28 Ocak 2021 Perşembe

CÜZ'İ İRADE,

 Adanalı İsmail Emre hazretleri  ile bir dervişinin 17.7 1956 da yapılan bir konuşmadan zaptedilebilen notlar:

S. – (Suali soran zat; elindeki kitaptan şu cümleyi okudu ve bunun izahını istedi): “Zât-ı Hakk’ın o âlemden tenezzülü, buna muzâf ve lâyik olan mesabeye muhabbetidir ki, buna “aşk” da denir.” Bunu izah eder misiniz?

Emre – Meselâ, sizi sevmesek, buraya gelir miydik? Geldik ki, sevdirelim. O inişi unut, şimdiye bakalım: İşte yukardan aşağıya indik. Sevmeseydik inmezdik. Sevmek ve sevdirmek için indik. Eğer sevdiremezsek, mesele yine anlaşılmadı demektir.

S. – İnsana bazan şüpheler, zındıklıklar geliyor.

Emre – Bunlar olmasa, olmaz.

S. – Sevgi kabiliyyeti noksan, sevdirmeli.

Emre – Çalışıyoruz ya… Niye indik aşağıya? Başka işimiz yok muydu? Vardı; fakat sizi tercih ederek geldik. Sevmesek gelmezdik. Yolda ne kadar yalvaranlar oldu… Kimi çay içirmek, kimi konuşmak istedi; onları bıraktık kaçtık; seni sevmek için.

Burada bir şey var ki: Allah her şeye kadir ve hâkim ama, emrine mahkûm. Bizleri yaratırken, istediğimiz şeyi yapabilmemiz için bize irâdeyi “cüz” olarak verdi. Verdiği bu irâdeyi elimizden almaz ve alamaz. Onun için, O bizi sevdiği gibi, biz de cüz irâdemizi kullanarak onu seveceğiz.

S. – Bu kitapta bunun aksini yazıyor.

Emre – Aksini yazıyorsa, yanlış!

S. – “Her şey ondan!” diyor kitap.

Emre – İnsanda benlik varsa “her şey ondan!” değil.

S. – Ben bu işi kavrıyamıyorum. Allah’ın izni olmadan, sinek kanadını kıpırdatabilir mi?

Emre – Ama, kımıldat! demiş ki sinek uçuyor. Sineğin kanadını kımıldatması, irâdenin kendi elinde olduğunu isbat eder. Bu irâdeyi de Allah vermiştir. Sonra da: “Ölmeden evvel ölün!” diyor. Bunun mânâsı da. “Cüz irâdenizi bana teslim edin!” demektir. Kolay olsaydı ben kat’iyyen kıymet vermezdim… Zorlaştıkça aşkım arttı; İrâdemin ölmesini istedim. Ne kıymeti olurdu, eğer benim küçücük aklım “Deryâ-yı Ahadiyyet”i istilâb etseydi? Onda kayboldu da kurtuldu. Hep böyle yapmamız lâzım?

S. – Bunu nasıl yapalım? Çok zor.

Emre – Hele ki zor. Bu iş, çok emek istiyor, çok aşk istiyor.

Ülfet ettiğimiz zamanki hâlinle şimdiki hâlini bir ölç. Evvelce nasıldın, şimdi nasıl? Bazı bazı ölçüyor musun?

S. – Evet.

Emre – Nasıl?

S. – Efendim, aşk bitmiş değil. Gece gündüz uğraşıyoruz. Amma, ülfet için imkânsızlıklar oluyor. O zamanlar toplanıp da konuşacağız diye sevinirdik.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder