14 Haziran 2022 Salı

TOPAL OSMAN EFSANESİ

 Cumhuriyet kuruluşunda görev alan bir eşkiyanın serancamı.(Bugün de aynı hadiseler tekrarlanmak istenmektedir)

TOPAL OSMAN AĞA EFSANESİ

Topal Osman, yakın tarihin en esrarengiz şahsiyetlerinden birisidir. Onu tanımadan, cumhuriyetin nasıl kurulduğunu hakkıyla anlamak mümkün değildir. Topal Osman Ağa (1884-1923) kayıkçılıktan keresteciliğe terfi etmiş bir Giresunludur. Aynı zamanda bir asker, bir maceracı ve adeta bir mafya lideridir. Kendi ifadesine göre, Balkan Harbi’ne gönüllü iştirak edip diz kapağından hafifçe yaralandı. Topal lakabı oradandır.

İttihatçı idi. Teşkilat-ı Mahsusa’ya katıldı. 1914 sonunda teşkilatın emriyle 100 çapulcu topladı. Trabzon hapishanesini basarak ipten kazıktan kurtulmuş 150 kişiyi salıp bir çete kurdu. Zamanla yüzlerce kişiyi bulan bu çete, Ermeni ve Rum tehcirinde mühim rol oynadı.

1916’da Ruslara karşı muharebe eden orduya katıldı. Ancak firar edince Divan-ı Harb tarafından 50 sopa ile cezalandırıldı. Çürük raporu alıp memleketine döndü. (Arif Cemil, Teşkilat-ı Mahsusa)

Öyle bir tütsü ki

Giresun’a dönünce belediye reisliğine ilaveten (CHP’nin nüvesini teşkil eden) Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti reisliğine el koydu. Şehrin yegâne hâkimi oldu. Ankara, Pontus belasından kurtulmayı, “Siz hiç merak etmeyin. Rumlara öyle bir tütsü vereceğim ki, hepsi mağaralarda eşek arısı gibi boğulacak” diyen Ağa’nın tecrübeli ellerine bıraktı. (H. İ. Dinamo, Kutsal İsyan, II/364)

Böylece mıntıka Rumlardan temizlendi. Aslında bu, İttihatçıların ulus-devlet hülyasıyla 1913’te başlattığı temizliğin tamamlanmasından ibaretti. Çete müsademelerinde 1817 Türk’e mukabil, 11.118 Rum öldürüldü. Salnamelere göre 1914’te Ağa’nın faaliyet gösterdiği Trabzon, Kastamonu ve Sivas vilayetinde 450 bin Rum yaşıyordu. Bunlardan 86 bini Rusya’ya hicret etti. 322 bini 1924’te mübadele ile Yunanistan’a gitti. Geri kalan 40-50 bin Rum bu hengamede öldürüldü (Stefanos Yerasimos, Pontus Meselesi)

Rumları toplayıp vapur kazanlarına attırdığı veya sandallara doldurarak, denizde batırdığı; bunu yaparken de hatırı sayılır bir servet edindiği, kurbanlarının eline kazmayı verip ‘Burada bir çukur kaz!’ diye emrettiği, derinlik kıvamını bulunca, ‘Gir içine!’ diyerek kendi eliyle kazdığı mezara gömdüğü meşhurdur. (Falih Rıfkı, Çankaya).

Kara Zıpkalılar

1919’da Divan-ı Harb’de tehcir suçlusu olarak muhakeme edilmek üzere İstanbul’a getirilmesi istenince, Karahisar’da dağa çıktı. Sivas, Tokat ve Karahisar metropolitlerini tehdit ederek, kendisinden şikayetleri olmadığına dair İstanbul’a mektuplar yazdırdı. Topal Osman’ın çıkarttığı hadiseyi bastırmak vazifesiyle Samsun’a çıkan Mustafa Kemal Paşa Havza’da kendisiyle görüştü. Şaşılacak şey, Ağa, Paşa’nın emrine girdi.

Paşa, affı için İstanbul’a yazdı; İstanbul da Ağa’yı affetti. Gücü daha da arttı. Erzurum Kongresi’nde Paşa’ya muhalefet eden Giresun delegelerini şehirden çıkarttı. Ankara hükümeti kurulunca Paşa’ya telgraf çekip sadakatini bildirdi. Bu hareketi destekleyen bir gazete çıkarttı, başyazarı da kendisiydi.

Çok sayıda gönüllü topladı. “Aba, zıpka, başlık. Beş para harçlık. Ağa dayı beni de yaz!” darbımesel olmuştu. 1920 sonunda Kara Zıpkalılar diye bilinen adamlarıyla Ankara’ya geldi. Gönüllü Giresun Taburu’nu kurdu. Milis binbaşılığına tayin edildi.

Mart 1921’de padişah taraftarı Koçgiri ayaklanmasını bastırmak üzere 550 adamı ve 4 dağ topu ile Refahiye’ye gönderildi. Bu vesileyle Suşehri, Koyulhisar, Reşadiye, Niksar ve Erbaa Rumlarını da temize havale etti. (Ahmet Emin Yalman, Topal Osman’la Mülakat, Vakit, 19/II/1922)

1921 ilkbaharında Samsun’a geçti. Burada padişah gibi mızıka eşliğinde Cuma selamlığına çıkardı. Adamları, eşkıya kovalayacak yerde, şehirde zevk ve safaya dalıp eşraftan kişileri fidye için dağa kaldırmaya başladı. Şikayetler üzerine Ankara’ya gelmesi emredildi. Ama “Mustafa Kemal değil, Allah emretse işim bitmeden gitmem” dedi.

Emirler sıklaşınca, yaz başında Ankara’ya hareket etti. Yol boyunca köyleri yakarak Ankara’ya vardı. Buradan Sakarya cephesine intikal etti. Cepheye 6 bin kişiyle gidip, 500 kişiyle döndüğü efsanesi doğru değildir. Sakarya’daki bütün şehitlerin sayısı 3282’dir. Yarbaylığa terfi ettirildi. Tekrar Giresun’a döndü.

Bizi kurtarın

Bu kahramandan bizar olan kadirbilmez halk, bir yandan Trabzon valisine bir yandan Ankara’ya “Giresun'da adam öldüren, yol kesen, harç alan bir eşkıya türedi, bundan bizi kurtarın!” diye şikâyet telgrafı çekiyordu. Trabzon 3. Fırka kumandanı Rüştü Bey ve Lazistan Milletvekili Osman Bey, Ankara’ya şikâyet telgrafları gönderdi: “Bu cahil adamın şimdiye kadar Giresun’da yapmadığı rezalet kalmadı. Ahaliden aldığı yüz binlerce liranın hesabını kimse soramıyor. Şimdi eşkıyalığını Trabzon limanı içinde yapmaya başlıyor. Bu hâlin devamı pek çok çirkin hadiseye sebebiyet verecektir.”

Bunun üzerine Gazi, Giresun reji müdürü Nakiyüddin Efendi’den gizlice bir rapor istedi. 15/I/1922 tarihli bu rapor şöyledir: “Osman Ağa cahil bir adam olup, mazide bir hiç idi. İlk Balkan harbinde bir ayağının sakat kalması neticesi gördüğü iltifat ve yardımlardan başlayarak kahvecilik, balıkçılık yaparken, göz açıp kapayıncaya kadar kısa bir zamanda gasp vesilesiyle milyonerliğe çıktı. Memleketi terk eden Rumların müslüman halktan alacaklarını kendisi tahsil etti. Ödeyemeyenlerin bağ ve bahçelerini zaptetti. Garp cephesinde güya vatan hizmetiyle uğraşırken bile memleketi hâlâ pençesinde tutmak için her vasıtaya müracaat etti. Merhametsiz işlerden vazgeçmedi.

Ordudan aldığı buğdayları bir Rum’un üzerinde gösterip 100 bin liraya sahte senetle Giresun kumandanlığına sattı. Rumlardan gasp ettiği arazileri kendisi, ailesi ve adamları arasına pay etti. Koçgiri’de 60 bin lira değerinde koyun ve sığır gasp edip Giresun’a getirdi. Üstelik başkasının şehre kasaplık havyan sokmasını yasaklayarak büyük bir servet kazandı. Kardeşiyle tefecilik işine girdi; şehirde banka kurulmasını önledi. 30 bine mal olan kereste fabrikasını 3-5 kuruşa gasp etti...”

Gazi buna, “Osman Ağa hakkındaki şikayetlerden bittabi pek müteessir oldum. Bu hareketleri tasvip etmediğimi hatırlatmak isterim. Ancak şikayetnamenizde ‘kendi kendimizi müdafaa ederiz’ tarzındaki ifadeyi yersiz görmekteyim” diye cevap verdi. Bu yolda diğer resmi telgraflar üzerine Gazi, Ağa’ya, “Müfrezenizden bazılarının uygunsuz hallere müracaat ettiğinden şikâyet olunuyor. Buna katiyen ihtimal vermiyorum” şeklinde bir telgraf çekti. (Cemal Şener, Topal Osman Olayı)

Bu on parmağında on marifet bulunan kahramanın kırdığı ceviz bini aşınca, göz önünde tutulmak üzere adamlarıyla davet edildi. Böylece 1923 başında 3. defa Ankara’ya geldi ve fahri muhafız alayı kumandanı yapıldı. Ayrancı’daki Papazın Bağı ona tahsis edildi. Mecliste kendine mahsus yeri vardı. İstiklal Madalyası hamiliydi. Gazi’nin en güvendiği insanlardandı. İzmir’de Falih Rıfkı’ya, “Ah Mustafa Kemal Paşa o kadını [Halide Edip] bana verse de karşı koymak nedir, ona göstersem” demişti.

Bir taşla iki kuş

Mart 1923’te bir gün meclisteki amansız muhaliflerden Ali Şükrü Bey’in cesedi bulundu. Yapılan tahkikat neticesinde kendisini Topal Osman’ın boğarak öldürdüğü anlaşıldı. Kimine göre Ağa, Gazi’ye olan sadakatinin neticesinde bu cinayeti işlemişti. Meclisteki muhalifler, bu işi Gazi’den biliyor; “Katil Çankayada” başlıklı yazılar yazıyordu. Hükümet işin üzerine gidince, müşkül vaziyette kalan Gazi, Ağa’nın muavini yüzbaşı İsmail Hakkı Tekçe’den meselenin silahla hallini emretti. 1 Nisan gecesi Giresun muhafız alayı meclis kararıyla lağvedildi, Tekçe, muhafız alayı kumandanı yapıldı.

Karadeniz kıyılarının bu destan kahramanı, sonuna kadar Mustafa Kemal'e bağlı kalan, 150 kişilik çetesine Çankaya’da ve köşkle şehir arasındaki yolda nöbet bekleten Topal Osman Ağa, köşeye sıkıştığını anlayınca, akıl almaz bir şeye kalkıştı: Çankaya Köşkü’nü basmak. Gazi, Latife Hanımla beraber köşkten tahliye edilmişti.

2 Nisan’daki kanlı müsademe yarım saat sürdü. 12 adamı öldü. Muhafız kıtasından Binbaşı Fuat Bey, Ağa’yı kafasından birkaç kurşunla vurdu; öyle ki kafası koptu. Yüzü tanınmayacak hale geldi. Oracıkta gömülen cesedi, daha sonra meclis kararıyla çıkarılarak Ulus meydanında 3 gün ayağından asılı kaldı. Çetesi silahları alınarak cesedin önünden geçirilip memleketlerine gönderildi.

Falih Rıfkı der ki, “Topal Osman, Mustafa Kemal’in emriyle Çankaya sırtlarında vurulmuştur.” Tekçe’de hatıralarında böyle anlatır. Bunun, Baba filmindeki çatışmalardan pek farkı yoktur. Eller kirlendiği zaman, kanlı eldivenleri atmak tabiidir. Meclis kâtibi Mahir İz’in tabiriyle “Bir taşla iki kuş vurulmuştur.” Bu vesileyle meclis dağıtılıp, “kız gibi meclis” kurulmuştur.

Heykel ve kahramanlık

Birkaç sene sonra Giresun’u ziyaret eden Gazi, burada bir anıtmezara müsaade etti. 1981’de Giresunluların müracaatına, Türk Tarih Kurumu, “Heykelinin dikilmesini gerektirecek bir kahramanlığı yoktur” şeklinde Afet İnan imzalı bir cevap verdi.

1983’te Kenan Evren şehri ziyaretinde kendisinden övgüyle bahsetti. 1987’den itibaren milli bir kahramana dönüştürüldü. Sokaklara caddelere ismi verildi; her sene hakkında anma merasimleri tertiplendi. Giresun jandarma kumandanı Veli Küçük tarafından heykeli yaptırıldı.

Bugün Topal Osman, Giresun’da; Ali Şükrü de 1,5 saat mesafedeki Trabzon’da milli kahraman olarak tanınmaktadır.Sembol isim

Bundan sonra muhafız alayı yıllarca (Deli Halid Paşa’nın katli gibi) gayrı resmi gizli operasyonların merkezi; Osman Ağa da katili Tekçe ile beraber bunun sembol ismi olmuştur. Öyle ki sadakati Ağa’yı da geçen Tekçe, “Gazi’nin karakutusu” diye anılmıştır.

İnkılap tarihi kitapları bu hadiseleri sükût geçer. Bazılarına göre, “Milli Mücadele kahramanı” Osman Ağa, Ali Şükrü’nün katili değildir. “Gazi’nin etrafını saran hainlerin” komplosuna uğramıştır.

Topal Osman Ağa, Cumhuriyet tarihinin en sembolik şahsiyetlerinden biridir. Ankara hareketinin muvaffakiyete ulaşmasında başından beri en mühim rollerden birini oynamıştır. Onu tanımak, yakın tarihi anlamak, cumhuriyetin ne gibi şartlar altında kurulduğunu anlama fırsatını verir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder