6 Kasım 2021 Cumartesi

KONYALI AHMET TAHİR KONEVİ HAZRETLERİ

Torunu Baha DOĞRAMACI hazretlerinin dilinden;(15.07.1978)

Dedem ve manevi yolda mürşidi evvelim olan Konyalı Hafız Ahmet Tahir efendi Hicri 1279 Miladi 1863 tarihinde Konya'da Hazreti Mevlananın Türbesinin karşısındaki bir evde dünyaya gelmiştir.Babası Konya eşrafından halil efendi,Onun da babası tanınmış din alimlerinden Mustafa Hayri Efendi'dir.

Babası halil efendi güvenilir birisi olduğu için dava ve ihtilafın halli için bilirkişi olarak Kadılık makamınca seçilmiş bir zat idi.9 yaşında hıfzını ikmal etmiştir.Medresedeki ilk feyz kaynağı Topbaşzade Mehmet Bahaeddin Efendi'dir.Hüsnü hattı, Konya hattatlarının üstadı olan Alaiye' li Seyyid hasan Hüsnü Efendi'nin derslerine devam etmiş Sülüs ve Nezih yazılarından icazet almıştır.

Yazısı güzel olduğu için babası, vilayete ve mühim yerlere yazılacak yazıları oğluna yazdırırmış.Konya valisi olan meşhur şair ziya paşa,kendisine sunulan evraklar içinde bir yazıyı çok beğenir ve sahibini çağırır.Babası bu yazıyı oğluna yazdırdığını söyler.Vali  oğlunu huzuruna getirmesini söyler.Oğlu tahir7i getirdiğinde "Yazıyı çok beğendim,babanla görüştüm seni vilayet hususi kalemine alacağım,orada yetişir idari işler öğrenirsin , ileride valiliğe vezirliğe yükselirsin  der ve bu işi kabul etmesi için ısrar eder.Küçük Tahir medreseye devam ettiğini, ilim adamı olacağını söylesede Paşa ısrarcı olur dayanamayarak işi kabul eder.Ancak üç beş ay sonra ilim aşkı nedeniyle binbir müşkülatla vali beyden izin alıp medreseye döner.Medreseyi bitirdikten sonra hocası Bahaeddin efendinin teşvikiyle ,Hadis ilmi tahsili için Medine-i münevvereye giderler.Gidiş tarihi 1880.Medinede meşhur Hind alimlerinden Rahmetullahi Hindi'nin derslerine devam eder.Medine muhaddislerinin üstadı Seyyid muhammed Zahir ül Vitri ile Seyyid dahlan hazretlerinden dersz alıp icazet alırlar.Hocası Bahaeddin Efendi aşk galebesi nedeniyle cezbeye düşer  Medine'nin büyük şeyhlerinden Muhammed Mazhar hazretlerine intisap eder ve cezbesi sükun bulur.Ahmet Tahir efendi de aynı zata intisap eder.

Bu zatın hizmetine iki sene devam eden Ahmet Tahir Efendi seyr  ve sülukunu tamamlayıp 1883 tarihinde icazet alıp mezun olur.

Şeyh Mazhar Efendinin verdiği icazetnamede şunlar yazılıdır:""Aziz kardeşim  Konya'lı Hacı Tahir Efendi, bu fakirden Tarikatı Nakşibendiyeyi Aliye'ye intisap ederek, kendisine verilen vazifeleri yaparak ,Vilayeti Suğra ve Vilayet-i kübra dairelerini kat ederek fenayı nefisten sonra sahv'a erişip , galebeyi cezbeden sükun haline geçerek, Resulullah Aleyhisselamın yardımı ve Meşayıh-ı Kiramın himmeti ile itmi'nan-ı batın elde etmiştir.

Bu faikrin bütün sohbetlerine iki sene devaml eden bu zata, talib-i hak olanları terbiye için icazet verdim.Bu icazeyi kendi nefsini asla görmemesi ve kendine benlik vermemesi şartı ile verdim.

Allah-ü Teala onu istikametle rızklandırsın, vücudunu yok etme kerametine erdirsin"

Anne ve babasının Konya'ya dönmesi için ısrarla yazdıkları yazı üzerine şeyhinden izin alarak Konya'ya dönmüştür.Mürşid-i Alileri Muhammed Mazhar hazretleri 1884 senesinde Alem-i Cemale intikal edince Ahmet Tahir efendi tekrar Medine'ye gider ve 3 sene Efendimiz hazretlerine mücavir kalır.Babasının daveti üzerine tekrar Konya'ya dönerken Şam'da asrın muhaddislerinden Şeyh Bedreddin'in derslerine bir müddet devam eder ve Konya'ya döner.

İstanbul'a gelir ve İstanbul7un meşhur alimlerinden Gümülcineli Ahmet Asım efendi'den "Ruus" imtihanına girerek ehliyetini ispat eder ve 1888 senesinde 95 kuruş maaş ile Beyazid dersiamlığına tayin edilir.Saray adeti gereğince her sene Ramazan ayında Padişah huzurunda Tefsir ve hadis dersleri yapar.

Sonrasında 1909 yılında Rodos'ta bulunur ve halkın irşadıyla meşgul olur.1909-1919 arasında Beyazıt Dersiamlığına tekrar devam eder.1925 yılında Şapka inkilabı nedeniyle İstiklal mahkemelerince 3 sene müddetçe Adana'ya mecburi ikametgah(sürgün) cezasına mahkum edilmiş,böylelikle Adana'ya gelir.Adana Ulucami'nin bir odasında ikamet eder ve kendisine müracaat edenleri boş çevirmez, mürşidinden aldığı feyzleri ona aktarır.1928 de sürgün cezası bitince İstanbul'a dönüp topkapı'daki evinde inzivaya çekilmiştir.1943 yılında Afyonda bulunan kızı ve torunuyla İstanbula dönüp Göztepe'deki evde 10 Haziran 1944 de kadar kalmıştır.Bu altı aylık misafirliği esnasında ekseri geceler ev halkı yattıktan sonra dedeme öğrenmek istediğim bir çok meseleleri sorardım.Ekseri sohbeti "Ehli Beyt" sevgisi üzerine idi.Ehlibeyte yapılan zulumüleri ağlayarak anlatırdı.12 Nisan 1944 tarihinde sabahleyin beni çağırarak "Bu gece Ricali gaybdan birkaç kişi gelerek beni aldılarve bir eve götürdüler.Orada yaşlı bir zat yatıyordu.İşte bukutuptur dediler.Kutup olan zat bana hitaben:-Ben artık göçüyorum, Benim yerime sen geçeceksin dedi ve benim yanımda vefat etti, onun vefatı nedeniyle Kutbiyyet bana geçti" diyerek 12 Nisan 1944 tarihli takvimi gösterdi."Kutbiyyşetin verildiği tarih budur" dedi.

Yine bir gün ev halkını toplayarak "-Dün gece iki kişi odama geldi ve bana "Bu evde cenaze varmış , onu alıp götürmeye memur edildik,götüreceğiz" dediler.Ben de onlara "Altı ay içinde bir evden iki cenazenin çıkmasına gönlüm razı değil.Almak istediğiniz cenaze İstanbul'dadır.Oraya gidiniz" diye cevap verdim,dedi.

Bunun manasını kendisine sorduksa da güldü, bir şey söylemedi.Vefatından sonra, iki cnazeden maksadın , kendi cenazesi ile kendisinden altı ay evvel vefat eden babamın cenazesi olduğunu anladık.Bizim evimizden, kendi evine gitmek istediğini belirtti küçük oğlu ile birlikte evine gitti.21 Temmuz 1944 Cuma günü vefat edip Merkez Efendinin yanındaki Kozlu mezarlığına 2553 nolu kabir'e defnedildi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder