8 Aralık 2016 Perşembe

TASAVVUFİ SORULAR

SORU:Ey kişi ne adın sahibisin Hangi nam ile anılırsın.Hangi diyardansın?O diyarda sana kim derler ne lakap ile anılırsın o diyarda bulunan hep senin gibi midir? Orada senden başka kimse varmıdır?Yoksa o diyarda yalnız sen mi varsın? Bu illere hangi vesile ile düştün Bu diyara sefer edip gelmekten muradın nedir? Bu sefer nasıl bir seferdir? Bu seferin nereye kadar sürecektir. Sen bu ilde daim bu karar üzere misin Bu ilde mekanın ne mekandır? O mekan nerededir. Senin bu mekanda işin ne?
CEVAP:Ey dost! Gerçi sen benim adımı lakabımı hangi diyardan geldiğimi ve mekanımı sorup bilmek istiyorsun. Fakat sözlerin muamma gibi. Zira senin bu sözlerin diğer insanların sözlerine benzemiyor. Senin muradın bu sözlerin hakikatını anlamak olsa gerek. Madem ki sordun sorduğun kadar cevap vereyim Söyleyeceklerime iyi kulak ver:
"O diyarın adına "şehr-i 'ama"denilen bir diyardır."Lahut denizinden"ötede muhteşem bir şehirdir. Orada olanların hepsi birdir, birbirine benzerler. Şöyle ki, aralarında hiç fark yoktur.Orada bulunan yalnız olur, ondan başka kimse bulunmaz. Tek ve tenha hemen kendisidir. Yine, o diyardan bu yad ellere gelenler, oradan, sürgün, garip ve bi-çare gelirler. Buraya gelirken de o diyardaki adlarını bırakıp bir başka ad takınırlar. 
Onları bu aleme şunun için gönderirler:
İnsan denilen bu varlıkta, birbirinden ileri yedi iklim vardır. İnsanın bu aleme sefer edip gelmesi, yine bu yedi iklime sefer etmek içindir..Bu iklimlere sefer etmek ancak bu alemde olur. başka bir alemde olmaz. İnsandan başka bir mahluk bu yolculuktan haberdar değildir. Bu yolculuk insana mahsustur.. Bu iklimlere sefer eden, insanın sırrıdır. (sır makamıdır. Yedi iklim, yedi nefis mertebesidir)Şu cihetle ki zat tecellisinin insan sırrına talluku  vasıtasıyla hasıldır. Bu tecelli ve sırrın insana geçmesi söz konusudur."Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık"(Tin/4)buyurulan insan, bu insandır.Bu insan, kendisinin"sır"ile ilgisi yönüyle "ahseni takvimde"halk olunmuştur.Onun için bu insani sırra "tılı manevi"(mana çocuğu)derler. Bu iklimlere sefer ettiği için "salik-i hakiki"(hakiki yolcu)da denmektedir.Herkesin maksadı bu sırdır. ve bu sır ,ancak bu alemde ,yani insan vücudunda ortaya çıkar.
Ne var ki çoğu insan ,bu aleme hangi diyardan sürüldüğünü, bu nasuta (bedene)niçin geldiğini bilmez kendinden habersiz yürür gezer.
Fakat bu hakiki yolculuktan haberdar olanlar ,bu aleme niçin geldiklerini, burada misafir olarak bulunduklarını bilirler.
Diğer taraftan "ama"da ahsen-i takvim olan insanın mekanını ne mekandır diye sormak, lüzumsuzdur.. Eğer sen seni buldunsa, o mekan nasıl bir mekandır nerededir. bilirsin. Aşık, er, kendi diyarı(makam)ında ne adla veya lakapla anıldığını azıcık söylese, onu tekfir edip taşa tutarlardı. Bulunduğu makamda ona kim derler, söyleseydi, ateşte yakıp külünü rüzgara verirlerdi. amma, ne yapayım ki, sana bundan fazlasını söyleyemem!
Fakir, bu nasut aleminde her işten beriyim.hiç bir arzum da yok.ve her ülfetten azadeyim
Şimdi adım İbrahimdir ve mahlasıma da Has demişlerdir"(İbrahim Has hazretleri)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder