24 Ocak 2020 Cuma

100 YIL SONRA AYNI ŞEY


 Cumhuriyet’in ilk yıllarına gittiğimizde; 

Atatürk Cumhuriyet’i ilan ettikten sonra silah arkadaşlarını, Millî Mücadelenin askeri ve siyasi kadrosunu dışlamıştı. İsim mi istiyorsunuz, Millî Mücadele’nin temel direklerinden biri olan ve Atatürk’ün kariyerinin yolunu açan Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Refet Paşa, Adnan Adıvar hatta Halide Edip Adıvar…


Bu isimler İstiklal Savaşı’nın kazanılmasından sonra ülkenin yeniden yapılandırılması için izlenecek yolun nasıl olması gerektiği konusunda farklı görüşler savundular. Yetkilerin Atatürk’te yoğunlaşmasına karşı çıktılar: İstiklal Mahkemeleri’ne, devrimlerin süratli ve çok sert bir zihniyetle gerçekleştirilmesine, Meclis’te temel hak ve özgürlükleri güvence altına almaya yönelik bir yasama faaliyetinin dışlanmasına, kuvvetlerin tek bir şahısta toplanmasına itiraz ettiler.


Bu itirazlar, haklı uyarıları dikkate alınmadığı için Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı kurdular. Bu fırka bugün hala acıları derinden hissedilen, toplumsal travmalara neden olan Tek Parti politikalarını önlemek için kurulmuştu.


İtirazları, haklı uyarıları dikkate alınsaydı hem toplumsal travmalara neden olacak baskıcı politikalar uygulanmamış olur hem de bu isimler yeni bir siyasi yol arayışına girmemiş olurdu. 

Atatürk ne yaptı peki? 

Bu arkadaşlarını 1927’de okuduğu Nutuk’ta hainlikle itham etti. Eski yol arkadaşlarının kendisine karşı büyük bir komplo kurduklarına inandı. Bu arkadaşlarını “İnkılaplar ilerledikçe yollarını ayırdılar” diye suçladı. Yani Atatürk’e göre ayrılanlar inkılapları tutmayan arkadaşlarıydı! Oysa bu isimlerden hiçbiri Cumhuriyet'e ve devrimlere karşı değildi. 

İnönü, Atatürk’ün Nutkunu sonraki yıllarda okusaydı, eski arkadaşlarını böyle suçlamayabileceğini söylemiştir. 

Devrim yıllarının 1920’lerdeki ateşli ortamında, Milli Mücadele’nin kahraman isimleri hele bir de Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası adıyla muhalefet partisi kurunca… 

Başlarına gelmeyen kalmadı. Hain ilan edildiler. İstiklal Mahkemeleri’nde yargılandılar. Kimi hayatının sonuna kadar polis gözetiminde yaşadı kimi canını kurtarmak için yurt dışına kaçtı.

 100 yıl sonra ne oldu? AK Parti’nin kurucu kadrosunda ve ilk iktidar dönemindeki başarılarında imzası olanlardan kaç kişi bugün AK Parti'de ve hükümette!?


Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vasıflı, nitelikli, liyakatli, itibarlı, tecrübe ve birikimleriyle AK Parti’ye güç ve itibar katan “yol arkadaşlarını” dışlaması iyi mi oldu kötü mü oldu? 

Peki bugün nasıl bir AK Parti var? Ülke ne durumda?
 Ağır adalet sorunları var. Temel hak ve özgürlük alanları nefes almayacak kadar daralmış durumda. Ülkede korku iklimi hâkim. AK Parti bugün 28 Şubat dönemiyle mukayese ediliyor ve maalesef toplumda bugün yaşananların 28 Şubat’tan daha ağır olduğu inancı pekişiyor. Bu döneme damgasını vuracak, tarihe kara bir leke olarak geçecek sayıları on binlerle ifade edilen KHK sorunu, birinci ikinci derecede yakınlarının de etkilendiği sayıları milyonlarla ifade edilen KHK mağduriyetleri var. İyi yönetilemeyen bir ekonomi var. Siyaset yargıyı kuşatmış durumda. Yargı ve kamu kurumları siyasetin elinde bir sopaya dönüşmüş gibi. 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder