Sultan Mahmut geyik avına çıkar, epeyce avlandıktan sonra bir su kenarında çadır kurarlar.Yemek hazırlanırken padişah etrafı dolaşır gözüne, sırtına odun yüklemiş bir ihtiyar ilişir. adamın haline acır ve sırtındaki odunu satın almak ister. İhtiyar, padişahı tanımaz, odunun fiyatını söyler padişah istediğinden fazla ücret öder.Adam verilen paranın değerini bilmez, tereddüt ettikçe padişah biraz daha verir.En sonunda bir kese altını adamın avucuna bırakır ve biraz da kızarak:"Sarrafa git, ederini öğren; içinden ücreti al, kalanını da padişahın hacibine götür"der.ertesi gün yaşlı adam paranın üzerini teslim etmek üzere saraya gittiğinde pazarlık ettiği adamın padişah olduğunu anlar ve çok utanır. Padişah kalabalığın içinde ihtiyarı görür ,yanına çağırır, tahtının yakınına oturtur.İhtiyara önceki gün neden zorluk çıkarttığını sorunca "Dün çok açtım, bilirsiniz aç iken söyleşmek olmaz"cevabını alır.Cevap Sultan Mahmut'un hoşuna gider bir kese altının hepsini ihtiyara ihsan eder.İhtiyar şaşırır ve "Madem hepsi benim olacaktı da dün neden vermediniz?"diye hayretini belirtir.Padişah:"Dün benim kim olduğumu anlamamıştın, bugün artık kim olduğumu biliyorsun.Para senindir"der
*Hikayede ki oduncu "insan",hikayenin geçtiği yol dünya, Padişah Allah, avucuna sayılan altınlar "nimetler"dir.Bu dünyada azar azar verilen nimetlerin katlarca fazlasına hesap gününde "padişahla karşılaşınca"sahip olunacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder