KABETÜ'L-UŞŞAK BAŞED İN MEKAM
HER Kİ,NA-KES AMED İNCA ŞOD TEMAM.........
Bu makam Aşıkların Kabe'si oldu. Noksan gelen tamamlanır.
ALLAH İÇÜN ALLAH İLE ALLAH'A GİDERSİN
ALLAH'TAN ALLAH İLE ALLAH'A GELİRSİN
13 Ocak 2021 Çarşamba
TEFEKKÜR
Yuvarlak olmayan şeyden kudret hâsıl olmaz. Nebatlara bak, hepsi yuvarlak; Fındık, karpuz, üzüm.. aynen Küre gibi yuvarlak. Tayyare motorlarındaki her şey yuvarlak. Yuvarlakları yanyana getiriyorlar, su ile ateşi kavga ettiriyorlar, hadiii, canlandı gitti. Ne kadar sür’atli dönerse, o kadar kudret elde ediliyor.
Elektriğin anası güneş. Her ışığın aslı da güneş ya… Güneşten kudret almış olan bakır mâdeni yuvarlak olarak bir kollektöre diziliyor, araları mesafeli ve parça parça olarak. Yine güneşten meydana gelen kömür de kullanılıyor. Bunları bir motor kuvvetiyle çeviriyorlar; çakmak çakar gibi sür’atli bir ateş çıkıyor: tı tı tı tı… Bu dönmeden bir mıknatıs husûle geliyor. Mıknatıs da sömürülüyor, depo ediliyor. Fabrika bu kudreti, kendisine bitişen ampule, iki telden veriyor; iki tel bir araya gelince, yani (Külli şey’in zevceyn!) olunca, birbirini yakmaya çalışıyor. Ampulün içinde hava olmadığı için külsüz, dumansız bir ışık çıkıyor. Ondan çıkan ziyâ, yine küçük zerreler halinde güneşe gidiyor, böyle bir devri dâim olup duruyor.
Vücudumuza gelelim: Vücut ne kadar sür’atle devredip duruyor… Devri bitse hayat kalır mı? Kalmaz. Vücut devri, uyurken de durmaz. Uykuya her canlının ihtiyacı vardır. Vücutta kan ne kadar fazlaysa, insan o kadar çok uyur. Beyin bembeyazdır. Asıl kudret, beynin dış zarındadır. İnsan, uyumak için yatar; yatınca, kan ince damarlara yayılır, beyni bulandırır, hadi bakalım uyuruz. Uyuyup uyanmayan vücutta hayat, varlık olamaz. Uyku uyumayan vücut çabuk yorulur. Uyanıkken bütün sinirlerimiz faaliyettedir. Daima böyle gergin kalsa çürür.
(Kalb uyumaz.) derler; hâlbuki kalbden fazla uyuyan bir âzâ yok. Kalb, bir kere tık! dedikten sonra ikinci bir tık!’a kadar uyur. Her şey, kalbin tıktıkları gibi küçük zerrelerden ibârettir; birbirine bitişik hiçbir şey yoktur. Elektrik de ışığını, böyle tık! tık! diye atıyor. Bu tıktıklar çok sür’atli olduğu için biz elektrik ışığını devamlı, birbirine bitişik zannediyoruz. Uzaktan gördüğümüz tozlar, dumanlar da zerrelerden ibâret değil mi? Toz bulutlarının, zerrelerden meydana geldiğini, ancak, o tozlar yere çöktükten sonra görebiliriz.
Bu vücut uykusunu uyuyanlardan, insanlara zarar gelmez; fakat gaflet uykusunu uyuyanlardan çok zarar gelir. Uyuyan için ışık yoktur, her taraf karanlıktır. Mâdem ki bizim için de birçok şeyler karanlıktır, o halde biz de uyuyoruz demektir.
Bu konuştuklarımızı, tefekkür hazmı olmayan bir kimsenin yanında konuşmayız. Hz. Muhammed bunun için (Kellimünnâse âlâ kaderi ukuûlihim!) demiştir. Allah’ın bir ismi (Rezzâk)tır. Her mahlûka kendine göre bir gıda verir. İnsan ise her şeyin hülâsasını, özünü yer. İnsanın gıdası olan tuz, bazı hayvanlara, meselâ kekliğe, turaca, yabani ördeğe, yılana, sümüklüböceğe zehirdir. Yılanın zehiriyle tuz birbirine karıştı mı, bu iki zehirin mücadelesinden yılanın vücudundaki varlıklar yanıp koyup gider.
Tuzu sümüklüböceğin üstüne ekele, ölür. Klorsodyum onun için adamakıllı bir zehirdir. Keklik, tuzlu pilâv yese ölür. O ölmüş kekliği sen ye, sen ölürsün.
Onun için, (Hakîkat) kelâmları da bazı kafalar için zehir gibidir. “Hakîkat” tabiatten ayrı değildir. Allah hangi varlığın tabiatını değiştiriyor ki?
Tabiîyyûn bize yakındır amma, onlar bir yerde, yani tabiatta kazıklanmışlardır; hâlbuki onların (tabiat)ının fevkinde bir (Kudret) var ki (tabiat)a o (Kudret) kumanda etmektedir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder