28 Ocak 2021 Perşembe

İNSAN KENDİNDEN VAZGEÇİNCE SIR AŞİKAR OLUR

Fizikte ışık dalgaları var. İnsan gözü, ışığın 16- 20 dalgaları arasını görüyor, diğerlerini görmüyor. Işık mevcut, fakat biz görmüyoruz. Ses de böyle; muayyen ses titreşimlerini işitiyoruz, diğerlerini işitmiyoruz. Aklın da bir anlama hududu var. – Hayat var mı, akıl da var… Gözün görüşü akla göredir. Kedinin aklı ile köpeğin aklı bir değil; gözleri de ona göre ayarlı. İnsanlar da böyle. Bazı muhit var ki; orada ışığa ihtiyaç yok. Gece, gözü parlayan hayvanlar için gece ile gündüz bir… Gece yayılan hayvanların gözlerinin, ışığa ihtiyaçları yok. Onların gözleri insan gözünden daha kuvvetli! Niçin kuvvetli? Çünkü gördüğünü tanıyıp tetkik edemiyor. Şuûr insanlaştıkça, görgü azalır. Nitekim çocuğun görüşü de kuvvetlidir. İnsanlık seviyesine gelmiş olanlar için, insanlık içinde de bir insanlık var. Beşeriyetin arka tarafında bir (Akl-ı Küll) var ki, o, her şeyi bilir. Orada “benim aklım!” diyemezsin. Böyle demeyip o (Varlık)ta fânî olanlar herşeyi görür, her şeyi bilir. Onlar gözlerini yumdular mı, görmedikleri hiçbir şey kalmaz. Onlar için hudut yoktur. Hudut, “Akl-ı cüz” içindir. Çünkü ağzı var: söylerler; benliği var: beni tanısınlar diye konuşur, bilgiçlik taslar. İnsan, benliği ölmeden sırra âgâh olamaz… İnsan, kendi kendinden vazgeçince sır âşikâr olur. Çünkü sır, kendisidir. Kendi dağılıp bozulduktan sonra bütün sırlar bozulur, çözülür. İnsanın “anlayım” dediği şey anlayışına perdedir. Elhâsıl, kendi külliyen fânî olmadan, sır âşikâr olmaz. Ondan sonra zaten ne Hristiyan kalır ne Müslüman, ne şu, ne bu. Yok böyle şeyler zaten ya… Gördüğü de kendinden ayrı değil, konuştuğu da. İnsan, nasıl, aynaya bakarken kendini görürse, onlar da öyledirler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder