26 Eylül 2021 Pazar

MÜRŞİTLERİN MÜRİT SEÇİMİ

 Mevlanaya intisap eden bir gencin babası ,hazret'e "Oğlum şimdi size intisap etmekle cennetlik mi oldu?" diye bir soru yöneltir. Hazret-i pir bu soruya şu cevabı verir: "Bir abdi(kulu) önce Cenab-ı Hakk kabul eder. Sonra onu Hazret-i Habib-i Ekrem'ine gönderir.O da kabul ettikten sonra bize gönderir. Biz de geleni kabul ederiz".
Bu nedenle vazifeleri insan eğitmek olan mürşitler kimseye "Gelin" veya "Uyanın" demez, kimseyi davet etmezler, ancak geleni de geri çevirmezler. Çünkü herkesi Hakk olarak görürler. Nasibi olanlar, nasipleri miktarınca alırlar.
Kuyumcular altının kıratını belirlemek için kullandıkları yöntem gibi mürşitler de müritlerinin kıratlarını tayin eder ve ona göre muamelede bulunur. Bu yöntem şu şekildedir.
Altın asitlere ve alkalilere en dirençli metaldir. Hiçbir asit onu tek başına eritemez. Altını eriten yegane sıvı "kral suyu" adı verilen tuz ruhu, kezzap karışımıdır. Bu su ile eritilen altın, elektroliz yoluyla kaplama yapmakta kullanılır.
Altın mihenk taşına sürülünce taş üzerinde çok ince bir tabaka halinde iz bırakır. Bunun üzerine önce basit bir asit damlatılır. Erirse gelenin altın olmadığı anlaşılır ve kuyumcu sahibine iade eder. Erimezse altındır. Bu kez altın kalıntısı üzerine kral suyu damlatılır. Kalıntı erimezse altın yirmi dört ayardır. Erirse o zaman biraz sulandırılmışı damlatılır, onda da erirse yirmi iki ayarın altındadır.ve daha seyreltik olan damlatılır. Onda da erirse o zaman on sekiz ayarın altında olduğu düşünülür bu şekilde on dört ayara kadar inilir. Daha fazla seyreltilmiş kral suyuyla eriyen kalıntının , altın olsa bile, değeri yoktur. Bu işlem tersinden de uygulanabilir.
Mürşitler de karşısına getirtilen müridi bir kuyumcu titizliği ile tartar  ve kıratını tespit eder. Herkes kendi seyri sülukunu önceden bilseydi , o zaman davete ve irşada lüzum kalmazdı.
Zahirde bir memur nasıl ki amirlerinin sicil notuyla terfi ederse, müridin terfisi de mürşidin elindedir. Mürşidi isterse onu onbaşı veya çavuş, ya da subay, üst subay, hatta general yapabilir.
Dıştan bütün kainat mürşide bağlıdır, içten ise sadece hususiler. Bu nedenle mürşitler kimseyi reddetmez ama içten yapacaklarını yaparlar.
Hazret-i Peygamber de öyle yapmıştır. Dıştan herkesi kabul etmiştir, ancak içten sır veremeye geldi mi sırrı sadece kendisine bağlı havas sınıfına dahil olanlara açıklar idi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder