19 Eylül 2020 Cumartesi

İİSTİKLAL MAHKEMELERİNDEN BİR ÖRNEK;İSKİLİPLİ ATIF HOCA

Son devrin yetiştirdiği ve dünya çapında da tanınan islam alimidir.Şeyhülislam Mustafa Sabri efendinin Kuvvayı Milliye aleyhine hazırlattığı beyannameye karşı çıkmış ve "Nasıl olur? Bu işlere bizim karışmamız doğru değildir.Kuvayı milliyeye karşı harekete geçmek günahtır. Esasen sizin de siyasetle uğraşmanız caiz değildir.Vazgeçin bu işten" diyen kimsedir. Sarayda huzur dersleri vermiştir. Bir gün sarayda iftar sofrasında kendisinin çatal bıçakla bir Avrupalı itinasıyla yemek yemesine şaşan Padişaha:"Peygamber efendimizden sonra icad edilen temizlik için gerekli şeylerin kullanılmasında günah yoktur" diyerek bu konuda uzun uzun açıklamalar yapmıştır. Kendisine bir hediye verilmek istenince de herkesi şaşırtan bir asalet ve nezaketle, ihsana alıştırılmamasını niyaz ederek kabul etmekten mazur olduğunu söylemiş , bundan sonra da hiç kimseden hediye ve ihsan almamak ilkesinden asla ayrılmamıştır.Şapka Kanunun çıkartılmasından bir buçuk sene önce yazmış olduğu "Frenk mukallitliği ve şapka" isimli kitabından dolayı İstiklal mahkemelerinde yargılanıp İdama mahkum edilmiştir.Savcı son mahkemede üç seneden az olmamak üzere kürek cezasına mahkum edilmesini istemiş son savunmasını yapması istenmişti:"Hacet yok efendim. Müdafa edilmeyi gerektirir bir günahımız olmadığı esasen açığa çıkmıştır.Vicdanınızın vereceği hükmü bekliyorum" demiştir.Mahkeme heyeti karar için gizli görüşmeye geçtikleri sırada tutuklu arkadaşları , daha önce hazırladığı savunmasını niçin vermediğini sormuşlar. Hazret:"Ben savunmamı okumaktan ferağat ediyorum.Bu gece rüyamda Fahri Kainat efendimizi gördüm. Bana :"Atıf, bize ilhak etmek istemiyorsun da müdafaaname ızharıyla mı meşgulsün?" dedi. Bu hitap karşısında müdafaa okumanın lüzumu kalmamıştır, yazdığım kağıdı yırtıp attım. Mukadderata boyun eğmekten başka bir şey yok.Fahri Kainat efendimizin bu iltifatı na karşı müdafaa yapmak , küstahlık yapmak olur ki , benim harcım değildir" demiştir. Mahkeme heyeti kendisi hakkında İdam hükmünü vermiş ve 4 Şubat 1926 günü Ankara hapishanesinde idam edilmiştir. Naaşı gizlice gömülmüştür. O gece eşi Zahide hanım bir rüya görmüş: Rüyasında bahçelerinde kızıyla beraber dikmiş oldukları çam ağacının dibinde hoca abdest almakta meşguldü. Kızı Melahat da ona su döküyordu. Abdestini aldıktan sonra doğrulan hoca,"Artık gidiyorum. Sakın ağlamayın. Yalnız bana yedi Yasin okuyun" diyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder