14 Aralık 2019 Cumartesi

BURADA BİR MÜSLÜMAN VAR

Necib Sultanım nakletmişti. Bir gün Dörtyol/Kuzuculu'daki evin ikince katında tek başıma yatarken sabaha yakın Seyyit Ali baba hazretleri zuhur etti ve aşikaren istasyon yol çatında iki kişi var seni bekliyorlar dedi. Ben hemen giyindim ve evden dışarı çıktım. Çocuklar her sabah çayımı erkenden hazırlarlar idiyse çayı beklemedim. Yola çıktığımda hemen önümde bir dolmuş minübüsü durdu. Yol çatında indim baktım iki kişi bekliyor. Yanlarında vardım sessiz bir şekilde bekledim. Biraz sonra İskenderun tarafından Adana arabası geldi. Bu iki kişi arabaya binince bende arabaya bindim. Ancak dışımdan hiç konuşmuyoruz. Adamlar Adana garajında indiler ben adamları iki adım geriden takip etmekteydim. Adliye binasının karşısından Tepebağ semtine doğru yokuşu tırmanmaya başladılar. Ben onları takip ederken duvarda kırmızı bir ok çizili ve üzerinde "Burada bir müslüman var" yazısı yazılı idi. Bir müddet gittikten sonra sağ tarafta tahtadan yapılmış bir kapının önünde durdular. Kapı bayağı eski olup tahtaları açılmış idi. Arasından gözlemlendiğinde iç tarafta genişçe bir avlu ilerisinde ise iki katlı bir bina mevcuttu. Adamlar kapıya parmak ucu ile hafifçe iki kez dokundular. Tık tık diye. Beklediler kapı açılmadı. Bir müddet sonra ikince kez fiske gibi kapıyı tık tık diye çaldılar. Yine açılmadı. Beklediler üçüncü kez birisi diğerine vurması için işaret etti. Kapıya parmak ucuyla tık tık diye vurdular ve kapı açıldı. Ben hayret ettim. İçeriden bir gelen olsa idi tahtaların arasında görür idim. Herhalde kapı arkasında kilit yerine kullanılan ağır tahtalı tel yahu tip ile bağlıyorlar ve ucundan çektiler diye düşündüm. Ancak kapı arkasındaki tahta kalasa bağlı ipte yoktu.Avluda elektrik yoktu ki düğme ile açılmış olsun benim kafam bu şeylerle meşgul iken o iki adamı ikinci katın merdivenlerine tırmanarak içeri girdiklerini gördüm. Ben de arkalarından devam ettim. Merdiveni çıktım içeri sessiz bir şekilde girdim. Odanın ortasında üç sandalye vardı.sandalyelerin önünde tahmini yüz yaşında bir ihtiyar tahta bir yatakta yatmakta idi. Kerevit dediğimiz bu yatağın altı ise kumaşla kapalı idi. Ben boş olan üçüncü sandalyeye oturdum. Diğer iki adam gözleri kapalı bir şekilde rabıta yapmakta idi.Yataktaki adamda rabıta yapmakta idi. Ben merakımdan bu insanlara bakmakta iken karyolanın altından bir kedi çıktı. Sandalyede oturanlara bir adam gibi dikkatle bakmaya başladı. Her üçümüze de baktıktan sonra sıçradı benim kucağıma oturdu. O esnada hem sandalyedeki iki kişinin, hem karyoladaki ihtiyar zatın gözleri açıldı ve kediye baktılar. Kedi kucağımdan indi ve somyanın altına girip kayboldu. Yataktaki ihtiyar anlatmaya başladı: Babam ölmüştü. Benden küçük bir kardeşim vardı. Ben askere gitmeden evvel imamlık yapacak derecede medresede eğitim almıştım. Askerlik sonrasında küçük kardeşime bakmak için hiç evlenmedim ve imamlık yapmakta idim. Gelirimin yüzde sekseni bu kardeşime vermekte idim. Kardeşim işsiz güçsüz dolaşır, bazı kötü alışkanlıklara müptela bir vaziyette gece gelir, ikinci katın sofasında yatar sonra sabah kalkar gider. Bir müddet sonra yattıktan sonra kaybolduğunu farkettim. Kardeşim annemizden doğarken içinde bulunduğu tuluk denilen zarla birlikte dünyaya gelmiş. Eğer o tuluktan bir parça kesilip......se idamlık bir adam idamdan kurtulur"dedi.
Hikaye bu kadar. Sanırım bloğun önceki yazılarında bu hadise biraz daha detaylı anlatılmıştı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder