23 Temmuz 2018 Pazartesi

KUDÜS ÜZERİNE


 Jeruzalem(Yeruşalayim - Rabbiyle kulu arasındaki barış antlaşmasının, tamlığın remzi) bizim için “Ur(ir) Selim”, yani “selamet beldesi(şehri)”, “akl-ı selim”in arzdaki temsiliyeti.. “Şalom” yani “Selam” yurdu, bir zamanlar; emanetçileri mevcudiyetine ihanet edene kadar “Sekinet”in meskeni. Yeniden ihya olmalı.. İsmi bile sanki bize Hz.İbrahim’den Hz.Musa’ya, ondan Hz.Muhammed’e(sav), “Din”in adının hep “Slm”, “İslam” üzere anıldığının bir kanıtı. Vaktin tevhid peygamberi kimse, onun tebliğ ettiği hep aynı hikmet; ayrılığa, kavgaya ne hacet! Ama bu anlayışın temsilleri kendilerini seçkin gören bir kesim tarafından yalnız onlara mal edilmeye çalışılırsa, kutsalı için kıyama kalkmak inananların inançlarının gereği ve hakkaniyet uğruna mücadelenin ortaya konan delili sayılmalıdır diye düşünürüm fakir de.


Keza şehrin bir başka güzel ismi olan “Kudüs”, yani “kutsal/mukaddes” için şöyle yazıyor NND sözlükte; “Güçlü bir dîni saygı uyandıran veya uyandırması gereken, kutsi, mukaddes. Tapınılacak veya yolunda can verilecek derecede sevilen. Bozulmaması, dokunulmaması, karşı çıkılmaması gereken, üstüne titrenilen. Tanrı'ya adanmış olan, tanrısal olan, bütün var olanların, yeryüzüne ilişkin olanın üstünde yükselen, ondan bütünüyle başka olan. (Ve) Ahlaksal yetkinliğe ulaşan, bu yolla Tanrı'ya yakınlaşan kişilerin niteliği”.. Elbet asıl makamı gönülde, gönül sahipleri nezdinde…


O halde tüm bunlar oluyorsa sormalı; yapılanlar Allah rızası için mi? Bugün kim Müslüman, kim Nasrani, kim Yahudi? Değerlendirmeli; içimizdeki mukaddesat ne alemde, ‘akl-ı selim’imiz ne halde? İçte bu hasletler olması gerektiği gibi değilse, dıştan gelen saldırılara karşı elden gelmez çare. Ve akıl elden giderse, sonrasında belki kalp de tehlikede. Fakir için onun da yeryüzündeki temsili mekanı, “Kabe”. Halihazırda o beldeyi yönetenlerin de ne kadar hikmet üzere olduğu düşünüle… Ola ki bu bir fırsat, bıçak kemiğe dayanana dek sabredebilen, istikamet sahibi mazlumlar için yakındır necat..

Sakın Allah'ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Sadece Allah onları, korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor” (İbrahim 14;42)


Artık umulur ki tüm barışseverler, insanlıkta inat edenler, inananlar, sevenler, gerekirse tüm kişisel çıkarlarını bir kenara bırakarak, birliğimize hizmet edenlerin başımızda olması için, selametliğimiz icin, bunun karşısında olanların bertaraf edilmesi için uyanık olup, gayretlerini artırsın. Allah bu günlerimizi aratmasın ancak alametler, gerçek Müslümanlar için zor geçecek birkaç SENENİN AKABİNDE (2023), yaşanacak bir arınma, bir temizlenme sonrasında doğruluk üzere sabretmiş olanlar için -yine bir şemsiye altında- yeni ve hayırlı bir çağın kapısının aralanmaya başlayacağı yönünde. İnşa’Allah, güzel günler göreceğiz birlikte, Ya Sabır, Ey Kuddus, Zü’l-Celal-i Ve’l İkram, Ya Selam!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder