14 Kasım 2020 Cumartesi

ZİYA GÖKALP'İN ÖLÜMÜ

Ziya Gökalp'in İstanbul Fransız hastanesinde ölümü ile alakalı olarak Necib Fazıl Kısakürek bir hatıra nakletmiştir: Ziya Gökalp'in Allah'a karşı tavrına ait bir müşahede. Tarihin ve kimsenin bilmediği bir hadise. Benim kırk yıllık hatıram. Bundan 40 küsür yıl önce, Abdülhak Hamit'in evinde bir hanımefendi ile tanıştım. Bu hanımefendi, ömrü Avrupa'da geçmiş, ne Ziya Gökalp'i tanır, ne Türkiye'yi ve Türk edebiyatını züppe Avrupalılaşmış bir kimse. Kimsenin kastla ne lehinde olabilir, ne aleyhinde. Ben Abdülhak Hamit'e Ziya Gökalp'ten bahsederken birden doğruldu ve aynen şunları söyledi: "İstanbul'a gelişlerimden birinde hastalandım ve Fransız hastahanesinde yattım. Bitişiğimdeki odadan garip sesler geliyordu. Kim olduğunu, bu sesleri çıkartan hastanın kim ve ne olduğunu sordum."Meşhur ziya Gökalp" dediler. Mebusmuş. Profesörmüş, ismini bile yeni duyuyordum. Öldüğü gece başını duvarlara vurarak sabaha kadar, Allah'a en galiz kelimelerle sövdü. O kadar fena oldum ki, bu hal karşısında odamdan çıkıp başka bir yere sığındım. Öğrendiğime göre Allah'a inanmazmış. Hem Allah'a inanma hem de O'na söv. Duyulmamış, görülmemiş şey" Bu ifadelerden sonra Necib Fazıl'ın hükmü: "Din ve İslam düşmanlığına, Ziya Gökalp'in bizzat eserleri şahitti. Fakat o kadının şehadetinde de kahraman sanılan zatın ruhundaki hastalığa ait korkunç bir delalet tütüyordu"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder