24 Ocak 2021 Pazar

KAMİL BİR ALLAH MAYASIDIR

Sûre-i Necm’i oku, Anlagıl vahy-ı Hakkı. Bilesin ol Mustafâ, Nefesidir bir kâmilin. Buradaki nefesten maksat, üfürmek değil konuşmaktır (Ve nefahtü fihî min rûhi!) âyetinin sırrı zâhir olur. Üfürmeden, ağızdan söz çıkar mı? Onun sözünden, gözünden gıda ala ala bir gün bakarız ki… Çocuk, birdenbire büyür ve söz anlar mı? Biz de, büyüdükçe bir devreye düşeriz ki, vay! Neymiş o benlik? Oh! Çok şükür ki şu benlikten kurtulduk deriz. Ağırlık gider, yerine bir hafiflik gelir ki… İşte rûh. Rûhun ağırlığı olur mu? Öyle bir rûh ki, benliksiz ben. Şu lâmbanın yanına bir lâmba daha yaksak, bu iki lâmbanın ışıkları birbirinden ayrılır mı? Binlerce lâmba yansa, biz ışığa bakarız. Senin ışığın, benim ışığım olur mu? İşte bir dirilik ki tarifi mümkün değil. Benlik nereye gitti o vakit? Hele ki gitti… Niyazî’nin o şiiri, (Hak yolunun rehberi nefesidir bir Kâmilin – Dil tahtının serveri nefesidir bir Kâmilin) diye başlıyor. Hakîkaten, Hak yolunun rehberi bir Kâmilin nefesi, yâni konuşmasıdır; okuyup üflemesi değil. Gönül tahtının serveri de o; biz de onu gönül tahtımıza oturtabilsek. Niyazî devam ediyor: Nefsini mât eyliyen, Def’i memât eyliyen, Nefh-i hayat eyliyen, Nefesidir bir kâmilin. Nefsi mât ettikten sonra, memât kalır mı? Bize, Âdem’e secde etmeyi emretmediler mi? Ama Âdem’in vücuduna mı? Hayır. İşte bunun için Niyazî bize: İsteyü git Âdem’i. Âdemde bul Âdem’i, Sırr-ı (…Nefahtü) demi, Nefesidir bir kâmilin. Ruhulkudüs’ün demi, Âdemde iste anı; O imiş gönlün canı, Nefesidir bir kâmil’in. Mukaddes rûh’un zamanını veya nefesini insanda ara, demek istiyor. Mâaye-i Zât denilen, Feyz-i necât denilen, Âbıhayat denilen: Nefesidir bir kâmil’in. Hamur mayasını hangi hamura koysak, onu kendisine çevirmez mi? Bir zaman sonra, o hamur da tüm maya olmaz mı? Kâmil de öyle bir Allah mayasıymış. Niyazî’nin âbıhayat dediği şey, su değil, kâmilin sözleridir. Âbıhayat kulakla içilir. İnsan bu sözleri dinler de ayıkırsa, bir daha ölmez, ölmemek sırrını öğrenir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder