7 Ağustos 2019 Çarşamba

TASAVVUF KESBİ MAHARET DEĞİL KESBİ MARİFETTİR

Tasavvuf uygulama alanı olmayan soyut düşünce tarzı değildir. Tabiat ötesi alemlerden ilham ve bilgi alan medyumluk da değildir. Günlerce aç ve susuz kalan Hinduların gösterdikleri olağan üstü haller de değildir. Bu çeşit faaliyetlere  tasavvuf dilinde "kesbi maharet" denir. Maharet elde etmek, belli bir konuda beceri ve ustalık kazanmak demektir. Tasavvufun amacı bu değildir. Hatta keramet kazanmak da değildir. Onda asıl amaç "kesb-i marifet"tir. Marifet kişinin kendini bilmesi, kendi özünü tanıması  ve Rabbi ile sürekli olarak deruni (içsel) bir ilişki içinde olmasıdır. Kalbin geçici heves ve sevgilerden kurtulup ebedi aşk ile, Allah sevgisi ile dolmasıdır. Hz. Mevlana'nın deyimiyle "Kulun kendi kulluğunu ispata çalışmasıdır". Tasavvufta amaç, Allah'a layık kul olmaya çalışmak, bütün davranışlarda yalnızca O'nun rızasını gözetmektir. "Rahman'ın kulları, yeryüzünde yumuşak adımlarla yürürler"(Furkan suresi 25/63)ayeti gereğince kimsenin ayağına basmadan, canını yakmadan, kalbini kırmadan, karıncayı bile incitmeden yürümek gerekir.
Tasavvuf eğitim ve öğretime dayalı bir sanattır. Askerlik gibi, güreş gibi, futbol gibi, terzilik gibi, berberlik gibi emek verilerek, ehlinden öğrenilmesi gereken bir meslektir. "Seyr-ü süluk" denilen şeyde bu meslekte ilerleme, aşama aşama yol almak demektir. Tasavvufta obje, yani üzerinde işlem yapılacak şey, insanın iç dünyası. Kesilip yontulacak, traş edilecek şeyler, kendi zaaflarımız, heveslerimiz, boş hayallerimiz, tutkumuz, kin,öfke, kıskançlık, hile ve gösteriş gibi kötü huylarımızdır. Kendi iç dünyamızdaki güçlere karşı açtığımız cihatta(savaşta)nasıl bir strateji ve taktik uygulamamız gerektiğini ancak bu yolun ustaları(Mürşitleri) bize öğretir. Bir hukuk davamız olduğunda, avukata,saçımız uzadığında berbere, bedeni ızdıraplarımızda doktora nasıl başvuruyorsak, bu işlerden dava kolay olmayan ruh dünyamızla alakalı olarak ehlinden yardım almamız gereklidir...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder