye” sahibi Yazıcıoğlu: “İkiyüzbin yıl, ey ârif kişi ‘meydân-ı Tevhîd’de; Seğirtse, kapmayaydı o top nedir, bilmezdi, ol Mevlâ.” diyor. Bir top varmış; topu kapan, Allah’ı bilirmiş. O topu kapamayan bir insan “Tevhîd” meydanında 200.000 sene koşsa bile Mevlâ’yı bilemez, bulamazmış. “Tevhîd” meydanında 200.000 yılda bulunamazsa, “ilim” meydanında kimbilir kaç yüzmilyon sene ister… İnsan ömrü bu uzun yolu yürümeğe kâfi gelir mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder