Elbette sorun sadece bundan ibaret değildir. Başka önemli bir sorun da devletin kutsal/dokunulmaz/ dogma addedilmesi ve insanların devletin hizmetkârı kabul edilmesi, insanların da bunu kabullenmesidir. “Hadim/hademe devlet”- “hâkim devlet” ifadeleri/ tanımlamaları da söylediklerimizi teyit etmektedir. “Hadim/hademe devlet” deyimi, olanı değil olması gerekeni/ideali ifade etmekte, süregelen uygulamanın “hâkim/her şeyi elinde bulunduran devlet” şeklinde olduğunu ortaya koymaktadır. Aslında bu ifade bir tespitin ötesinde bir itirazın dillendirilmesidir ve kralın çıplak olduğunun ilanıdır, ancak toplum katında gerekli yankıyı bulmamıştır. Çünkü “hadim devlet” temennisi, toplumun devlet tasavvuru ile örtüşmemektedir.
Devletin,
toplumun hizmetinde olmasını ifade etmesi açısından “hadim devlet” deyimi
ilginç ve önemli çağrışımlar yaptırmaktadır. Yani bir “nokta” ayrıntısıyla
halkın konuya bakışı değişebilmektedir. Bilindiği gibi “hadım” ifadesi Arapça
kökenli bir kelime hayvan ve insanların iğdiş edilmesi, kısırlaştırılması
anlamında kullanılmaktadır. Bir erkek için hadım edilmek, erkekliğinin, güç ve
kudretinin elinden alınması demektir; sadece cinsel gücünün ve üretkenliğinin
elinden alınması anlamına gelmez; toplumsal statü dâhil, erkeğin güçsüz
bırakılması demektir. Bu anlamda devletin de” eril” bir kelime ve erkekler
arasında dönüp duran bir güç oyunu olduğunu unutmayalım. Bu ifadenin devlet
için kullanılması, iğdiş edilmiş, erkekliği/otoritesi elinden alınmış,
parçalanmış, güçsüz bırakılmış bir devleti çağrıştırmaktadır ki bu durum
devletin/ iktidarın doğasına ters düşer, en azından geleneksel kodları ile
çelişir. Bir temenni anlamında kendi halkına karşı devletin/iktidarın “bazı
yetkilerini” kullanmaması, otoriter yüzünü perdelemesi dileğidir ve elbette
idealde olması gerekendir. Ancak devletin “hadim devlet” haline gelmesi sadece
devlet yetkililerinin veya devlet kurumlarının başındaki kişilerin inisiyatifi
ile olacak bir şey değil, doğrudan toplumun devlet tasavvuru ile ilgili bir
durumdur. Tarih şahitlik etmektedir ki, toplumlar, ucu kendilerine dokunsa da
genelde iğdiş edilmiş bir devlet istememektedirler; devletin daha çok otoriter halini
ve “erkek gibi” güçlü ve buyurgan görünüşünü tercih etmektedirler. Ancak
kendileri ve aileleri devlet ile karşı karşıya kaldıklarında devletin
“hadim/hademe” tarafını görmek istemektedirler. Aslında, “devlet benim için
hadim, benim dışındakiler için otoriter/erkek olsun” demektedirler. Devlet
katında elbet bunlar görülmekte ve bilinmektedir. Böyle olduğu için devlet
“erk”i (“erkek” de “erk” ten gelmektedir.) devleti otoriter kılmaya adaleti
önemsememeye devam etmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder