16 Mayıs 2019 Perşembe

MANEVİ TAVASSUTCULAR

Necib Sultan'ım "bir iş için ya zahirini tam yap, yahut maneviyata teslim ol" der idi. Dikey olarak gökyüzünün genişliğini ve alemleri, içsel olarak maddeyi oluşturan hücre, atom ve daha ötesini düşündüğümüzde mülkün azameti karşısında aciz kalırız. Dünyanın işgal ettiği yer, yedi kat gök tarifinde okyanuslardaki bir kum taneciği kadar bile değil. Bu nedenle Hak nezdinde dünyanın sinek kanadının değeri kadar hükmü yoktur derler. Bu nedenle Şerefli kıldığı kullarının gönüllerini yerine getirme noktasında Hak Teala çok cömert. Dünyevi işlerinde maksadına ulaşmak isteyenler maneviyat ehlinin gönlünü yapar ise maksada ulaşması mutlak. Ancak,maksat olarak belirlediği o hedef, talep eden için hayır mı? şer mi? ayrı bir muamma. Bizim  dünyevi isteklerimizde nefsimiz etkendir. Yeme, içme, giyim tarzı, renkler v.s gibi noktalarda "hoşuma gidiyor" tabirinin altında mutlaka nefsin arzusu yatar."Hakk nasıl isterse öyle olsun" diyebilen pek az. Bunlar "istememekliğe" erişenlerdir. Bunların hallerini toplum kabullenemez. Sıra dışı diyerek reddedilirler. Kader sırrına vakıf olan Eyüp Sultan camii baş imamı Sait Çayırlı hoca Menderes'e "Bırak" demişti. Ama Menderes söz tutamadı, bırakamadı. Şüphesiz bırakamama nedeni altında "Memleket  hizmeti" diyen nefsin arzusu da etkendi. Eğer bir kimse "Mülkün sahibi " kavramına Hak Teala'yı oturtabilirse dünyayı terk daha kolay olur. Aksi durumda "Ben yaptım, ben başardım" teraneleri bir türlü onu oturduğu koltuktan kaldırtamaz. Ya ecel kaldıracak, ya da sırrı kaderin tokadı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder