“İnsanlar senin kalbini kırmışsa üzülme! Rahman(cc) ‘Ben
kırık kalplerdeyim’ buyurmadı mı? O halde ne diye üzülürsün ey can? Gündüz gibi
ışıyıp durmak istiyorsan; Gece gibi kapkaranlık nefsini yak!.. ’Derdim var’
diyorsun; Dert insanı Hakk’a götüren Burak’tır; sen bunu bilmiyorsun. Sanma ki
dert sadece sende var. Şunu bil ki; Sendeki derdi nimet sayanlar da var.
Umudunu yıkma; Yusuf’u hatırla. Dert nerede ise deva oraya gider. Yoksulluk
nerede ise nimet oraya gider. Soru nerede ise cevap oraya verilir. Gemi nerede
ise su oradadır. Suyu ara, susuzluğu elde et de sular alttan da yerden de
fışkırmaya başlasın. Dünya malı Allah’ın tebessümüdür: ona bak! Ama sarhoş
olma…
Lâ tahzen! Irmağa deniz, denize okyanus sığmaz.. ‘Aşık’
olmayana anlatsan da ‘Ben’, ‘Sen’ anlamaz. ‘Hakk’a ulaşmak için yoldur’ desen
kimse inanmaz… Gönlünde zerre-i miskal şems olmayan; Yanmaz, yanamaz… Ayağın
kırıldı diye üzülme! Allah senden aldığı ayak yerine belki sana kanat verecek. Kuyu
dibinde kaldın diye üzülme! Yusuf kuyudan çıktı da Mısır’a sultan oldu, unutma!
İstediğin bir şey; olursa bir hayır, olmazsa bin hayır ara… Geçmiş ve gelecek
insana göredir. Yoksa hakikat âlemi birdir. Bu âlem bir rüyadır. Zanna kapılma
ey can! Rüyada elin kesilse de korkma, elin yerindedir. Dünya bir rüya ise,
başına gelen felaketler de geçicidir. Neden çok üzülürsün ki? Herşey üstüne
gelip seni dayanamayacağın bir noktaya getirdiğinde sakın vazgeçme: Çünkü orası
gidişatın değişeceği yerdir. Bu âlemin, bu kâinatın kitabı sensin: Aç da
kendini oku ey can! Kâinatın en uzak köşesi, senin içinde ufak bir nokta… Ama
sen bunun farkında bile değilsin. Derdin ne olursa olsun korkma! Yeter ki
umudun Allah olsun… Herkes bir şeye güvenirken; Senin güvencen de Allah olsun.
Hiçbir günah, Allah’ın yüce merhametinden büyük değildir ama; Sen yine de günah
işlememeye bak!
Lâ tahzen! Derdin ne olursa olsun bir abdest al, nefes
gibi… Ve bir seccade ser odanın bir köşesine, otur ve ağla, dilersen hiç
konuşma… O seni ve dertlerini senden daha iyi biliyor unutma. Dua ederken O’na
kırık bir gönülle el kaldır. Çünkü Allah’ın merhamet ve ihsanı, gönlü kırık
kişiye doğru uçar. Sopayla kilime vuranın gayesi, kilimi dövmek değil, tozu
kovmaktır. Allah tozunu alıyor diye, niye kederlenirsin ey can!?
Lâ tahzen! Bir şey olmuyorsa: Ya daha iyisi olacağı için,
ya da gerçekten olmaması gerektiği için olmuyordur. Şu uçan kuşlara bak! Ne
ekerler, ne biçerler… Onların rızkını düşünen Allah; Seni mi ihmal edecek
sanırsın! Yeter ki sen istemeyi bil… Belalar sağanak yağmurlar gibi yağar.
Ancak başını ona tutabilenler aşk kaydına geçerler. Belâ yolunda muayyen bir
menzildir âşık. Her nereden gam kervanı gelse de.. Aşk derdinde olan kişi; Baş
derdinde değildir… Yapılma, yıkılmadadır; Topluluk, dağınıklıkta; Düzeltme,
kırılmada; Murat, muratsızlıktadır; Varlık, yoklukta gizlidir… Ne kötüdür
insanın aklıyla yüreği arasında çaresiz kalması. Ne kötüdür zamanın bir an
kadar yakın, bir asır kadar uzak olması. Ve bilir misin? Ne acıdır insanın
bildiğini anlatamaması.. ’Ben’ deyip susması… ’Sen’ deyip ağlamaklı olması…
Eğer sen Hak yolunda yürürsen, senin yolunu açar, kolaylaştırırlar. Eğer
Hakk’ın varlığında yok olursan, seni gerçek varlığa döndürürler. Benlikten
kurtulursan o kadar büyürsün ki âleme sığmazsın. İşte o zaman seni sana, sensiz
gösterirler. Sevginin diğer bir adı da sabırdır: Açlığa sabredersin adı ‘oruç’
olur. Acıya sabredersin adı ‘metanet’ olur. İnsanlara sabredersin adı ‘hoşgörü’
olur. Dileğe sabredersin adı ‘dua’ olur. Duygulara sabredersin adı ‘gözyaşı’
olur. Özleme sabredersin adı ‘hasret’ olur. Sevgiye sabredersin adı ‘Aşk’ olur…
Ne istersem ben Mevlâ’dan isterim. Verirse yüceliğidir.
Vermezse imtihanımdır… Allah’tan bir şey istersen: Kapı açılır, sen yeterki
vurmayı bil!… Ne zaman dersen bilemem ama, açılmaz diye umutsuz olma, yeterki o
kapıda durmayı bil…!”(Hz.Mevlana Celaleddin Rumi)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder