"İman etmedikçe
cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de gerçek anlamda iman etmiş
olamazsınız"( Müslim, Îmân, 93; Tirmizî, Sıfâtu’l-Kıyâme, 56.) hadisi
üzerine bir kaç kelam etmek diledim. Malumu âliniz olduğu veçhile ne hadis
alimiyim, ne de dini hususlarda yeteri kadar bilgim var. Lakin bu veciz sözün
içerisinde sevgi sözü geçince haddim olmayarakta olsa bir kaç söz
söyleyebilirim diye düşünüp aldım kalemi elime bakalım ne çıkacak diye başladım
yazmaya.
Yukarıda belirtilen söz ne kadar da zamanımıza göre söylenmiş gibi değil mi? Ve zamanımızı tarif ediyor sanki. İnsanlık tarihinin en karanlık zulûmat devirlerinden birine şahit ediliyoruz zira. Halbuki bilim o kadar gelişti ki, belki de çok yakın devirde insanların uzaya seyahatleri dahi söz konusu olabilecek nasıl bir karanlıktan söz ediyorsunuz dediğinizi duyar gibiyim. Lakin iş bilimde çok ileri gitmekle olmuyor işte. Bilim alanında ne kadar yükseklere giderseniz gidin, ahlaklı nesiller yetiştiremediğiniz takdirde her şey boşa gidiveriyor. Dünyanın hali zaten ortada, şöyle bir göz attığımız takdirde her şey bütün açıklığı ile görünüveriyor. Gördüğümüz manzara hiç iç açıcı değil maalesef. Güçlüler daha güçlü olabilmek için güçsüzleri ve onların kaynaklarını sömürmeye, onları sindirmek için de bir hiç uğruna katletmeye zulümlerini artırarak devam ediyorlar.
Yukarıda belirtilen söz ne kadar da zamanımıza göre söylenmiş gibi değil mi? Ve zamanımızı tarif ediyor sanki. İnsanlık tarihinin en karanlık zulûmat devirlerinden birine şahit ediliyoruz zira. Halbuki bilim o kadar gelişti ki, belki de çok yakın devirde insanların uzaya seyahatleri dahi söz konusu olabilecek nasıl bir karanlıktan söz ediyorsunuz dediğinizi duyar gibiyim. Lakin iş bilimde çok ileri gitmekle olmuyor işte. Bilim alanında ne kadar yükseklere giderseniz gidin, ahlaklı nesiller yetiştiremediğiniz takdirde her şey boşa gidiveriyor. Dünyanın hali zaten ortada, şöyle bir göz attığımız takdirde her şey bütün açıklığı ile görünüveriyor. Gördüğümüz manzara hiç iç açıcı değil maalesef. Güçlüler daha güçlü olabilmek için güçsüzleri ve onların kaynaklarını sömürmeye, onları sindirmek için de bir hiç uğruna katletmeye zulümlerini artırarak devam ediyorlar.
İşte
yukarıda anılan ve Peygamber Efendimizin hadisi şerifi olan kamil imanın en
önemli unsuru olarak birbirimize sevme şartını getiren bu çok önemli sözü bu
dönemde ne kadarda değer kazanıyor değil mi? Hattı zatında Efendimizin tüm
sözleri ve halleri zamandan ve şartlardan ayrık olarak bir Zümrüdü Anka misali
eşsizdir. Onun sözü ve fiilleri, zamana ve yere göre değer kazanmaz, daima
aynı değerdedir. İnsanların onu anlamaması, bilmemesi, ona uymaması dahi bu
sözlerin değerini asla azaltmaz, aksi durumda da artırmaz. Ancak yukarıdaki
açıklama hadisi şerifin asıl vurgulamak istediği ve kamil imanın bir şartı
olarak belirlediği sevgi eksikliğinin zamanımızda azami dereceye
ulaştığına açıklamak için getirilmiştir.
Bilindiği
veçhile Peygamber efendimizin içtihat buyurduğu hali ve sözleri
Allah tarafından muradı ilahinin bu içtihattan farklı olduğu yine vahiy yoluyla
ona bildirilmediği takdirde mutlak doğru kabul edilmek zorundadır. Zira o bir
ayette de buyrulduğu üzere "kendiliğinden konuşmamakta", Allah'ın
elçisi sıfatıyla ve yine onun adına konuşmaktadır. Hal böyle olunca da onun
sözleri esasında "Allah sözü" gibidir. Yeter ki bir kaç vakıada
olduğu gibi (ki bu vakıalar çok kolay şekilde internet yoluyla hemen
öğrenilebilir) muradı ilahinin söylenenden veya yapılandan farklı olduğu
bildirilmemiş olsun. Bilinmelidir ki efendimiz (S.A.V) tam ve tek kamil bir
insandır. Ondan önce veya sonra kimse onun kemalatını yakalayamamış ve
yakalayamayacaktır. Diğer kişiler O'na yaklaştıkları ölçüde mertebe sahibi
olacaklar ve kemale ermiş sayılacaklardır. Efendimizin hali ve kal'inin bazı
hallerde muradı ilahiden farklı tecelli ettirilmiş olması dahi, onun
eksikliğine değil aksine kemalatına vurgu yapmak, O eşsiz olmasına rağmen
esasında bir insan olduğu için ilahlaştırılmasının önünün alınmasını sağlamak
amaçlı bir kisvedir. Yoksa Allah O'nu aziz Kur'anında eksiksiz şekilde övgüye
mazhar kılmış olmakla onun kemalatını ve eşsizliğini vurgulamıştır. Bu nedenle
bizler ona eksiklik ithaf ederek edepsizlik etmek cehaletine düşmemeliyiz. Zira
yine aziz Kur'anın Hucurat suresinde ona karşı edepsizlik edenlerin tüm
amellerinin boşa gideceği açık bir ikaz olarak bildirilmiştir. Şimdilerde
ise "o da bizim gibi insandı" gibi cahilane
bir yaygara ile efendimiz değersizleştirilmeye, "bize Kur'an
yeter" denilerek hadisler reddedilmeye çalışılmaktadır.
Bu sözlerine de dayanak olarak Efendimizin yaşayan Kur'an olduğundan
habersiz, aziz Kur'anda geçen ve "size
Kur'an yeter/yetmez mi" anlamına
geldiğini söyledikleri ayetleri delil saymaktadırlar. Eksik ve bilinçli bir
saptırmadır bu. Amaç O'nsuz bir din inşa etmektir. Oysa
ki yine Kur'anda mealen "O size ne verdiyse onu alın, yasakladığı,
sakındırdığı şeylerden kaçının", "O'na biat eden, muhakkak ki Allah'a
biat etmiştir", "O kendiliğinden konuşmamaktadır" gibi ayetlerle onun Allah katındaki konumu dile
getirilmiştir. O'nu dışarı çıkarttığımızda ortada din falan da
kalmayacaktır. Aslında bu kimseler bunu da çok iyi bildikleri halde, saf
Anadolu insanının aklını bulandırarak bir şeyler elde edebilir miyiz
düşüncesiyle Efendimizi yok saymaya çalışmaktadırlar. Behey gafiller, bilmez
misiniz ki Efendimizin sünneti olmasa dinin temeli olan namazın dahi
nasıl kılındığını nereden öğreneceksiniz. Namazın nasıl eda
edileceği Kur'anda nerede yazıyor. Bu basit bir
misaldir. Bilesiniz ki hiç kimse Efendimize ait olmayan bir
sözün hadis diye yutturulmasına falan da çalışmıyor, çalışanlarda aynı şekilde
kötü niyetli insanlardır zaten. Onca süzgeçten geçirilmiş hadisler dahi
reddedilmeye, adeta hadis ve dolayısıyla efendimiz yok sayılmaya
çalışılmaktadır. Bu da tüm hadisler zan altında bırakılacak şekilde "aslında
hadis olarak söylenen sözlerin hepsi doğru değil, tümü efendimize ait değil,
onun söylediği ne malum, sonradan biri uydurmuş işte" gibi
cahilane ve kasıtlı sözlerle süslenmektedir. A be kardeşim madem bu
hadislerden hangisinin gerçek olduğu belli değil, bari sen bir araştır ve hadis
diye yutturulmaya çalışılan sözleri ortaya çıkar ki millet faydalansın
ilminden. Ama amaç ve niyet bu değil ki.
Her
neyse şimdi biz asıl vurgulanmak istenilen hususa değinelim olur mu? Yukarıda
yazılı söz ne kadar açık ve ne dokunaklı değil mi? Net bir tanım koymuş ve
birbirimizi sevmedikçe iman etmiş sayılmayacağımız açıkça belirtilmiştir. Ee
öyleyse dostlar bu sevgisizlik, kabalık, bu itiş kakış niye. Farkında değil
misiniz olayın ciddiyetinin ve farkında değil misiniz imanımızın tehdit
altında olduğunun. Efendimizin bu sözüne rağmen din adına haksız yere can alanlar
amacınız ne? İslam'ın efendisi sevgi olmadan iman olmaz derken sizden sudur
eden bu kabalık neden kaynaklanıyor hiç düşündünüz mü? Efendimiz insanlığın
görüp görebileceği tek mükemmel insan olmakla imanı dahi sevme fiiline
bağlamışken, kendi eksik aklınızla neyi icat ettiniz de
kabalaştınız? Nereden çıkardınız bu kaba din anlayışını? Yeni ve
farklı bir din geldi de bizim mi haberimiz olmadı? Değerli dostlar bilelim ki
iş ciddidir. Ayetle sabit olduğu üzere ahiret hayatının yanında rüya gibi olan,
bir veya bir günden daha kısa zaman olarak belirtilen şu
alemi dünya için ebedi hayatın feda edilmesi, hem de din adına bunun yapılması
aklın kabul edebileceği bir şey olmasa gerek değil mi?
İşte
şimdi kendi toplumumuzu ele alalım. Bin parça olduk. Kimi solcu, kimi sağcı,
kimi dinci, kimi laik vesair vesair, saymaya kalksak bir kaç günde ancak
bitirebiliriz. O kadar çok parçalanmışlık var ki, kimi ayrımları saymaya
kalksak aklımıza dahi getiremeyebiliriz. İslam tevhid dini iken ve bu tevhidi
sadece Allah'ı birlemek olarak değil, hayatın her düzeyinde sağlamayı
emretmişken, neyin ideolojisini yaşamaktayız dostlar. İnanın ki bu dünya da
menfaatine düşmek ahiret hayatının yanında bir çocuğun kendisine verilen bir
balona sevinmesi veya balonun patlaması halinde susmak bilmez şekilde
ağlamasından farksızdır. Öyleyse düşünme zamanı gelmedi mi artık? Birbirimizi
sevme vakti gelmedi mi yoksa? Kalbimize doldurulmuş şu kini söndürüp,
kardeşliğimizi yaşasak olmaz mı?. Unutmayalım ki bu alemde insanları
kandırabiliriz, velakin Allah'ı kandırmamız asla mümkün olmayacaktır. Biz bu
halimizle O'nun süzgecinden asla geçemeyiz. Artık kendimize iltimas geçmeyi,
nefsimizi arkalamayı bırakalım olur mu? Yusuf Suresinde, Yusuf (A.S) söylediği
gibi "ben nefsimi asla arkalamam, zira o daima kötülüğü emreder"
diyebilelim, unutmayalım ki o gerçekten kötülüğü emreder, ta ki tezkiye edilip,
pürü pak oluncaya kadar...
Selam
ve muhabbetle....
12.07.2016


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder