10 Ocak 2021 Pazar

PEYGAMBERE İHTİYAÇ

Sorgu, sual, hakîkat’e doğru atılan adımlardır. Hakîkati anlamak yazı ile yani yazılmış eserleri okumakla mümkün olsaydı, Peygamberlere lüzum kalmazdı. Allah bir kitaba hakîkati yazar, bırakırdı. İşte bunun içindir ki, hakîkati bilenin karşısına geçip gözünden, sözünden, özünden aşılanmalı. Operatör hastayı uyuşturur, öyle ameliyat eder; bize cevap veren kâmiller de bizi uyuşturur, öyle söylerler. Söylenen sözleri aşka temas etmeden anlamak mümkün değildir. Sözle olsa, işte Kur’ân… Mutlaka bir kâmile ihtiyacımız vardır. Şimdi Hz. Muhammed’den hakîkati öğrenmemize imkân var mıdır? Mûsâ da peygamberdi niçin ondan sonra Hz. Muhammed geldi? Peygamberimiz VEFAT ETTİĞİNE göre biz şimdi mürebbîsiz mi kaldık? Hayır, o ölmemiştir, dâimâ diridir ve bizim önümüzde bize yol göstermektedir. Öyleyse onu bulalım, diri Muhammed’i bulalım. Onu bulunca, ilmin milmin lüzumu kalır mı? İlim bir idrâktir… İdrâk kâfi değildir. İdrâk, bir meyvanın yaneceğini bilmektir. O meyvayı yiyemedikten sonra bu idrâk neye yaradı? Ayna mecburdur karşıdakinin şeklini göstermeğe; sualler de soranların müşkilleridir. Birisi gelir, sorar, ya aniden cevap inzâl olunur, ya da meselâ altı ay sonra… Kur’ân böyledir. Doğuşları da hâdiseler doğurur. Bir tarafta (Ene-l-Hakk; ) derken öbür tarafta yalvarır, (Yârabbi;) der. Lâkin kimbilir kimin için yalvarıyor? Yalvarmak yürümektir, ben deme

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder