Cumhuriyet’in ilk yıllarına gittiğimizde;
Atatürk
Cumhuriyet’i ilan ettikten sonra silah arkadaşlarını, Millî Mücadelenin askeri
ve siyasi kadrosunu dışlamıştı. İsim mi istiyorsunuz, Millî Mücadele’nin temel
direklerinden biri olan ve Atatürk’ün kariyerinin yolunu açan Kazım Karabekir,
Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Refet Paşa, Adnan Adıvar hatta Halide Edip
Adıvar…
Bu
isimler İstiklal Savaşı’nın kazanılmasından sonra ülkenin yeniden
yapılandırılması için izlenecek yolun nasıl olması gerektiği konusunda farklı
görüşler savundular. Yetkilerin Atatürk’te yoğunlaşmasına karşı çıktılar:
İstiklal Mahkemeleri’ne, devrimlerin süratli ve çok sert bir zihniyetle
gerçekleştirilmesine, Meclis’te temel hak ve özgürlükleri güvence altına almaya
yönelik bir yasama faaliyetinin dışlanmasına, kuvvetlerin tek bir şahısta
toplanmasına itiraz ettiler.
Bu
itirazlar, haklı uyarıları dikkate alınmadığı için Terakkiperver Cumhuriyet
Fırkası’nı kurdular. Bu fırka bugün hala acıları derinden hissedilen, toplumsal
travmalara neden olan Tek Parti politikalarını önlemek için kurulmuştu.
İtirazları,
haklı uyarıları dikkate alınsaydı hem toplumsal travmalara neden olacak baskıcı
politikalar uygulanmamış olur hem de bu isimler yeni bir siyasi yol arayışına
girmemiş olurdu.
Atatürk
ne yaptı peki?
Bu
arkadaşlarını 1927’de okuduğu Nutuk’ta hainlikle itham etti. Eski yol
arkadaşlarının kendisine karşı büyük bir komplo kurduklarına inandı. Bu
arkadaşlarını “İnkılaplar ilerledikçe yollarını ayırdılar” diye suçladı. Yani
Atatürk’e göre ayrılanlar inkılapları tutmayan arkadaşlarıydı! Oysa bu
isimlerden hiçbiri Cumhuriyet'e ve devrimlere karşı değildi.
İnönü,
Atatürk’ün Nutkunu sonraki yıllarda okusaydı, eski arkadaşlarını böyle
suçlamayabileceğini söylemiştir.
Devrim
yıllarının 1920’lerdeki ateşli ortamında, Milli Mücadele’nin kahraman isimleri
hele bir de Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası adıyla muhalefet partisi kurunca…
Başlarına
gelmeyen kalmadı. Hain ilan edildiler. İstiklal Mahkemeleri’nde yargılandılar.
Kimi hayatının sonuna kadar polis gözetiminde yaşadı kimi canını kurtarmak için
yurt dışına kaçtı.
100 yıl sonra ne oldu? AK Parti’nin kurucu kadrosunda ve ilk
iktidar dönemindeki başarılarında imzası olanlardan kaç kişi bugün AK Parti'de
ve hükümette!?
Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın vasıflı, nitelikli, liyakatli, itibarlı, tecrübe ve birikimleriyle
AK Parti’ye güç ve itibar katan “yol arkadaşlarını” dışlaması iyi mi oldu kötü
mü oldu?
Peki
bugün nasıl bir AK Parti var? Ülke ne durumda?
Ağır
adalet sorunları var. Temel hak ve özgürlük alanları nefes almayacak kadar
daralmış durumda. Ülkede korku iklimi hâkim. AK Parti bugün 28 Şubat dönemiyle
mukayese ediliyor ve maalesef toplumda bugün yaşananların 28 Şubat’tan daha
ağır olduğu inancı pekişiyor. Bu döneme damgasını vuracak, tarihe kara bir leke
olarak geçecek sayıları on binlerle ifade edilen KHK sorunu, birinci ikinci
derecede yakınlarının de etkilendiği sayıları milyonlarla ifade edilen KHK mağduriyetleri
var. İyi yönetilemeyen bir ekonomi var. Siyaset yargıyı kuşatmış durumda. Yargı
ve kamu kurumları siyasetin elinde bir sopaya dönüşmüş gibi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder