20 Temmuz 2016 Çarşamba

evet aylardan TEMMUZ-TAMMUZ-MARDUK-NİBURİ yani MEHDİYET AYINDAYIZ*Sâhib-i Keyvân


*Sâhib-i Keyvân veya Sahipkıran aynı manâdadır. İki yıldızın aynı dereceye, yani aynı hizaya gelmesine denir. Güneşle Zühre yıldızı bir dereceye gelir ve tam o anda bir padişah tahta çıkarsa bu padişaha “sahibkıran” denir. Bu hükümdarlar sağ yanına iki, sol yanına da iki kılıç takardı. Daha sonraları fetihlere, zaferlere erişen padişahlar hakkında da “sahipkıran” ünvanı kullanılırdı.(*alıntıdır)
***
İskender-i ZÜLKARNEYN (doğuya-batına ve batıya-zahiri ilimlere hem madden hem manen sahip olan=iki zamanı da aynı anda yaşayan demek) = amonRA
(İSKENDER'İN DOĞUM HARİTASI : babası Feylikos, yıldız ilimcilerine İskender’in yıldıznamesini çıkarttırdı.. Onlar gördüler ki: bu oğlan çocuğunun yıldızı aslan burcundaydı ve zafer sahibi bir çocuktu.. yıldızı güneşti ve güneş hamel(kuzu) burcundaydı..şerefe ermiş bir durumdaydı ve Utarit cevza (ikiz kardeşler) burcundaydı ve ay(kamer) ve zühre(Venüs-çobanyıldızı) ÖKÜZ (sevr) deydi..müşteri ki gezen yıldızların en büyüğü idi.. oda (kavs-yay)burcundaydı.. halkası bulunan zuhal yıldızı ise çevresinde mizanda (terazi)burcundaydı.. ve merih (bu savaş ilahı yıldız)başak (sümbüle) bir günde yer(makam) tutmuştu.. yıldıza bakanlar çocuğun talihinde bu halleri görünce:”ey şah “dediler..”bu erkek çocuk sahip kırandır(dünyaya gelen mutlu, saadetli) çocuktur.. mutluluk sahibidir.. adı dört cihanı tutacaktır.. fakat az yaşayacaktır... TARİHİ TABERİDEN ALINTIDIR.)
evet aylardan TEMMUZ-TAMMUZ-MARDUK-NİBURİ yani MEHDİYET AYINDAYIZ ve ülkemize darbemizi yapan kişinin de doğal olarak 4 tammuz- MARDUK ayında MEHDİYETİ TC MAHKEMELERİNDE onanmış..aslında dünden beri bu yazıyı yazma tefekkürüne gelmiştim..fakat şimdi alıntılarımı tam birleştirmişken ,başka sayfalarda bu yazdığım mehdicik haberimizi okudum ve doğru iz üstünde olduğumu bir dahi çaktım  ve olaya el koymaya karar verdim..gelecek tepkiler için lütfen kendi aklı külünüz olan makamı cebrail e- marduk - MEHDİYETİNİZE DANIŞINIZ 
evet peygamberimiz geldikten sonra bir mehdi beklemek büyük hata ve israiliyat yalanıdır..şam da ak minareye inecek mehdiyi beyaz at ve kılıçla bekleyen mehdicilereyse artık kimse inanamaz...
zaten ülkemizin çıkarttığı bir kaç büyük ahir zaman mehdi ve resulüde ,nedense islam ülkesi şam yerine ,amerika ya nuzül etmeyi uygun bulmuşlar ve aynı anda amerika da şuanda bir kaç türk mehdiyi resul-marduk umuz halen konuşlanmış ve mevcuttur..işte amerika ya nur yağdı diye o yüzden dilimizde bir deyim de vardır 

mehdilerimiz ve resullerimiz bizleri oradan uydu ile idare ve sevk ediyorlar.melekleri olan ihvanı safa haşhaşi-i dervişanları ise dilencilik ve islam adına türk halkından zorla kurban -burs vs adı altında para toplamakla saltanatı ihya olmuşlar dır....bu yardım ve teknik desteklerde de zamanımızın cebraili olan uydu-i internet (as ) ile de, şan ile şöhret basamaklarında hızla miraç edip ,bizleri de nurları ile feyzü darb darbe etmişler dir...ve maksat hasıl olmuş,halkımız beklenen mehdinin çıkarttığı DABBE DARBESİ İLE ANİDEN BİR GECE DE YİNE KAYBETTİĞİ KİMLİĞİNİ BULUP -GEÇMİŞİNDEKİ ANLAMINI HATIRLAYIP-EMANETİNİ TESLİM ALMIŞTIR Bİ İZNİLLAH  ve amiiin
böylece beklenen MARDUK-NİBURU -MEHD-İ nüzul etmiş ve kıyametimiz bir dabbe de kopmuş ve MİLLETÇE KIYAM EDİP ÖLÜP ÖLÜP DİRİLMİŞİZDİR ELHAMDÜLİLLAH ve amiin 
artık her badem gözlü türkün kör gözü açılmış,üstündeki miskinlik ölü toprağı dökülmüş ve FATİH İN KABRİNE GÜNEŞİN NURU VURMUŞTUR..İSTANBUL BİR DAHİ FETHOLMUŞ,MEKKE-KUDÜS-AYASOYA ÜÇLEMESİ CEMİ CUMA CAMİ-İ TEVHİD OLMUŞ, MAKSAT MURADİ YAR I BULMUŞTUR 
çok şükür hamdederiz ki İBRAHİM MİLLETİ OLAN HANİF TÜRKLER ,ALLAH'IN ASKERLERİ OLARAK HER DEM VAZİFELERİ İÇİN UYANMIŞ, bugünki gibi uyanamadıklarında da zorla sanal mehdilerle uyandırılmışlardır..
"esasında mehdi diye beklenen MARDUK EFENDİ ,SAHİP KIRAN olan iskenderi zülkarneyn makamındaki dünya lideridir.."
satürn'ün 62 uydusu vardır,dünyanınsa bir tane
horsura olan dünya nın babası güneş,annesi aydır
işte bu yüzden kıymeti eşsizdir
dünyamız çok uzun yy lerce yıldır hala bu sahip kıran lideri beklemektedir.sanırım son sahip kıran YAVUZ  SULTAN SELİM HAN idi ve saltanatı ancak 8 sene sürdü..8 iyi bir rakamdır ha 
 SEXENDİZ =SATÜRN baba SEXENSEXİZ İse ZAMANDIR..dönüşüm sembol ve şifre..

oradan buradan faceden her cümle alıntıyı topladım ve bu yazıyı ezcümle dertop edip kopyalıyorum..
kuran-ı kerim de EMANETİ EHLİNE VERİNİZ ayeti vardır..ülkemizde maalesef adı müslüman, kendileri uzun zamandır münafık olan bizler ,EMANETİ ASLA EHLİNE- hemde ayetteki gibi EHLİ KAFİR DAHİ OLSA -işleri-emanetleri ehline VERMEK ZORUNDA OLDUĞUMUZ HALDE,emaneti o yetki ve makamları hak edene değil,kendi yakınımıza,metreslerimize,emredebileceklerimize ve cemaat-i tarikat yandaş kardaşlarımıza verdik ve ülkemizi bu hale düşürdük..

*şunu untmayınız ki,hz peygamber ,mekke den medine ye hicret ederken, en güvendiği müslüman sahabenin ardına takılıp dediğini yapıp yola çıkmadı..
putperest bir iz sürücüye -işinde en ehil olduğu için ,en çok parayı vererek tutup,kendi canını ehline emanet edip,öyle mekke den çıktı..biz kim oluyoruz ki kendimizi peygamberden daha peygamber ve islam sanıyoruz..sen işinin ehlimisin söyle ?!!!
kendi yatağını da kendisi için can verecek en ehil olan hz ali ye mekke de emanet etti değil mi?!! anla!!!
ülkemizde ne yazıkki din mezhep ayrımı ve bölücülük aldı başını gidiyor..oysaki her insanı ayırt etmeden bir allah yaratmıştır..
seni müslüman,onu hindu,bunu sabi,bunu kafir,şunu hristiyan ve yahudi yaratmış,sana ne ? zorla milleti tek dine sokmakta nerden çıktı ki bu olaylar başına geldi?
sen önce adam olmaya -emanet teslim edilecek insan olmaya bak..

unutmaki hz peygamberin lakabı MUHAMMEDÜL EMİN di..O,Mekke de putperestler dahil her dinden ve dinsiz kişinin 7 emin eşya emanetçisi idi..sen müslümansın ve çevrende müslüman,söyle sana kim neyini emanet edebiliyor,söyle?!!!
millet-i ibrahim olan hanif türklerin, allahın dinini korumak izni ve yetkisi vardır..mana alemlerinde bu bilinir..kuran da RUM SURESİNDE DE İŞARET VARDIR.zaten bu yazı RUM SURESİ İÇİN KALEME ALINMIŞTIR..
Mekke FETHinde peygamber hz Ali'yi kabe anahtarını ,emanetçi aileden alsın diye yollar ve hz Ali, TÜRK KABİLESİ SOYUNDAN OLAN o zattan elini bükerek anahtarı alıp gelir ve peygambere verir..o daha yolda iken EMANETİ EHLİNE VERİNİZ ayeti gelir ve anahtar tekrar o aileye yollanır..
**
peygamberin fetihle müjdelediği diyarı rum ,o devirde tüm genel türklere verilen addır..bizanslılarda hristiyan türkler dolayısı ille rumi-romalılardır..
kızıl elma hedef olan ideadır..ve kızıl elmanın yarısı doğu roma ,diğer yarısı batı romadır 
yani istenen şey tek ve tam,ISIRILMAMIŞ ELMADIR..
ELMANIN HAKİKATİ de budur 
****
ve emri alan her iman eden sahabe , romaya bir şekilde gelmişsede, ARABİ HOCA FARKLI GELMİŞTİR..
O,Kabe de bir olay yaşamış ve BİR RUM KIZINDAN HIRKA GİYMİŞ ve O RUM KIZINA PEK ÇOK ŞİİRLER YAZIP fütühat-ı mekkiyeyi kaleme alıp , önce KUDÜSE sonra da dooğru AYASOPHİALI RUM KIZI olan diyarı ruma -malatya ya gelip bir rum türk hanımla izdivaç edip,onun türk oğlu Sadrettini yerine yetiştrmiştir.. . VE ONUNLA BİRLİKTE ANADOLU RUMUNA GELEN DİĞER ERENLERLE ,BUGÜNKİ AHİ MEŞREP TÜRK DEVLETİNİ MAYALAMIŞTIR......vs vs vs
**
ve işte ...Osmanlı nın da , bu soydan geldiği ve KILIÇ İMAL EDEN KABİLEYE ait olduğu kabul edilir..
kayı boyu tamgasında ortada IYI işareti yani Y vardır..bugün gen biliminde Y kromozonun ortasında BENİ OKU ve bir alt noktacığında da beni kopyala ve transfer et çoğalt dediği varsayılmış..genciler Y i sürekli çoğalan virüs ve hastalık gibi şimdilik görüyorlarmış 
evettttt..
şimdi ne oldu .UR kentinde doğan türk İbrahim atamızdan MEKKE ye giden bir soy ve geri dönüp TURUKU ALİYE-İ osmanoğulları idaresindeki aileyi kurmaya geldik ve zamanda atlıyoruz 

ve TURUKU ALİYE, HİLAFET i MANAYI askıya çekerek, padişahtan aldı ve BÜYÜK TÜRK MİLLET MECLİSİNE = TÜM TÜRK HALKINA BU EMANETİ DEVRETTİ..dolayısı ile şuan her türk bir hilafet emanetçisi olarak sorumlu askerdir  anlamını bil ha !!!
amma bu halk ne etti??..türk olmayı red edenleri meclise soktu ve bu vatan hainlerini-islam düşmanlarını mahrem olan meclise soktu yani emanete ihanet etti..
işleri ehillere vermeyerek soruları çalarak ,imtihan geçirdiklerine diplomaları ve makamları verdi..hak edene,üstün kabiliyetteki  dahileri ise ,sadece kendilerinden değil diye öteledi-Allah'ın esma kabiliyetini  öldürdü ve EMANETİ EHLİNE VERMEYEREK ALLAH A İHANET ETTİ -YANİ ALLAH'IN O İŞ İÇİN YARATTIĞI MERCİYİ ÖLDÜRDÜ=ADALETİ ÖLDÜRDÜ.......türkün giysisi olmayan ne kadar acaip çirkin şey varsa islama mal edip ,zorla millete giydirmeye kalktı ve bununla şekilcilik bozgunculuk yaptı ve islamı iğfal etti..

evlerde ve okullarda allahın emaneti SABİ ÇOCUKLARA-KADINLARA TECAVÜZLER VE ŞİDDETİN AHÜ FEYADI SEMALARI YIRTTI..HAKSIZ KAZANÇ VE HAK EDENLERİ AYAK ALTI ETME OYUNLARI bizleri bugüne getirdi...AÇ GÖZLÜLÜKTE TAMAHTA dünyada artık kimse bize yetişemez oldu....
4 korucu ruh -kerrubin burak sfenksler ilmi:
bu ihanet -bu emanete sahip çıkmama yüzünden de 4 evtad da, manada ülkemize el koydu..yani esasında bu ülke ve dünya üzerinde mazlumlara bilhassa islama yapılan zulümle tüm dünyaya el kondu ve başarısız insanlık bu devre-i imtihanı geçemeyip devre girdi..

şuan olan şey EMANETİN EHLİNE VERİLMESİ ile yeryüzünde EL ADL ESMASI OLAN ADALET ile yönetim devrededir..buna mana sıkıyönetimi de diyebiliriz..
veya belki 600 senedir beklenen SAHİBİ KEVKEBAN-ZÜLKARNEYN BİR LİDER GELİŞİ
MİZAN BİZİM VİCDANIMIZDIR.. bundan kelli kişileri ötelemeden ,dini ırkı ,menşe-i ne diye bakmadan, yaptığı işte ehil mi diye bakmalıyız..ve "YANINIZDA ÇALIŞTIRDIKLARINIZIN TERİ ÜZERİNDE SOĞUMADAN HAKKINI TAM VERİNİZ" EMRİNİ YERİNE GETİRECEĞİZ..
diimiiii ???!!! hadi şimdi ben müslümanım de de görelim ne kadar gerçek müslümansın!!!

unutmayınızki bu darbeyi yapmış gözüken zevat ,hizmet adı altında hizmet eden öğretmenelerine senelerce tam maaaş vermedi..hep hizmet ve yardım diye zorla kendiliklerinden maaşlarını kesti..ve bazen aylarca ,belki sene maaşı doğru düzgün paralarını vermedi....ama soruları çalarak verdi...o başka .çünkü onlar emanetler ehline geçmesin ve ülke çöksün diye kurulan bir kumpastı..ülke cahil kalsın ve mandalık sürsün...

BOĞA-BAKARA-SIĞIRA TAPIYORUZ YA HALA !!! ondan bu seçimlerimiz ondan ...

insanlık bakara-sığır çağını hiç geçemedi hiiç...
bugün fetöcü diye komşu vs avına çıkan ey salaklar!!..araştırsalar hepimizi bir tarikata veya bir gizli başka derneğe kayıtlı çıkacağız bunu unutmayınız.. tüm meclis ve asker ve üst sosyete de her aile birey bunu asla unutmayınız..tüm dünya liderleri dahi ve medyacılar vs ......zaten,defosuz-yamuğu olmayan tertemiz dünyalı olamaz..
ona buna vur vur inlesin,ipleri sallandırın diyeceğinize ,ALLAHTAN RAHMET VE MERHAMET DİLEYELİM Kİ,BİR SONRAKİ SAFHADA NAMLULAR VE KALEMLER BİZE DÖNMESİN..
EVET YAZI ÇOK UZADI..sizlerinde tefekkür edip birleştirebilmesi içi aşağıda bayağı uzun alıntılar var..
bu yazıyı ben nur cihan yazmış bulundum 

******
VE ALINTILAR DERLEMESİ
"Her daim;Arayan (İbrahim),
bulan (Musa),
bulunan,(İsa)
olunan ise (ahmedi muhtardır) "
alıntıdır
***
URUMÇİN-DİYARI RUM-RUMİ=EJDERİ 
"Emine Vatansever hanımdan TÜRK KELİMESİ ALINTILARI :URARTU...Urartunun önceki okunuşu USUB URUŞ TURUQ ; UÇ devletini yöneten kişinin sıfatı,yani yazıya vurulmuşun yöneticisi...
Bu "OY URUM ATIN " "erken bizans "yazısı yani yine bizim Oy ; düşünce,sistem-devlet . (Bugün kü anlamı oy vermek )
URUM ; KENT. UR ; (en eski anlamı taşa işlemek taşa vurmak ) sonraki anlamları mesela URUQUN; mezar. mesela ES URUS ölü külünün konduğu kap ,sümerlilerde UR,URUQ ; kent..AŞUR ; Aş vurulan yer yani ziraata elverili yer. Sonra ASUR olmuş.
USUB URUŞ TURUQ, =URU U TURU(sonraki okunuşu)=askere alma,kayıt etme yetkileri verilmiş kişi demektir. Bu cümle sonraları Asurlular tarafından URUATRİ diye söylenmeye başlanmış ve URARTİ adı doğmuş."
***
bir alıntı daha
***
HZ. MUHAMMET TÜRK'TÜR!
Atatürk, Türk Tarih Kurumu’nun 1932 yılındaki kurultayında heyet üyelerine “İyice araştırırsanız Peygamberimizin Türk olduğunu ispat edebilirsiniz.” diyordu.
Araştırmacı yazar Muharrem Kılıç, Atatürk’ün bu sözünün izine düşmüş ve Toplumsal Çözüm Yayınları arasından çıkan “Gizlenen Türk Tarihi/Hazreti Muhammed” adlı kitabında konuyu etraflıca incelemiştir.
Sözde dindarlık adına Türk düşmanlığı yapan yobazların bunları iyice öğrenmesinde yarar vardır.
HZ. MUHAMMET’İN SOYU
Hz. Muhammet Mekke’nin Haşimioğulları sülalesinden gelmektedir. Haşimiler İslamiyetten önce Kabe’nin muhafızlığını yapan sülaledir. Hz. Muhammet’in dedesi Abdülmuttalip’in babası Haşim bin Abdimenaf da bir Kabe muhafızıdır.
SÜMER TÜRK’Ü HZ. İBRAHİM
Tarih öncesi çağlardan beri kutsal sayılan Kabe bir Sümer din adamı olan Hz. İbrahim tarafından onarılmış hatta bazı kaynaklara göre inşa edilmiştir. Hz. İbrahim sonrası Kabe’yi koruma görevi de hep İbrahim soylu sülalelere verilmiştir.

KABE MUHAFIZLIĞI ÇEKİŞMESİ

Cahiliye döneminin Arap dünyasında Kabe, hem dini hem de ticari açıdan fevkalade önem taşıyordu. Mekke’nin iki büyük sülalesi de bu fevkalade önem arz eden yapıya muhafız olmak ve onun nimetlerinden nasiplenmek için kıyasıya mücadele ediyordu. Haşimiler ve Umeyye oğulları yani Emeviler... Ancak iki grup arasında önemli bir fark vardı. Haşimiler Kabe’nin ilahi yönüyle ilgiliyken Emeviler Kabe’nin getirilerinden faydalanmanın peşindeydi. Emevilerin Kabe’nin muhafızlığına talip olması üzerine bir hakem heyeti tayin edilerek Haşim bin Abdimenaf ile Emevilerin reisi Ümeyye bin Abdişems arasında bir “şeref müsabakası” tertip edilir. Seçilen hakem heyeti bu müsabakada Haşim’i üstün ilan ederek Umeyye bin Abdişems’in tazminat ödeyip Mekke’den uzaklaştırılmasına karar verir. Umeyye bin Abdişems de bunun üzerine Mekke’yi terk eder ve daha sonraki yıllarda Emevi hanedanının temellerinin atılacağı Şam’a yerleşir.
Bir hakem olayıyla başlayan Haşimi-Emevi yani Türk-Arap düşmanlığı yaklaşık 150 yıl sonra bir başka hakem olayıyla iyice alevlenecektir. Hakem kararıyla şeref müsabakasını kaybeden Umeyye bin Abdişems’in intikamını, Haşimioğlu Hz. Ali’den halifeliği hakem kararıyla ele geçiren Muaviye alacaktır. Hz. Muhammet’in torunu Hüseyin’in Kerbela olayından önce Türk yurtlarına gitme isteği de Yezit tarafından reddedilmiştir. Bugünkü Suud sülalesi de Muaviye soyundan gelmektedir.

ARAP-I MÜSTAĞRİBE

Arap kaynaklarında Hz. Muhammet ve ailesine “Arap-ı Müstağribe” yani sonradan Araplaşmış denilmektedir. Yine Hz. Muhammet bir başka hadisinde “Arap benden ama ben Arap’tan değilim.” demektedir.
Başka bir nakilde de şu anlatılmaktadır: “Bir gün Peygamberimiz ashabıyla otururken bilinmeyen bir dille “Ne güzel üzüm.” dedi. Sahabe anlamayarak “Ya Muhammed, Arapça konuş.” dediler. Yüce Peygamber “Durun yakınmayın, ben köküm olan Hz. İbrahim’in diliyle konuşuyorum.” diye yanıt verdi.
KAŞGARLI MAHMUT
Kaşgarlı Mahmut, Divanu Lügattit Türk adlı eserinde Hz. Muhammet'in şu hadisini aktarmaktadır:
"Ey Araplar! Türk Dili'ni öğreniniz çünkü Türklerin Araplar üzerinde çok uzun sürecek bir hakimiyetleri vardır."

HZ. MUHAMMET’İN AMCASI EBU TALİP’İN KASİDESİ

Kureyş ileri gelenleri Ebu Talip’in yanına gelmişler ve ona ya yeğenini susturup davasından vazgeçirmesini ya da Türk yurtlarına çekip gitmelerini tavsiye etmişlerdi. Hz. Muhammet’in amcası Ebu Talip, bu tehdit dolu talebe 94 beyitten oluşan “Kaside-i Lamiyye” ile cevap verdi. İşte o şiirden bazı bölümler:
“Düşman bizim gücümüze boyun eğip kahroluyor
Halbuki onlar bizim Türk ve Aftalitler kapılarına sığınmamızı isterler
Allah’ın evine ant olsun ki sizler yalan söylüyorsunuz
İşleri karmakarış etmeden ne Mekke’yi terk edeceğiz
Ne de buralardan Türk yurtlarına gideceğiz.”
Ebu Talip’in bu şiirinde Türk sözcüğünün yanında “Aftalitler” yani “Akhunlar” boyundan söz etmesi oldukça önemlidir. Araplar Hz. Muhammet’in yalnızca milliyetini değil soyunu sopunu da çok iyi bilmektedir.

HZ. MUHAMMET’İ MEDİNE’YE DAVET EDEN TÜRKLER
Hz. Muhammet’i Medine’ye davet eden Evs ve Hazreç kabileleri de Sümer asıllı idiler. Sümerler’in dağılışı sırasında Yemen’e göçmüşlerdi. Medine’ye gelişleri daha sonraydı. Akabe biatında “Muhammed bizdendir.” demişlerdi ve Hz. Muhammet’ten “Kanınız kanımdır.” yanıtını almışlardı.

HAŞİMİLERİN YARDIMCISI SUREYCİLER

Haşimilerin bu muhafızlık görevinde en önemli yardımcıları, yine kendileri gibi Hz. İbrahim’in soyundan gelen bir başka kabile olan Sureyc oğulları idi. Savaş sanatlarında, demircilikte ve özellikle de kılıç yapımında usta olan bu insanlar, Emeviler’in en fazla çekindiği, diş geçiremediği gruptu. Sureyciler, Hz. İbrahim’in yine Türk olan Kantura adlı karısından türemişlerdir. Hz. Muhammet’in de Kantura oğulları ile ilgili şöyle bir hadisi de mevcuttur: “Kantura oğullarına ilişmeyiniz. Mürüvvet, nimet ve saltanat onların olacaktır.”
OSMAN BİN TALHA’NIN KILICINDAKİ TÜRK DAMGASI
11 Ocak 630’da Hz. Muhammet Mekke’yi fethetmiş, sıra Kabe’nin putlardan temizlenmesine gelmiştir. Müslümanlar ve sahabe Kabe’nin önünde bu tarihi ana şahit olmak üzere toplanmışlardır. Ancak Kabe’nin kapısı kilitlidir ve anahtarı Osman bin Talha’dadır. Kabe muhafızlığı yapan Osman bin Talha da Süreyc kabilesindendir. Osman bin Talha’nın kılıcı bugün Topkapı Müzesi’nde Kutsal Emanetler Dairesi’nde Hz. Osman’ın kılıcı olarak sergilenmektedir. Kılıcın üzerindeki Türk damgası ise gayet açık biçimde görülebilmektedir. Kılıç, Kabe muhafızı Osman bin Talha’dan halife Osman’a geçip Emevileri takiben Abbasi iktidarında Hoca Ahmet Yesevî’ye emanet edilmiştir. Daha sonra da Şeyh Edebali’ye gelmiş ve Osman Gazi’ye teslim edilmiştir.

MEVALİ-HÜR MÜSLÜMAN AYRIMI

Emeviler, Arap Müslümanları “hür” Arap olmayan Müslümanları ise “mevali” yani kast sisteminde köleden de aşağı olan parya olarak nitelendirmiştir. Emeviler, kendi kontrollerindeki İslam devletinde mevali olarak niteledikleri Arap olmayan Müslümanların görev almalarını engellemiş ve hatta imamlık dahi yapmalarına yasak getirmişlerdir.

ARAP EMEVİLERİN KATLETTİĞİ TÜRK SAHABELER

Hz. Muhammet’in dört gözde sahabesi Hz. Ali, Selman, Mikdat ve Ebu Zer’dir. Bunların hiçbiri Arap değildir ve hepsi Emevilerce katledilmiştir.
ANITKABİR’DE AĞLAYAN ÜRDÜN KRALI
Türk soyundan geldiğinin bilincinde olan Haşimoğulları sülalesinden Ürdün Kralı II. Abdullah, Anıtkabir ziyareti sırasında gözyaşlarını tutamayarak ağlamıştı.
İzlemek için tıklayınız: http://www.youtube.com/watch?v=9MkMaxqMjsk
Y-DNA ÜZERİNDEN GEN ANALİZİ
Peygamber soyuna dayanan yazılı soyağacı bulunan Haşimoğulları sülalesinden Ürdün kraliyet ailesinden adı saklı tutulan fakat II. Abdullah olduğunu tahmin ettiğimiz kişinin DNA'ları incelenerek test sonucu J1c3d haplogrubu (L147.1 pozitif) olarak belirlenmiştir. J1 haplogrubu Sümer Türklerine ait bir genetik özelliktir.

HZ. MUHAMMET’İN CENAZE TÖRENİNE 17 KİŞİ KATILDI
Hz. Muhammet öldüğünde cenazesi gömülmeden üç gün bekletilmiş ve cenaze henüz ortadayken Halifelik çekişmesi başlamıştır. Arap Emevilerin desteklediği Ebubekir’in halife seçilmesiyle yalnızca 17 kişinin katılımıyla cenaze namazı kılınan Hz. Muhammet, öldüğü odaya ölümünden üç gün sonraki geceyarısında gömülmüştür.

KURAN-I KERİM’DE HALİFELİK KURUMU YOKTUR
Halifelik devlet başkanlığıdır ve Kuran’da dini anlamda böyle bir kurum yoktur. Osmanlı’nın askeri açıdan en güçlü olduğu dönemlerde bile yeryüzünde bütün Müslümanların lideri olduğunu iddia eden birden çok Halife olmuştur.

HALİFELİK EMEVİLERDE

Umeyye oğullarının akrabası Ebubekir’den sonra devlet başkanlığı (Halifelik) yine Arap Emevilerden Ömer ve Osman bin Affan’a geçmiştir. Hz. Muhammet gibi Türk soylu Haşimoğullarından Ali’nin Halifeliğe gelmesi Arapları hiç mutlu etmemiş ve neticede Muaviye ile egemenlik yeniden Türk olan Haşimi oğullarından Arap olan Umeyye oğullarına (Emevilere) geçmiştir.

MESELE SÜNNİ-ALEVİ MESELESİ DEĞİL TÜRK-ARAP ÇEKİŞMESİDİR

Gerek Hz. Muhammet gerekse Hz. Ali döneminde Sünnilik-Alevilik gibi kavramlar yoktur. Müslümanlık bölünmemiştir. Tarihsel olaylar ve özellikle de Yavuz Sultan Selim’in Arap Emevi zihniyetiyle tavır alması bugünkü Sünni-Alevi ayrışmasını doğurmuştur. İşin kökündeki asıl mesele ise Türk-Arap çekişmesidir.

ARAPLARIN TÜRK DÜŞMANLIĞININ TARİHİ KÖKLERİ

Yukarıda anlattığımız üzere Haşimi-Emevi çekişmesi Arapların Türk düşmanlığının kökünü oluştururken bir başka neden ise Cengiz Han ve Hülagü Han dönemlerinde Türklerin Araplardan aldığı intikamdır. Arapların Orta Asya istilası Türklerin kendi aralarındaki egemenlik çekişmesi dönemine denk gelmiş ve Araplar tarafından Orta Asya’da büyük bir Türk katliamı yapılmıştır. Daha sonra Göktürk soyundan gelen Cengiz Han’ın Moğolları da egemenliği altına alarak kurduğu Cengiz İmparatorluğu döneminde ve onun devamı olan Hülagü Han’ın liderliğinde Araplara iki kez büyük saldırı düzenlenmiş ve çeşitli kaynaklara göre 1-1,5 milyon Arap kılıçtan geçirilmiştir.
ATATÜRK’ÜN DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI’NI KURMASININ EN ÖNEMLİ NEDENİ
Bu tarihsel süreç içinde Alevi-Hanefi olarak mezhepleşen Müslüman Türklerin İslam algılarının tek potada birleştirilmesini sağlamak Atatürk’ün Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurmasındaki en önemli amacı olmuştur.
***
ATASEN
Ata Eğitim ve Bilim Çalışanları Sendikası
****
şimdi de başka bir alıntımız var
**

ABDÜLHAMİD HAN'IN BÜYÜK SIRRI
TURUKU ALİYE 
Türk Devlet Geleneğindeki Sembol: İç İçe Geçmiş Üç Ay Yıldız (Hilâl)
Sultan'a bir zarf verilir. Zarfı açan Sultan, içindeki kâğıdı çıkarır. Kâğıdın üzerine çizilmiş; iç içe geçmiş üç hilâlî görür ama bu şekle bir anlam veremez. Bu iç içe geçmiş üç hilâlîn, ne manaya geldiğini düşünür, ancak bir neticeye varamaz. İlk önce aklına, Teşkilât-ı Mahsusa veya İttihat ve Terakki Cemiyeti gelir. Bu şeklin, onlarla bağlantılı olup olmadığını düşünür. Sultan'ın bu konular üzerinde fikir yürüttüğünü, biz Derviş'ten öğreniyoruz:
Derviş, olayı bize şöyle nakleder: "Sultan beni çağırdı. Huzura vardığımda, Sultan'ı biraz düşünceli gördüm. Usulünce selâmımı verdim. Hareketlerinden aceleci bir tavrı olduğu hemen anlaşılıyordu. Hızlı bir şekilde selâmımı alıp, 'gel derviş' dedi. Elindeki kâğıdı göstererek; 'bu ne ola ki, bir anlam veremedim?' Dedi. Zarftan çıkan kağıtta, sadece bir sembol vardı. Sultan bana; ' bu yeni bir mesaj mı, yoksa tehdit mi, bir fikrin var mı?' Diye sordu.
Biraz tereddüt ve endişe ile Sultan'ın elindeki kağıda baktım. Gördüğüm sembol beni çok rahatlattı. Çünkü gördüğüm bu sembol, Türk Devlet geleneğinin bir nişanesiydi. Benim bildiğim; Bu sembolün kökeni, Hoca Ahmed Yesevi Sultan'a kadar gidiyordu. Muhakkak öncesi de vardı. Bu sembol, Türk Devleti'nin dünya hakimiyetini simgeliyordu. Türk Devleti'ni, dünya hakimi yapmak için; bu uğurda kendini adayanlara verilen ve manası anlatılan bir semboldü bu.
Sultan'a durumu izah ettim. Sultan beni dikkatlice dinledi. Sonra şöyle dedi: 'Neden ben bunu şimdiye kadar bilmiyordum? Bunu eğer daha evvel bana söyleseydiniz, Osmanlı Devlet Arması yerine bu sembolü kullanırdık' deyince, Sultan'a şöyle cevap verdim:
'
Sultanım, bu sembol; bir Türk Devleti'nin arması olamaz! Sadece bir Türk Devleti'ni temsil edemez! Çünkü bu sembol, bütün Türk Devletleri'nin, ortak kuruluş ve beka felsefesinin sembolüdür. Dünya Türk hakimiyetini sembolize eder. Yani bir devlete mal edilemez.Büyük Bir Seçici Kurul'un yüzyıllar boyu süregelen bir geleneğinin izlerini taşır. Ahmed Yesevi ile yeniden bir anlam kazanan bu sembol, Gizli Kurul'un sembolüdür.'
Bunun üzerine Sultan, 'iyi ama neden bana daha önce söylemediniz?' Diye sorar.
Derviş ise; 'Efendim, demek ki nasip ve zaman bugüneymiş. Bu sırrı sizin bilmeniz bugün istenmiş. Bu sırrı sizin dedelerinizin çoğu öğrenemeden bu dünyadan göçtü gitti.' Sultan tekrar şaşkınlıkla ve birazda kızarak sordu;
'Ne yani, dedelerim de bilmiyorlar mıydı? Koskoca İmparatorluğun Padişahları da bunu bilmiyorlar mıydı? Kim bu teşkilat?'
Derviş, büyük bir saygıyla cevap verir: 'Sultanım, bu teşkilat; Türk tarihi var olduğundan beri var. Benim bildiğim, en son Hoca Ahmet Yesevi'nin duasıyla, Anadolu'yu yeniden Türk hakimiyetine almak için, bu teşkilat faaliyete geçerek tekrar can buldu. Bunlar, herhangi bir Türk Devleti, yeryüzünde hakim konuma gelene kadar faaliyet gösterirler. Örneğin, Fatih devrinde, Kanuni devrinde bu yapı uyumaya geçmiştir. Çünkü istenilen hedefe ulaşılmıştır. Ne zaman ki Türk Devletleri zaafa uğrar, endişe hasıl olur, beka sorunu yaşar, bu yapı o zaman tekrar uykudan uyanır, faaliyete geçer. Dünyanın her yanına anında kök salar...'
Sultan, Dervişe dönerek, 'bu sembolün bana gönderilmesi, yeni bir devletin alameti mi?' Diye sorar. Derviş bunu üzerine; 'İnşallah Efendim' der ve Sultan'a, sembol ve bu yapıyla ile ilgili derünî bilgiler verir. Padişah gönderilen sembolden ve Derviş ile olan konuşmalarından şu sonucu çıkarmıştır; 'öyleyse bugün uyuyan bu yapı uyanmış ve harekete geçmiştir.' Sultan derin düşüncelere dalar ve aklına kendine daha önce söylenen şu kelimeler gelir: 'Seni tahta padişah olarak oturtmuyoruz. Seni buraya yeni kurulacak Cihan Devleti'nin temellerini atman, Osmanlı'nın yıkılışını uzatman ve dünyayı oyalaman için Hakan olarak oturtuyoruz…'
Padişah Derviş'e şunları söyler; 'bizler de zannederdik ki; bu saltanat, bu taht, bize babalarımızdan, atalarımızdan emanettir..Oysa ki, şimdi anlıyoruz ki, bu taht atalarımızdan emanet edilmemiş. Demek ki gerçekten bizi tahta oturtanlar varmış…'"
(Konun ayrıntısı başka bir yazı dizimizde anlatılacaktır.)
Yıllar sonra, Abdülhamid Han'ın büyük katkıları ile teşkilatın önü açılmış, bir çok büyük tarihi olaydan sonra, Gazi Paşa önderliğinde T.C Devleti Meclisi'ni kurmuş, Cumhuriyet'in ilanı vukuu bulmuş, ilk Meclis toplanmış, bir sene boyunca Meclis'in tüm faaliyetleri zapta geçirilmiş ve arşivi yapılmıştır.
Oktay Keleş yazısından alıntıdır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder