1 Haziran 2015: HAYIRLI KANDİLLER
HAYBABAM İFADE BUYURMUŞTU:"DEDESİ ERİK YEMİŞ TORUNUNUN DİŞİ KAMAŞMIŞ".Şüphesiz bu sözde MİRASIN HER TÜRLÜSÜNÜ TEŞKİL EDEN METAIN (Madde-söz ve fiilin)mutlaka iyi yahut kötü şekilde mirasçıya intikal edeceği ima edilmiştir.Diğer bir anlatımla,bugün yaşadıklarımız,kendi eylemlerimizin karşılığı olacağı gibi,önceki atalarımızın amellerinin karşılığıda olabilir.ALLAH C.C "PEŞİN"verirmiş.Ama medresenin bize izahı,VERESİYE yani karşılığı sonra verilecek.Demiyorlar ki ,"O"isterse seni kenarda bitki ,yahut hayvanat sınıfında sırasını bekleyen bir tür yapalirdi.İnsaniyet sınıfında başlamak Peşin verilmiş bir sermaye olamaz mı?
MERD-İ HÜDA,anlatacaklarını ima ve işaretle anlatırmış.Öyle ifade buyurmuştu mübarek:Bizim zamanımızda ,Efendi bir söz söylerdi bunun manasını çözmek yıllar alırdı.Açıkça sözylemezlerdi.İnşaallah bize açık ifade ederlerde yorum bataklığına düşmeyiz.UKKAŞE hazretlerine bizden de selam
*****
02.06.2015 :Elazığ'dan Tabur imamı diye bilinen İmam efendi(Hafız Osman) ile Can mumunu ondan yakan Musa Kazım Efendi ile Hacı Veli efendi'den bahis açacağım.Musa Kazım Efendi meşreben Alevi.Bende Alevi meşrebin melamisini severim.TABUR İMAMI'nın can mumunu uyandıran Palu'lu Hacı sami Efendi imiş.Malum Merd-i Hüda bir anlamda Avcı imiş.ama ne avlarlar ?diye sorarsan "İnsan"avlarlar derim.Hacı Sami Efendinin üç kerametini gören Tabur imamı işin farklı bir boyutunu görerek teslim oluyor. Üç hadise ise şu:Sami Efendi kendine hizmet eden Tabur İmamı'na buyurur ki:"Hafız !.pekmez bitti içeri mutfaktaki küpten pekmez al gel"der.Tabur imamı içeri gider Küp boş der.Sami Efendi "Hele iyice bak "demesi üzerine bakarki ikinci seferki gidişinde küp ağzına kadar pekmez dolu.Keza aynı şekilde:"Bahçeye çıkta,sebze meyve koparıp getir"diye emir buyurunca bahçeye çıkar meyve sebze çiçek safhasında.İçeri geri gelir efendim meyve sebze yok ,çiçek henüz diye cevap verince "Hele bir iyice bak"demesi üzerine bahçenin meyve ve sebze ile dolu olduğunu görür.Üçüncüsü ise,"Hafız bitişiktenki gölden bahçeyi sulayıver"demesi üzerine bakar göl denilen yer bomboş.Döner Efendim Gölde su yoktur.Sami Efendi "Hele iyice bak"demesi üzerine tekrar gelir bakar ki göl su ile dolu.Halen bu gölün mevcut olduğunu,ama Sami Efendi'nin elan ev harebelerinin kaldığını ifade ederler.
Gelelim Kazım Efendi'den can mumunu uyandıranlara.Bunlardan bir tanesi Hacı Veli isminde bir melami.Ahırda yatar kalkar.Cami önüne gider.Namazdan çıkanlara "Heh Heh Heh.Semersiz girdiler semerli çıktılar"sözünü sarfetmesi üzerine cemaat onu güzel bir şekilde döver.Bu sözü nakleden Efendi bana sordu:Semersiz girip semerli çıkmak ne demek?"bilemedim.Hani Veli'ler ima ve işaretle konuşurmuş.(unutmazsam Eğirdir'li Hacı Aziz'in hikayesini sonra anlatacağım).Semersiz-Semerli işini şöyle izah etmişlerdi.Semersizlik "Yüksüz"olmaya,Semer ise Yük yüklenmeye işaretmiş.Camiye girenler günahsız giriyorlar ama çıkarken günah yüklenerek çıkıyorlar.Cami'de günah nasıl kazanılır?diye sorarsan inceliği şu olsa gerek:İbadet edenler sevap ve cennet ümidi ile bu ibadeti yapmaktalar.ZEBUR da şu yazılı imiş,EY DAVUT.BU KULLARIM BANA CENNET ÜMİDİ İLE YAHUT CEHENNEM KORKUSU İLE İBADETTE BUNUYORLAR.CENNETİ VE CEHENNEMİ YARATMASA İDİM İBADETE LAYIK DEĞİLMİYDİM?.
Yine aynı Hacı Veli,Kazım Efendi için konuşur:BU KAZIM BU KAZIM VAR YA ALLAH.KENDİNİ GİZLİYOR"sözü üzerine şikayet edilir hapse atılır.Duruşma öncesinde rüyasında seylenirki Mahkemedeki ifadende "ALLAH BU KAZIM EFENDİ'DE DİYECEKSİN "bu şekilde mahkemede ifade verince Beraat eder.Hacı Veli'nin mezarı Erzincan'da Terzi Baba'nın karşısında yolun öbür geçesinde.Tanrı Rahmet eylesin.Bugün Musa Kazım Efendi'nin Elazığ seko mahallesindeki evinde kimler var ,yol nasıl devam ediyor bilmiyorum.Musa Kazım Efendi binbaşılıktan emekli olur ve Jandarma binasının hemen altında bir dükkanda bez v.s satacak dükkan açar.Gelen kadınlara,şekere okuyup verir.Jandarma komutanı yüzbaşı,Kazım Efendi'ye çok kızar.bir vesile ile bur suçtan tutuklatıp Malatya Ağır Ceza'ya gönderir.ertesi gün Kazım Efendi,Jandarma binasının altındaki dükkanını açmış oturuyor.Yüzbaşı Hemen Malatya'ya telefon açar.Malatya Cevap verir.O dediğin kişi Malatyada Cezaevinde.Yüzbaşı,bir asker çağırarak "Hele şu adamın git evine bir bak bakaım".Asker eve gider ki Musa Kazım efendi aynı zamanda evdedir.Aynı anda hem evde,hem dükkanda hemde Malatya Cezaevinde .Korkar bundan sonra bakışını değiştirir.
****
CENAB-I HAKKIN İBADETİNE TAHSİS ETTİĞİ BİR GURUP İLE MUHABBETİNE TAHSİS ETTİĞİ GURUPLAR AYRI İMİŞ.Maksudumuz ikinci grupta olabilmek.Tabi ki ŞEVKET BABA 'nın yolu devam edecek.Şu hikaye manidar olsa gerek:Hz.Ömer Efendimizin huzuruna,KATİL iddiasıyla bir genç getirildi.Muhakeme sonucunda suçlu bulundu ve İdam edilecekken genç mühmet istedi."küçük kardeşlerimin hakkı olan altınları gömdüm.Üç gün mühlet verilsin bu hakkı teslim edeyim".Kefil istendi.Genç o toplulukta bulunan EBUZER hazretlerine bakıp "işte bu kefilim"dedi.EBUZER kabul etti.Sürenin bitiminde genç görünmeyince davacılar infazın kefile uygulanmasını istediler.O sırada genç koşarak geldi.Sordular:"Niçin sözünde durdun?
-"Artık dünyada sözünde duran kalmadı"dedirtmemek için geldim.
Sordular EBUZER'e
-"Bu genci niçin kefil oldun?"
"Genç bana güvenerek bu kefil olur dedi.Bunu reddetmeyi mürüvvete insanlığa sığdıramadım.Alemde fazilet kalmamış dedirtmemek için kefil oldum".
Bunu gören davacılar :"Biz de bu dünyada kerem sahibi,cömert kalmadı dedirtmeyiz.Allah Rızası için davamızdan vazgeçtik.
****
9 MAYIS 2015 GENEL SEÇİM ERTESİ GÜNÜ YENİ DÖNEM BAŞLANGICI....Haybabam altı ay önce Koalisyon demişti zaten.Cami duvarına bevl etmek tabiride geçmişti ama bunu istersen zaman ifade etsin.
İRŞAD'ta olanlar göz önünde bilinir olduklarından İDARE'de olanlar mahfi.Yakalamak mümkün değil.Merd-i Hüda'nın KUBBELER ALTINDA GİZLİ olanlarını tespit çok zor.Zahirleri isyan ve günah yolunu tutmuş,karanlık gibi görünsede batınları nurludur.Kendilerini bildirmemek için tebdili kıyafet dolaşan padişahlar gibi.Cenab-ı Hak,o sultanları halkın elinden kurtarmak için bazı sevilmeyen huylar verirmiş.Hayrı şer suretinde gizlemek Cenab-ı Hakk'ın bir mekri.Ancak,görüş sahibi olanlar bunların yüzünü görünce canıgönülden sevgi bağlar.Neyzen Tevfik hazretlerine Ali ÖZTAYLAN efendimizin nazarıyla bakmak gerek.
Çocukluğumda Dörtyol Özerli mahallesinde yaşamış ŞIH MEHMET namında Fotör giyen ve CHP nin ileri gelen savunucularından olan bir şahsiyetin ismini irfan ehli arasında konuşulurken duyardım.Fötr şapka ve CHP .sağcı dediğimiz cami cemaatının yanından uzaklaşması için yeterli.Metli Baba'dan yetişen Hasan Hüda hazretleri ifade etmişti:"Sağcıların evliyalığından sonra Solcuların Evliyalığına geçilir" .Tıpkı Üsküdar'ın üç sırlısında Turgut Çulpan efendinin arkadaşı Bektaşi meşrepli efendi'ye,"içkinin günah olduğunu niçin onlara söylemiyorsun?"sorusuna verdiği cevap gibi.Dörtyol'da medfun Seyyit Ali Baba hazretleri için Hay babam şu tabiri kullanmıştı:"Ali Baba'nın hakikatini insanlar bilse ,insanlar başına üşüşüp etlerini yerler".şimdilik burada kalsın.
Kendi nefsi için değilde başkası için yaşıyanlar..........
...
Baba Efendim ifade buyurmuştu:Kişi iki şeyle yol alır.Vermek ve sevmek.İzninizle özel olan bir husus arz edeceğim.Baba Efendim:"Allah sevdiği kulun çilesini içeriden verirmiş"sözünü söylerken,on Evliya'dan ancak birisinin aile düzeni yerinde olur dokuzunun olmazmış.Bundan dolayı olsa gerek vektin Konya'sında yaşamış Mithat Efendi denilen zat Cenab-ı Hakk'a dua ederek "Sulbümden şeyh gelmesin"demiş.
...
******
ISPARTA EĞİRDİRLİ HACI AZİZ'i anlatacağımı ifade etmiştim.Metli Dede kaydınızda yer alsın yükü üzerimden kalksın.Oğlu İlahiyat mezunu AZİZ ÜSTÜN anlatmıştı.Mübarek'ten önce oğlunun halini aktarayım.İlahiyat mezunu ama medreseye karşı.Tasavvufla ilgisi yok.İyi bir solcu.SOLCU veya SAĞCI tabirini kullandığım için mazur görün.Yanımda farkı yok.Ancak tarif için o kavramlara ihtiyacım var.İnşaallah gıybet olmaz.O da dünyayı değişti.Babasının halinden dolayı muhabbetim var.Malum göl yerinden su eksik olmaz sözü gereği Evliyanın tavuğuna dahi "Kışş"denmez.Oğul AZİZ'in tek derdi var."Hocalar,Fatiha'nın manasını bilmiyorlar".Doğru "HAMD,ALEMLERİN RABBİ OLAN ALLAH'a mahsustur"manası içinde ne yokki.Bütün yaratılanın sahibi O'dur. şucu-bucu ne ola ki."Her kim bu eve gelirse ekmeğini verin,adını,dinini sormayın.Zira Ulu Allah'ın dergahında ruh taşımaya layık olan herkes elbette Ebu'l Hasan'ın sofrasında ekmek yemeğe layıktır(HARAKANİ hz).
Bir diğer yüzü ise:"Benim sana vereceğim çok bir şey yokki.ÇAY var İçersen,BEN var seversen.YOL var gidersen"(Aşık Veysel).
Gelelim Hacı AZİZ'e:Her ayın ilk onbeş günü üzerindeki meczubiyet mevcut,ikinci onbeşgün ise normal birisi olduğunu söylerdi oğlu.İkindi namazı ,Eğirdir'deki merkez cami'de cemaatla namaz kılınırken secde esnasında cemaatın içindeki Hacı AZİZ yüksek sesle bağırır :"EŞEĞİN YULARINI BİLMEM NERENE BAĞLA"der ve namazı terk edip camiden çıkar.Cemaat şaşırır.Namaz sonrası İmam 'a cemaat sorarlar bu hali.İmam Efendi dürüst birisi imiş ki şöyle cevap verir:"Hacı Aziz haklı.namaz esnasında düşünüyordum.Evin ihtiyacı için Pazara gittiğimde alış veriş yaparken merkebi nereye bağlasam acaba?.Benim halim Hacı Aziz'e malum oldu ki bu sözü sarfetti.".Allah hepimize Keremiyle merhamet buyursun.Amin.
******
DÖRTYOLDA MEDFUN SEYİT ALİ BABA HAZRETLERİNDEN DEMLENELİM.
Mübarek 105 yaşında vefat etmişti.Sürekli oruç ve suyu saf olarak içmeyenlerden.Kırıkhan Beyazıd-ı Bestami ile Tarsus Ashabı Kehf arasını yaya yürüdüğü bir zamanda Ceyhan tarafında bir köye yaklaşırken oyun oynayan çocuklar kaçışırlar.Ali Baba,çeşmede yüzünü yıkayıp abdest aldıktan sonra köy içinden gelen bir kalabalık Ali Baba'yı döver."Utanmıyormusun küçük kız çocuğuna böyle hareket etmeye"diye bağırarak bir güzel döverler.Mübarek hiç ses çıkarmaz.O esnada kaçışan çocuklar içinde bulunan küçük kız derki:"Ben şaka diye söylemiştim".Cebr büyükler için .
Merdi Hüda olan Abi Babanın giysisi yaz-kış kalın pardesü.İç kaftanı üç cepli imiş.(Gerci bugün türbe olan mezar taşıda üçgen piramittir).Bu cepler para ile doludur.Değişik kişiye tomarla dağıtır.Babaefendi nakletmişti:-Ali Baba'yı üç gün hiç kimse misafir olarak çağırmamış ve üç gün aç kalmış.Baba Efendi sormuş:Babacağım !hiç paranız yokmuy du bir şeyler alsaydınız.?Mübarek:Ceplerim Para dolu idi.Ancak,paranın sahibi ben değildim..Hani Gönenli Mehmet Efendi'nin ,Denizli Hapishanesine uzanan tevkifine neden olarak cebinde biriken parayı,aynı gün fakirlere uluştırmayıp ertesi güne bırakmasının neden olduğunu düşünmesi gibi. (Ali Baba'ya devam edeceğim inşaallah)
.*******
ÜÇGEN MEZAR TAŞI
ALİ BABA RAHMETULLAHIN MEZAR TAŞININ BU ŞEKİLDE OLMASINI HAYBABAM SÖYLEDİĞİ İÇİN ÖYLE YAPTIRDIK.AFYON VEYA KÜTAHYA TARAFINDA BÖYLE BİR MEZARIN VARLIĞINDAN SÖZ ETMİŞTİ.ANCAK ÜÇGEN ÜÇLERLE ALAKALI İMİŞ.HANİ VAKTİN SAHİBLERİ.SÖZ BURAYA GELMİŞKEN ALİ BABA HAZRETLERİ İLE ALAKALI BİR HADİSEYİ İLK AĞIZDAN NAKLETMİŞTİ HAYBABAM.DAHA ÖNCEKİ MAİLLERİMDEN İFADE ETTİM Mİ BİLMİYORUM.TEKRARLAR HEP FAYDALIDIR.ALİ BABA HAZRETLERİNİN MANEVİ KONUMUNA İŞARET İÇİN.ANLATAN LÜTFİ MURSALOĞLU İSİMLİ ŞU ANDA DÜNYAYI DEĞİŞMİŞ,İSKENDERUN KAPTANPAŞA CAMİ KARŞISINDA MANİFATURACILIK YAPMIŞ BİR ZEVAT.HATAY PLEBİSİTİNDE ŞAPKA GİYMEMEK İÇİN BİR KISIM VATANDAŞLARIMIZIN SURİYEYE GİTTİĞİ BİR VAKIADIR.BU HUSUSTA KANAYAN BİR YARA.BU İNSANLAR SURİYE VATANDAŞI OLARAK KABUL EDİLİP MALLARI KARŞILIK NEDENİYLE DONDURULMUŞ.AMA TÜRK.HATAYLA AKRABALIKLARI CANLI.HEPSİNİN TÜRKİYEDE NÜFUSU MEVCUT.İŞTE LÜTFİ EFENDİ ŞAMDA BULUNAN AKRABASININ KIZI İLE EVLENİR,DÜĞÜN SONRASI EL ÖPMEK İÇİN TRENLE SURİYEYE GİTMEK İSTERLER.BİNDİKLERİ TREN HAREKET EDER.ANCAK AYNI KOMPARTIMANDA SONRADAN ALİ BABA OLARAK İSMİNİ ÖĞRENDİĞİ ZATTA VARDIR.KONDOKTÖR BİLET YOKLAMASI İÇİN GELİR ALİ BABADAN BİLET SORAR:ALİ BABA:"-NE BİLETİ!TREN BENİM"DER.ADAM KIZAR.YÜKSEK SESLE PASAPORTUNU VER!DİYE BAĞIRIR .ALİ BABA"-NE PASAPORTU.DÜNYA BENİM"DEMESİ ÜZERİNE KONDOKTÖR KIZAR AMA BİLET TEFTİŞİ BİTMEDİĞİ İÇİN BEKLE DER.BİRAZ SONRA ALİ BABA YERİNDEN KALKAR TERS İSTİKAMETTEKİ KOMPARTIMANA GİDERKEN LÜTFİ BEYİN HANIMI ,CİMRİ OLAN KOCASINA ÇIKIŞIR:BU GARİBANIN BİLET PARASINI SEN VER.BİRAZ SONRA KONDOKTÖR HIŞIMLA GELİR ALİ BABAYI SORAR.GİTTİ DERLER.ADAM TÜM TRENİ DEFALARCA GEZER AMA ALİ BABAYI BULAMAZ.MERD-İ HÜDA DÜNYANIN SAHİBİ..HAYIRLAR FETHOLA
******
GELELİM MERD-İ HÜDA'YAHatay Dörtyol'da 105 yaşında iken Beka'ya teşrif eden Seyit ALİ BABA hazretlerinden devam edelim.Gaziantep-Adana istikametinden gelirken Amanos dağlarına tırmanmadan önce Kömürler denilen Belde vardır.geçip yukarıya doğru kıvrımla uzanan yokuşlar başlar.Gerçi şimdi Otoban üsten viyadükle geçiyor.20 yıl önce Seyahat esnasında Haybabam bu mevkie gelince anlatmıştı.Ali Baba hazretleri sırtında heybesi yürüyerek seyahat ettiği zamanlarda bu mevkide giderken Sami Efendi Hazretleri 15-20 araba ile Hac'dan dönmekte imiş.Sami Efendi hazretleri aracından iner,Ali Baba hazretlerinin heybesini kendi alır,yaya vaziyette ,araç kullanmayan müridan arkalarında ,araçlar peşlerinde yürüyerek bu yokuşu çıktıklarını söylemişti.Bu mevkie geldiğimde bu anı o mübarekler ile irtibat kurmak için hep kalbime gelir.Dikkat ediyormusunuz Yollarımız mutlaka bir yerden Turuk-u Ali'ye bağlanıyor.Ali Öztaylan Efendimiz'de sonradan Sami Efendi Hazretlerine yönelmişti.Dünyayı değişen Azizan'dan sonraya kalan müridan'ın bocalama,elenme ve nakil hususlarıda bir usulle olurmuş.Bunu anlatmak borcum olsun.İnşaallah Sami Efendi hazretlerinin Adana hayatındaki bir anekdotu bana aktaran Kilis'li bir muhatabıyla devam edeceğim.Sağlıcakla kalın
****
DİNLEDİĞİM ZAT NURİ BABA.NURİ GÜNAL.ASLEN ANTEP YAHUT KİLİSLİ.OĞLU İNŞAAT MÜHENDİSİ AKİF GÜNAL HALEN DÖRTYOLDA ÇALIŞMAKTA.NURİ BABA GENÇLİĞİNDE GAZETECİLİK TE YAPMIŞ.BİR GÜN ŞÖYLE ANLATTI:GEÇMİŞ BİR TARİHTE TÜCCARLIK YAPMAYA NİYET ETMİŞ.YAPACAĞI İŞ İSE;EŞTEN DOSTTAN TEMİN ETTİĞİ PEKMEZİ TOPLAYIP ADANA PAZARINDA SATMAK.ANTEBİN PEKMEZİ MEŞHURDU.KÜLEK İÇİNDE HAFİF DONMUŞ ŞEKİLDE SATILIRDI.NURİ BABA,TEMİN ETTİĞİ PEKMEZ YÜKÜNÜ,TRENE YÜKLER.TENEKELER İÇİNDE OLAN PEKMEZİ ADANA HAL'İ'NE İNDİRİR.GEL GÖRKİ ADANADAKİ İLK GÜN SICAK OLUR.BİR İKİ ÜÇGÜN SICAKLAR DEVAM EDER.MÜŞTERİ YOK.SICAK NEDENİYLE PEKMEZLER CIVIMIŞ.(SULANMIŞ).DURUM KÖTÜ.ZATEN MALI BORCA ALMIŞ.SIKIŞIR.ETRAFA SORAR:"-burada evliyalardan kim var?".DERLERKİ "-ADANA'DA SAMİ RAMAZANOĞLU EFENDİ VAR.YERİDE FİLAN MAHALDE KERESTECİ DÜKKANI VAR ORANIN MUHASEBESİNİ TUTAR."GİDER,EFENDİ HAZRETLERİNİ BULUR DERDİNİ ANLATIR.
SAMİ EFENDİ HAZRETLERİMİZ SORAR:"PEKİ NE YAPMAK LAZIM?"NURİ BABA HEMEN CEVAP VERİR:"-EFENDİM CIVIYAN PEKMEZLERİN SATILMASI İÇİN HAVANIN SOĞUMASI LAZIM!".MÜBAREK NASIL DUA ETTİYSE BİZİMKİ AYRILIR.ÜÇ-BEŞ GÜNLÜĞÜNE ANTEP'E DÖNER.SONRA TEKRAR ADANA'YA MAL PEŞİNE GELİR Kİ NE GÖRSÜN:DÜKKANDAKİ HER TENEKENİN BAŞINDA İKİ MÜŞTERİ BEN ALIRIM SEN ALIRSIN MÜCADELESİNDEDİR.NASIL MI BÖYLE OLDU:ADANA'NIN HAVASI YAĞMUR VE SOĞUĞA DÖNÜP KIŞ GERİ GELMİŞ VE PEKMEZLERDE DONMUŞ.TÜM PEKMEZ SATILIR ,PARAYI CEBİNE KOYAR,KEYİFLİ BİR ŞEKİLDE TEŞEKKÜR ETMEK İÇİN SAMİ EFENDİ'NİN ÇALIŞTIĞI YERE VARIR.DÜKKANDAKİLER DAHA HENÜZ GELMEDİ DEMESİ ÜZERİNE DÜKKANIN ÖNÜNDE CADDE KENARINA YIĞILMIŞ TOMRUKLARIN ÜSTÜNDE BEKLEMEYE BAŞLAR.
TÜM CADDENİN GELİŞ VE GİDİŞ GÖRÜNTÜSÜNE SAHİP BİR VAZİYETTE TOMRUKLAR ÜZERİNDE ETRAFI TEMAŞA EDERKEN İLERİDEN KENDİSİNE DOĞRU GELMEKTE OLAN FAKİR KILIKLI BİR ZATA GÖZÜ İLİŞİR.BU ZAT CADDEDE GELİRKEN BİR SAĞA GEÇMEKTE BİR SOLA GEÇMEKTE.BAZI İNSANLARDAN PARA ALMAKTA BAZILARININ UZATTIĞI PARAYIDA RET ETMEKTEDİR.FAKİR OLSA HERKESTEN ALIR DİYE DÜŞÜNÜR.TAM HİZASINA GELİNCE BU DURUMLA ALAKALI BİR ŞEYLER SORMAK BAHANESİ İLE ZATI MEŞGUL ETMEK İSTERSE DE ZAT "EFENDİ İŞİM VAR ,HENÜZ BİTMEDİ "DEYİNCE NURİ BABA:"EFENDİ TAMAHKAR OLMA"ANLAMINDA BİR SÖZ SEYLEYİP İÇİNDE KABARAN VERME DUYGUSU İLE CEBİNDEKİ TÜM PEKMEZ PARASININ TOMARINI ÇIKARIR "İHTİYACINI AL İÇİNDEN" DİYEREK UZATIR.İHTİYAR ADAM BAŞINI KALDIRIR PARAYI ALMAZ:"SAMİ'Yİ Mİ BEKLİYORSUN.ŞİMDİ ŞU SOKAKTAN ÇIKAR?"DER DEMEZ SAMİ EFENDİ YAN SOKAKTAN ÇIKAR VE DÜKKANA GİRER.İHTİYAR ADAM NURİ BABA'YA GEL BENİMLE DER VE İÇERİ BİRLİKTE GİRERLER.
SAMİ EFENDİ KARŞISINDA BU ZATI GÖRÜNCE TELAŞ VE SAYGI İLE YERİNDEN FIRLARSA DA İHTİYAR ZAT ASABİ BİR ŞEKİLDE SAMİ EFENDİYE ÇIKIŞIR:"SAMİ SAMİ,ADAMIN PEKMEZİNİ SATTIRMANIN BİR BAŞKA YOLU YOKMUYDU Kİ ÜMMETİ MUHAMMEDİ SOĞUKTAN DONDURDUN!"DER VE DÜKKANDAN ÇIKAR.NURİ BABA ŞAŞIRIR.ÜÇ BEŞ SANİYELİK AFALLAMADAN SONRA SAMİ EFENDİMİZE SORAR:EFENDİM BU KİMDİ?SAMİ EFENDİ HAZRETLERİ CEVAP VERİR:"ZAMANIN SAHİBİYDİ".NURİ BABA YERİNDEN FIRLAYIP DIŞARIYA KOŞSA DA KUŞ UÇMUŞTUR.GÖREMEZ. O NURİ BABA,SONRAKİ HAYATLARINDA SIRRI FAŞ ETTİĞİNDEN OLSA GEREK BİR BACAĞI KESİLMİŞ PROTEZLE DOLAŞIRDI.SON ZAMANLARINDA AHMET T AHİR MARAŞİ HAZRETLERİNDEN EL ALAN ,NAKŞİ USULDE TERBİYEYLE MEŞGUL ,DÖRTYOL'LU ZİYA BÖLÜKBAŞI EFENDİMİZİN ÇÖKEK YAYLASINDA BULUNAN DERGAHINA DEVAM ETMİŞTİ.RUHU ŞAD OLSUN.
*********
SALTANAT MÜCADELESİNDE DİNİN YERİ İLE DİNDE SALTANAT MÜCADELESİ KAVRAMLARI ÇOKÇA LAF GEREKTİRİR.HAYBABAM (BU KELİMENİN YERİNE AZİZİM EFENDİM TABİRİNİ ZAMAN ZAMAN KULLANIRSAM ANLAKİ AYNI MANADIR)İFADE BYURMUŞTU:MUAVİYE İLE HZ.ALİ KERREMULLAHÜ VECHE HAZRETLERİNİN MÜCADELESİ EL'AN MEVCUT VE KIYAMETE KADAR VAR OLACAK.PARAYLA ,MEVKİİ İLE SATIN ALINAN KİŞİLERİN HZ.ALİ EFENDİMİZE KARŞI ÇIKIP ONU BU HAK MÜCADELEDE YALNIZ BIRAKMALARI VE SALTANATI ELE GEÇİRMELERİ HADİSELERİ ZAMAN ZAMAN TECELLİ EDİP BU TESELLİLER KIYAMETE KADAR DEVAM EDECEK."KIYAMET,KIYAMET"DİYORUZ.HİCRİ 1506 SONRASINI İŞARET EDEN SAİD-İ NURSİ HAZRETLERİNİN BU İŞARETİNİ İYİCE DÜŞÜNMEK GEREKİR.MIZRAKLARIN UCUNA KUR'AN YAPRAKLARINI TAKANLARIN BUGÜNKÜ KARŞILIKLARINI ANLATMAK MÜECCEL BORCUM OLSUN.
ADANA'DA ZİYARET ETTİĞİNİZ CABBAR DEDE İÇİN AZİZİMDEN 20 YIL ÖNCE ŞUNU DUYMUŞTUM.MERKEPLİ ARABASI İLE ÇERÇİCİLİK YAPAN ROMENLERDEN(BİZ GENELDE BU YÖREDE ABDALLARDAN YAHUT DEDELERDEN TABİRİNİ KULLANIRIZ.YAHUT KABA TABİRLE ÇİNGENE.HEPSİNDEN ÖZÜR DİLER ELLERİNDEN ÖPERİM)BİRİNİN MİSİS YÖRESİNDE CEYHAN IRMAĞININ GÜNEY KISMINDA ARABASI YOLDAKİ ÇAMURA ÇÖKMÜŞ KALMIŞ.TEK BAŞINA ARABAYIDA İTEMİYOR.DURUM VAHİM.ADANA KARATAŞ YOLU ÜZERİNDE 15 KM DE MİHMANDAR DENİLEN BİR MEVKİİ VAR OLUP BURADA SEYİT ALİ BABAMIZIN KADİRİ ŞEYHİ GAFUR BABA İSİMLİ ZATIN TÜRBESİ VARDIR.ANA YOLDAN 100 METRE İÇERİDE SAĞDA.FUKARA TÜRBE İSTİKAMETİNE DÖNÜP GAFUR BABADAN İSTİMDAT DİLEMİŞ.BİR ŞAHIS PEYDA OLMUŞ ARABAYI İTEKLEYEREK ÇIKMASINA YARDIM ETMİŞ VE GİDERKEN DE BİZİM DEDEYE:"-OĞLUM TA UZAKTAKİ GAFUR BABAYI NİYE RAHATSIZ ETTİN Kİ DAHA YAKINDA CABBAR DEDE VAR ONU ÇAĞIRSAYDIN".
*******
![]() |
| metli dede |
GELELİM HİKAYEYE.KEBAN BARAJI İNŞAATI YAPILACAK VEYA YAPILIYOR.İNŞAAT MALZEMELERİ İSKENDERUN LİMANINDAN SEVK EDİLİYOR.İNŞAATTA ÇALIŞACAK MÜHENDİSLERİN KIYAFETLERİNİN DİKİLMESİ İŞİ TEKLİFİNİ,İDRİS PEYGAMBERDEN İCAZETLİ VE MEZUN OLDUĞUNU İFADE EDEN VE TERZİLİK MESLEĞİNİ İCRA EDEN AZİZİM EFENDİMİN DÜKKANINA GELEREK İLETİR.İŞİ TAKİP EDEN ,İNŞAAT YAPIMCI FİRMASI OLAN YURTDIŞI MERKEZLİ BİR ŞİRKETİN İKMAL MÜDÜRÜ.YANINDA TERCÜMANI VARDIR.MÜHENDİSLERİN ÜZERİNE SABANCININ İMAL ETTİĞİ PAMUKLU GÖMLEK,TERGAL KUMAŞTAN SİYAH PANTOLON DİKİM İŞİ.,.YANINDA ONBEŞ KALFA ÇALIŞTIRIP ÜÇ AYDAN ÜÇ AYA İŞVERECEK DERECEDE YOĞUN ÇALIŞYAN AZİZİM BU İŞİ KABUL ETMEK İSTEMEZ.MÜDÜR DERKİ YURTDIŞINDAKİ GİYSİ DİKİM ÜCRETİNİN USULÜ ŞUDUR.KUMAŞ KAÇ LİRA İSE TERZİLİK ÜCRETİDE O KADARDIR.KUMAŞ İÇİN FATURA NE KADARSA O KADAR İŞÇİLİK ÜCRETİ KESECEKSİN.AVANS OLARAK TAM TAMINA YÜZBİNLİRA'YI MASA ÜZERİNE BIRAKIR.AZİZİM EFENDİM DERKİ PARANIN YEKUNÜ BENİ İLK KARARIMDAN VAZGEÇİRDİ.GÖMLEK KUMAŞI BULMAK İÇİN ADANA'YA GİTTİM.MEĞER METRESİ 12 LİRA OLAN GÖMLEK KUMAŞI 24 LİRA OLMUŞ VE YOK.DEDİLERKİ KUMAŞ PAHALANDIĞI İÇİN ELİMİZDE YOK ANCAK SÜMERBANK'IN ANKARA DEPOSUNDA OLABİLİR.YOLA DEVAM EDİP ANKARAYA VARDIM.GENEL MÜDÜRLÜKLE GÖRÜŞTÜM DEDİLERKİ MÜMKÜN DEĞİL PİYASAYA VEREMİYORUZ.ASKERİYEYE LAZIMMIŞ.İSTANBUL PİYASASINDA VE BAŞKA HİÇBİR YERDE BULMAK MÜMKÜN OLMADI.DÜŞÜNDÜM ANKARANIN MANEVİ VALİSİ HACI BAYRAM EFENDİMİZİ ZİYARET EDİP İKİ REKAT NAMAZ KILARAK YARDIM İSTEDİM(YERİ GELMİŞKEN ARZ EDEYİM HACI BAYRAMEFENDİMİZİN ANAHTARI EMİN ACAR EFENDİDE İMİŞ).TEKRAR SÜMERBANK GENEL MÜDÜRLÜĞÜNE GİDEREK GENEL MÜDÜRE ŞÖYLE ARZ ETTİM.EFENDİM BEN BU KUMAŞIN TİCARETİNİ YAPMAYACAĞIM.KEBAN BARAJINDA ÇALIŞAN YABANCI MÜHENDİSLER GİYECEK DEVLETİMİZ İÇİNDE BU FAYDALIDIR"ANLAMINDA BİR KELAM EDİNCE MENFİ TAVIR İÇİNDE OLAN MÜDÜR MÜSBET'E DÖNDÜ VE TELEFONLA TALİMAT VERDİKTEN SONRA ZİLE BASARAK GÖREVLİYİ ÇAĞIRIP BU EFENDİYİ DEPOYA GÖTÜRÜN , KAÇ TOP KUMAŞ İSTİYORSA VERİN DEDİ.GENEL MÜDÜRLÜĞÜN DEPOSUNA İNDİK .İHTİYAÇ OLAN KUMAŞI AYIRDIK.PARA ÖDEMESİNİ MUHASEBEYE YAPTIM .MALI NASIL İSKENDERUN'A NAKLEDERİZ DİYE DÜŞÜNÜRKEN GÖREVLİ BANA MALIN PAKETLENİP NAKLİYE AMBARINA VERİLDİĞİNİ SÖYLEDİ.ANKARADA İŞİM BİTMİŞTİ.TERGAL KUMAŞ İÇİN İSTANBULA GİTTİM.ŞEHRİN MANEVİ VALİLERİ OLAN EYUP SULTAN EFENDİMİZİ VE AZİM MAHMUT HÜDAİ EFENDİMİZİ ZİYARETLE YARDIMLARINI TALEP ETTİM.SİYAH TERGAL KUMAŞINI SATAN YAHUDİ BİR TÜCCAR BULDUM .İSKENDERUN'DA ALTINDİŞLER OTELİNİN KARŞI SOKAĞINDA KUMAŞÇILIK YAPAN "YAHUDİ SELİM"İN KARTINI VE SELAMINI İLETİNCE SİYAH TERGAL KUMAŞIN FİATI OTOMATİK OLARAK 100 LİRADAN 50 LİRAYA İNDİ.MALLARI TEMİN EDİP İSKENDERUN'A DÖNDÜK.PANTOLONLUK KUMAŞIN PAKETİNİ AÇINCA KUMAŞ GÜNEŞ IŞIĞINDA RENGİ KOYU KAHVERENGİ GÖZÜKMEKTE İDİ.BİR İKİ TERZİ ARKADAŞI ÇAĞIRIP RENGİNİ GÖSTERDİM ONLARDA KOYU KAHVE DEMELERİ ÜZERİNE TEKRAR İSTANBULA GİTTİM VE YAHUDİ MAĞZA SAHİBİNE DURUMU İLETTİĞİMDE BANA:SEN YAHUDİ SELİM'İN SELAMINI GETİRDİĞİN İÇİN SANA TERGAL KUMAŞIN HAKİKİSİNİ VERDİM.İSTERSEN AYNI KALİTEDE OLMAYAN İSTEDİĞİN SİYAHTA VAR DEDİ VE NÜMUNEYİ GÖSTERDİ.BEN BUNDAN OLSUN DEYİNCE TEKRAREN KUMAŞI ALDIM VE DÖNDÜM.İŞLERİ TESLİM ETTİM.İŞLER BİTTİ.SIRA TERZİLİK ÜCRETİ İÇİN FATURA KESMEYE GELDİ.ŞERİAT ÜZRE YAŞADIĞIM İÇİN HAKKIM BU KADARDIR DİYE ANCAK 20.000 tl MİKTARLI FATURA KESTİM.HALBUKİ İKMAL MÜDÜRÜ KUMAŞ PARASI KADAR ÜCRET TALEP EDEBİLECEĞİMİ SÖYLEMİŞTİ.FAZLASI HARAMDIR DİYE O ZAMANKİ TEKAMÜLÜME GÖRE DAVRANDIM.YANLIŞMIŞ.İLK ALDIĞIM KUMAŞI İSE PİYASA FİYATINDAN %50 AŞAĞI ALDIĞIM İÇİN PİYASA FİATI ÜZERİNDEN İSKENDERUN'DAKİ TÜM TERZİLERE DAĞITTIM.HEPSİ TÜCCAR TERZİ OLDU.BİZ KUMAŞTANDA PARA KAZANDIK.
HER YÖRENİN(KÖY-KASABA-KAZA-VİLAYET)BİR MANEVİ İDARECİSİ OLURMUŞ.BUNLAR BİLİNİP İŞLERİ BUNLARLA GÖRDÜRMEKTE MÜMKÜNMÜŞ.SİYASİLERE BULAŞMADAN.
********
AZİZİM'DEN BİR NEBZE.İZNİNİZLE VE İZNİYLE İNŞAALLAH.İskenderun Mevlana Vakfı banisi Necip Baba(Terzi Baba-YÜZBAŞIOĞLU :ANNE TARAFINDAN SEYYİT.SİVAS DOĞUMLU.BABA ,KONYALI,ASKERİYEDEN EMEKLİ ECZACI.AİLENİN TEK OĞLU.BABANIN GÖREVİ NEDENİYLE ÇENGELKÖY'DE BULUNMUŞ ÇOCUKLUĞUNDA TERZİLİK ÇIRAKLIĞINI BEYOĞLUNDA GAYRİMÜSLÜM YANINDA BAŞLAMIŞ.BABA,ALİ EFENDİ EMEKLİ OLUP KONYAYA YERLEŞTİKTEN SONRA İLK DÜKKANI KONYA'DA AÇMIŞ.(LADİKLİ HACI AHMET EFENDİNİN DÜKKANINA UĞRAMA HİKAYESİNİ SONRA ANLATIRIM).MEVLANA EFENDİMİZ 7 YER GEZDİRMİŞ TERZİLİK MESLEĞİNİ İCRA ETTİĞİ.KONYA-ANKARA-SİVAS-KAYSERİ-İSKENDERUN -KONYA-DÖRTYOL.İSKENDERUN EN UZUN OLANI.17 YIL .
*******
BİR KELİMENİN NELERE SEBEBİYET VERDİĞİ.
AZİZİM EFENDİM BUYURMUŞTU HİKAYEYİ.
ESKİDEN HER KÖYDE OLMAMAKLA BİRLİKTE UN DEĞİRMENLERİ VARMIŞ.UN İHTİYACI OLANLAR UZAKTAN DEĞİRMENE GELİRLER SIRAYA GİRERLERMİŞ.SIRA ÇOK OLUNCA VE VAKİTTE AKŞAM OLUNCA UZAKTAN GELEN İNSAN NE YAPSIN.DEĞİRMENCİ DÜKKANI KAPATIP EVİNE GİDİNCE BUĞDAY SAHİBİDE İÇERİDE ÇUVALIN ÜZERİNDE GECELER ERTESİ SABAHI BEKLERMİŞ.BELİNDE KAMBURLUK OLAN BİRİSİ DÜKKANIN İÇİNDE GECELEMİŞ.BİR ZAMAN SONRA DÜKKANIN İÇİNDE TEMPO TUTMUŞ BİR ŞEKİLDE CİNNİLER BAŞLAMIŞLAR ŞENLİĞE.EL ÇIRPARAK HEP BİR AĞIZDAN"ÇARŞAMBA DA ÇARŞAMBA"SABAHA KADAR BU HAL DEVAM ETMİŞ.ORTALIK AYDINLANACAKKEN KAFİLE GİTMEYE HAZIRLANIRKEN REİSLERİ,HİZMET EDENLERE DEMİŞKİ BU İNSANOĞLUDA BİZİMLE SABAHA KADAR ŞENLİĞİMİZE KATILDI.BUNA BİR İYİLİK YAPALIM SIRTINDAKİ KAMBURU ALIN DEMİŞ.ADAMIN SIRTINDAKİ KAMBUR KALKMIŞ.DÜKKAN AÇILMIŞ,DEĞİRMENCİ İLK ÖNCE ŞAŞIRMIŞSA DA HERHALDE YANLIŞ GÖRDÜM DEMİŞ.UNU YAPILMIŞ ADAM KÖYÜNE DÖNMÜŞ.TANIŞLARI BUNUN HALİNE ŞAXIRMIŞLAR FAKAT SORUŞTURSALARDA BİRŞEY DEMEMİŞ.AYNI KÖYDE BİR BAŞKA KAMBUR DAHA VARMIŞ.GELİP MESELENİN ASLINI SORUNCA ONA SÖYLEMİŞ.ODA KAMBURUNDAN KURTULMAK İÇİN BUĞDAYI YÜKLENMİŞ AYNI DEĞİRMENE GEÇ VAKİT VARMIŞ.DEĞİRMEN KAPANINCA İÇERİDE SABAHLAMAYA KARAR VERMİŞ .CİNLERİN ŞENLİKLERİNİ DUYMUŞ VE BAŞLAMIŞ EL ÇIRPARAK TEMPO TUTMAYA ."ÇARŞAMBA DA ÇARŞAMBA".SABAHA DOĞRU CİNLERİN REİSİ HİZMETKARLARINA DEMİŞ.BUGÜN PERŞEMBE .BU ADAM ÇARŞAMBA DİYOR.ESKİ KAMBURU GETİRİN BU ADAMIN SIRTINA KOYUN".ADAM, SIRTINDA İKİ KAMBUR OLDUĞU HALDE KÖYÜNE DÖNMÜŞ.
BİR KELİMENİN SAADETE YAHUT HÜSRANA SEBEBİYET VERDİĞİ BİR ALEMDE,TEK CÜMLE YAHUT KELİMELERİN SİYASET SAHNESİNDE ÇÖKÜŞE SEBEBİYET VERDİĞİNİ YAŞAYARAK GÖRDÜK.SIÇAN OLMADAN TORBA DELMEK ,YAHUT VAKİTSİZ ÖTMEK.SESLERİ GİTMİŞ,SÜNGÜLERİ DÜŞMÜŞ SİYASİLERE ŞU SAATTEN SONRA BABACANLIKTA YAKIŞMAZ.ALLAHI MEMNUN ETME DERTLERİ YOKKİ. HİÇ DERS ALAMAZLAR.ALLAH NASIL MEMNUN EDİLİRMİŞ SÖYLERMİSİN?
HAYIRLI İFTARLAR.BİRAZDAN DERGAHA GEÇECEĞİM.İNŞAALLAH ŞEHRİN SARHOŞLARI,BERDUŞLARI,Bİ MEKANLARI,MECZUPLARI,SOKAK GÖREVLİLERİ İFTAR SOFRAMIZDA YERİNİ ALIR,AKABİNDE AŞAĞI KATTAN ÇAYLARINI İÇERLER VE GİDERLER.NAMAZ MI?NAMAZ KILSINLAR DİYE BEKLEMİYORUZ Kİ.YİYECEKLERİ HELAL GIDA,RIZA VE HOŞLUKLA YAPILAN İKRAM ONLARIN BEDENLERİNDE GÜNÜ GELİNCE İYİ DÜŞÜNCELER OLARAK NEŞVÜ NÜMA BULACAKTIR.HİZMET EFENDİM. 30 RAMAZAN.EVDEKİLER İFTARLARINI EVDE YAPSINLAR.SABIR.SİSTEM BÖYLE .ŞEFEATIN TÜM SEVENLERİNE (HAZİRUN VE GAİBUN) OLSUN ŞEVKET BABA.
***************
BUGÜN RAMAZANIN İLK CUMASI VAHDETTİN KARAÇORLU'YU YAD EDELİM.
BU ZAT ERBAKAN HOCA'NIN PARTİSİNDEN SİVASTAN MİLLETVEKİLİ SEÇİLMİŞTİ.DAHA ÖNCEKİ ANEKTODLARDA FIRINCI MEHMET AĞA HADİSESİ İÇİNDE KAPALI ZİKRETMİŞTİM.
VAHDETTİN KARAÇORLU GÜNEYDE(İSKENDERUN'DA)RİSALE-İ NUR'U İLK OLARAK YAYMAYA ÇALIŞANLARDAN.ÖĞRETMENLİKTEN SÜRGÜN EDİLEREK KÜTÜPHANE MEMURU YAPILMIŞ.SÜREKLİ TAKİBATA TABİ.AZİZİM EFENDİM KENDİSİNİ İYİ TANIDIĞINDAN EVİNDE YASAK YAYIN BULUNDURMAK SUÇLAMASINDAN DOLAYI KARAKOL'A ALINMIŞ,BİRAZDAN ADLİYEYE İNTİKAL ETTİRİLECEK.AZİZİM EFENDİM'İN İSKENDERUN'DAKİ YAŞAMLARINDA ZAHİR BAĞLANTILARI KUVVETLİ OLDUĞU İÇİN CEZA HAKİMİNİ TANIMAKTADIR.GÖMLEKLERİNİ DİKER.HAKİM SALİH BEY DURUŞMADADIR.DOSYA ARASI MÜBAŞİRE GELDİĞİMİ SÖYLE DİYE TENBİH EDİNCE DURUŞMAYA ARA VEREREK ÇAY İÇERLER.ZİYARET SEBEBİNİ SORAR:AZİZİM BUYURURKİ "-BİRAZDAN SANA YASAK KİTAP BULUNDURMAKTAN DOLAYI FİLANI GETİRECEKLER.ONU SERBEST BIRAK"HAKİM SALİH BEY SAMİMİYET NEDENİYLE "-OLMAZ İKİ KAT CEZA VEREYİM".AZİZİM ARALARINDA OLAN SAMİMİYETİ LATİFE İLE NOKTALAR:"SEN BU ADAMI TUTUKLARSAN BU BEKARLIĞIN SONA ERMEZ EVLENEMEZSİN".AZİZİM EFENDİM ZİYARETTEN SONRA DÜKKANINA GİDER.BİR SAAT SONRA VAHDETTİN BEY DÜKKANIN KAPISINDA GÖRÜNÜR BİR ADIM İÇERİ GİRER VE AZİZİM EFENDİME HİTABEN KIZGIN BİR ŞEKİLDE:"-SEN BENİM CİHADIMA MANİ OLDUN!"DER VE GİDER.HAKİM TUTUKLAMAMIŞTIR.BÖYLE BİR TAVASSUTUN VARLIĞINI HİSSEDEN VAHDETTİN BEY İLÇEDE BU İŞİ KİMİN YAPTIĞINI DA TAHMİN ETMİŞTİR.BU YOLDA TUTUKLANARAK HAPSE GİRİP MEŞAKKET ÇEKMEYİ "CİHAD"ADDEDEN GÜZEL İNSANLAR.ŞEFEATI ÜZERİMİZE OLSUN.VAHDETTİN KARAÇORLU AHİR ÖMRÜNÜ İSTANBUL'DA TAMAMLADI VE ORADA VEFAT ETTİ.
******
![]() |
| Aziz Mehmet Dumlu |
********
AZİZİM EFENDİM ,GÜNLÜK TESPİHAT VE VİRDLE ALAKALI ŞÖYLE İFADE BUYURMUŞLARDI:"-ŞEYH EFENDİLER DERVİŞANIN TEKAMÜLÜ HIZLI OLSUN DİYE GÜNLÜK VİRD OLARAK BOL SIFIRLI RAKAMLAR SÖYLÜYORLAR.HALBUKİ BU ESMA VÜCUTTAN GEÇİYOR.DERVİŞ BİR MÜDDET SONRA ZAHİRİ OLAN ŞEYLERDE İHMAL GÖSTERİYOR ,AİLE HAYATI OLDUĞU GİBİ İŞ DÜZENİ DE BOZULUYOR".HAÇKALI HOCA ANEKDOTUNDA BU HUSUS BİRAZ ANLATILMIŞTI.SAYISIZ VERİLEBİLECEK TEK VİRD SALAVAT İMİŞ.
**********
MANEVİYATIN BEZİRGANLARI,EN AZ MADDİYAT BEZİRGANLARI KADAR OLURMUŞ.HER ŞEYE İNANAN BİR YAPIM VAR.YOK YOK.ANCAK TABİ OLMA KONUSUNDA TEK MERKEZLİYİM."ÇATAL DEĞNEK YERE BATMAZ"LAFINI,MANEVİYATTA BİRDEN FAZLA MERKEZDE GÖNLÜ OLANLAR İÇİN SÖYLERLER.GERÇEKTEN DE BU DURUMDA OLAN İNSANLARIN TEKAMÜLÜ OLMADIĞI GİBİ MEVLANA EFENDİMİZ BU TÜRLERİ "BİR MALIN GERÇEK ALICISI OLMAYIPTA FİAT SORANLAR"GİBİ TABİR ETMİŞTİR."NEFESLER SAYISINCA ALLAH'A(C.C)GİDEN YOL MEVCUTTUR"SÖZÜ ZENGİNLİĞİN İŞARETİ OLUP SENDEN OLMAYANI RET ETMEMEYİ GEREKTİRİR.ÖLÇÜM MUHABBETİN ARTMASI VEYA AZALMASIDİR.YOL'DA MUHABBET VARSA EYVALLAH.
ALLAH(C.C)'LA KONUŞTUĞUNU ,KENDİSİNE ŞÖYLE BÖYLE GÖREVLENDİRDİĞİNİ AÇIK AÇIK İFADE EDEN BİRİSİYLE KONUŞMUŞTUM.ANLATTIKLARINI SADECE DİNLEDİM.ARAMADIM,SORMADIM.KARŞILAŞTIĞIMIZDA SAYGI GÖSTERDİM.KALBİMDE YER BULMADIĞI İÇİN AŞİKAREN RET ETMEDİM.NE OLUR,NE OLMAZ DİYE.
CENABI HAKK,MERD-İ HÜDADAN TALEP EDENLERE HÜDDEM TAHSİS EDERMİŞ CÜMLESİNİ AZİZİMDEN DUYMUŞTUM.BU VARLIK(HÜDDEM)O ZATA HİZMETLE MÜKELLEFMİŞ.ANCAK BU YARDIMCIDAN BİR ÖMÜR BOYU HİÇBİR ŞEY TALEP ETMEYEN (ALİ BABA HAZRETLERİ GİBİ)EVLİYAULLAHIN OLDUĞUNUDA AZİZİM İFADE ETMİŞTİ.KENDİSİNE BÖYLE BİR HÜDDEM TAHSİS EDİLEN ZAT,YİYECEK BULAMADIĞI BİR ZAMAN,HÜDDEMİ BİR TENCERE DOLUSU YEMEĞİ ORTAYA GETİRİNCE EFENDİ SORMUŞ :"-NERDEN ALDIN BUNU?".HÜDDEM CEVAPLAMIŞ:"EFENDİM ,YEMEK PİŞİRİLEN BİR MUTFAKTAKİ OCAKTAN ALDIM"DEYİNCE EFENDİ HÜDDEME KIZARAK:"ÇABUK GÖTÜR.YEMEĞİ YAPAN KADIN MUTFAĞA GİRİP TENCEREYİ YERİNDE BULAMAZSA AKIL SAĞLIĞININ GÖRECEĞİ TAHRİBATI BİLEBİLİRMİSİN"SÖZÜ ÜZERİNE TENCERE AYNEN YERİNE İADE OLMUŞ.BU KONULARI HİÇ MERAK ETMEDİM VE DE SORMADIM.TIPKI DÜNYAYA TEKRAR GELMELERİ SORMADIĞIM GİBİ.ANCAK,BİZLER DÜNYA FİLMİNDE SONA DOĞRU GELDİĞİMİZ İÇİN SIRLAR AÇIĞA ÇIKACAK. DAHA "GELEN BİR GİDEN BİR,KALAN BİR"SÖZÜNÜ MEZARTAŞI KİTABESİ YAPANLARI ANLAYAMADIĞIMIZ GİBİ.HAYIRLI İFTARLAR
**********
HAYIRLISABAHLAR,MECZUBAN'LA ÇOK HEMHAL OLAN AZİZİM ŞÖYLE BUYURMUŞTU:"-BİR DERGAHIN ALİ'Sİ,VELİ'Sİ,DELİ'Sİ MEVCUTSA İŞ TAMAMDIR."DİLERSEN BUGÜN MECZUBAN'DAN SÖZ AÇALIM.KENDİSİNİ "MÜFTÜ YAHUT HOCA"OLARAK TAKDİM VE TALTİF EDİLMESİNDEN ÇOK HAZ DUYAN ,SEVMEDİĞİ BİRİSİ VARSA MİKROFONU ALIP SELASINI VEREN BİR MECZUBUMUZU SEÇİMLER ÖNCESİNDE TAKİP EDER SORARIM."SULTANIM OYUNUZU KİME VERİYORSUNUZ? KİME VERELİM.?İLK DEFA SEÇİM ÖNCESİNDEN BİR AY ÖNCE BU SORUYA ŞU CEVABI VERMİŞTİ:BOŞ VEEER.KAFANI YORMA".TAKİP ETTİRDİM OY KULLANMAYA GİTMEMEK İÇİN SABAH ERKENDEN EVDEN AYRILMIŞ.MECZUPLARLA SEÇİMİN NE ALAKASI VAR DERSEN İÇİNDE MANEVİYATIN ELİNİN OLMADIĞI BİR DÜNYA YOKKİ.VAKTİN SAHİBİNİN MEŞREBİNE GÖRE OLAYLAR TECELLİ ETTİĞİNİ DAHA ÖNCE İFADE ETMİŞTİM .AZİZİM BU MEYANDA ŞU HİKAYEYİ ANLATMIŞTI.BİR OSMANLI PAŞASI VEYA VALİSİ GÖREVDEN AZLEDİLMİŞTİ.CANI SIKKIN BİR ŞEKİLDE BEKLEME İÇİNDE İKEN HİZMETİNİ GÖREN KİŞİ ŞU TEKLİFİ YAPAR:"-EFENDİ ŞU MAHALDE BİR ZATI MUHTEREM VAR.DUASINI ALALIM .TEKRAR SARAY BİZE AKTİF GÖREVE TAYİN ETSİN".NAÇAR VARIRLAR NİYAZLARINI ARZ EDERLER.MÜBAREK DUA ETMEYE BAŞLAR DUA İÇİNDE NEKADAR BİLİNEN AZİZAN VE MAKBUL KİŞİLER VARSA ONLARIN İSİMLERİNİ ZİKR EDİP YÜZÜSUYU HÜRMETİNE DİLEKLERİN KABULÜ" TALEPLİ DUA EDİLİR.KISA BİR ZAMAN SONRA ,SADERAT MAKAMI BU KİŞİ VALİ YAHUT PAŞA OLARAK AKTİF GÖREVE ÇAĞIRIR.MEMNUN VAZİYETTE GÖREVE BAŞLARLAR.ZAMAN GEÇER MAHKEMENİN KADI'YA MÜLK OLMADIĞI GİBİ TEKRAR GÖREVDEN AZLEDİLİR.YARDIMCISI ŞAHIS AYNI ZATA TEKRAR GİDELİM DUA İSTEYELİM DEMESİ ÜZERİNE O ZATA TEKRAREN GİDERLER VE MERAMLARINI ANLATIRLAR.MÜBAREK "AMİN "DİYE DUAYA BAŞLAR AMA NE KADAR KÖTÜ,BERDUŞ,GÜNAHKAR MENFİİLER VARSA ONLARIN YÜZÜSUYU HÜRMETİNE DUANIN KABULÜ"TALEP EDİLİR.AMİN DENİR AMMA BİZİMKİLER İKİNCİ DUADAKİ MENFİ KİŞİLERİN ANILMASININ HİKMETİNİ SORAMAZLAR.OLACAK BU YA KISA ZAMANDA TEKRAR TAYİN EMRİ GELİR.MERAKLARINI GİDERMEK İÇİN GİTMEDEN AYNI MÜBAREĞE UĞRAYIP BU DUA ŞEKLİNİN ANORMALLİĞİNİ İFADE EDİNCE MÜBAREK SÖZ ALIR:"SİZİN İLK GELDİĞİNİZDE İYİLERİN DEVRİ İDİ.ONLARI ARACI KILDIM.BU GELİŞİNİZDE İSE CENABI HAK KÖTÜLERE NÖBET VERDİ.ONLARI ARACI KILDIM".
FATİHA'DA İLK AYET "ALEMLERİN"RABBİNE HAMD.AYRIM YOK.HEPSİNİN SAHİBİ O.HERKES DUA EDİYOR.KENDİLERİNE FIRSAT VERİLSİN DİYE.ADALET SAHİBİ TABİKİ GEREĞİNİ YAPACAK.ANCAK ŞÜKR EDENLERİN Kİ ZİYADELEŞECEK.BURADAN NEREYE GELMEK İSTİYORUM.YILLAR ÖNCE OKUDUĞUM ABDÜLAZİZ DEBBAĞ HAZRETLERİNİN KİTABÜL İBRİZ İSİMLİ ESERİNDE AHİR ZAMANDA ,CENAB-I HAKK'IN ,DÜNYAYI İDARE EDECEK MANEVİ MECLİSİN MECZUPLARDAN OLUŞACAĞI İFADE EDİLMESİNİ GARİPSEMİŞTİM."DELİ ALİ"İSİMLİ BİR MECZUP VARDI.ÇOCUKLUĞUMDA HATIRLARIM.CAMİNİN TABUTLUĞUNDA YATAR KALKARDI.KİMSESİZDİ.AZİZİM EFENDİM ANLATMIŞTI.YAĞMURUN YAĞMADIĞI KURAKLIK BİR ZAMANDA DÖRTYOL MERKEZ CAMİSİNE ABDEST ALMAK İÇİN VARDIĞIMDA SÜTUNUN ARKASINDA BİR SES MERAKIMI CELBETMİŞTİ.YAN GÖZLE ÇAKTIRMADAN BAKTIM,DELİ ALİ EFENDİ ÇEŞMEYİ HAFİF AÇMIŞ ELLERİNİ SUYA UZATIR VAZİYETTE ŞÖYLE NAZ MAKAMINDAN NİYAZ EDİYORDU."ALLAHIM HADİ BU İNSANLAR GÜNAHLARI ÇOK,YA BU HAYVANLARIN,AĞAÇLARIN NE SUÇU VAR Kİ YAĞMUR VERMİYORSUN?".DERHAL UZAKLAŞTIM TEKRAR TERZİ DÜKKANINA DÖNMEYE NİYET ETTİM Kİ DÜKKANA ULAŞAMADAN BAŞLAYAN SAĞANAK YAĞMUR ORTALIĞI SELE DÖNÜŞTÜRDÜ
.********
VAKT-İ ŞERİF HAYR OLA, HAYIRLAR FETH'OLA ŞERLER DEFOLA
ALLAHÜAZİMÜŞŞANIN ZATI'NIN NURUYLA KALBİMİZ PÜRNUR VE MÜNEVVER EYLEYE.
DEMLER SEFALAR MÜZDAD,KULUB-U AŞİKAN KÜŞAD BAD,
DEM-İ HAZRETİ MEVLANA SIRR-I ŞEMSİ TEBRİZİ ,KEREM-İ HZ.ALİ HUU DİYELİM HUU.
AZİZİM EFENDİM BUYURURDU:DÜNYAYA HER GELEN NESİL ÖNCEKİLERİNE GÖRE TEKAMÜLLÜ GELİRMİŞ.
TEKAMÜLLÜ GELMEK ZAHİRİ BİLGİLERLE MÜCEHHEZ OLMASA GEREK.ÇÜNKÜ ZAHİRİ BİLGİYE SAHİP OLMAK KESBİ BİR İŞ.EMEK VE ÇALIŞMAYI,GAYRETİ GEREKTİRİR.BU DURUMDA "TEKAMÜLLÜ"KAVRAMINDAN NE ANLAŞILMAK GEREKİR?DİYE SORULURSA KAPASİTE,DERİNLİK,ŞÜMUL GENİŞLİĞİ DESEK VE SÜREKLİ YENİLENEN TELEFON MAKİNALARI ÖRNEĞİNİ VERİRSEK MADDE VE MANAYI BİRLEŞTİRMİŞ OLURUZ DEĞİL Mİ?.İSTERSEN ISIRILMIŞ ELMA BİLGİSAYARIN İLE YORULDUM DİYEN ESKİSİNİ KIYASLA.EŞYANIN TABİ OLDUĞU TERAKKİ KANUNUNUN KARŞILIĞI ,MANA İÇİN İSE TEKAMÜL.ALLAH'IMIZI DAHA İYİ ANLAMAK VE ESKİ ANLAYIŞIMIZDAKİ EKSİKLİĞİ İDRAK ETMEK VE SÜREKLİ İLERLEME.SONSUZ.NEREYE KADAR:HAZRET-İ CEBRAİL'İN SINIRI OLAN SİDRE-İ MÜNTEHAYA KADAR.SONRASI KELAMA GELMEZMİŞ.SÜREKLİ"MİŞ"ŞEKLİNDE İFADE ETMEMİN NEDENİ BU METAIN BANA AİT OLMAYIP BÜYÜKLERİMİZE AİT OLDUĞUNU İFADE ETMEKTİR.TEKRAR GELİP GİTMELERLE ALAKALI MERAK ETTİĞİN SORUNUN CEVABINI ÖĞRENİRSEM NET OLARAK AKTARMAK BORCUM OLSUN UNUTMADIM.ANCAK YÜCE SAHİBİMİZİN VAKTİN SAHİBİ'NDE(SAHİB-İ ZAMAN'DA)TECELLİ ETTİĞİ BİR VAKIA.BU NEDENLE'DE O ZATIN "ONLARI İMAMLARI İLE HESABA ÇAĞIRACAĞIZ"AYETİNDE İFADE BUYURULAN"İMAM"OLDUĞU,KIYAMETE KADAR DA VELAYET YOLU İLE TOPLUM İMAMLARININ MEVCUT OLACAĞI,"İMAM"OLABİLMENİN KESBİ OLMAYIP VEHBİ OLDUĞU'DA BİR VAKIA VE DOLAYISIYLA VAKTİN PEYGAMBERİ OLAN(RİSALET ANLAMINDA DEĞİL VELAYET ANLAMINDA)ZATI BULUP ONA TABİ OLUP ONA UYGUN YAŞAMANINDA HADİS VE AYETLERDE İFADE EDİLDİĞİ BİLİRSEK USUL TAMAMLANMIŞ ESASA GEÇMEK GEREKTİĞİNİ ANLAMIŞ OLURUZ.HEPİMİZ BİLGİSAYARIZ.AMA ŞARZA İHTİYACIMIZ VAR Kİ BU ŞARZ ALETİ İSE SAHİB-İ ZAMAN(VELİLER).
TEKAMÜL HAYATTA DEVAM ETTİĞİNDEN FİZİKSEL ÖLÜMDEN SONRA DEVAM EDER Mİ?ESKİ TARİHLİ GÖNDERİLERDE OLACAKTI .BİR ALLAH DOSTUNUN TEKAMÜLÜNE YARDIMCI OLACAĞI KİŞİ HASAN İSMİNDE BİR GENÇMİŞ.BU GENÇ ASKERLİĞİNİ YAPMAKTA İMİŞ.MÜBAREK KALKAR O İLÇEYE GİDER.ASKER PAZAR GÜNÜ ÇARŞI İZNİNE ÇIKTIĞI İÇİN ASKERİN VAKİT GEÇİRDİĞİ KAHVEHANEYE MÜBAREKTE GİDER.ASKERİ BULUR.MUHABBET TESİS ETMEK İÇİN ASKERE ÇAY,KAHVE V.S ISMARLAR O GÜN PARA HARCATMAZ.AYRILACAKLARI GÜN ASKER HASAN'A TENBİH EDER:"-HASAN BE ! BENİM DE SENİN YAŞLARINDA BİR TORUNUM VAR.BU YÜZDEN SENİ SEVDİM.HAFTAYA ÇARŞI İZNİNE ÇIKARSAN YİNE GÖRÜŞELİM"ASKER OLUR DER.ÇÜNKÜ İŞİNE GELMEKTETİDR.HARCAMALARI YAŞLI AMCA YAPMAKTADIR.HER HAFTA BULUŞMA SOHBET ,YEMEK V.S BÖYLELİKLE ASKERLİK SÜRESİNİN SONUNA GELİNİR.HASAN,MÜBAREĞE ALIŞMIŞTIR.SAMİMİYET OLUŞMUŞTUR.BİR TEKLİFTE BULUNUR :EMMİ,GEL BERABER BİZİM MEMLEKETE GİDELİM.YAŞLI ANA BABAM VAR BANA BU KADAR İYİLİKLERİN OLDU SENİ ONLARLA TANIŞTIRAYIM"EFENDİ OLUR DER.TEZKERE AKABİNDE BİRLİKTE HASAN'IN MEMLEKETİNE VARIRLAR.TANIŞTIRMA DEVAM EDER.MÜBAREK SÜREKLİ HASANLA BERABERDİR.ANA BABASINA BU AMCANIN ASKERLİK BOYUNCA NASIL KENDİSİNE YARDIM ETTİĞİNİ ANLATIR.ÜÇ AY BİRLİKTE KALIRLAR,ANA-BABA BU BİRLİKTELİĞİ ANLAYAMAZ AMA KÖYDE DEDİKODU BAŞLAR.BU İHTİYARIN BU GENÇLE NE İŞİ VAR.ÜÇ AY SONRA HASAN ÖLÜR.KÖYÜN MEZARLIĞINA HASANI GÖMERLER AMA İHTİYAR MİSAFİR BU SEFER HER GÜN HASANIN MEZAR-I BAŞINDA ZİYARETTEDİR.BİR AYDA BÖYLE DEVAM EDER.SONRA MÜBAREĞİN İŞİ BİTMİŞ OLACAK Kİ ŞU SÖZÜ SARFEDER."-ÜF BE HASAN.DİRİN DE YÜK ÖLÜN DE YÜK.HADİ BANA EYVALLAH".DER VE AYRILIR.MEZARDA DA TEKAMÜL DEVAM EDERMİŞ.KİM ANLATMIŞTI UNUTTUM.TREN HATTI ÜSTÜNDE İSTASYONLAR OLUR.BAKIMI GEREKEN VAGONLAR BU İSTASYONA ÇEKİLİP BAKIMI YAPILDIKTAN SONRA TEKRAR YOLA ÇIKIP SEYAHATİNE DEVAM EDERMİŞ.MÜRŞİT SÜLUKU TAMAMLANMAYAN DERVİŞİNİN TEKAMÜLÜNÜ TAMAMLATTIRIRLIŞ.
SÖZ BURAYA GELMİŞKEN HEM LATİFE HEMDE HAKİKAT BİR ANEKTOD AKTARAYIM.AZİZİM ANLATMIŞTI.İSİMLER HATIRIMDA KALMADI.KONYA TARAFINDAN BİR ŞEYH EFENDİ TERZİ DÜKKANINI ZİYARETE GELDİĞİNDEN TEVAFUKAN URFALI BİR DERVİŞTE SOHBETTE HAZIR OLUR VE SOHBET SONUNDA URFALI BİR TALEPTE BULUNUR:"EFENDİM SANA EVLAT OLMAK İSTİYORUM BANA DERS VER.MÜBAREK OLUR DER VE DERSİ TARİF EDER.ARADAN BİR YIL GEÇER VE YİNE AYNI MEKANDA BULUŞURLAR.URFALI"BABA,BABA"DİYE HÜRMET GÖSTERİNCE KONYALI EFENDİ CELALLENİR."NE BABASI BE.PEZEVENK.VERDİĞİM DERSİ 5 GÜN ÇEKTİN SONRA BIRAKTIN.KALAN 360 GÜN BEN ÇEKTİM.SENİN BABANIN HAMALI YOK.BAS GİT"İŞİN MANA BOYUTUNDA BUDA VARMIŞ.KUDDİSİ İCAZETİNİ ALAN DEVAM ETMEZSE BORCU KEFİL'DEN İSTEYEBİLİRLER(LATİFE..)
SAHİ AYETTE İFADE BUYURULAN (İSRA SURESİ AYET 71)İMAMLAR(ÖNDERLER)KİMDİR?ÖRNEĞİN BUGÜN YAŞADIĞIMIZ KENDİ ZAMANIMIZ İÇİN BU AYETİ NASIL TEFSİR ETMELİ DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?KENDİSİNE İKİ DÖNEM OY,BİR DÖNEM BOŞ VERDİĞİMİZ TAYYİP BEYMİ BİZLE ÇAĞRILACAK DERSİNİZ.DÜNYA AYRI,AHİRET AYRI DİYEMEYİZ .DİN İŞİ AYRI DEVLET İŞİ AYRIDA DİYEMEYİZ.
BURDA DURALIM VE NEFESLENELİM.
*****
Hayırlı Cum'a'lar
Sağlığında görünenler ile sonrasında kaybolanlar.Bu konulara hiç girmek istemem.Mübarekler Bilinmek isterlerse bir vesile ile ortaya çıkar.Çünü Mübarek AŞİKAR olan SIR'dı.Tıpkı ZIT 'ları cem ederek yaşamak.Su 'yun molekülleri Ateş,HAVA'nın moleküllerinin ATEŞ olması gibi.Ne bu ,O.ne O ,bu. Ancak şu bir gerçek ki Dost sadece Allah imiş.Gerisi füruat.Azizim'in hayat hikayesinden buna uygun bir anektod aktarayım.Azizim Efendim şöyle buyurmuşlardı:
İskenderun'da gömlekçilik yapıyorum.Dükkanda 15 kalfa çalışıyor.üç aydan üç aya iş teslimi yapıyorum.Cami Dernekleri Kuruculuğu,Milliyetçi mukaddesatçı dernek kurma ve yöneticilik,Hatay'ın Kurtuluş kutlamasının ilk defa şehirde icrası merasimi,Cami İmamlarından oluşan bir ekibe liderlik,Kur'an Kursu talebelerinin iaşelerinin temini v.s gibi bir yığın sosyal aktivite ve bu nedenle Adliye,Askeriye ile yakın diyaloğlar v.s.Bir zaman geldi Metli Sultan buyurdu ki:"oğlum hocalarla diyaloğunu kes".Bu emir bana zor geldi.Çünkü sürekli olarak görüştüğümüz imam arkadaşlarımız var olup mutlaka her gün birbirimizi görmeden edemiyorduk.Bu yasak ağır gelmişti.Ayrıca Demokrat Parti'nin ihtilal öncesi son zamanları toplum içinde kaynamalar da mevcut.Bir akşam Celal Tevfik Karasapan isimli 7 vilayetin sorumlusu bir MİT görevlisi geldi."-Kaç dostun var ?dedi.Bende Sosyal işlerden oluşan çevremi dost sanarak "Çook"dedi.Adam tekrar sordu:"-Sağlam kaç dostun var"deyince en az 200 dedim."İn in"diye söyledi Ben devam ettim:100 Adam devam etti:"İn ,in"50"dedim.İn dedi.nihayet 10 rakamından aşağısını kabul etmedim.Sonra cebinden bir tabanca ile bir kutu mermi çıkarıp masanın üzerine bıraktı.ve şöyle bir yöntem uygulamamı söyledi:Şimdi sen bu çok güvendiğin insanları ayrı ayrı akşamdan çağıracaksın.ve onlara diyeceksin ki:Bu tabancayı ve mermi kutusunu al.yarın sabah namazı Kaptanpaşa camisinde buluşalım bir işimiz var"işin mahiyetini sorsalarda o zaman görüşürüz diyeceksin.dedi ,Tabanca ve mermileri bıraktı gitti.Ben en güvenli gördüğüm dostlarımı çağırıp kendilerine bu durumu arz ettiğim zaman istisnasız o sabah akşam birlikte olduğumuz insanların hiçbirinin tabancayı ve mermileri kabul etmediğini ve birer mazeret söylediklerine şahit oldum.Bir kaç gün sonra Mit'çi geldi gülerek:"Naber.kimse kabul etmedi değilmi?"deyince söyliyecek hiçbir şeyimin olmadığını hissettim.
Dost yıkıldığın zaman yanında olandır derler. Bu nedenle yoklukta yanında olanlarla varlıkta devam etmek gerek.Gel görki zor zamanda birlikte olunan çevre,iktidara taşınınca hemen değiştiriliyor.
*******
ezoterik merakım hiç olmadı.
Kur'an-ı anlama noktasını bilgiden ziyade iç alemimizde duygu olarak yaşamak isterim.örneğin:Allah c.c sürekli beni izliyor,içimden sürekli onu hatırlayayım.O'nu hatırlamak demek olan büyüklerin sözlerini okumak ,dinlemek,görmediğim insanların hizmetini yapmak ve muhabbetini duymak.Hepsinin tarifi enerji kaynağımızın sürekli ana trafodan beslenmesi.
AYNA haline gelinebilirse tüm bilgiler orada zaten gözükecek.O bilgilerin öğrenilebilmesi için meşakket'te çekilmezmiş.Hz.Pir efendimiz ,Hz.Şems'ten sonra Kuyumcu Seyahaddin efendimize yönelince insanların hasedi dahada kabardı :"Şems mürekkep yalamış birisi idi.Bu ise Fatiha'yı okumayı bilmiyor".Halbuki Hz.Pir,kendini seyredeceği aynı arıyordu.HASED'in maddi boyutunu düşünürüz.HASED'in Manevi boyutunu düşündüğümüzde bunun,tıpkı mürşitlerin dünyadan göçtükten sonra manevi mirasçılık iddiası ile ortaya çıkanların varlık iddialarında görürüz.Hz.Pir,Mesnev-i Şerifte buyurdu üçüncüsünün hikayesini nataman bıraktığı Üç Şehzade hikayesinde işaret buyurmuştur.Büyük şehzade,cennet,huri isteğiyle CEMAL'dan mahrum gideni,ortanca şehzade ise "ben de oldum.ayrı bir dükkan açabilirim"düşüncesinde olan ve bu hareketi ile Efendi'yi manen kıran maneviyat yolcusunu,hikayesi nataman bırakılan ama hem dünyaya hemde ahirete mirasçı olan üçüncü şahzedeyi anlatmışktır.Hayatta iken ışıltılı bir seyir geçirdikten sonra Efendinin dünyayı terkinden sonra ortaya çıkan bu durumlara hep üzülmüşümdür.
"SİMYACI"kitabını tamamen Mesnev-i Şerif'teki boyutu ile romanlaştırmıştır Brezilyalı yazar. Anlatılmak istenen Bilgi'nin kaynağı sensin.İçindeki pınarı ara.Şeyban-ı Rai'nin önünde yenibaşlayan medrese talebesi gibi diz çöken İmam-ı Şafi'nin bu halini kaç kişi idrak edebilir ki.ATTAR hazretlerinin Tezkiretül EVliya eserinin önsözü şaheserdir.Rahmetli Peder,nereden edinmişse ilk okul çağımda okumuştum.Halen de okuyoruz.
******
Adabı muaşeret kuralları
Temeli neye dayanır.Toplumun görgü,anane,algı ve anlayışlarına dayanır.İnsanlar arasında geçerlidir denilse de aslında bu bir ön talim olup kul ile Yaratıcısı arasında gerekli olanı öğrenebilmek için ön talimdir.Muhasibi,Tusteri v.s gibi zühd ve takvada zirve olanlar "Ceffel kalem"(mürekkebi kurudu)diye Yaratıcı'ya dua etmeyi bile edebe mugayir görselerde onların hali.Ben emekleme çocuğuyum.Dua edip ondan istemeliyim O 'da lütfetmeli.Aklı kemale ermemişlerin kusurlarını görmemeli.
Avukat ortağım Av.Hasan KIRAT bey anlatmıştı.1960 lı yılların başında Ankara Hukuk'a kaydımızı yaptırdığımızda ilk yıl Çoşkun ÜÇOK (Öldürülen Bahriye Üçok'un eşi)birinci sınıf anfisinde dersimize girdiğinde bizlere şu teklifi yapmıştı:Lan kürdopalaslar.Ben Diyarbakır'da büyüdüm.Üniversite için büyükşehire geldiğimde adab-ı muaşeret kuralları nedir bilmezdim.inat ettim.öğrenmek hususunda ve öğrendim.Ben sizlerin büyüdüğü ortamı bildiğim için adabi muaşeret kurallarını öğrenmek isteyenler çarşamba günü öğleden sonra filan anfide toplansınlar ,öğrendik diyene kadar ben ders vereceğim dedi ve başladı.Yaklaşık üç ay sürdü.Sofrada kaşığı görmemiş biz Anadolu çocuklarına işin başından başladı.kaşık çatal tabağın neresine konulur.Çorba'nın içiliş tarzı.(çorba tabağının dibinde kalan son üç kaşıklık miktarı içmek için tabağın bize yakın olan tarafı kaldırılarak içindekilerin karşı kısma birikmesi temin edilerek kaşıkla alınırmış.damlama halinde damlanın oluşturacağı sıçrama tabağın eğimi nedeniyle karşıya sıçraması için).Takdim edilecek gül sayısı altı yahut oniki olurmuş.24 adet gül buketi yaptırıldığında bu zengin görgüsüz alameti imiş.55 yıl önce Prof. Çoşkun Üçok,şehir görmemiş anadolu delikanlılarını eğitiyor ve o çocuklar bundan hiç gocunmuyorlar.Üniversite hayatımız sağcı-solcu mücadelesi ile bir çırpıda geçti.Mutlaka bir örneğe ihtiyacımız var.Bizlere öğreten ve eğiten.Bu nedenle senden duyduklarıyla yol alacak birileri ihtiyaç içinde bekleşiyor.Yazacaksın."Televizyon'un Mürşit olacağı"bir zamanda Yol büyüklerimizin verdiği izinle bu görev devam edecek.sağlıcakla kalın
.*******
Aslen Batumlu olup İstanbul'da medrese eğitimi gördükten sonra Dörtyol'da ve İskenderun'da müftülük yapıp dünyaya değişmiş bir zattan bahsedeceğim.Müftü Ali Rıza efendi.iki anekdotu vardı kayıtlarınızda bulunsun istedim.Dörtyol'da vakit namazını kıldırdıktan sonra dışarı çıkar ve cemaatten biri"Hocam cenazemiz var.Namazını kıldırırmısın "der.Cenazenin kimliğini sorar.verilen cevap üzerine ölen kişinin,Din'e düşman olan,müslümanları hafife alan çevreden tanıdığı biri olduğunu anlayınca tabutun başına yaklaşır ve elindeki baston'la taputa hızlıca vurarak,karedeniz aksanı ile:"Hinzir.Ben sana camiye ölmeden gel dedim."dedikten sonra "Kim kıldırırsa kıldırsın"der ve yoluna devam eder.Çift tabanca ile dolaştığı söylenirdi.İskenderun'da görev yaptığı bir zamanda 60 ihtilali sonrasında koyu CHP liler şikayette bulunur.Müftülük binasında Atatürk'ün resmi yok,Mehmet Akif'in,Fatih'in resimleri var diye.Bu şikayeti yapanlara şöyle söyler:"Benim atalarım bunlar.sizinki bahsettiğiniz".Düşünebiliyormusunuz yıllarca insanlar resimlerle sömürüldü,tahkir edildi,sorguya çekildi.80 ihtilali sonrasında ihtilali yapanların resimlerini dükkanlarına asmak esnafın modası idi.Geldiğimiz nokta şimdi neresi.Kaç tane Hakikati korkmadan ifade edecek millete mal olmuş adamımız var?Hiiiç.
HAZİRAN 2015
Avukat Şemsettin Keser
*****
Elin cebe ulaşması
Ahmet Tahir Maraşi hazretlerinden yol alan Hatay Dörtyol'da irşatla vazifeli Ziya Efendi hazretleri merhum PTT'den emekli idi.Kendisine başka kanallardan devir olunan dervişanla birlikte irşad yoluna girdiğinde toplantıları evinde icra ediyordu.Azizim Efendim çok çok özel biri olduğu için Dergah işlerinin nasıl yürüyeceğini,seyri süluk yolunda "verme"nin önemine binaen dervişleri alıştırmak babında ,toplantıya gelen dervişanı gelirken birşeyler getirmek(çay-şeker v.s)hususunda tenbih edince Ziya Efendi "-Ben orayı geçtim"deyince,Azizim ona şu sözü ifade etmiş:"-senin emekli maaşın gün gelir çaya ve şekere yetmez".Gerçektende bir müddet sonra AZİZİM'e "-Haklıymışsın "demiş.Şüphesiz dergaha getirilen her nesne yine oradaki insanların istifadesine sunuluyor.Ancak gelen kişi "Verme"nin nefis üzerindeki kahredici gücüne sahip olması gerekirdi.Ali Baba hazretlerinin bir sözü:"Ye,yedir görürsün Didar.Yeme,yedirme görürsün duvar".Tarikatı aliyede dağıtımı Efendi yapar.ASLAN PAYI kavramını hiç düşündünüz mü?Dişi aslanlar avlanır.Erkek aslan avlanmaz.ama avda ilk sıra Erkek Aslanındır.Niçin?Koruma görevi,düşmanla savaşma görevi erkek aslanındır.Bu göreve karşılık dişi aslanlar avlarını ilk önce ona sunarlar.Bunlar hassas konular.suistimale müsait.Tüm mal varlığını Resulullah SAV 'a sunan sahabe efendilerimiz.Öyle bir Resul'ki evinde ertesi günün yiyeceği yok.HAYIRLI İFTARLAR
*****"
Aslan"tabiri yapılırken "dişi"ve "erkek"ayrımı yapılmadığını her iki sınıfında bir mütalaa edildiğini önceki kayıtlarda ifade edilmişti."İrşat-Mürşit"lik yolunda mutlaka bir "Er"olması gerektiğini AZİZİM EFENDİM ifade etmişti.
SAHİBÜL MÜHÜR şeklinde bir tabiriniz geçmişti.Vaktin Sahibine ait olsa gerektir.Bu hususla alakalı şahit olduğumuz durum şu idi:Dörtyol'da medfun Seyit Ali Baba hazretleri 1980 yılında İskenderun Devlet hastahanesinde prostat ameliyatı olmuştu.ameliyat akabinde 4 yıl 4 ay 4 gün daha ömür sürdü.Ev içinde yatmayı istemedi.Bahçeye üzeri naylon etrafı naylonla kaplı bir çadır kurdurdu.Kış yaz bu durumda,sürekli oruç vaziyette uzun otururda.Üzerinde uzun bir gömlek.soba v.s yok.Uzun otururken sürekli sol eli kapalı vaziyette idi.Halbuki sağlığında elini öperdik normaldi.sanki avuç içinde bir şey gizleniyordu.Dünyayı değişmiş olan Esat hoca isimli köyümüzde imamlık yapan bir zatın ifadesine göre sol elinin avuç ortasında yeşil bir ben oluşmuş ceviz büyüklüğünde .Bu beni cenazenin gasli esnasında görmüş .Acaba Yaratıcımız Ricalül Gaybin bir kısmının vücutlarında sonradan bu şekilde bir mühür mü oluşturuyor.Bilmiyorum.Sahibül Mühür sahibi olduğunu söyleyenlere sormak lazım.
*****
Ebül vakt dünyayı değiştiğinde arzda ve semada acaiplikler zuhur ettiğini AZİZİM EFENDİM buyurmuştu.21.11.1984 tarihinde Ali Baba rahmetullah 105 yaşında dünyasını değiştirdiğinde anormal bir soğuk yaşanmıştı.
Dikkat buyurursan tüm mübarekler sona doğru gelindiğini ifade buyururken yolu sır kaplıyor.Var olan gerçi yok olmuyor.Vakit yaklaştığı için GELECEK OLAN EFENDİ 'ye karşı direnç oluşmasın diye İrşatta bilinen isimler gittikten sonra yerleri hep boş kalıyor. Hasan Efendi'nin buyurduğu gibi,"-gelecek olan kişi şeriatta değişiklik yapacak belki namaz üç vakit olacak.İnsanlar şeriatı,tarikati yaşamadan direkt Hakikatten başlayacaklar".
***
HAYIRLI SABAHLAR
Büyüklerin aile efradı ve yakın çevresi ile alakalı hususlarda hiç yorum yapmam.Niye?."Li hikmet-en"bir durum varsa diye.Hz.Pir Mevlana Efendimiz Hz.Muaviye ile alakalı mesnev-i şerif'te mü'minlerin dayısı tabirini kullandığı için Ehl-i Beyt aşıkları'nın bu sahabeye bakış tarzlarındaki farklılıklar içinde hep susarım.Efendimizin amcası Ebu Talip hazretleri içinde fatiha okurum.Dürr-i Yetim'in hamisi.Meşrep farklılıklarının getirdiği mücadelede bir cilve-i Rabbani olarak Çok garibime gitmişti Hz.Muaviye konusunda ihtiramı zirveye çıkaran Esad Erbili hazretlerinın bu saygısına kızan Mehmet Sabit Efendi'nin "Ben bu kürd'ü İstanbul'da bırakmam"sözü üzerine Esad Erbili hazretlerinin Menemen'e sürgünü ve istiklal mahkemesindeki yargılanması ve askeri hastanehanede dünyayı değişmesi.Bu hususlar cins atların birbirleri ile yaptıkları cilveleşmede ,ayak altındaki sıpaların telefine sebebiyet vermesi gibi yorum yapılmayacak konular."Tebbet Suresini"hatim tamam olsun diye okuruz demiş bir büyük.Asla Efendimizin akraba çevresinde gezmemişler.
Ne demişti Eşref Ede(Üsküdar'ın üç sırlısı):"Türbedar Ahmet Amiş Efendi İrşad'a,Mehmet Sabit Efendi İcra'ya memurdu".İşin icra kısmı ile alakalı olarak Sabit Efendi şöyle buyurmuştu:"Bu işi Selanikli Mavi gözlü bir sarışına havale ettim.O bu işin üstesinden gelecek".Hal böyle olunca susmak gerekmez mi.Yok hükümet ne olacak.Ya şöyle olursa ya böyle olursa gibi telaşlar hep bizler için.
*******
Devlet işlerini gören memurları, tayin suretiyle devlet atamasını yaptığı gibi Manevi alemde de Allah işleri ile ilgili olanların tayini yapılırmış.Bu meyanda şu hadisenin varlığına şahit olmuştuk.Anlatan Rize ,İkizdere,Şimşirli köyünda doğmuş Mehmet BİR isimli ,diyanetten emekli ,10 yılı aşkın zamandır Vakfımızda Teravih namazları ile Perşembe akşamlarının vakit namazlarını eda ettiren hocamız.onun diliyle hadisenin boyutu şu şekilde vuku bulmuş:Hafızlığımı bitirdikten sonra bir müddet İstanbul Üsküdar tarafından Zengin bir şahsın yaptığı bir semt camisinde fahri imamlık yaptım.Sonra Ankara,Yenimahalle 6,5 durakta Kur'an kursunda vazife aldım.Ramazan günü öğle yahut ikindi namazında Hacı Bayram Camiinde hafız arkadaşlarla mukabele okuyoruz.Namazdan sonra avluda foterli bir şahıs beni yanına çağırdı.İskenderun'da 1960 yılına kadar kilise sayısının cami sayısınfan fazla olduğunu,güzel kıraate sahip hocalardan yoksun bulunduğunu,Kur'an tilavetinin güzel olduğunu beyan ederek bana "Seni İskenderun'a götüreceğim "dedi.Ben,Kusura bakmamasını,İskenderun'un çok sıcak olduğunu,başka arkadaşlarla görüşmesini"söylesimde ısrarla bana "-sen geleceksin"dedi.Ben de "-Amca,ben tayinimi istemezsem beni kim tayin edecek İskenderun'a"deyince Yaşlı amca Hacı Bayram Veli hazretlerinin türbesini işaretle "-Seni o tayin etti"diye söyledi.Bende içimden "Adam sende "deyip geçtim.Bir ay sonra Diyanet'ten bir yazı .Tayinim İskenderun'a harcırahsız olarak çıkmış.Şaşırdım.Yapacak bir şey yok.İskenderun'a kalmak için değil tekrar geri memlekete gitmek için geldim aradan 55 yıl geçti halen bu memlekette kaldım".Bu konuşmayı 10 yıl önce yapmıştı.İleri yaşı nedeniyle vakfa gelemiyor.Cenab-ı Hakk şifalar bahşetsin.
Şüphesiz Manevi tayin'in zahiri nedenleri olabilir.bizce o bölüm çok önemli değil.
Maddi alem,Manevi işaretlerle yönetilebilir mi?şeklinde görünüşte masum bir sual,ama cevabı çok derin ve azim bir konu ile alakalı bir bahis açmak isterdim.Ama aklıma Üsküdar'ın üç sırlısındaki Eşref Ede'nin Mehmet Sabit Efendi'den naklettiği sözü geldi."-EĞER HİLAFET,EHL-İ BEYT'E NASİP OLMUŞ OLSAYDI,ŞU AYAKKABIMIN ALTINDAKİ ÇİVİLER(KABARALAR)BİLE ALTINDAN OLURDU".Yeryüzü kim için:Mü'min"için.Hangi mü'min.Saf,kıyamete kadar korunmuş ALTIN NESİL için....
****
KABE'NİN GÖZLERİ
Bu tabiri ilk defa Metli Baba'dan kanatlanmış Hasan Efendi hz.söylemişti.Mevzu Hac mı?yoksa başka birşey mi idi bilmiyorum.Gecenin bir vaktinde Kabe'nin gelerek kendisini uyandırdığını ve çok güzel gözlerinin olduğunu"ifade etmesi üzerine Kabe'nin gözleri nasıl olur diye düşünürken bir zaman sonra bir dükkanın duvarında rastladığım Takvim yapraklarını tutan poster kısmında bir kabe resminin üzerinde siyah iki gözle resmedilip tab edildiğini gördüğümde bu baskı'yı yapanın benim gibi,küp şeklindeki taştan bir yapının üzerinde göz şeklinde yüzeysel algıya sahip olduğunu anladım.Acaba hakikati ne ola?..
********
Ne kadar para o kadar köfte"
Ehli Beyte saygı ne kadarsa Cenab-ı Hakkın lutfu o kadar.Bir tarihte AZİZ'im ağzından kaçırmıştı:"Türkiyede mevcut Seyyit'lerin listesini tuttuğu "hususunu.ama sonra manevi emirle "yaktığını".Selçuklu dahil Osmanlı döneminde Nakibül Eşraflık hususunun özel olarak devlet yapılanmasında (protokolde)yer aldığı,hukuk sistemi içinde dahi bir müessese olarak varlığını devam ettirdiği.Ganimet paylaşımında Hz.Peygamber SAV ayrılan ilahi bir taksimat var.Efendimizden sonra bu kısım ALTIN NESİL'e sarfolunmalıydı.Osmanlı bu hususa riayet ettiği kanaatındayım.Çünkü ,kıyamete kadar insanlığı mayalayacak abide şahsiyetler bu nesilden çıkacak.Medrese istediği kadar ""-Ya Fatıma.Kıyamet günü için benim kızım olduğun hususuna güvenme "mealindeki hadisi örnek verip kendilerine göre "Eşitlik anlatımlarını"ifade etsinler.Biz,Ahmet Amiş hazretlerinin "-Biz Tebbet suresini,hatim tamam olsun diye okuruz"sözünün içindeyiz.Biz işin suistimal edilmesi yönüne bakmayız ve dinlemeyiz.Ehl-i Beyt'e saygı gönüllerde devam ediyor.
***
"İNSANIN KALBİNDEN EN SON VE ZOR ÇIKACAK DUYGU MANEVİ SALTANAT İSTEĞİ İMİŞ"SÖZÜ BENİM SÖZÜM DEĞİL AMİŞ EFENDİMİZİN,YAHUT MEHMET SABİT EFENDİMİZİN YAHUT ABDÜLKADİR BELHİ EFENDİMİZİN YAHUT OSMAN KEMALİ HAZRETLERİNİN YAHUT AHISKALI ALİ HAYDAR EFENDİNİN.....SÖZÜ.NE KADAR ZENGİNİZ DEĞİLMİ ?BU KADAR ÇOK SULTANIMIZ VAR.YETER Kİ KAPILARINDA KITMİR'LİĞE TALİP OLABİLELİM.EFENDİLİK Mİ?O NEDİR Kİ !ŞEYTANIN KAYBETTİĞİ "VARLIK" İMTİHANI ...
***
TÜM İNSANLAR ŞÜPHESİZ PEYGAMBER TORUNU.KAFİRLERDE.ŞEKİL OLARAK ALIRSANIZ BU SONUÇ ÇIKAR.EFENDİMİZ İLK BAŞTA DEĞİLDE EN SONDAGELDİ SORUSU değişik şekilde cevap bulmuştur.Ağaçtan murat meyve olup meyvenin en sonra oluşması gibi.Yaratılan ilk nur şüphesiz Efendimiz.Adem atamızda tecelli edip bu nurun intikallerini Mevlüd-i Şerif anlatır.En son Amine annemizde karar kılıp zuhura gelmesi.Efendimize gelene kadar korunmuş olan bu nurun Kıyamete kadar devamınında korunacağı iddia edilemez mi.Özel olmak (nübüvvet ve velayette)cehd işi olmayıp baht işi olduğu malum.AZİZİMİN "Seyyitlerle alakalı tuttuğum listeyi yaktım"demesinden anlamıştım zaten sistemin değiştiğini.Medrese'nin Niyazi Mısri hazretlerini suçladığı maddelerden biride Mısri'nin "Hz.Hasan ve Hz.Hüseyn efendilerimize"peygamber demesidir.Söyler misiniz VELİLER VAKTİN PEYGAMBERLERİ değil mi?Yaptıkları vazife olarak bu söylenemez mi?
İNSAN kelimesinin "unutmak"kelimesinden türediği ifade edilir.İnsanlar unuttukça Cenab-ı Hak hatırlatmak için Peygamber göndermiştir.Efendimizden sonra bu unutmalar olmadı mı?Nasaraya benzemek,Yahudiye benzemek modası."kertenkele deliğine girecekler"hadisi taklit hastalığının sonucu değilmi.amellere şirkin ve riya'nın karışması.....EFENDİMİZ BUYURUYOR:Benim ümmetimde diğer ümmetlerin uğradıkları hastalığa uğrayacaktır ki bu hastalık NANKÖRLÜK,ŞIMARIKLIK,HASEP NESEPLE ÖĞÜNMEK,DÜNYA İÇİN BİRBİRİ İLE BOĞUŞMAK,YEKDİĞERİNE BUĞZ ETMEK,BİRBİRİNİ KISKANMAK BELASIDIR.ÜMMETİM BU BELALARA TUTUNARAK NİHAYET HADDİ AŞACAK VE BU TAŞKINLIĞIN ARKASINDAN SEBEBİ,MAHİYETİ MEÇHUL BİR KITAL ZUHURA GELECEKTİR".
KIYAMETE KADAR HAKKA DAVET EDEN BİR TOPLULUĞUN MEVCUT OLACAĞI müjdesi bizleri ayakta tutuyor.Kimler bunlar:Ahlakı Kur'an olanlar.Ehli muhabbetler.Ehli muhabbette ehli beytte mevcut.şecere taşıyıcısı olmakla da bu işin olmayacağını hissediyorum.
******
İnsanın yapısında faydasız bilginin peşine düşme istidadı vardır.Bu nedenle En-Naziat suresinin sonundaki ayetler inmiştir.Kureyş müşrikleri "Haşir ne zaman vukua gelecek,kıyamet ne vakit kopacak?"sualleri ileefendimizi rahatsız ediyorlar ve bu sualler Cenab-ı Peygamber için ukde-i hatır oluyorda.Cenab-ı Hak,Peygamberini tahakkuku mümkün olmayacak temennilerden nehy ediyordu."SANA HİÇ TAALLUKU BULUNMAYAN ,ANLAŞILMASINA SENCE BİR İHTİYAÇ OLMAYAN BU MESELEYİ NEDEN KENDİNE UKDE EDİP DURUYORSUN.BU EDEBİ BİR SIRDIR Kİ HALLİ İLMİ İLAHİYE DAYANIR.SENİN VAZİFEN KIYAMETİ DÜŞÜNÜP KORKANLARI O MÜTHİŞ GÜNÜN ŞİDDETİNDEN HABERDAR EDEREK UYANDIRMAK,YAŞADIKLARI MÜDDETÇE SALAH İÇİNDE MEKARİM-İ AHLAK İÇİNDE YAŞATMAK SURETİYLE YEVM-İ HESABA HAZIRLAMAKTIR..
Bir alime birisi bir şey sormuş,cevap alamayınca "Peygamber Efendimizin(SAV);'her kim bildiği faydalı bir ilmi saklayıp öğretmezse ,kıyamet günü ateşten bir yularla getirilir'buyurduğunu işitmedin mi?"diye tehditvari konuşunca alim şu cevabı vermiş:"ŞİMDİLİK YULARI BURADA BIRAK GİT.EĞER İLMİ HAK ETMİŞ BİRİSİ GELİR DE ONDAN GİZLERSEM ,BANA O ZAMAN O YULARI TAKSIN.
******"
KIYMETLİ OLANIN SAHTESİ OLUR"SÖZÜ.
GELELİM BİLDİKLERİNİ ÖĞRETMİYORLAR SÖZÜNE.(sözüm hakikilere) EVLİYA HAKK ALETİDİR.HAKK BİLDİRİRSE BİLİRLER.HAKK İSTERSE BİLDİRİRLER.ALET VAZİFE GÖRÜRSE ALET OLUR,VAZİFE YAPMAZSA BİR KENARA ATILIR.DİYELİM Kİ BAKIRI ALTINA ÇEVİRME BİLGİSİNİ CENAB-I HAKK EVLİYASINA ÖĞRETTİ.BU İLMİ NEFSİNE DE KULLANAMAZ ,UMUMUN İSTİFADESİNE DE SUNAMAZ.SİSTEME MÜDAHALE ETMİŞ OLUR,DÜZEN BOZULUR.AYETTE İFADE BUYURULAN "BOZGUNCULUK ÇIKARANLAR"KAVRAMINI GENİŞ ALGILAMAK GEREKMEZ Mİ?.MESNEVİ-İ ŞERİFTE YEDİLERE İMAM OLAN ZATIN NAMAZ ESNASINDAKİ KEŞFİNDE KAFİRLERİN ELİNDEN KURTARDIĞI MÜSLÜMAN GEMİSİ HİKAYESİNDE ANLATILMAK İSTENEN NEDİR?HÜDA'NIN İŞİNE KARIŞMAMAK.CENNETMEKAN SULTAN ABDÜLHAMİT HAN,NİÇİN SARAYI KORUYAN ÖZEL ASKERLERİNE,İSTANBULA YÜRÜYEN HAREKAT ORDUSUNA KARŞI SAVAŞMA EMRİ VERMEDİ:(görmüştü ki gelen ordunun önünde Hz.Hızır mevcut).Takdiratı gördü.Mesnev-i Şerifte Hz.Ali Efendimizi katledecek seyisinin hikayesi var.Hz.Şah,niçin gerekli tedbiri almadı.Yüksek mefkurenin bahisleri,bize göre değil.
GELELİM MÜSLÜMANLARIN TEKNOLOJİDEKİ ATALETLERİNE.DİNİ İNANÇLAR MI BUNA SEBEB.HAYIR.ÖYLE OLSA İDİ İNSANLIK DÜNYASINDAKİ BİLİMSEL KEŞİFLERİN ÖNCÜSÜ MÜSLÜMANLAR OLMAZDI.O HALDE NEDEN?BİZ GERÇEK İNANÇ VE AMELDEN UZAKLAŞTIK.ŞEKİLPEREST OLDUK.
Cebir ilmini insanlığa kim öğretti.5.nci İmam Cafer-i Sadık hazretleri.
Bilir misiniz Türk milletinin(Selçuklu-Osmanlı) indi ilahide özel oluşunun nedeni nedir?İmam Zeynelabidini Kerbela meydanından kaçıran bir avuç çeçen Türkü.Bu nedenle Tasavvuf büyükleri hep Maverahunnehir kaynaklı.Ama sonrasındaki durak Anadolu.Hz.Harakani doğuda,Emir Sultan Batı'da .Kadastro ölçümlemelerinde ölçüm noktalarını gösteren poligon taşları var.Dünya üzerinde poligon taşlarımız var.Hz.Mısri Limni'de,Gülbaba macaristan'da,Hz.muhittin Şam'da ,hz.Geylani Bağdat'ta,Hz.Rufai Basra'da,Hz.Ömer halveti Bakü'de.saymakla bitmeyecek.Dünya bizim.Dörtyol'da medfun Seyit Ali baba'nın üçgen mezar taşı kitabesindeki ayetin şablon yazılımını kötü eskimez yazımla ben yazıp mermerci hakketmişti:NASRUN MİNELLAHİ VE FETHUN GARİB.
****
ŞEMSETTİN YEŞİL hazretleri .Seyyit..Abdülkadir Geylani soyundan.Çok güzel giyinirmiş.Parmaklarında değerli taşlardan oluşan yüzükler mevcut.Cemaatının çoğunluğu bayanlar,üniversite talebeleri.40 yıllarda Etyemez'de İkindi vakti girmesine yakın zamana kadar cuma namazını uzatıp 2 saat kürside vaaz için kaldığını kimler bilir.
Şık giyiminden dolayı elbiseleri ile alakalı Cenab-ı Hakk'a naz makamından şu mealde söz söylemiş:YA RABBİ.ZAHİR İSMİ ŞERİFİNİN HÜRMETİNE BU ÇABUTLARA BİR SERVET HARCADIM".
Dinin Hakikatini istibdat devirlerinde anlatan bir zatın,yadırganmayacak bir kıyafetle şık bir şekilde hakikatleri anlatmasından daha güzel ne olabilir.KÜLLİYE'ye harcanan paraya ise:Devletimizin yakın geleceğinde ulaşacağı ihtişam karşısında sönük bile kalacak
"ŞURADAKİ AYAKKABI BOYACISI BOYADIĞI HER AYAKKABIYI SEVGİLİSİNİN AYAKKABISINI BOYAR GİBİ BOYAMALI.EĞER HERKES BÖYLE OLSA ÜLKE KURTULUR"sözünü Fethi Gemuhluoğlu söylemiş."GÖZÜ OLANA GÜN IŞIMIŞTIR"sözünü de söylerken Üniversitelerde bin bir zorlukla Büyük doğu neslinin yetiştiğini görme saadetine ermiştir.Star gazetesi Üstad Necip Fazıl'ın dergi ve mecmuasının tıpkı basımını yapacakmış.Ne güzel.Geçmişi okumak ve ders alıp bugün aynı hataları tekrar etmemek.
*******
TURUK-İ ALİ'NİN POLİGON TAŞLARI
KENAN RİFAİ HAZRETLERİNİN sohbetlerinde geçmişti.Mescid-i Nebevi'de bir yabancı gözyaşları içinde dua ederken kendi şeyhinin ismini zikrediyordu."Ya şayh Debban,Ya Şeyh Debban"bunu duyan Mescid görevlisi zat,müdahale eder ve ona söylerki:"-Bu şekilde olmaz.Burada Cenab-ı Hakkın isimlerini zikretmen gerekir.Yanlış yapıyorsun"deyince fukara mahcub ve mahzun olur.O gece idrara çıkamayarak çok sıkıntı çeker ,SEBEBİNİ ANLAR hemen o fukarayı bulup gönlünü aldıktan sonra bildiği şekilde tespihini çekebileceğini belirtir vücudundaki bu sıkıntı gider.
Tarikattaki şeklin yarısını Kuşadalı İbrahim Halveti kaldırdı.Kalanını da ben kaldırdım "diyen Fatih Türbedarı Ahmet Amiş Efendi'nin sözünü ettiği Kuşadalı hazretleri:"Bir derviş günde tespih çekerken 15 defa İBRAHİM,İBRAHİM dese yine maksadı husule gelir"sözlerinden cesaret alarak zorsunmadan Osmanlı'nın bilinen irfan adamlarının isimlerini poligon taşı olarak yazıp zikretmeyi zevk olarak gördüm.(Sabah, Yozgatlı Hacı Ahmet Efendi'nin mahdumlarının kurduğu Vakfı aradım ve efendinin kitaplarından sipariş ettim.Ali Şevki Ergin diye bir muhterem çıktı.oğlu yahut torunu.bir sual sordu :"Efendim,nereden merak ettiniz?o belkide bir hadise neticesi bu yönlenmenin olduğunu düşünüyor ve onu öğrenmeye çalışıyordu.Zahiren bir sebeb söyledik amma hakikatte İSİMLERİNİ DUYMAK bile yeterliydi.)
Besmeleyle başlayalım
HACI BAYRAM-I VELİ(1430),KAYGUSUZ ABDAL(1444 MISIR),EŞREFOĞLU RUMİ(1469 İZNİK),KEMAL ÜMMİ(1475),SEYYİD NESİMİ(1404),ÖMER RUŞENİ(1486),İBRAHİM TENNURİ(1482),CEMAL HALEVETİ(1496)EMİR SULTAN(1429 BURSA),HAMİD-İ VELİ(SOMUNCU BABA-1413 AKSARAY),YUSUF-I HAKİKİ(1487),AKŞEMSEDDİN(1459 GÖYNÜK),ŞEMS-İ HÜDA AKBIYIK(1488),ŞEYH VEFA(1490),KEMAL-İ ÜMMİ(1475),İBN İSAYI SARUHANİ(1559),DUKAKİNZADE AHMET(1557),MERKEZ EFENDİ(1550 ZEYTİNBURNU),SARBAN AHMET(1545 ),KAYGUSUZ VİZELİ ALAADDİN(1563),EMİR AHMET BUHARİ(1516),ABDURRAHİM-İ TİRSİ(1519),SÜMBÜL SİNAN(1529 kOCAMUSTAFAPAŞA)İBRAHİM GÜLŞENİ(1533),İBRAHİM ÜMMİ SİNAN(1551),ÜFTADE HAZRETLERİ(1580),ŞEMSEDDİN SİVASİ(1597),SEYYİD NİZAMOĞLU SEYFULLAH HALVETİ(1601),EROĞLU NURİ(1605),HAŞİMİ EMİR OSMAN(1594),UŞAKLI MATLAİ,UŞAKLI ŞEYHİ(1725),VAHİP ÜMMİ(1595),ELMALILI SİNAN ÜMMİ(1657),NİYAZ-İ MISRİ(1694 LİMNİ),GÜLABOĞLU ASKERİ(1693)MÜFTİ DERVİŞ,İDRİS-İ MUHTEFİ(1615),BEZCİZADE MUHYİ(1611),ZAKİRİ (1622),HÜSEYİN LA MEKANİ(1624),DERVİŞ OSMAN(1627),AZİZ MAHMUD HÜDAİ(ÜSKÜDAR 1628),BOSNALI ABDULLAH(1645)ABDÜLAHAD NURİ(1650),AKKİRMANLI NAKŞİ(1651),ZAKİRZADE ABDULLAH BİÇARE(1657),SUNULLAH GAYBİ(1676),DİVİTÇİZADE MEHMET TALİP(1679),DERVİŞ HİMMET EFENDİ(1684)MEHMET NAZMİ(1700),OĞLANLAR ŞEYHİ İBRAHİM EFENDİ(1684)FENAYİ CENNET MEHMED(1664)LA Lİİ FENAYİ(1701),ABDÜLHAY CELVETİ(1705)ABDÜSSAMET(1670),AHMED-İ RUMİ(1632)ENVERİ(1694),BÜLBÜLCÜZADE FETHİ(1694),ÖMER FUADİ(1636),GAFURİ-İ CELVETİ(1667),KUL NESİMİ,CAHİDİ AHMET(1659)BEZCİZADE MUHİDDİN(1611)BURSALI İSMAİL HAKKI(1724).ZATİ SÜLEYMAN EFENDİ(1738),NASUHİ-İ ÜSKÜDARİ(1717),ÜNSİ HASAN EFENDİ(1721),İBRAHİM HAS(1762),SEYYİD EMİRKASIMZADE(1718),NECCARZADE ŞEYH RIZA(1746),ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI(1772),EDİRNELİ GÜLŞENİ HASAN SEZAİ(1738),HİMMETZADE ABDULLAH(1710),HİMMETZADE ABDÜSSAMED(1743),CEMALEDDİN UŞŞAKİ(1750)HAŞİM BABA(1782)KABULİ MUSTAFA EFENDİ(1712)KENZİ HASAN(1714),İSA MAHVİ(1715),NUREDDİN CERRAHİ(1720)KULALI NUZULİ(1744),SALAHİ-İ UŞŞAKİ(1782),SELİM DİVANE(1756),KUŞADALI İBRAHİM HALVETİ(1845),MUSTAFA ZEKAİ(1812),MUSTAFA SELAMİ(1813),BURSALI ŞEYH KAYGULU(1818),MARAŞLI AHMED KUDDİSİ(BOR 1848),MEHMET ALİ HİLMİ DEDEBABA(1907),EDİP HARABİ(1918),ERZİNCANLI HAYYAT VEHBİ-TERZİ BABA(1847),ŞEMS-İ İ HAYALİ(1874),EDREMİTLİ ACZİ(1866),ADİLE SULTAN(1825),ENDERUNLU ALİ BABA(1856)AYDİ BABA(1243),GİRİTLİ ALİ(1798),SELANİKLİ MEHMET ESAD MEVLEVİ(1911),HÜSEYİN FAHREDDİN DEDE,ÜZÜM DEDESİ DENİZLİLİ HULUSİ EFENDİ(1907),ŞEYH MUSTAFA RUMİ-İ HALVETİ(1879),MÜŞTAK BABA(1831),ŞEYH İBRAHİM ŞEVKİ(1897),KÖSTENDİLİ MOLLAZADE SÜLEYMAN ŞEYHİ(1820),MEHMET CELALETTİN DEDİ(1908),BASRİ TAPDIK BABA(1924),ABDÜLKADİR BELGİ(1923),MUHAMMED ESAD ERBİLİ(1931),LÜTFİ FİLİZ-FANİ(2007),GANİYYİ MUHTEFİ,ABDÜLAZİZ MECDİ TOLUN(1941),Rüşdi İbrahim Önal(1964),Muharrem Sırrı Hilmi Efendi(Harput-1951)MEHMET ŞEMSETTİN MISRİ(1936 BURSA),HÜSEYİN ŞEMSİ ERGÜNEŞ(1968),ŞEVKET TURGUT ÇULPAN(1990),ŞEVKİ KOCA(2003),HÜSEYİN VASSAF(1929)OSMAN kEMALİ(1954)ŞEVKET DEMİRCİ ,BANDIRMALI ALİ EFENDİ,KÜTAHYALI MEHMET DUMLU,İHRAMCIZADE İSMAİL HAKKI, VE DEVAMI.....KABUL BUYURSUNLAR EFENDİM.
sadakallahül azim
*******
HAYIRLI KANDİLLER.... Evliyaullahın her birinin özel meşrepleri var imiş.Tıpkı peygamberlerde olduğu gibi.Bazı Peygamberlerin meşrebi Ledünni imiş (Adem A.S)gibi.Bazısı Hakk'la konuşmak gibi(Hz:musa a.s),Bazısı Ruhi (hz.İsa a.s gibi).Halen bu peygamberler,muhiplerini,meşreplerine göre terbiye etse gerek.Cenab-ı Peygamber Efendimize (SAV) bütün meşrepler bağışlandığından Esma-ı Hüsna'nın hepsinden öbür yana geçmiştir.Mevlana Efendimiz'de Cenab-ı Peygamberin meşrebinin feyzinden pay aldığı için Mevlevi meşrep üzere olanlar tüm insanlığı kucaklar.Nitekim:Hz.Pir efendimiz buyurmuştur:
"Hak Teala'nın hazinesini açtılar ;geliniz,hepiniz hil'at giyiniz.
Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v)yine geldi,göründü;hepiniz iman ediniz"Bu söz Metli baba'nın kabir kitabesinde de mevcuttur.
Evliya vaktin İsrafil'i gibidir
ölüler onlardan hayat bulup dirilirler.
Beden mezarlarındaki ölülerin canları
Evliyanın sesiyle kefenlerinden sıçrayıp çıkarlar.
Aslında onların sesleri kendi sesleri değildir:
Çünkü diriltici olan ancak Hakk'ın sesidir.
Özdamar,(Allah cennetine soksun)Kırkkandil'de hep ışık insanları bilinir hale getirip bir hizmet ifade etmiştir.
İç alemini bilmem ama bir anektod aktarayım.
Yıl 1993.Refah Partisinden Milletvekili olan (1995)Dr.Mehmet Sılay "Hatay Evliyaları"diye bir kitap çıkartmıştı.Hatay'da yaşamış bilinen büyük zatlardan bahseden.Bu arkadaşımızı biz,iç dünyasındaki uzantıları bilmeksizin sadece eşi tesettürlü,kendisi abdestli diye 1994 yılında Belediye Başkan adayı olarak kabul ve baş taç etmiştik.Bu kitabı bir vesile ile AZİZİ'ime sunmuştum.İçerisinde Seyit Ali Baba hazretleri ile alakalı olarak bir bölüm hazırlamıştı.AZİZ'im kitabı şöyle bir inceledikten sonra "BU KİTABIN YAZARI MİLLETVEKİLİ Mİ OLMAK İSTİYOR"diye buyurdu.sonraki süreçte (6 yıl sonra)bu kardeşimiz Milletvekili oldu ama "Parti'nin kapatılmasına"sebebiyet vermesi iddiasıyla siyaset dışında kaldı.Cenab-ı Hak,kişilere bazı hizmetlerinden dolayı bazı makamlar lutfeder ancak bu makamların akibeti onun için hayırlımıdır? değilmidir?zamanla anlaşılır.Bu işlerle alakalı AZİZİMİN şu yorumu harikadır."SEN TALEP ETMEDEN VERİLEN BİR NİMETİN ÇİLESİ OLMAZMIŞ.EĞER TALEP EDERSEN O NİMET ÇİLESİ İLE BİRLİKTE GELİRMİŞ
******
Eski hükemada yaygın olan bir kanaat varmış.Çocuk anne rahminde iken doğuma kadar olan sürede her ay bir yıldızın terbiyesinde olurmuş.Yıldızlar nasıl terbiye eder bilmem.
Ancak,Peygamber meşreplerinin bugün ne tür etkileşim içinde olduğunu bilmiyorum.Ancak AZİZİM,Terzilik mesleği ile alakalı olarak İdris Peygamber'den icazet aldığını söylediğine göre sistem çalışıyor demektir.
Yozgatlı Hacı Ahmet Efendi'nin kitabında ,efendinin Cenab-ı Peygamberle mülaki kendi dilinden şöyle ifade edilmiştir:"Bu gece Peygamber Efendimiz'in (sav)hane-i saadetlerinin kapısı açıldı ve her taraftan gelen seçkin kimseler kapıdaki bir münadinin ismen çağırmasıyla teker teker huzura kabul edildiler.Sıra bana gelip benim adım çağrıldığında ,dedesiyle beraber gelsin,buyruldu.Ve Huzur-u Saadet'e beraber kabul edildik".
Metli Sultan'da yetişen Hasan Efendi hazretleri AZİZİM için şu ifadeyi kullanmıştı:"Biz kapıda sıra beklerken Necip Efendi,huzuru saadete kapıyı çalmadan girerdi."
*****"
Gönül ufkunda BİR ŞEYH BİR ŞEYHZADE isimli kitabı açtığımda , kitabın 33 ncü sayfasında bir şey dikkatimi çektiHz.Peygamberin sünnetinden sofra adabı(sofraya kişi sayısından bir fazla kaşık koymak)babını okuduğumda AZİZİMİN bir hareketini anlamış oldum.Mesela Çay içilecekken iki kişi isek tepsiye üçüncü bardağın konmasını söylerken bu üçüncü bardağın kullanıcısının Hz.Hızır A.S olabileceği şeklinde bir ricalül gaybe işaret ederdi.İrfan dünyasındaki Resulullah sünnetleri biraz daha değişik.
********
TÜRK MİLLETİNİN ,DİĞER MİLLETLERDE OLMAYAN TARİH BOYUNCA MEVCUT ÜÇ BÜYÜK ÖZELLİĞİ:
EN FAZLA MUHACİRE(GÖÇ)EV SAHİPLİĞİ
EN FAZLA HAFIZ YETİŞTİRMESİ
EN FAZLA ŞEHİT VERMESİ"imiş.
Yemen-Süveyş kanalı-Basra müdafası-Medine müdafası-kurtuluş savaşı-Çanakkale,Kafkas cephesi.Bu millet bedelini ödeyerek imtihanını vermiştir.Yozgatlı Şeyhzade Ahmet Efendinin dilinden eli silah tutanların cephede olduğu sadece sakat,yaşlı,kadın çocuk kaldığı bir ortamda cephedeki yakınlarından haber bekleyen insanımızın bu bekleyiş dramını anlatan şu sahne nesillerimize unutturulmasın diye aktarmada fayda gördüm.(Sayfa 69):
"Haftada bir gün posta gelirdi.Her ailenin kadın ve çocukları,gurbette ve cephedeki yakınlarından bir haber alabilmek için erkenden saat kulesi dibindeki meydanda toplanırlardı.Oraya gideceği zaman annem elimden tutar,benide beraberinde götürürdü.Herkesle beraber binadan çıkarılacak posta torbasının açılmasını heyacanla beklerdik.Posta torbası açıldığı zaman heyacanlı bekleyiş soğuk bir sükuta dönerdi.Görevli,torbadan çıkardığı mektup zarfının üzerindeki isim ve adresi teker teker dikkatle,yüksek sesle ,bağırarak okur ve elindeki zarfı havaya kaldırarak "At at bu tarafa"diye sahip çıkacak sesi beklerdi ve memur elindeki mektup zarfını heyacanlı çığlıkların geldiği tarafa fırlatır fırlatmaz,zarfı havada kapabilmek için kalabalık arasında itişip kakışanlar sebebiyle bir kargaşa ve dalgalanma başlar,havada uçan mektubu kim yakalarsa elden ele sahibine ulaştırırdı.Mektubu alan kişi büyük bir çoşkuyla zarfı öper,koynuna koyar ve onunla birlikte gelen mahalleliyle birlikte cepheden,kiminin evladından ,kiminin kardeşinden ya da eşinden ve sevgilisinden gelen hayırlı haberleri bir an önce diğer aile efradı ve yakınlarıyla paylaşmak üzere mahallenin ve evin yolunu tutardı.Bir çok bekleyenler postadan mektup çıkmadığı için ümitlerini bir dahaki haftaya tehir ederek meydandan meyus ve mükedder olarak ayrılırlardı.Bizim de çok kere böyle boş döndüğümüz olurdu."(Bu satırlar,Erkan Oğur'un yemen türküsü eşliğinde okunmalı)
METLİ DEDE DE YEMEN VE SÜVEYŞ HARPLERİNE KATILDIĞINI AZİZİM ifade buyurmuştu.
Biz yeni nesil,bu hali yaşayan atalarımızın bu haline sadece gözyaşıyla katılabiliyoruz.
YA RAB,BU GÜNLERİN ,BU AYIN,SEVGİLİ RESULÜNÜN,EN GÜZEL İSİMLERİNİN,ZATININ YÜZÜ SUYU HÜRMETİNE İÇİMİZDEKİ GİZLİ SAHİPLERİMİZİ GÖRÜNÜR HALE GETİRİP DERTLERİMİZİ SAHİPLENDİR.Hz..MUSA'YA,Hz.HARUN'u yardımcı ve yar yaptığın gibi bizlere de sahiplerimizi gönder YA MUİN.AMİN.
*******
Hz.Pir Mevlana Efendimizin etrafındaki müritlerinden Şeyh Bedrettin Tebrizi isimli şahıs kimya ve simya ilminde üstaddı.Hazretin yakınlarının fakirliğini,mücahede ve riyazatlarını görünce onlardan bazılarına şöyle dedi:"-Eğer hazreti Mevlana izin verirse ,geçimlerinizin kolaylaşıp genişlemesi için kimyadan bir tedbir öğreteyim".Bu teklif birçok müridin ilgisini çekerek Bedrettin'in yanına gitmeye başlayınca Hz.Pir bunu duydu kızdı ve Bedrettin'i yanına çağırarak şöyle dedi:Ben dostlara dünya metaını hor ve hakir gösteriyorum,sen ise bana karşı gelip onların dünyalarına rehberlik ediyorsun ve gerisin geriye cehenneme çekiyorsun.Bu seferlik affediyorum.Eğer yine böyle yaparsan hakikat kokusunu duyamazsın nefsin hevasına kapılır gidersin.
AZİZLERİMİZİN kal ve hal'lerini aktarmaktan muradımız bu yolda DERDİ OLANLARA.Tuzu kurularla ne işimiz olabilir.Kimseyi doğru yola iletmekle ilgili bir iddiamız da yok.Hakikate talip yolcular,etraftan havlayanların sesiyle meşgul olup zaman kaybetmemeli.
*******
BİRAZ NEŞELENELİM.BEKTAŞİ FIKRASI OLSA GEREK
Mübarek erenlerin birinin Allah'a bir işi düşmüş.Allah'ta o işi yapmamış.Naz ehli olan bu eren Allah'a küsmüş.Allah'ta "-ÇIK BENİM TOPRAĞIMDAN"demiş.Nereye gitse duramıyor.Her yer Allahın.Neticede bir suyun başına oturmuş su içip ekmek yiyeyim diye.Bir nida:"YEME BENİM EKMEĞİMİ,İÇME SUYUMU".Bu esnada Azrail A.S gelmiş "-Şu emaneti ver"demiş .Mübarek "-Ne emaneti"deyince Hz.Azrail :"niye bu can sana emanet değil mi?"deyince Eren bakmış ki iş iş değil elini kaldırmış:"Ya Rabbi!, gel barışalım"BEKTAŞİ MEŞREBİNDEKİ SADELİK VE SAMİMİLİĞE BAYILIRIM.ANCAK DEDEBABA OLMUŞ BİRİYLE HİÇ SOHBETİM OLMADI.
******
ERZURUMLU EŞO Haruniyeli Kürt Bahri anlatmıştı.
Sene 1968.Erzurum'a gitmek için Osmaniyeye indim.Petrol İstasyonunda araba beklerken tek kapılı Anadol bir taksi geldi.Benzin almak için petrole girdi.sordum "Nereye gidiyorsun?"dedi ki "Erzurum'a gideceğim ancak bir şöför arıyorum"deyince ben şöförlük bildiğimi belirtmem üzerine "Erzurum'a niçin gittiğini"sordum.O da anlattı.1951 yılında Kore'ye asker olarak gittim.O zaman Üsteğmendim.Savaşırken bir yerde muhasara altında kaldık.etrafımız çevrili idi.Beyaz giysili bir adam peyda oldu beni takip edin dedi bende 12 askerle birlikte bu kişinin peşine düştük ,düşmanın üzerine basa basa oradan ayrıldık ve düşman bizi göremedi.Beyaz giysili adam bizi Türk tugayına getirdi ve bize şunu söyledi:"Ben Erzurumlu EŞO'yum."bir anda kayboldu.Şimdi Binbaşı rütbesinden emekli oldum.Erzurum'a bu kişiyi soruşturarak bulmaya gidiyorum "dedi.Birlikte Erzurum'a vardık.Efendi hazretlerinin (Niyazi baba'nın)dergahına indik.Eşo' isimli birisinin varlığını sorduk.Dediler ki Eşo dağda yaşayan bir adamdır.her sabah şehir mezbahanesine bir defa gelir.Mezbahane artığı et,kemik ne varsa toplar bir sandığa koyar dağdaki kurtlara götürür.,kurtlarla yaşar.Görürseniz orada görürsünüz demesi üzerine Efendi hazretleri,oğlunu emekli binbaşının yanına rehber olarak verir gidin mezbahanede Eşo'yu arayın der.Mezbahaneye gittiğimizde yalın ayak üzerinde uzun bez beyaz bir gömlek giymiş,saçı sakalı birbirine karışmış birisinin Eşo olduğunu anladık.Binbaşı koşarak yanına gitti,sarıldı,ağlayarak Eşo'ya :"EFENDİM GEL SENİ GÖTÜREYİM,BU HAYATTAN KURTUL,DAHA GÜZEL BİR HAYAT YAŞA"dedi.EŞO :"-Bana bunu söyleyeceğini bilseydim seni Kore'de kurtarmazdım"dedi.sandığını sırtladığı gibi kayboldu gitti.BU ŞAHSİYETLER İÇİMİZDE OLDUĞU MÜDDETÇE BU MİLLET ASLA DEVRİLMEZ.
******
17 TEMMUZ 2015 RAMAZAN BAYRAMI
******
Hayırlı Haftalar
Latife mahiyetinde,naz ve niyaz makamında söylerler KÜRTTEN OLMAZ EVLİYA-KOMAYIN AVLUYA.
Bahri Baba(Bahri Ersoy-namı diğer KÜRT BAHRİ) Erzurumlu Niyazi Baba'dan anlatmıştı:
Efendi hazretleri Erzurumdan Haruniye'ye bizleri görmeye geldi.Bir cuma akşamıydı.Camiye gittik yatsı namazına.Cemaat içinde Efendi hazretlerinin tabilerinden Cevdet Ağa isimli bir ağa vardı.Evinde yemekle alakalı tüm hazırlıkları yapmış bekliyordu.Niyazi Baba oraya gitmedi.hiçbir hazırlık yokken bizim eve geldiler.28 kişi.Sordum:Efendim,Cevdet ağanın evinde tüm hazırlıklar yapılmadı oraya niçin gitmedinde buraya teşrif ettin?bana buyurdu ki:"Bahri baba.Cevdet ağanın evinde silah var.Eğer oraya gidersek jandarma orayı bastığında ağayı tutuklarlar.silahtan dolayı kurtulamaz.Bana Lambayı söndür bir zikir çekek dedi.Lambayı söndüreceğim zaman Yunus A.S ın kıssasını anlattı.Birazdan jandarmalar evi sardı.Niyazi Baba'nın sözünden jandarmaların geleceğini sezmiştim.Çünkü Niyazi baba içeride bulunan kişilerden dolayı bunların hepsi dervişmi? müritmi ?diye sordu Bende bilmiyorum dedim.Mübarek Birazdan anlarız"dedi.Jandarmalar bizleri aldı 28 kişiyi gece saat on ikide ayakta durma imkanı bile kısıtlı 8 metrekare bir yere tıktılar.gündüz cuma namazına gitmeye izin yok.Jandarma nezaretinde bizleri Bahçe ilçesine götürdüler.İfadelerimi alan bir Diyarbakırlı vekil öğretmeni 12 Eylül ihtilali Kaymakam yapmıştı.İfade akabinde İkindi vakti Adana Sıkıyönetim'e gönderildik.Sıkıyönetimde minübüsten inmedik.Bir Albay içeri girdi dosyalarımızı tek tek inceledi.Bunları buraya kim gönderdi diye uzmana sordu.Efendim Kaymakam gönderdi"denince telefonla Bahçe jandarma komutanlığını aradı Kaymakam'ın kim olduğunu sordu.Bölük komutanı:"Diyarbakırlı vekil öğretmen "deyince bizi minübüsten indirmeden geri gönderip serbest bıraktı.
ALLAH DEMENİN YASAK OLDUĞU DEVİRLERDEN BUGÜNE GELDİK.NİYAZİ BABALAR GÖÇTÜ GİTTİ.DUMLU HAZRETLERİ,TATLICI ALİ EFENDİ,MEDLİ DEDE GİBİ BİLİNENLER VE NİCE BİLİNMEYENLER GÖRÜNEN ALEMDEN ÇEKİLDİLER.YÜKÜ ONLAR ÇEKTİ.O GÜNLERİN ZORLUKLARINI UNUTMADAN BUGÜNKÜ SERBESTLİĞİMİZİN KIYMETİNİ BİLİP ŞÜKRÜNÜ EDA ETMEMİZ GEREKMEZ Mİ?
********
EHLULLAH ZİYARETİNİN ADABLARINDAN
Haruniye'den Kürt Bahri anlatmıştı.Birgün Erzurumdan bizim efendimiz Niyazi Baba misafir gelmişti.Beni Dörtyol'a Ali baba'ya götür dedi.O zamanlar Kamyonculuk yapıyordum.Kamyona bindik,Ali Baba'nın bulunduğu mahalle geldik,yola sapacakken buyurdu ki:"Nizamiye nöbetçisine gidelim izin alalım"demesi üzerine Dörtyol İstikametine devam ettik.Nizamiye Nöbetçisinin Dörtyol'da Terzilik yapan Necib Efendi(YÜZBAŞIOĞLU) olduğunu anladım.Kamyonu çarşı içine park ettim.Niyazi baba bana:"-Git müsaade iste"dedi.İndim dükkanına doğru yürürken yarı yolda Necip Efendinin bize doğru hızla geldiğini gördüm."-Müsadeye gerek yok buyrun gelin"dedi.Hep birlikte dükkana geçtik 1 saate yakın dükkanda oturdular.Tek kelam konuşmadılar.sadece Yüzbaşıoğlu,Niyazi Babaya hitaben"-Senin alnındaki nur'a kurban olayım"demesiyle ayıkdım ve her iki insanın büyüklüğüne şahit oldum.Niyazi Efendi,Ali baba'yı müsade ederse ziyaret etmek istediğini belirtti."-Tabi sultanım dedi.ben de sizinle geleyim"deyince hep birlikte kamyonla Ali baba'nın uzun oturduğu çadır'a gittik.Ziyarete varıp oturduk.uzunca bir süre hiç kelam olmadı.bu esnada Ali Baba'ya hizmet eden sakallı Ali,tepsi içinde ikram için Karpuz getirmişti.Ali Baba,oturduğu yerden karpuz tepsisine bakarak sükutu bozdu ve "-Karpuzda oluk mu ne ?"sözünü kullandı.Bir yıl sonra bu sözü çözebildim.Ali Baba ,ziyaretine gelen Niyazi Baba için bu söz kullanmış ve onun kemalatını ifade etmişti.
Bu ziyaretten sonra Niyazi Baba'ya sordum:"-Efendim,Terzi Babayla konuşmadınız,Ali baba ile de konuşmadınız"deyince Niyazi baba bana:
"-Bahri Efendi.biz çok şeyler konuştuk sen anlamadın.Ali Baba'da Naci sırrı var.İneğin karnındaki dananın kırmızımı siyahmı olduğunu bilir"dedi
******
KİTAPLAR MI ?HİTAPLAR MI ?1980 VE ÖNCESİ HUKUKÇULARININ OFİSLERİNDE HUKUKA AİT KİTAPLAR BULMAK MÜMKÜN.DAHA SONRASINDAKİ NESİLLER MESLEĞİ İNTERNET ÜZERİNDEN YÜKSEK MAHKEME İÇTİHATLARIYLA MESLEĞİ SÜRDÜRÜYORLAR.HELE YENİLER TAMAMIYLA ELLERİNİN ALTINDA KANUN KİTAPLARI DAHİ OLMAKSIZIN HER ŞEYİ İNTERNET ÜZERİNDEN ÖĞRENMEYE ÇALIŞIYORLAR.
Düşünüyorum.Büyükler son devir olduğunu ifade ediyorlar.Her ne kadar,Devletin görevi,bireylerinin maddi ve manevi ihtiyaçlarını gidermek ise de,Manevi sahadaki açlığı giderici kitapları ,harf devrimi suretiyle günlük hayattan çıkarttıysa da,iç dünyanın eğitiminin kitaplarla olmayıp kitap mesabesinde olan insanlarla devam ettiği gerçeğini önleyemedi.İnandıklarını yaşayan kişilere karşı bir takım suçlamalarla cezai takibatlar yapsa da Turuk-u Ali kutup yıldızları ile devam etti.Halende devam etmekte ancak devam eden kitaplar değil hitaplar.
Sözü nereye getirmek istiyorum.
İçinde bulunduğumuz bu zaman için hitap sistemi sistemi nasıl işleyecek.
Cumhuriyet öncesinde Manevi hayatı yönlendiren kurumlar,Devlet yapılanması içinde yer bulmakta idi.Atanmaları,kayıtları ,icazetleri v.s nin yazılı kuralları veya kurulları vardı.Eskişehirli Sadıkt Efendi'nin milletvekili Recep Peker'e 1925 de dediği gibi"Gerçek aşıkları gönül tekkelerine aldık,pilav ve çorba aşıklarına zahiri tekkeleri kapattık" sözü gereği gönül tekkeleri devam ediyor.92 yıllık fetret devrinde Halkımızın inançları için teveccüh göstererek iktidara taşıdığı üç hareketin üçünüsünün öncekisinden alacağı ders olmalıydı.MENDERES HAREKETİ-ÖZAL HAREKETİ-ERBEKAN VE UZANTISI TAYYİP BEY HAREKATI.
Menderes bir kapı idi.Hiç açılmamak üzere kapatılmış bir kapı aralandı.Yaptığı hata ne idi ki bitti.Gerçi,Dini,tamamıyla Türk toplumunun hayatından çıkartmak hedeflendiğinden inancın önünü engelleyen siyasi,hukuki ve askeri kurumlarla mücadele edecek güce ulaşamamıştı.Ancak ben şuna inanıyorum ki,Menderes harekatının bitmesinde zahiri güçlerden ziyade,üç dönem tek başına iktidarını oluşturan kadrolarının sulanmışlığı ve özden uzaklığı bitişte etken olmuştu.Manende,Eyüp Sultan Camiinin baş imamı sait Çayırlı hocaefendinin sözünü tutamamakta işin tuzu biberi oldu.Ama bir hizmet ifade etti.Kapıyı araladı.Şehit oldu.İnsanımızın gönlündeki sarayda müstesna yerini her zaman devam ettirdi.
Yirmi yıllık bir dinlenmeden ve hazırlıktan sonra Özal Harekatı başladı.Üç dönem O'na da mehil verildi.Vesayet makamları dediğimiz siyasi,hukuki ve askeri makamlarda anlayış değişiklikleri ,Özal'ın "Zamana göre davranma"sıyla yeni bir görüntü arzetse de ,İktidar imkanlarının kişileri nimetlerle çözmesi,yolsuzluk bu harekatı da bitirdi.Ancak Manevi dünyaya'ya Özal'ın muhabbeti vardı.Belki de meyvanın olgunlaşması için zaman gerekti.ERBAKAN VE ÖZAL BİRLİKTE KOTKU HAZRETLERİNİN SOHBETİNE DEVAM EDİYORDU.AZİZİMİN İFADESİNE GÖRE KOTKU HAZRETLERİNİN ÖZAL'A İLTİFATI BAMBAŞKA İDİ.özal cemaata geldikten sonra sohbeti başlatırmış.
Üçüncü Dönem.Tayyip Bey harekatı.Gençliğimiz, O'na muhabbetle geçti.istanbul il başkanlığından-Belediye Başkanlığından-Parti Başkanlığında gerek ülkemiz içinde gerekse ülkemiz dışındaki islam dünyasının gönlünde o vardı.Cenab-ı Hak yolu açtı.Daha önceki iki harekattan çok daha güçlü kıldı ve kurumlar üzerinde hakimiyet verdi.Maneviyat dünyası ile irtibatı Şeriat boyutunda idi.Tasavvufa muhabbeti vardı ama Aşk boyutunda olmamıştı.Siyasi kadrosu içine aşkı katamamıştı.TEVAZU BÜYÜMEMİŞTİ.Bu yüzden her üç devirde de yaşadığımız muhitte bu harekat içinde yer alan kişileri hep iç dünyamda uzak hissettim.Niçin böyle diye de her zaman bir eksiklik duydum.
Devir değişiyordu.Değişen bu devirde,kurallar de değişecekti.(söze burada ara verelim)
******.
Daha önce ifade etmiştim Azizim'in sözünü.10 evliya'nın ancak bir tanesinin hane halkı ile arası düzgündür.Kalan dokuzu'nun ailesi(ıyali)Ret'çidir.Sahip oldukları değerden habersizdir.Niçin mi?Sistem böyle.
-İtirazın mı var!.
Kime?
Sistemin sahibine mi ?Haşa. bu dünyada cesedin rahatlığı murat edilmemiş ki
ADIMIZ MİSKİNDİR BİZİM
DÜŞMANIMIZ KİNDİR BİZİM
BİZ KİMSEYE KİN TUTMAYIZ
CÜMLE ALEM BİRDİR BİZİM (Yunus Emre k.s)
Hakikat-i Muhammediye sırrına ermiş kişiler,dış yüzleri ile birbirinden ayrı,iç yüzleri ile vahdet durumuna ulaşmış büyük insanlardır.
Cemale gel.Celal'de zaman kaybetme.
NE SIRDIR Kİ İKİ KİMSE NAZAR EYLER EKVANA
BİRİ ANCAK GÖRÜR DARİ BİRE DEYYAR OLUR PEYDA(Hz.Mısri)
Veli'nin de avamı ve arifi olduğunu Mısri hazretleri ifade buyurur.İki kişi bu yaratılışa baksa birine gelip geçici olan konak birine de konak sahibi görünür.
Kendimden söylemiyorum.Dumlu Efendi'den aktarıyorum.Ne buyuruyor:Halı,yünden ibaret.Halı'nın gerçeği yün.Ancak,yün unutulup üzerindeki renklerin oluşturduğu nakışlar tartışılıyor.
Sanırım Hızır A.S 'ın öldürdüğü çocuğada ah vah deyip fiilini kabullenemiyorsun.Hz.Ömer Efendimizin fiilini,Aişe validemizin nişan ve nikahını,Cemel vakıasının haklıydı haksızdı tartışmalarında da sözün var.Buralar mayınlı sahalar.Ancak Hz.Hüseyn Efendimiz ,Kerbela'da kendi nefsini feda ederken bu yolda gelecek olanlar üzerinden sorumluluk kalksın diye Bedel ödedi.Kerbela,bir eleme unsurudur.Kimler ağlayacak kimler ağlamayacak.
Kutbun ve gavs'ın varlığını Hakk'tan ayrı görürsek şirk olmaz mı?Bunlardan olan tecelliyatları Yapanı-Yaptıranı Hakk bilmezsek bu işin dengesini kaybederiz.Sözüm HAKİKİLERE.Sahtelerle zaten işimiz olmaz.
Şüphesiz KABADAYI tip her zaman Türk toplumununda bir adım ilerdedir.Hele,90 yıllık bir fetret dönemi akabinde ezilmiş,horlanmış bir gurubun içinden böyle bir DELİKANLI tiplemesi şüphesiz başlangıçta bizi memnun eder amma,Hayat tekamül değil midir.Hamlık'ta kalmayıp tatlı meyvenin zamanı gelmeyecek mi?
********
GAVUR TABİRİ
"Cübbeli"bir renk,bir çiçek.Ancak,o türdekileri cezbedecek ve götürecek.
"Allah(C.C)'a giden nefesler sayısınca yol vardır" kelamı gereği bu renk ve çiçekleri hep hoş görürüm.Ancak,sofralarına bakmak gerek.Hz.Ademden bu yana yaşanan tüm inançların adı İslam imiş.(miş tabirini kullanma nedenim bu sözlerin bana ait olmadığını göstermek olup daha önce de ifade etmiştim.Bu sözler geniş açıya sahip Mevlevi büyüklerinin sözleridir).Kemalata ermesi,zirve Efendimize ait.Diğer bir anlatımla İslam'ın tekamül etmiş şekli Efendimiz zamanı .Hakikatte Hırıstiyanlık ve Yahudilikte bir anlamda İslam.Efendimiz SAV'in sadece bir görüntüsü yokki.Herkesin tekamülüne göre anlam çıkartabileceği sayısız görüntüleri mevcut.Tıpkı,Cenab-ı Hakk'ın bir nesnede sonsuz anlamlara gelecek hikmetleri gibi.Anlayacağımız şekilde buna büyükler şu örneği verirler:Su-Buz-Buhar.Maddenin katı-sıvı-gaz hali gibi.Temel nesne (HO2)bir hidrojen iki oksijen.Ancak bu temel nesnenin isimleri her meratipte farklı.Söz nereye gelecek diye merak edersen Cübbeli'nin Gavurlar sözüne.Gavur kim,inanması,giyimi,kuşamı,ameli islam'a uymayan.Peki İslam kim?Cübbeli mi?Hz.Dıhye,Cenab-ı Peygambere olan muhabbetinden dolayı Hz.Peygamber'in ev işlerini,torunları Hz.Hasan ve Hz.Hüseyn efendilerimizin gezdirilmesi ve bakımı işlerini yaparken başlangıçta islamı kabul etmemişti.Ama ona hiçbir zaman Gavur ve necis denmemişti.Vakit geldi.İslamı kabul etti.ASLINDA İMAN,MUHABBETİN İÇİNDE MECZOLMUŞ BİR ECZA OLSA GEREK.Suda erimiş bal gibi."VAKTİ GELMEMİŞ"olarak değerlendirme yaparsak ortada gavur diyeceğimiz bir şey kalmaz.Gerçi ezelde o tohuma ne istidat bahşedilmişse o ceryan edecek.Acelecilik bizdi.Kendi kitabımızı okumadan alemin kitabını okumaya çalışıyoruz.
Gelelim sofra deyimine.
Toplumun acizleri,güçsüzleri,zayıfları ile bir sofrada olmak Resulullah'ın(SAV)günlük hayatının bir parçası değil mi?Melamet yolunu seçip,üzerine ne bulmuşsa takmış(ayna,tespih,düdük,resim,v.s)bir meczuba toplum içinde hal hatır sorup gönlünü hoş etmeyi de ibadet telakkisi ile yapmayı başarabiliyorlar mı?Yoksa,gençliğimizde "Bakımlı Çocuklar"tabirini kullandığımız gibi,kumaşları pahalı olduktan sonra adı cübbe veya şalvar,sarık,fular olmuş malzemeler "tanınma"afetini setredebilirler mi?
Netice şudur ki;İDDİA,İMTİHANI CELBEDER.İMTİHAN'DA DA KAÇ KİŞİ AYAKTA KALABİLİR.İşte orası meçhul.Hz.Süleyman A.S ın duasını unutmamak gerekir:Yarabbi ,benden sonra bu saltanatı kıyamete kadar kimseye nasip etme !
"EY İMAN EDENLER.SALİHLERLE BERABER OLUNUZ"Güvenli Liman bu."VE HAZEL BELEDİL EMİYN(TİN SURESİ).Güvenli Belde Ehlullah gölgesidir,Nuhun gemisidir.Girince o gemiye yatsanda yol alırsın.Cenab-ı Hak hepimize o emin beldede bulunmayı nasip etsin. Dumlu Efendimiz ne diyor:EDEB üç kelime Elif-Del-Be ELİNE-DİLİNE-BELİNE Sahip olmak.
*****
AZİZİMİN fem'i saadetlerinden
İNSANIN İHTİYAÇ DUYDUĞU ÜC İNSAN.ARKADAŞ-SIRDAŞ-AYNA
ARKADAŞ'lıkta esas olan Denenmişlik.Hani daha önce bu deneme hadisesini (Celal Tevfik Karasapan'ın İskenderun hadisesini) aktarmıştık.daha öncesini şöyle anlattı.1952 yılı ,Konya'daki gazete bayisine 10 adet Cumhuriyet gazetesi gelir.Bu gazetenin kadrosu içinde Derin devlet insanları olduğu için zuhur edecek hadiseleri 1 ay öncesinden bu gazete yazıları içinde bulmak mümkün olduğu için bende onbirinci abone olmaya karar verdim.Ancak gazete bayi bana gizli veriyordu.Konyada Necip Fazıl'ın önderliğinde yurt genelinde kurulan Milliyetçi Gençlik Derneği'ni kurduk.(İsmi belki farklı olabilir.)10 tane esnaf arkadaş dernek binası olarak bir yer tuttuk.masrafını kendi aramızda karşılayarak masa sandalye,çay malzemeleri aldık.Akşamlarıda dernek binasında kitap okuma alışkanlığını başlattık.Derneğin Erzurum şubesi dışarıdan yardımda aldığı için Bankada ayrıca 40.000 TL paralarının olduğunu söyleyerek en faal olan şube diye söylenmişti.Demokrat parti İktidarda.Ali beyin oğlu milliyetçi olmuş,biz milliyetsizmiyiz laflarıda kulağıma geliyor.Gençleri örgütlüyoruz.Çalışmaların hızlı bir zamanında Demokrat partinin isteği ile yurt genelinde derneğin tüm şubelerine baskın yapılıp o gece emniyette geçirildi.Ertesi gün mahkeme ve dernek kapatılarak mallarına el konuldu.Necip Fazıl bu hadise üzerine "Menderesin suyu ısındı"demişti.Dikkat edilirse ,o dönem,islami kesim iktidardan çok şeyler bekliyordu.Bu sükuti hayali Necip Fazıl o zamanki yazılarında görmek mümkün.
DENENMİŞ ARKADAŞ kavramını şöyle öğrendim.Güneş ve ayı gösteren ,İsviçre malı olmayan ,altın renkli krom kaplı çok gösterişli bir saat piyasaya yeni girmişti.fiatı 50 TL.saatçi arkadaşıma gittim.çok fonksiyonlu olduğu için bozulma halinde parça durumunu sorduğumda parçasının olmadığını söyleyince reo marka İsviçre malı mekanik bir saati bana ayda 5 TL taksitle 100 Lira fiatla sattı.Ertesi gün dernekle beraber olduğumuz bir arkadaşın kolunda gösterişli sati gördüğümde "saatleri değişelim mi?" teklifini yaptığımda "saati yeni aldım,hevesim gitsin ondan sonra"diye cevap aldım.sonraki gün bu arkadaş bana gelerek "Tamam teklifini kabul ediyorum Değişelim "deyince ben "-o zaman isteğim vardı ama şimdi istemiyorum "diye cevap verip ayrıldıktan sonra ben doğruca bu satleri satan arkadaşın dükkanına gittim ve sordum:"-Filan sana geldimi?ne sordu ne dedin?"deyince saatçi arkadaş:"-Evet o bana geldi.bu saatlerin fiatını sordu.gösterişli olan saat 50 TL,mekanik reo marka saat 100 TL diyerek mekanik saatin daha iyi olduğunu söyledim"deyince arkadaşımın "ferağat"noktasında denemeyi kaybettiğini anladım.Denenmiş arkadaşı bulmak çok zordu.
SIRDAŞ'a gelincebunun faydası insan bazı problemleri konusunda sır sahibi birisini bulup bu problemleri istişare ettiği takdirde ,Beden bu problemin yükünden en azından yarı yarıya kurtulurmuş.SIRDAŞ tek kişi olurmuş.AZİZİM ,böyle bir kişi bulamadığı için Mürşitlerini SIRDAŞ olarak kabul edip bu sorunu çözdüğünü söylemiş,şu hikayeyi ilave etmişti.Padişahın biri ,vezirine emir vermiş:"-En iyi berberi saraya getirin.Sarayda çalışacak".Berber gelir,ancak 15 gün sonra kafası vurulur.Tekrar yeni bir berber aranır,bulunur gelir bir ay sonra kafası vurulur.Bu mihvalde berber kalmamış ülkenin uzak yerlerinden berber aramaya karar vermişler.Bir berber bulmuşlar.Çalışıyormuş.Bir ay,bir sene,üç sene işine devam etmiş.Hiçbir şey yok.Padişah,Bir gün buğday tarlaları içinde gezerken esen rüzgar'ınh tesiriyle buğdayların bir ses çıkardığını duymuş ve dinlemiş"Padişahın kulakları eşek kulağı gibi".Padişah saraya dönmüş ve derhal berberi çağırtmış.Berber huzura gelip cellatların hazır olduğunu görünce doğruyu söylemeye karar vermiş.Meğer padişahın kulakları çok büyük merkep kulağı gibi imiş.Daha önce gelen berberler padişahın bu sırrını kendi aile efradına ifşa ettiği için Padişah başını vurdururmuş.Sarığın kapladığı bu kulakları hiç kimse dışarıdan görme imkanı olmamış.Son berberde padişahın bu sırrını hep muhafaza etmiş kimseye dememiş ancak,saraydan uzak bir tarlaya yer altına bir mahzen kazdırıp oraya girer ve yer altında "Padişahın kulakları eşek kulağı gibi"sözünü söyleyerek bu sırrın vücuduna verdiği ağırlıktan kurtulurmuş.Ancak,toprak ve rüzgar canlı oluğu için o tarlanın başına gidenler tarladaki buğdayların rüzgarda sallanırken bu cümleyi söylediklerini duyarlarmış.
AYNA'ya gelince.Bu bir cisim değil İNSAN'mış. MİR'AT'I MUHAMMEDDEN ALLAH GÖRÜNÜR DAİM.sözü gereği Cenab-ı hakk'ı İnsan-ı kamilde müşahede etme gerçeği.Sağlıcakla kalın
**********
KERBELA ŞEHİTLERİNİN CENAZE NAMAZI
Hz.Peygamber SAV,Hz.Hamza r.a ın şehitlik cenaze namazının ardından 72 defa namaz kıldırıyor ve Kerbela şehitlerinin namazı kılınmayacak diyor
SU MOLEKÜLLERİ CENAB-I HAKK'IN HUZURUNA ŞÖYLE BİR NİYAZ GÖTÜRDÜLER:
"-YA RABBİ!BİZ SEBEBİ HİLKAT FAHRİ KAİNAT EFENDİMİZİN GÖZBEBEĞİ HZ.HÜSEYN'E ULAŞAMADIKTAN SONRA BİZ İNSANA İNTİKAL EDEREK AZİZ OLAMAYIZ.LÜTFEN BİZİ AFFET VE GÖREVİMİZE SON VER".
CENAB-I HAKK HZ.HÜSEYİN'İN NİYAZINI SU MOLEKÜLLERİNE DİNLETTİ DİYORDU Kİ:
"-YA RABBİ ,BÜTÜN BELALARINI BANA VER.ÇÜNKÜ TAKDİRDE NAMÜTENAHİ BELA SIRRI VARDIR.GELECEKTEKİ MÜMİNLER BU BELALARA TAHAMMÜL EDEMEYEBİLİRKEN İSYANA DÜŞERLER.BÜTÜN BELALARI BANA VER Kİ BUNDAN SONRA KIYAMETE KADAR GELEN MÜMİNLER İMTİHANLARINI EN HAFİF ÇİZGİDE ATLATSINLAR.TAKDİRDEKİ BELALAR BİTMEDEN BU CANI ALMA"
Anlıyor musun ehli Beyt'i sevmenin farziyetini(Faziletini değil farziyetini)
********
TERZİ'DE BİLE YENİ BİR ELBİSENİN ISMARLANMASI,ÖLÇÜ VERMESİ,KESİMİ,BİR KAÇ PROVASI VE TESLİMİ 15 GÜN ALIRKEN BİR TOPLUMUN ELBİSE DEĞİŞİMİ ÜÇ BEŞ YILLIK SÜREDE OLABİLİRMİ?NESİL DEĞİŞCEK.3 NESİL DESEN EN AZ 100-150 YIL.HER YÜZ SENEDE GELECEĞİ HABER VERİLEN MÜCEDDİT İÇİN "YÜZ YIL"TABİRİ KULLANILMIŞSA MUTLAKA BİR HİKMETİ OLSA GEREK.
ŞEKER GETİREN HELVA GÖTÜRÜR.FİİL VE SÖZLERİMİZİN CANLANMASIDIR TOPLUMSAL OLAYLAR.İÇ DÜNYAMIZIN DIŞA YANSIMASIDIR.SANAL BİR DURUM DEĞİL BU ANLATTIĞIM.
HIRSIZI,GASPÇIYI ,ZALİMİ HEP DIŞARIDA ARATTILAR.İÇİMİZDEKİLERDEN BAHSETMEDİLER.BİZ SAHİPLİK İDDİA ETTİK.VARLIK İDDİA ETTİK.BEN DEDİK.BİZİM İKTİDARIMIZ DEDİK.GÜÇLÜYÜZ DEDİK.BİZDE OLANLARIN SAHİBİNİN HAKK OLDUĞUNU İDRAK EDEMEDİK.HALBUKİ BİZ ZARFTIK.BİZDE MEVCUT TÜM YETENEKLER,KABİLİYETLER,HEP O'NA AİTTİ.AMA KEDİDEKİ NANKÖRLÜK DUYGUSU HEP BİZDE TECELLİ ETTİ.DUMLU HOCAMIZ,NANKÖRLÜĞÜN,MÜNAFIKLIĞIN ÜSTÜNDE OLDUĞUNU İFADE BUYURDUĞUNDA ŞAŞIRMADIM.HEP İYİLİK YAPTIĞIMIZ KİŞİDEN KARŞILIK OLARAK İHANET GÖRMEMİZÇOK ACI OLSA GEREK.KİMİSİ YEMEĞİNİ AŞK ATEŞİNDE PİŞİRİR DİĞER EKSERİYETTE BU YEMEĞİ SAVAŞ-SİLAH-KAN ATEŞİNDE PİŞİRMEYE DEVAM EDECEKLER AMA ONLARIN PİŞİRECEKLERİ TAAM HEM HAM HEM DİBİNE SARMIŞ.
ÜLKEDE AZİM BİR FİTNE MEVCUT.BULSUNLAR ÇAREYİ.ERKEN SEÇİMMİŞ.BEN NERDE HATA YAPTIM DİYEN YOK Kİ.
MEDİNEİ MÜNEVVEREYİ SARAN YANGININ FUKARALARA EKMEK DAĞITARAK SÖNDÜRÜLECEĞİNİ GÖSTEREN BİR ÖMER YOK Kİ?
SÖYLERMİSİN "TOPLUMLARI İMAMLARI İLE HUZURA ÇAĞIRACAĞIZ"AYETİNE BİZ MUHATAP OLDUĞUMUZDA BİRLİKTE HESAP VERECEĞİMİZ İMAMIMIZ KİM?
****
Dumlu Efendimizden demlenelim:
Bir peygamber:"Gelin benim şeriatıma girin"diye davet edebilir,ancak velayette davet yoktur ve haramdır.Çünkü velayet dışın içidir."süt içen çocuğa kebab yedirmek ne kadar yanlışsa ,istidatı olmayana da esrar-ı ilahi söylemek o kadar yanlıştır".
Ehil olmayana emaneti vermek emanete hıyanettir;ehil olana vermemek ehline ihanettir.
RAZ-I TEVHİDİ BUNLAR ÇÜN AÇMADILAR ALEME
ESRAR-I HAKK CÜMLE HALKTAN DAİMA MESTUR OLUR.(Hz.Gaybi)
Raz,esrar demekmiş.Hz.Gaybi ehlullahtan söz ederek kamil insanlar ,tevhit esrarını aleme saçıp ulu orta herkese anlatmadılar. İrfaniyet nispetinde Hakk'ın esrarını anlattılar.Dinleyenin kabının miktarınca konuştular.Fazlasının ziyan olacağını yahut karşıdakine zarar olacağını bildiler.Şu gerçek her zaman kabul edilmelidir ki;Cenab-ı Hakk'ın kamilleri her zaman ve her devirde mevcuttur.Zira onlar değişmez ölçülerdir. Belediyeler senede bir defa ölçü ve tartı aletlerinin kontrolünü mecburi tutarlar.Sebeb:halkın elindeki tartı aletlerinde bozulma olabilir.Bu nedenle Resmi dairede bulunan ve sıhhati sürekli kontrol edilen aletin verisi,diğer aletlerin kontrolunüde asıl rol oynar.ÖLÇÜ ALETLERİNİN KONTROLÜNÜ YAPTIRALIM.(Bu mevzu çok laf götürür.Devamı sonraya inşaallah)
**
REENKARNEDE BİR ADIM.(AZİZİM'e ait değil)
Eğirdir'deki Devran Baba'ya atfedilen "Bu dünyaya bin defa geldim,bin defa gittim.Anlayana HUUU,anlamayana HOOO"sözü ileDünyayı değişmiş babasının halini soran dervişine :"-Senin baban şu duvarın dibindeki Tosbağa"cevabı üzerine belirttiği yerdeki kaplumbağa dile gelip:Evlat ,bari sen çalış hayvanlık derekesine düşme"şeklindeki nasihatleri önceden aktarmıştık.
"Yenilen pehlivan güreşe doymazmış"sözündeki duygudan hareketle,başarıncaya,tamamlanıncaya kadar devam etme,şansını tekrar deneme duygusu hepimizde vardır.Bilgimin olmadığı bu konuyla alakalı hislerim şudur ki;Seyrü süluku tamamlama konusunda yarım kalan yerden devam imkanı olsa gerek.Kaldığı noktadan devam.Eski kazanımlarla yüklü.Ancak,şartlar yeni.Bilgisayar aynı .ancak sıfırlanmış hard diskin kapasitesi genişletilmiş veri yüklemeye hazır.Eski hayat ve eski alışkanlıklar yeni kişilikte mevcut değil.Çile ve sıkıntılar tabiki mevcut.Yeni zamanın gerektirdikleri neyse aynen devam.
Düşünürüm,cesedin ölümü ile hürriyetine kavuşan ruh,tekrar bir başka ceset(sandık)içinde hapsedilip tekraren bir hayatın çilesine niçin talip olur?.Ülen,kurtuldun,niye arkana bakarsın sorusu mutlaka aklımıza gelir.Hadiseye ceset (Madde)bazında değil Ruh(Mana) bazında bakarsak tekrar gelmenin önemini kavrarız.Çünkü,varlığının bir parçası olduğumuz Yüce Sahibimize biraz daha yaklaşma fırsatı kazanmış olacağız.
Bu kelamlar kimler için veya kimler için değil.
İbadeti bir borç telakki edip ödeyip kurtulmak isteyenler,cennet hesabı içinde olanlar,korkutanlar ,zorlaştıranlar için değil.(out)
Arayış içinde,cemal'den yana,muhabbet merkezli ,kolaylaştıran,sevdirenler için(in) .
Tüm bunları yazan ben'e soruyorum.Bu sözleri ifadeden murat ve maksadın nedir?Yetkin misin?Değil.o halde niye?Bireylerinin inanç dünyasını inşa etme,koruma ve kollama devletin bir görevi olması gerekirken bu saha,varlıkları halktan para toplama üzerine endeksli bir teşkilata terkedilmiş.Bu beni rahatsız eriyor artık.İlginin veya ilgimin sadece iki rekatlık Cum'a nın farzı süresine denk olduğu bu yapı değişmeli. Alışılmamış sorgulamalar bence başlamalı.
****
Güneş enerji kaynağıdır.Nasıl,toprak bu enerji kaynağındaki ısıya muhtaçsa ki,toprak içindeki yeşermiş tohumun gelişmesi,meyvenin tatlılanması için o ısı gereklidir. biz buna Cemal sıfatları diyorsak,toprak içindeki tohumun yeşermesi için de Fırtına ve Yağmur'a ihtiyaç var.ki biz buna CELAL sıfatlarının tecellisi diyoruz.Celal ve Cemal'e EŞ ÖNEMLİ OLARAK İHTİYAÇ VARDIR..Her iki sıfat,ezelde takdir edilen istidadı değiştirmiyor,istidadın inkişafına yardımcı oluyor."Said anne karnında said,Şaki,anne karnında şaki"hadisi şerifini tam olarak algılayamadığım için bazen üzülüyoruml.
ALLAH (c.c)'ımı,Acizliğini,zaifliğini,çaresizliğini,günahını ifade edip göz yaşı döken bir kömürü elmas,bir bakırı, altına tebdil edecek olarak hayal ediyorum.(ŞİMDİLİK) .
AZİZLERİMDEN Hasan Efendi hazretlerinden duymuştum:(Turgut Özal'ı kastederek):MÜRŞİT kuvvetli olursa,müridi Cumhurbaşkanı dahi olsa o makamı terketmeksizin sülukunu tamamlatır(yahut irşad eder).
"Allah (c.c) ,Adem'in hamurunu 40 gün yuğurdu","Alemi altı günde yarattı"kelamlarında bir anda olmak usulü yok ki "teenni"yavaş yavaş gerçekleşme var.Ancak,Esmai Hüsna'nın ahirindeki isim "ES SABUR"olduğundan Hz.google okulunun müdavimleri bu noktada sabırsızlar.Kemalatın en zirvesi Efendimiz'de tecelli ederken 571 senesinin öncesinde dünyaya gelenler bu lütuftan niçin mahrum kaldılar"sualini soracaklara da bir cevap bulmak gerek.
Aklın fazla oluşu(Zeka fazlalığı),güncel ilimlerde(teknikte)ileri olmak ,doğuştan mevcut özel yetenekler(psişik yetenek)seyrü sülukta bir mana ifade etmezmiş.Niçin Teknik dedik:Çünkü ilerleyen zamanla şimdiki teknik demode oluyor.Niçin aşırı zeka dedik:Ebül Hikem'in ebu Cehil olması gerçeği.Niçin doğuşta mevcut özel yetenekler dedik:sanatkarların Allah'ı bulamaması gibi.
Hz.Beyazıt'ın sözü:Ya doğuştan olamalı(üveysi),ya gören gözü işiten kulağı olmalı,yahut söz tutmalı.Bu üçünden biri değilse Allah'ın mülkünde yaşamasın daha iyi.Bu üç kriter içinde en hafifi "söz tutabilmek"olmalı ancak bunun bile zorluğunu anlatmada kelimeler kifayetsiz kalabilir.
Gelelim Efendimizden önce yaşayanlara.Onlar Tamamlanan kemalattan mahrum kalanlar mıdır?
Efendimiz,Hz.Cebrail'e sormuş:"-Bu Kur'an ayetlerini nasıl alıyorsun"Cevap :"Yeşil bir perde arkasından veriliyor".Efendimiz devamla:"Aç Bak".Sonrasında hz.Cebrail,Kur'an ayetlerini kendisine verenin Cenab-ı Peygamber'in nuru olduğunu görüyor.
Bu hakikatten dolayı olsa gerek Dörtyol'da medfun Kırklardan Murtaza Aziz (vefatı 1946)hazretleri'nin kabir kitabesinde GELEN BİR GİDEN BİR KALAN BİR BU BİR GİZLİ SIR ibareleri yazılı .MÜRŞİD-İ KAMİLLERDE GÖZÜKEN CENAB-I PEYGAMBER OLMASIN? Çünkü,İlk yaratılan Nur'un o olduğu ifade buyurulur.
KIRKLARDAN MURTAZA AZİZ HAZRETLERİ İÇİN AZİZİM ŞÖYLE İFADE BUYURMUŞTU:VEFAT ZAMANI EMANETİ VERMEMİŞ VE ŞÖYLE BİR ÖNKOŞULU ileri sürmüş:"MUTLAKA KIRKLARDAN BİRİ BU HAVALİDEN BİRİSİ OLSUN".Lakin,o mertebeye atanacak derecede o havalide yetişmiş birisi o gün için yokmuş.Mübarek şu şekilde ikna edilmiş:"Şimdilik başka havaliden yetişmiş birisi bu makama atayalım.Bu havalideki yetişene kadar"MANEVİYATIN BÖLGECİLİĞİ OLUR MU?OLMAZ.Ama bu havalinin insanının ayranının çabuk kabarmasınin göstergesi,İşgal kuvvetlerinden Fransız işgalcilerine karşı İstiklal savaşında İlk kurşunun İzmir değil,Maraş değil,Genel kurmay kayıtlarında Dörtyol'da atılması hadisesidir.Kara Memmet Çavuş isimli bir şahsiyet direnişi başlatmıştır.Bu nedenle bir Maneviyat toplantısında ,Efendimizin huzurlarında Murtaza Aziz hazretlerinin pervasızca aşka gelip yumruklarını iki yana açıp "VERMEDİK YA RESULALLAH,vermedik ya Resulallah"diye aşka gelmesi olayını büyükler nakletmişlerdir
******
Hayırlı Cum'a lar- 31 temmuz 2015 cuma-mavi dolunay tezahür günü
Ay kırmızı olmuş mavi olmuş hiç merak konum değil.....EZ-ZAHİR'in EL-BATIN'da ki karşılığını merak etmek isterim.Ez-Zahir'deki örnekler üzerinde tefekkür edilerek El-Batın'daki (Hakikatteki)karşılığı bulmak (tefekkür)daha önemli.Biraz daha ilerisi Ceset dünyamızdaki karşılığı.Cümleyi toplarsak:Semadaki Ay'ın Beşeri(insansal)alemdeki karşılığı ve buradan hareketle içimizdeki karşılığı.Mürşitte yok olanlar hemen "O"diyecek .Eyvallah. Kesrettekiler ise habire yorum yapacaklar.Işık kaynağı olmayan ay bir yansıtıcı olmakla acaba bu gece Yüce Yaratıcının hangi rengine bürünecek.Cemal'e giden yol Celal'den geçermiş.Biz son gelen çocuklar.hep şımartıldık.Ne yapalım AZİZLERİMİZ çok zengin.O'nların mirasını harcadığımız için çokça laf ediyoruz.K
TEMMUZ 2015/ Avukat Şemsettin Keser
*******
MÜRŞİT MÜRİDE NE YAPAR?
AZİZİM Hasan Efendi anlatmıştı idrakimizin alacağı kadarıyla.Nefsin kötü hallerini, Hırs,Kibir,şehvet,Öfke,Adavet,cimrilik,Mevki makam isteği v.s gibi her insanın geninde mevcut olan menfi çekimleri insanın bedenine dolanmış ,onu sıkarak yahut zehirli dişleri ile sokarak öldürmeye çalışan bir yılan'a benzetmişti.Mürşit,elindeki kılıçla bu yılanın boyun ,sırt ve kuyruğuna vurarak yarısına kadar kesip yara açar.Bu darbenin tesiri ile yılan kıpırdayıp zarar verme gücünü kendinde bulamaz.Bundan sonrası için müritte,çalışarak ,gayret ederek bu yaranın kapanmasına mani olup(tembellik etmeyerek)yılanın kalan kısmınıda kendi kesecektir.Nefis yılanının bedenini Mürşit tamamen kopartmadığı için mürit tembellik edip,gayret içinde çalışmazsa bu yara zamanla iyileşir ve yılan tabiatında olan zararı icra eder demişti.
Mürşidin müride bir bilgi yüklemesi,bir bilgi transfer etmesi gibi bur durum yokmuş.Aksi durumda ,ümmi olan,konuşma yeteneği bulunmayan ,sadece nazarla iş gören evliyaullahın konumunu izahta zorlanırız.O halde etkileşim nasıl oluyor yahut sistem nasıl işliyor denirse Galiba Mürşitte oluşan bir çekim kuvveti,kişiyi diğer çekim alanlarından çıkarıp kendi alanında muhafazaya alıyor.Tıpkı Güneş'e bağlı,güneş etrafında dönen gezegenler gibi.Varlıkları güneşe tabi.
Ay'ı (Kamer'i)sorsan (niçin dünyanın etrafında dönüyor diye)Dünyasız bir şey gerçekleşmiyor ki.
Kabuksuz bir taam yokki.
Ayı'nın on türküsü varmış dokuzu ahlat(olmamış armut)üzerine imiş.Bir veliyullah sözünü okumak,nakletmek tüm işimiz."NUTK-I EVLİYA ENTAK-I HAKK'TIR"Evliyanın sözü,Allah'ın(C.C)sözüdür demişler.Evliyalar arasında zaman farkı olarak asırlar bulunsa dahi sözler hep aynıdır.Çünkü Hakikat Değişmezmiş.Bu nedenle arayış içinde olanlar(dert sahipleri)çok rahatlıkla asırlar öncesinde yaşamış bir veli'nin sözlerinde kendine ait bir şeyi mutlaka bulur.
Gelelim içinde bulunduğumuz zaman'a.son zamanın içinde olduğumuz için,kurumsal olarak toplum ve devlet himayesinde adresi belirli arınma merkezlerinin kapatılması üzerinden 90 yıl geçtiğinden,dünyasını değişmiş büyüklerin yerine bilinen yeniler gelmediğinden mutlaka toprak 90 yıl önce bağrına bırakılmış tohumu çatlatarak yeşertecektir.Bunu bekliyorum.Vakıa suresinin 11 -12-13-14 ayetleri MUKARRABİN(ALLAH'A C.C. YAKINLIK PEYDA EDENLER)'inin çoğunun eski ümmetlerden,birazının sonrakilerden olacağını haber vermekte.Haşa,nefsimiz için bu kelamlardan bir paye ve iddiada yok.Ancak,işin zorluğunu ifade açısından belirttim.Peygamber mirasçısı olan Evliyayı toplum ne kadar kabulleniyor.Bu ölçü nasıl olduğumuz sualine cevaptır.Yol'un sınanmaları çok olduğundan ağzımızı tatlılaştırdığı sürece bu işe devam.EVLİYA sözü nakletmekte bir vazife.Yemiş satan çerçi,sattığından ara sıra acıktıkça ağzına atıştırmasıda normaldir.Yine aynı suali soracağım.Bu güne ait Kamillerin bugüne ait söylemleri nasıl olacak?
Ben yine başladığım yerde duruyorum.Sahtesi çok olsa da vazgeçmiş değilim.Hayırlar dilerim
******
SALTANAT KISIRDIR.ÇOCUKLARI HİÇ OLMAMIŞTIR
Yüksek yeri mesken edinenleri bekleyen tehlike çoktur.Çünkü göz önündedir.çıkış uzun sürsede iniş süratli ve tehlikelidir.Sevmediklerinin kellesini teslim ettikleri Bostancıbaşılar zaman zamanda Sultanın kellesini almışlardır.Hayatı ,İhtiyarlara sormak lazım derler.Çünkü onlar,dünyanın tüm alayişlerini görmüş olsalarda aynı cümle ile özetlerler:"Göz kırpmak süresi kadar"
"Hayatı ve ölümü yaratmaktan maksat bir imtihan olup kim iyi amel işleyecek"(Mülk suresi ayet 2).İmtihan bir CELAL.Talut'un ordusuna verilen savaş emri,önüne çıkan ırmaktan sadece bir avuç su içme müsadesi ise Cenab-ı Hakk'ın bir imtihanı.Şüphesiz Ayetlerin zahiri manalarının yanı sıra Enfüsi(içsel)manalarının da ifade ve izahı zamanımızın bir ihtiyacı .Sadece bir "avuç su"kavramını milletvekillerine bağlanan "maaş"kabul etsek te fazlasının yasak olduğunu kim ifade edecek.Diyanet mi?Güçlülüğün ifadesi Mersedese binmek değil,yanlışları korkmadan ifade edebilmektir.İçinde "ben"in olmadığın bir dünyalığa sahip olmanın mahsuru yoktur.Aksi durumda Kader,hükümlerini icra edecektir.
2 yıl 6 ay Efendimizin Ravzasını müdafa eden Fahrettin Paşa,gözyaşları içinde kılıcını Resulullah'ın kabrine bırakır ve gözyaşı dökerken dağıstanlı bir asker şu dizeleri söyler:
"Unuttuk İlhan'ı,Kara Oğuz'u,
İşledik seni gözbebeğimize
Bağışla ey şefi kusurumuzu
Bin küsür senelik emeğimize
Nedense kimseler dinlemez eyvah
O kadar saf olan dileğimizi
Bir ümmi isen de Ya Resulallah
Ancak sen okursun yüreğimizi
Yapamaz Ertuğrul evladı sensiz,
Can verir,Canan'ı(s.a.v)veremez Türkler.
Ebedi hadim'ul haremeyniniz
Ölsek de Ravza'nı ruhumuz bekler"
Topkapı kutsal emanetler bölümündeki eserlerin büyük kısmı,Fahrettin Paşa'nın şehrin tesliminden önce binbir zorlukla İstanbul'a gönderdiği eşyalardır.Şöven değilim.Ama Suud,mutlaka hesabını vermeli.Şerif Hüseyin ve oğlu Faysal ve diğerleri ,Padişahın fermanına rağmen Medineyi müdafaa eden FAhrettin Paşa gibi aslanlarımıza ihanet edip arkadan vurup çöl kumlarına gömmenin BEDELİNİ ÖDEMELİDİR.Ecyad kalesini yıksalarda,revakları ortadan kaldırsalarda,Medine Tren istasyonunu yok etselerde o topraklarda bize ait birşeyleri geri almak için gideceğimize inanıyorum.SALTANATLA TASAVVUFUN BİRLEŞTİĞİ ALTIN DEVİR gelecek.(En'am 152)Malel Yetim(Yetim Malı)sahibine teslim edilecektir inşaallah.
******
Aslan"tabiri yapılırken "dişi"ve "erkek"ayrımı yapılmadığını her iki sınıfında bir mütalaa edildiğini önceki kayıtlarda ifade edilmişti."İrşat-Mürşit"lik yolunda mutlaka bir "Er"olması gerektiğini AZİZİM EFENDİM ifade etmişti.
SAHİBÜL MÜHÜR şeklinde bir tabiriniz geçmişti.Vaktin Sahibine ait olsa gerektir.Bu hususla alakalı şahit olduğumuz durum şu idi:Dörtyol'da medfun Seyit Ali Baba hazretleri 1980 yılında İskenderun Devlet hastahanesinde prostat ameliyatı olmuştu.ameliyat akabinde 4 yıl 4 ay 4 gün daha ömür sürdü.Ev içinde yatmayı istemedi.Bahçeye üzeri naylon etrafı naylonla kaplı bir çadır kurdurdu.Kış yaz bu durumda,sürekli oruç vaziyette uzun otururda.Üzerinde uzun bir gömlek.soba v.s yok.Uzun otururken sürekli sol eli kapalı vaziyette idi.Halbuki sağlığında elini öperdik normaldi.sanki avuç içinde bir şey gizleniyordu.Dünyayı değişmiş olan Esat hoca isimli köyümüzde imamlık yapan bir zatın ifadesine göre sol elinin avuç ortasında yeşil bir ben oluşmuş ceviz büyüklüğünde .Bu beni cenazenin gasli esnasında görmüş .Acaba Yaratıcımız Ricalül Gaybin bir kısmının vücutlarında sonradan bu şekilde bir mühür mü oluşturuyor.Bilmiyorum.Sahibül Mühür sahibi olduğunu söyleyenlere sormak lazım.
*****
Ebül vakt dünyayı değiştiğinde arzda ve semada acaiplikler zuhur ettiğini AZİZİM EFENDİM buyurmuştu.21.11.1984 tarihinde Ali Baba rahmetullah 105 yaşında dünyasını değiştirdiğinde anormal bir soğuk yaşanmıştı.
Dikkat buyurursan tüm mübarekler sona doğru gelindiğini ifade buyururken yolu sır kaplıyor.Var olan gerçi yok olmuyor.Vakit yaklaştığı için GELECEK OLAN EFENDİ 'ye karşı direnç oluşmasın diye İrşatta bilinen isimler gittikten sonra yerleri hep boş kalıyor. Hasan Efendi'nin buyurduğu gibi,"-gelecek olan kişi şeriatta değişiklik yapacak belki namaz üç vakit olacak.İnsanlar şeriatı,tarikati yaşamadan direkt Hakikatten başlayacaklar".
***
HAYIRLI SABAHLAR
Büyüklerin aile efradı ve yakın çevresi ile alakalı hususlarda hiç yorum yapmam.Niye?."Li hikmet-en"bir durum varsa diye.Hz.Pir Mevlana Efendimiz Hz.Muaviye ile alakalı mesnev-i şerif'te mü'minlerin dayısı tabirini kullandığı için Ehl-i Beyt aşıkları'nın bu sahabeye bakış tarzlarındaki farklılıklar içinde hep susarım.Efendimizin amcası Ebu Talip hazretleri içinde fatiha okurum.Dürr-i Yetim'in hamisi.Meşrep farklılıklarının getirdiği mücadelede bir cilve-i Rabbani olarak Çok garibime gitmişti Hz.Muaviye konusunda ihtiramı zirveye çıkaran Esad Erbili hazretlerinın bu saygısına kızan Mehmet Sabit Efendi'nin "Ben bu kürd'ü İstanbul'da bırakmam"sözü üzerine Esad Erbili hazretlerinin Menemen'e sürgünü ve istiklal mahkemesindeki yargılanması ve askeri hastanehanede dünyayı değişmesi.Bu hususlar cins atların birbirleri ile yaptıkları cilveleşmede ,ayak altındaki sıpaların telefine sebebiyet vermesi gibi yorum yapılmayacak konular."Tebbet Suresini"hatim tamam olsun diye okuruz demiş bir büyük.Asla Efendimizin akraba çevresinde gezmemişler.
Ne demişti Eşref Ede(Üsküdar'ın üç sırlısı):"Türbedar Ahmet Amiş Efendi İrşad'a,Mehmet Sabit Efendi İcra'ya memurdu".İşin icra kısmı ile alakalı olarak Sabit Efendi şöyle buyurmuştu:"Bu işi Selanikli Mavi gözlü bir sarışına havale ettim.O bu işin üstesinden gelecek".Hal böyle olunca susmak gerekmez mi.Yok hükümet ne olacak.Ya şöyle olursa ya böyle olursa gibi telaşlar hep bizler için.
*******
Devlet işlerini gören memurları, tayin suretiyle devlet atamasını yaptığı gibi Manevi alemde de Allah işleri ile ilgili olanların tayini yapılırmış.Bu meyanda şu hadisenin varlığına şahit olmuştuk.Anlatan Rize ,İkizdere,Şimşirli köyünda doğmuş Mehmet BİR isimli ,diyanetten emekli ,10 yılı aşkın zamandır Vakfımızda Teravih namazları ile Perşembe akşamlarının vakit namazlarını eda ettiren hocamız.onun diliyle hadisenin boyutu şu şekilde vuku bulmuş:Hafızlığımı bitirdikten sonra bir müddet İstanbul Üsküdar tarafından Zengin bir şahsın yaptığı bir semt camisinde fahri imamlık yaptım.Sonra Ankara,Yenimahalle 6,5 durakta Kur'an kursunda vazife aldım.Ramazan günü öğle yahut ikindi namazında Hacı Bayram Camiinde hafız arkadaşlarla mukabele okuyoruz.Namazdan sonra avluda foterli bir şahıs beni yanına çağırdı.İskenderun'da 1960 yılına kadar kilise sayısının cami sayısınfan fazla olduğunu,güzel kıraate sahip hocalardan yoksun bulunduğunu,Kur'an tilavetinin güzel olduğunu beyan ederek bana "Seni İskenderun'a götüreceğim "dedi.Ben,Kusura bakmamasını,İskenderun'un çok sıcak olduğunu,başka arkadaşlarla görüşmesini"söylesimde ısrarla bana "-sen geleceksin"dedi.Ben de "-Amca,ben tayinimi istemezsem beni kim tayin edecek İskenderun'a"deyince Yaşlı amca Hacı Bayram Veli hazretlerinin türbesini işaretle "-Seni o tayin etti"diye söyledi.Bende içimden "Adam sende "deyip geçtim.Bir ay sonra Diyanet'ten bir yazı .Tayinim İskenderun'a harcırahsız olarak çıkmış.Şaşırdım.Yapacak bir şey yok.İskenderun'a kalmak için değil tekrar geri memlekete gitmek için geldim aradan 55 yıl geçti halen bu memlekette kaldım".Bu konuşmayı 10 yıl önce yapmıştı.İleri yaşı nedeniyle vakfa gelemiyor.Cenab-ı Hakk şifalar bahşetsin.
Şüphesiz Manevi tayin'in zahiri nedenleri olabilir.bizce o bölüm çok önemli değil.
Maddi alem,Manevi işaretlerle yönetilebilir mi?şeklinde görünüşte masum bir sual,ama cevabı çok derin ve azim bir konu ile alakalı bir bahis açmak isterdim.Ama aklıma Üsküdar'ın üç sırlısındaki Eşref Ede'nin Mehmet Sabit Efendi'den naklettiği sözü geldi."-EĞER HİLAFET,EHL-İ BEYT'E NASİP OLMUŞ OLSAYDI,ŞU AYAKKABIMIN ALTINDAKİ ÇİVİLER(KABARALAR)BİLE ALTINDAN OLURDU".Yeryüzü kim için:Mü'min"için.Hangi mü'min.Saf,kıyamete kadar korunmuş ALTIN NESİL için....
****
KABE'NİN GÖZLERİ
Bu tabiri ilk defa Metli Baba'dan kanatlanmış Hasan Efendi hz.söylemişti.Mevzu Hac mı?yoksa başka birşey mi idi bilmiyorum.Gecenin bir vaktinde Kabe'nin gelerek kendisini uyandırdığını ve çok güzel gözlerinin olduğunu"ifade etmesi üzerine Kabe'nin gözleri nasıl olur diye düşünürken bir zaman sonra bir dükkanın duvarında rastladığım Takvim yapraklarını tutan poster kısmında bir kabe resminin üzerinde siyah iki gözle resmedilip tab edildiğini gördüğümde bu baskı'yı yapanın benim gibi,küp şeklindeki taştan bir yapının üzerinde göz şeklinde yüzeysel algıya sahip olduğunu anladım.Acaba hakikati ne ola?..
********
Ne kadar para o kadar köfte"
Ehli Beyte saygı ne kadarsa Cenab-ı Hakkın lutfu o kadar.Bir tarihte AZİZ'im ağzından kaçırmıştı:"Türkiyede mevcut Seyyit'lerin listesini tuttuğu "hususunu.ama sonra manevi emirle "yaktığını".Selçuklu dahil Osmanlı döneminde Nakibül Eşraflık hususunun özel olarak devlet yapılanmasında (protokolde)yer aldığı,hukuk sistemi içinde dahi bir müessese olarak varlığını devam ettirdiği.Ganimet paylaşımında Hz.Peygamber SAV ayrılan ilahi bir taksimat var.Efendimizden sonra bu kısım ALTIN NESİL'e sarfolunmalıydı.Osmanlı bu hususa riayet ettiği kanaatındayım.Çünkü ,kıyamete kadar insanlığı mayalayacak abide şahsiyetler bu nesilden çıkacak.Medrese istediği kadar ""-Ya Fatıma.Kıyamet günü için benim kızım olduğun hususuna güvenme "mealindeki hadisi örnek verip kendilerine göre "Eşitlik anlatımlarını"ifade etsinler.Biz,Ahmet Amiş hazretlerinin "-Biz Tebbet suresini,hatim tamam olsun diye okuruz"sözünün içindeyiz.Biz işin suistimal edilmesi yönüne bakmayız ve dinlemeyiz.Ehl-i Beyt'e saygı gönüllerde devam ediyor.
***
"İNSANIN KALBİNDEN EN SON VE ZOR ÇIKACAK DUYGU MANEVİ SALTANAT İSTEĞİ İMİŞ"SÖZÜ BENİM SÖZÜM DEĞİL AMİŞ EFENDİMİZİN,YAHUT MEHMET SABİT EFENDİMİZİN YAHUT ABDÜLKADİR BELHİ EFENDİMİZİN YAHUT OSMAN KEMALİ HAZRETLERİNİN YAHUT AHISKALI ALİ HAYDAR EFENDİNİN.....SÖZÜ.NE KADAR ZENGİNİZ DEĞİLMİ ?BU KADAR ÇOK SULTANIMIZ VAR.YETER Kİ KAPILARINDA KITMİR'LİĞE TALİP OLABİLELİM.EFENDİLİK Mİ?O NEDİR Kİ !ŞEYTANIN KAYBETTİĞİ "VARLIK" İMTİHANI ...
***
TÜM İNSANLAR ŞÜPHESİZ PEYGAMBER TORUNU.KAFİRLERDE.ŞEKİL OLARAK ALIRSANIZ BU SONUÇ ÇIKAR.EFENDİMİZ İLK BAŞTA DEĞİLDE EN SONDAGELDİ SORUSU değişik şekilde cevap bulmuştur.Ağaçtan murat meyve olup meyvenin en sonra oluşması gibi.Yaratılan ilk nur şüphesiz Efendimiz.Adem atamızda tecelli edip bu nurun intikallerini Mevlüd-i Şerif anlatır.En son Amine annemizde karar kılıp zuhura gelmesi.Efendimize gelene kadar korunmuş olan bu nurun Kıyamete kadar devamınında korunacağı iddia edilemez mi.Özel olmak (nübüvvet ve velayette)cehd işi olmayıp baht işi olduğu malum.AZİZİMİN "Seyyitlerle alakalı tuttuğum listeyi yaktım"demesinden anlamıştım zaten sistemin değiştiğini.Medrese'nin Niyazi Mısri hazretlerini suçladığı maddelerden biride Mısri'nin "Hz.Hasan ve Hz.Hüseyn efendilerimize"peygamber demesidir.Söyler misiniz VELİLER VAKTİN PEYGAMBERLERİ değil mi?Yaptıkları vazife olarak bu söylenemez mi?
İNSAN kelimesinin "unutmak"kelimesinden türediği ifade edilir.İnsanlar unuttukça Cenab-ı Hak hatırlatmak için Peygamber göndermiştir.Efendimizden sonra bu unutmalar olmadı mı?Nasaraya benzemek,Yahudiye benzemek modası."kertenkele deliğine girecekler"hadisi taklit hastalığının sonucu değilmi.amellere şirkin ve riya'nın karışması.....EFENDİMİZ BUYURUYOR:Benim ümmetimde diğer ümmetlerin uğradıkları hastalığa uğrayacaktır ki bu hastalık NANKÖRLÜK,ŞIMARIKLIK,HASEP NESEPLE ÖĞÜNMEK,DÜNYA İÇİN BİRBİRİ İLE BOĞUŞMAK,YEKDİĞERİNE BUĞZ ETMEK,BİRBİRİNİ KISKANMAK BELASIDIR.ÜMMETİM BU BELALARA TUTUNARAK NİHAYET HADDİ AŞACAK VE BU TAŞKINLIĞIN ARKASINDAN SEBEBİ,MAHİYETİ MEÇHUL BİR KITAL ZUHURA GELECEKTİR".
KIYAMETE KADAR HAKKA DAVET EDEN BİR TOPLULUĞUN MEVCUT OLACAĞI müjdesi bizleri ayakta tutuyor.Kimler bunlar:Ahlakı Kur'an olanlar.Ehli muhabbetler.Ehli muhabbette ehli beytte mevcut.şecere taşıyıcısı olmakla da bu işin olmayacağını hissediyorum.
******
Bir alime birisi bir şey sormuş,cevap alamayınca "Peygamber Efendimizin(SAV);'her kim bildiği faydalı bir ilmi saklayıp öğretmezse ,kıyamet günü ateşten bir yularla getirilir'buyurduğunu işitmedin mi?"diye tehditvari konuşunca alim şu cevabı vermiş:"ŞİMDİLİK YULARI BURADA BIRAK GİT.EĞER İLMİ HAK ETMİŞ BİRİSİ GELİR DE ONDAN GİZLERSEM ,BANA O ZAMAN O YULARI TAKSIN.
******"
KIYMETLİ OLANIN SAHTESİ OLUR"SÖZÜ.
GELELİM BİLDİKLERİNİ ÖĞRETMİYORLAR SÖZÜNE.(sözüm hakikilere) EVLİYA HAKK ALETİDİR.HAKK BİLDİRİRSE BİLİRLER.HAKK İSTERSE BİLDİRİRLER.ALET VAZİFE GÖRÜRSE ALET OLUR,VAZİFE YAPMAZSA BİR KENARA ATILIR.DİYELİM Kİ BAKIRI ALTINA ÇEVİRME BİLGİSİNİ CENAB-I HAKK EVLİYASINA ÖĞRETTİ.BU İLMİ NEFSİNE DE KULLANAMAZ ,UMUMUN İSTİFADESİNE DE SUNAMAZ.SİSTEME MÜDAHALE ETMİŞ OLUR,DÜZEN BOZULUR.AYETTE İFADE BUYURULAN "BOZGUNCULUK ÇIKARANLAR"KAVRAMINI GENİŞ ALGILAMAK GEREKMEZ Mİ?.MESNEVİ-İ ŞERİFTE YEDİLERE İMAM OLAN ZATIN NAMAZ ESNASINDAKİ KEŞFİNDE KAFİRLERİN ELİNDEN KURTARDIĞI MÜSLÜMAN GEMİSİ HİKAYESİNDE ANLATILMAK İSTENEN NEDİR?HÜDA'NIN İŞİNE KARIŞMAMAK.CENNETMEKAN SULTAN ABDÜLHAMİT HAN,NİÇİN SARAYI KORUYAN ÖZEL ASKERLERİNE,İSTANBULA YÜRÜYEN HAREKAT ORDUSUNA KARŞI SAVAŞMA EMRİ VERMEDİ:(görmüştü ki gelen ordunun önünde Hz.Hızır mevcut).Takdiratı gördü.Mesnev-i Şerifte Hz.Ali Efendimizi katledecek seyisinin hikayesi var.Hz.Şah,niçin gerekli tedbiri almadı.Yüksek mefkurenin bahisleri,bize göre değil.
GELELİM MÜSLÜMANLARIN TEKNOLOJİDEKİ ATALETLERİNE.DİNİ İNANÇLAR MI BUNA SEBEB.HAYIR.ÖYLE OLSA İDİ İNSANLIK DÜNYASINDAKİ BİLİMSEL KEŞİFLERİN ÖNCÜSÜ MÜSLÜMANLAR OLMAZDI.O HALDE NEDEN?BİZ GERÇEK İNANÇ VE AMELDEN UZAKLAŞTIK.ŞEKİLPEREST OLDUK.
Cebir ilmini insanlığa kim öğretti.5.nci İmam Cafer-i Sadık hazretleri.
Bilir misiniz Türk milletinin(Selçuklu-Osmanlı) indi ilahide özel oluşunun nedeni nedir?İmam Zeynelabidini Kerbela meydanından kaçıran bir avuç çeçen Türkü.Bu nedenle Tasavvuf büyükleri hep Maverahunnehir kaynaklı.Ama sonrasındaki durak Anadolu.Hz.Harakani doğuda,Emir Sultan Batı'da .Kadastro ölçümlemelerinde ölçüm noktalarını gösteren poligon taşları var.Dünya üzerinde poligon taşlarımız var.Hz.Mısri Limni'de,Gülbaba macaristan'da,Hz.muhittin Şam'da ,hz.Geylani Bağdat'ta,Hz.Rufai Basra'da,Hz.Ömer halveti Bakü'de.saymakla bitmeyecek.Dünya bizim.Dörtyol'da medfun Seyit Ali baba'nın üçgen mezar taşı kitabesindeki ayetin şablon yazılımını kötü eskimez yazımla ben yazıp mermerci hakketmişti:NASRUN MİNELLAHİ VE FETHUN GARİB.
****
ŞEMSETTİN YEŞİL hazretleri .Seyyit..Abdülkadir Geylani soyundan.Çok güzel giyinirmiş.Parmaklarında değerli taşlardan oluşan yüzükler mevcut.Cemaatının çoğunluğu bayanlar,üniversite talebeleri.40 yıllarda Etyemez'de İkindi vakti girmesine yakın zamana kadar cuma namazını uzatıp 2 saat kürside vaaz için kaldığını kimler bilir.
Şık giyiminden dolayı elbiseleri ile alakalı Cenab-ı Hakk'a naz makamından şu mealde söz söylemiş:YA RABBİ.ZAHİR İSMİ ŞERİFİNİN HÜRMETİNE BU ÇABUTLARA BİR SERVET HARCADIM".
Dinin Hakikatini istibdat devirlerinde anlatan bir zatın,yadırganmayacak bir kıyafetle şık bir şekilde hakikatleri anlatmasından daha güzel ne olabilir.KÜLLİYE'ye harcanan paraya ise:Devletimizin yakın geleceğinde ulaşacağı ihtişam karşısında sönük bile kalacak
****
İngilizin,Alman'ın,Fransızın diline bir şey olmadıki.Onlar atalarının 200 yıl önce ifade ettiklerini kolaylıkla anlayabilmekteler.Bizim ise geçmişle bağımız 1923 te kesildiği için zor devirlerde "Allah"davasının varlığını yaşatma gayreti içinde sayısız eziyetlere ve meşakketlere muhatap olan İrfan dünyamızın abide şahsiyetlerini öğretmemiz gerekir.1930-2000 arasında,bugünkü neslimizin mayalanmasına sebebiyet veren çileli insanlar.İsmi bilinenlerve ismi bilinmeyenler.1940 ta harab olan Japonya ve Almanya zirvede .Niçin?Ruhları mevcut.Bir hadise ve bir sözle sohbet tamamlansın.
Mevlana Vakfımızın 1998-2005 yılı arasında hizmetlerini yürüten Elktronik.Yük.Müh.Şadi KARAÇORLU kardeşimiz anlatmıştı."Özel sektörde işyerimi açmıştım.(1980 li yıllar olabilir).Makina almak için Almanya'ya gittim.işlerimi gördükten sonra yurda dönüş hazırlığı yaptığımda eşe dosta hediye edecek bir şeyler almak istedim.Sigara çakmakları revaçta.Nereden temin ederiz diye düşünürken telefonla bulunduğumuz şehrin bir pazarlamacısına ulaştık.Davet ettik.Elinde içinde çakmak nümuneleri olan çantası ile geldi.Baktık.Bu esnada seyyar pazarlamacı benden dolayı yanımda almanca bilen tercümana :"-Bu arkadaş ne yapar?"diye sorunca o kişide latife amaçlı cevap vermiş:"-Bir türk fabrikatör.SİMENS 'i almaya gelmiş".deyince satıcının yüzü kızardı ,duraladı"SİMENS o kadar kötü mü?"diye mırıldanarak çantayı kapattı ve bize ben size mal satmıyorum dedi ve izin bile almadan gitti.SİMENS Alman ekonomisinin amiral gemisi.Bir alman,kendi gurur kaynağı şirketinin iflasından o kadar etkileniyor.Ya biz..
İngilizin,Alman'ın,Fransızın diline bir şey olmadıki.Onlar atalarının 200 yıl önce ifade ettiklerini kolaylıkla anlayabilmekteler.Bizim ise geçmişle bağımız 1923 te kesildiği için zor devirlerde "Allah"davasının varlığını yaşatma gayreti içinde sayısız eziyetlere ve meşakketlere muhatap olan İrfan dünyamızın abide şahsiyetlerini öğretmemiz gerekir.1930-2000 arasında,bugünkü neslimizin mayalanmasına sebebiyet veren çileli insanlar.İsmi bilinenlerve ismi bilinmeyenler.1940 ta harab olan Japonya ve Almanya zirvede .Niçin?Ruhları mevcut.Bir hadise ve bir sözle sohbet tamamlansın.
Mevlana Vakfımızın 1998-2005 yılı arasında hizmetlerini yürüten Elktronik.Yük.Müh.Şadi KARAÇORLU kardeşimiz anlatmıştı."Özel sektörde işyerimi açmıştım.(1980 li yıllar olabilir).Makina almak için Almanya'ya gittim.işlerimi gördükten sonra yurda dönüş hazırlığı yaptığımda eşe dosta hediye edecek bir şeyler almak istedim.Sigara çakmakları revaçta.Nereden temin ederiz diye düşünürken telefonla bulunduğumuz şehrin bir pazarlamacısına ulaştık.Davet ettik.Elinde içinde çakmak nümuneleri olan çantası ile geldi.Baktık.Bu esnada seyyar pazarlamacı benden dolayı yanımda almanca bilen tercümana :"-Bu arkadaş ne yapar?"diye sorunca o kişide latife amaçlı cevap vermiş:"-Bir türk fabrikatör.SİMENS 'i almaya gelmiş".deyince satıcının yüzü kızardı ,duraladı"SİMENS o kadar kötü mü?"diye mırıldanarak çantayı kapattı ve bize ben size mal satmıyorum dedi ve izin bile almadan gitti.SİMENS Alman ekonomisinin amiral gemisi.Bir alman,kendi gurur kaynağı şirketinin iflasından o kadar etkileniyor.Ya biz..
*******
TURUK-İ ALİ'NİN POLİGON TAŞLARI
KENAN RİFAİ HAZRETLERİNİN sohbetlerinde geçmişti.Mescid-i Nebevi'de bir yabancı gözyaşları içinde dua ederken kendi şeyhinin ismini zikrediyordu."Ya şayh Debban,Ya Şeyh Debban"bunu duyan Mescid görevlisi zat,müdahale eder ve ona söylerki:"-Bu şekilde olmaz.Burada Cenab-ı Hakkın isimlerini zikretmen gerekir.Yanlış yapıyorsun"deyince fukara mahcub ve mahzun olur.O gece idrara çıkamayarak çok sıkıntı çeker ,SEBEBİNİ ANLAR hemen o fukarayı bulup gönlünü aldıktan sonra bildiği şekilde tespihini çekebileceğini belirtir vücudundaki bu sıkıntı gider.
Tarikattaki şeklin yarısını Kuşadalı İbrahim Halveti kaldırdı.Kalanını da ben kaldırdım "diyen Fatih Türbedarı Ahmet Amiş Efendi'nin sözünü ettiği Kuşadalı hazretleri:"Bir derviş günde tespih çekerken 15 defa İBRAHİM,İBRAHİM dese yine maksadı husule gelir"sözlerinden cesaret alarak zorsunmadan Osmanlı'nın bilinen irfan adamlarının isimlerini poligon taşı olarak yazıp zikretmeyi zevk olarak gördüm.(Sabah, Yozgatlı Hacı Ahmet Efendi'nin mahdumlarının kurduğu Vakfı aradım ve efendinin kitaplarından sipariş ettim.Ali Şevki Ergin diye bir muhterem çıktı.oğlu yahut torunu.bir sual sordu :"Efendim,nereden merak ettiniz?o belkide bir hadise neticesi bu yönlenmenin olduğunu düşünüyor ve onu öğrenmeye çalışıyordu.Zahiren bir sebeb söyledik amma hakikatte İSİMLERİNİ DUYMAK bile yeterliydi.)
Besmeleyle başlayalım
HACI BAYRAM-I VELİ(1430),KAYGUSUZ ABDAL(1444 MISIR),EŞREFOĞLU RUMİ(1469 İZNİK),KEMAL ÜMMİ(1475),SEYYİD NESİMİ(1404),ÖMER RUŞENİ(1486),İBRAHİM TENNURİ(1482),CEMAL HALEVETİ(1496)EMİR SULTAN(1429 BURSA),HAMİD-İ VELİ(SOMUNCU BABA-1413 AKSARAY),YUSUF-I HAKİKİ(1487),AKŞEMSEDDİN(1459 GÖYNÜK),ŞEMS-İ HÜDA AKBIYIK(1488),ŞEYH VEFA(1490),KEMAL-İ ÜMMİ(1475),İBN İSAYI SARUHANİ(1559),DUKAKİNZADE AHMET(1557),MERKEZ EFENDİ(1550 ZEYTİNBURNU),SARBAN AHMET(1545 ),KAYGUSUZ VİZELİ ALAADDİN(1563),EMİR AHMET BUHARİ(1516),ABDURRAHİM-İ TİRSİ(1519),SÜMBÜL SİNAN(1529 kOCAMUSTAFAPAŞA)İBRAHİM GÜLŞENİ(1533),İBRAHİM ÜMMİ SİNAN(1551),ÜFTADE HAZRETLERİ(1580),ŞEMSEDDİN SİVASİ(1597),SEYYİD NİZAMOĞLU SEYFULLAH HALVETİ(1601),EROĞLU NURİ(1605),HAŞİMİ EMİR OSMAN(1594),UŞAKLI MATLAİ,UŞAKLI ŞEYHİ(1725),VAHİP ÜMMİ(1595),ELMALILI SİNAN ÜMMİ(1657),NİYAZ-İ MISRİ(1694 LİMNİ),GÜLABOĞLU ASKERİ(1693)MÜFTİ DERVİŞ,İDRİS-İ MUHTEFİ(1615),BEZCİZADE MUHYİ(1611),ZAKİRİ (1622),HÜSEYİN LA MEKANİ(1624),DERVİŞ OSMAN(1627),AZİZ MAHMUD HÜDAİ(ÜSKÜDAR 1628),BOSNALI ABDULLAH(1645)ABDÜLAHAD NURİ(1650),AKKİRMANLI NAKŞİ(1651),ZAKİRZADE ABDULLAH BİÇARE(1657),SUNULLAH GAYBİ(1676),DİVİTÇİZADE MEHMET TALİP(1679),DERVİŞ HİMMET EFENDİ(1684)MEHMET NAZMİ(1700),OĞLANLAR ŞEYHİ İBRAHİM EFENDİ(1684)FENAYİ CENNET MEHMED(1664)LA Lİİ FENAYİ(1701),ABDÜLHAY CELVETİ(1705)ABDÜSSAMET(1670),AHMED-İ RUMİ(1632)ENVERİ(1694),BÜLBÜLCÜZADE FETHİ(1694),ÖMER FUADİ(1636),GAFURİ-İ CELVETİ(1667),KUL NESİMİ,CAHİDİ AHMET(1659)BEZCİZADE MUHİDDİN(1611)BURSALI İSMAİL HAKKI(1724).ZATİ SÜLEYMAN EFENDİ(1738),NASUHİ-İ ÜSKÜDARİ(1717),ÜNSİ HASAN EFENDİ(1721),İBRAHİM HAS(1762),SEYYİD EMİRKASIMZADE(1718),NECCARZADE ŞEYH RIZA(1746),ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI(1772),EDİRNELİ GÜLŞENİ HASAN SEZAİ(1738),HİMMETZADE ABDULLAH(1710),HİMMETZADE ABDÜSSAMED(1743),CEMALEDDİN UŞŞAKİ(1750)HAŞİM BABA(1782)KABULİ MUSTAFA EFENDİ(1712)KENZİ HASAN(1714),İSA MAHVİ(1715),NUREDDİN CERRAHİ(1720)KULALI NUZULİ(1744),SALAHİ-İ UŞŞAKİ(1782),SELİM DİVANE(1756),KUŞADALI İBRAHİM HALVETİ(1845),MUSTAFA ZEKAİ(1812),MUSTAFA SELAMİ(1813),BURSALI ŞEYH KAYGULU(1818),MARAŞLI AHMED KUDDİSİ(BOR 1848),MEHMET ALİ HİLMİ DEDEBABA(1907),EDİP HARABİ(1918),ERZİNCANLI HAYYAT VEHBİ-TERZİ BABA(1847),ŞEMS-İ İ HAYALİ(1874),EDREMİTLİ ACZİ(1866),ADİLE SULTAN(1825),ENDERUNLU ALİ BABA(1856)AYDİ BABA(1243),GİRİTLİ ALİ(1798),SELANİKLİ MEHMET ESAD MEVLEVİ(1911),HÜSEYİN FAHREDDİN DEDE,ÜZÜM DEDESİ DENİZLİLİ HULUSİ EFENDİ(1907),ŞEYH MUSTAFA RUMİ-İ HALVETİ(1879),MÜŞTAK BABA(1831),ŞEYH İBRAHİM ŞEVKİ(1897),KÖSTENDİLİ MOLLAZADE SÜLEYMAN ŞEYHİ(1820),MEHMET CELALETTİN DEDİ(1908),BASRİ TAPDIK BABA(1924),ABDÜLKADİR BELGİ(1923),MUHAMMED ESAD ERBİLİ(1931),LÜTFİ FİLİZ-FANİ(2007),GANİYYİ MUHTEFİ,ABDÜLAZİZ MECDİ TOLUN(1941),Rüşdi İbrahim Önal(1964),Muharrem Sırrı Hilmi Efendi(Harput-1951)MEHMET ŞEMSETTİN MISRİ(1936 BURSA),HÜSEYİN ŞEMSİ ERGÜNEŞ(1968),ŞEVKET TURGUT ÇULPAN(1990),ŞEVKİ KOCA(2003),HÜSEYİN VASSAF(1929)OSMAN kEMALİ(1954)ŞEVKET DEMİRCİ ,BANDIRMALI ALİ EFENDİ,KÜTAHYALI MEHMET DUMLU,İHRAMCIZADE İSMAİL HAKKI, VE DEVAMI.....KABUL BUYURSUNLAR EFENDİM.
sadakallahül azim
*******
HAYIRLI KANDİLLER.... Evliyaullahın her birinin özel meşrepleri var imiş.Tıpkı peygamberlerde olduğu gibi.Bazı Peygamberlerin meşrebi Ledünni imiş (Adem A.S)gibi.Bazısı Hakk'la konuşmak gibi(Hz:musa a.s),Bazısı Ruhi (hz.İsa a.s gibi).Halen bu peygamberler,muhiplerini,meşreplerine göre terbiye etse gerek.Cenab-ı Peygamber Efendimize (SAV) bütün meşrepler bağışlandığından Esma-ı Hüsna'nın hepsinden öbür yana geçmiştir.Mevlana Efendimiz'de Cenab-ı Peygamberin meşrebinin feyzinden pay aldığı için Mevlevi meşrep üzere olanlar tüm insanlığı kucaklar.Nitekim:Hz.Pir efendimiz buyurmuştur:
"Hak Teala'nın hazinesini açtılar ;geliniz,hepiniz hil'at giyiniz.
Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v)yine geldi,göründü;hepiniz iman ediniz"Bu söz Metli baba'nın kabir kitabesinde de mevcuttur.
Evliya vaktin İsrafil'i gibidir
ölüler onlardan hayat bulup dirilirler.
Beden mezarlarındaki ölülerin canları
Evliyanın sesiyle kefenlerinden sıçrayıp çıkarlar.
Aslında onların sesleri kendi sesleri değildir:
Çünkü diriltici olan ancak Hakk'ın sesidir.
Özdamar,(Allah cennetine soksun)Kırkkandil'de hep ışık insanları bilinir hale getirip bir hizmet ifade etmiştir.
İç alemini bilmem ama bir anektod aktarayım.
Yıl 1993.Refah Partisinden Milletvekili olan (1995)Dr.Mehmet Sılay "Hatay Evliyaları"diye bir kitap çıkartmıştı.Hatay'da yaşamış bilinen büyük zatlardan bahseden.Bu arkadaşımızı biz,iç dünyasındaki uzantıları bilmeksizin sadece eşi tesettürlü,kendisi abdestli diye 1994 yılında Belediye Başkan adayı olarak kabul ve baş taç etmiştik.Bu kitabı bir vesile ile AZİZİ'ime sunmuştum.İçerisinde Seyit Ali Baba hazretleri ile alakalı olarak bir bölüm hazırlamıştı.AZİZ'im kitabı şöyle bir inceledikten sonra "BU KİTABIN YAZARI MİLLETVEKİLİ Mİ OLMAK İSTİYOR"diye buyurdu.sonraki süreçte (6 yıl sonra)bu kardeşimiz Milletvekili oldu ama "Parti'nin kapatılmasına"sebebiyet vermesi iddiasıyla siyaset dışında kaldı.Cenab-ı Hak,kişilere bazı hizmetlerinden dolayı bazı makamlar lutfeder ancak bu makamların akibeti onun için hayırlımıdır? değilmidir?zamanla anlaşılır.Bu işlerle alakalı AZİZİMİN şu yorumu harikadır."SEN TALEP ETMEDEN VERİLEN BİR NİMETİN ÇİLESİ OLMAZMIŞ.EĞER TALEP EDERSEN O NİMET ÇİLESİ İLE BİRLİKTE GELİRMİŞ
******
Eski hükemada yaygın olan bir kanaat varmış.Çocuk anne rahminde iken doğuma kadar olan sürede her ay bir yıldızın terbiyesinde olurmuş.Yıldızlar nasıl terbiye eder bilmem.
Ancak,Peygamber meşreplerinin bugün ne tür etkileşim içinde olduğunu bilmiyorum.Ancak AZİZİM,Terzilik mesleği ile alakalı olarak İdris Peygamber'den icazet aldığını söylediğine göre sistem çalışıyor demektir.
Yozgatlı Hacı Ahmet Efendi'nin kitabında ,efendinin Cenab-ı Peygamberle mülaki kendi dilinden şöyle ifade edilmiştir:"Bu gece Peygamber Efendimiz'in (sav)hane-i saadetlerinin kapısı açıldı ve her taraftan gelen seçkin kimseler kapıdaki bir münadinin ismen çağırmasıyla teker teker huzura kabul edildiler.Sıra bana gelip benim adım çağrıldığında ,dedesiyle beraber gelsin,buyruldu.Ve Huzur-u Saadet'e beraber kabul edildik".
Metli Sultan'da yetişen Hasan Efendi hazretleri AZİZİM için şu ifadeyi kullanmıştı:"Biz kapıda sıra beklerken Necip Efendi,huzuru saadete kapıyı çalmadan girerdi."
*****"
Gönül ufkunda BİR ŞEYH BİR ŞEYHZADE isimli kitabı açtığımda , kitabın 33 ncü sayfasında bir şey dikkatimi çektiHz.Peygamberin sünnetinden sofra adabı(sofraya kişi sayısından bir fazla kaşık koymak)babını okuduğumda AZİZİMİN bir hareketini anlamış oldum.Mesela Çay içilecekken iki kişi isek tepsiye üçüncü bardağın konmasını söylerken bu üçüncü bardağın kullanıcısının Hz.Hızır A.S olabileceği şeklinde bir ricalül gaybe işaret ederdi.İrfan dünyasındaki Resulullah sünnetleri biraz daha değişik.
********
TÜRK MİLLETİNİN ,DİĞER MİLLETLERDE OLMAYAN TARİH BOYUNCA MEVCUT ÜÇ BÜYÜK ÖZELLİĞİ:
EN FAZLA MUHACİRE(GÖÇ)EV SAHİPLİĞİ
EN FAZLA HAFIZ YETİŞTİRMESİ
EN FAZLA ŞEHİT VERMESİ"imiş.
Yemen-Süveyş kanalı-Basra müdafası-Medine müdafası-kurtuluş savaşı-Çanakkale,Kafkas cephesi.Bu millet bedelini ödeyerek imtihanını vermiştir.Yozgatlı Şeyhzade Ahmet Efendinin dilinden eli silah tutanların cephede olduğu sadece sakat,yaşlı,kadın çocuk kaldığı bir ortamda cephedeki yakınlarından haber bekleyen insanımızın bu bekleyiş dramını anlatan şu sahne nesillerimize unutturulmasın diye aktarmada fayda gördüm.(Sayfa 69):
"Haftada bir gün posta gelirdi.Her ailenin kadın ve çocukları,gurbette ve cephedeki yakınlarından bir haber alabilmek için erkenden saat kulesi dibindeki meydanda toplanırlardı.Oraya gideceği zaman annem elimden tutar,benide beraberinde götürürdü.Herkesle beraber binadan çıkarılacak posta torbasının açılmasını heyacanla beklerdik.Posta torbası açıldığı zaman heyacanlı bekleyiş soğuk bir sükuta dönerdi.Görevli,torbadan çıkardığı mektup zarfının üzerindeki isim ve adresi teker teker dikkatle,yüksek sesle ,bağırarak okur ve elindeki zarfı havaya kaldırarak "At at bu tarafa"diye sahip çıkacak sesi beklerdi ve memur elindeki mektup zarfını heyacanlı çığlıkların geldiği tarafa fırlatır fırlatmaz,zarfı havada kapabilmek için kalabalık arasında itişip kakışanlar sebebiyle bir kargaşa ve dalgalanma başlar,havada uçan mektubu kim yakalarsa elden ele sahibine ulaştırırdı.Mektubu alan kişi büyük bir çoşkuyla zarfı öper,koynuna koyar ve onunla birlikte gelen mahalleliyle birlikte cepheden,kiminin evladından ,kiminin kardeşinden ya da eşinden ve sevgilisinden gelen hayırlı haberleri bir an önce diğer aile efradı ve yakınlarıyla paylaşmak üzere mahallenin ve evin yolunu tutardı.Bir çok bekleyenler postadan mektup çıkmadığı için ümitlerini bir dahaki haftaya tehir ederek meydandan meyus ve mükedder olarak ayrılırlardı.Bizim de çok kere böyle boş döndüğümüz olurdu."(Bu satırlar,Erkan Oğur'un yemen türküsü eşliğinde okunmalı)
METLİ DEDE DE YEMEN VE SÜVEYŞ HARPLERİNE KATILDIĞINI AZİZİM ifade buyurmuştu.
Biz yeni nesil,bu hali yaşayan atalarımızın bu haline sadece gözyaşıyla katılabiliyoruz.
YA RAB,BU GÜNLERİN ,BU AYIN,SEVGİLİ RESULÜNÜN,EN GÜZEL İSİMLERİNİN,ZATININ YÜZÜ SUYU HÜRMETİNE İÇİMİZDEKİ GİZLİ SAHİPLERİMİZİ GÖRÜNÜR HALE GETİRİP DERTLERİMİZİ SAHİPLENDİR.Hz..MUSA'YA,Hz.HARUN'u yardımcı ve yar yaptığın gibi bizlere de sahiplerimizi gönder YA MUİN.AMİN.
*******
Hz.Pir Mevlana Efendimizin etrafındaki müritlerinden Şeyh Bedrettin Tebrizi isimli şahıs kimya ve simya ilminde üstaddı.Hazretin yakınlarının fakirliğini,mücahede ve riyazatlarını görünce onlardan bazılarına şöyle dedi:"-Eğer hazreti Mevlana izin verirse ,geçimlerinizin kolaylaşıp genişlemesi için kimyadan bir tedbir öğreteyim".Bu teklif birçok müridin ilgisini çekerek Bedrettin'in yanına gitmeye başlayınca Hz.Pir bunu duydu kızdı ve Bedrettin'i yanına çağırarak şöyle dedi:Ben dostlara dünya metaını hor ve hakir gösteriyorum,sen ise bana karşı gelip onların dünyalarına rehberlik ediyorsun ve gerisin geriye cehenneme çekiyorsun.Bu seferlik affediyorum.Eğer yine böyle yaparsan hakikat kokusunu duyamazsın nefsin hevasına kapılır gidersin.
AZİZLERİMİZİN kal ve hal'lerini aktarmaktan muradımız bu yolda DERDİ OLANLARA.Tuzu kurularla ne işimiz olabilir.Kimseyi doğru yola iletmekle ilgili bir iddiamız da yok.Hakikate talip yolcular,etraftan havlayanların sesiyle meşgul olup zaman kaybetmemeli.
*******
BİRAZ NEŞELENELİM.BEKTAŞİ FIKRASI OLSA GEREK
Mübarek erenlerin birinin Allah'a bir işi düşmüş.Allah'ta o işi yapmamış.Naz ehli olan bu eren Allah'a küsmüş.Allah'ta "-ÇIK BENİM TOPRAĞIMDAN"demiş.Nereye gitse duramıyor.Her yer Allahın.Neticede bir suyun başına oturmuş su içip ekmek yiyeyim diye.Bir nida:"YEME BENİM EKMEĞİMİ,İÇME SUYUMU".Bu esnada Azrail A.S gelmiş "-Şu emaneti ver"demiş .Mübarek "-Ne emaneti"deyince Hz.Azrail :"niye bu can sana emanet değil mi?"deyince Eren bakmış ki iş iş değil elini kaldırmış:"Ya Rabbi!, gel barışalım"BEKTAŞİ MEŞREBİNDEKİ SADELİK VE SAMİMİLİĞE BAYILIRIM.ANCAK DEDEBABA OLMUŞ BİRİYLE HİÇ SOHBETİM OLMADI.
******
ERZURUMLU EŞO Haruniyeli Kürt Bahri anlatmıştı.
Sene 1968.Erzurum'a gitmek için Osmaniyeye indim.Petrol İstasyonunda araba beklerken tek kapılı Anadol bir taksi geldi.Benzin almak için petrole girdi.sordum "Nereye gidiyorsun?"dedi ki "Erzurum'a gideceğim ancak bir şöför arıyorum"deyince ben şöförlük bildiğimi belirtmem üzerine "Erzurum'a niçin gittiğini"sordum.O da anlattı.1951 yılında Kore'ye asker olarak gittim.O zaman Üsteğmendim.Savaşırken bir yerde muhasara altında kaldık.etrafımız çevrili idi.Beyaz giysili bir adam peyda oldu beni takip edin dedi bende 12 askerle birlikte bu kişinin peşine düştük ,düşmanın üzerine basa basa oradan ayrıldık ve düşman bizi göremedi.Beyaz giysili adam bizi Türk tugayına getirdi ve bize şunu söyledi:"Ben Erzurumlu EŞO'yum."bir anda kayboldu.Şimdi Binbaşı rütbesinden emekli oldum.Erzurum'a bu kişiyi soruşturarak bulmaya gidiyorum "dedi.Birlikte Erzurum'a vardık.Efendi hazretlerinin (Niyazi baba'nın)dergahına indik.Eşo' isimli birisinin varlığını sorduk.Dediler ki Eşo dağda yaşayan bir adamdır.her sabah şehir mezbahanesine bir defa gelir.Mezbahane artığı et,kemik ne varsa toplar bir sandığa koyar dağdaki kurtlara götürür.,kurtlarla yaşar.Görürseniz orada görürsünüz demesi üzerine Efendi hazretleri,oğlunu emekli binbaşının yanına rehber olarak verir gidin mezbahanede Eşo'yu arayın der.Mezbahaneye gittiğimizde yalın ayak üzerinde uzun bez beyaz bir gömlek giymiş,saçı sakalı birbirine karışmış birisinin Eşo olduğunu anladık.Binbaşı koşarak yanına gitti,sarıldı,ağlayarak Eşo'ya :"EFENDİM GEL SENİ GÖTÜREYİM,BU HAYATTAN KURTUL,DAHA GÜZEL BİR HAYAT YAŞA"dedi.EŞO :"-Bana bunu söyleyeceğini bilseydim seni Kore'de kurtarmazdım"dedi.sandığını sırtladığı gibi kayboldu gitti.BU ŞAHSİYETLER İÇİMİZDE OLDUĞU MÜDDETÇE BU MİLLET ASLA DEVRİLMEZ.
******
17 TEMMUZ 2015 RAMAZAN BAYRAMI
******
Hayırlı Haftalar
Latife mahiyetinde,naz ve niyaz makamında söylerler KÜRTTEN OLMAZ EVLİYA-KOMAYIN AVLUYA.
Bahri Baba(Bahri Ersoy-namı diğer KÜRT BAHRİ) Erzurumlu Niyazi Baba'dan anlatmıştı:
Efendi hazretleri Erzurumdan Haruniye'ye bizleri görmeye geldi.Bir cuma akşamıydı.Camiye gittik yatsı namazına.Cemaat içinde Efendi hazretlerinin tabilerinden Cevdet Ağa isimli bir ağa vardı.Evinde yemekle alakalı tüm hazırlıkları yapmış bekliyordu.Niyazi Baba oraya gitmedi.hiçbir hazırlık yokken bizim eve geldiler.28 kişi.Sordum:Efendim,Cevdet ağanın evinde tüm hazırlıklar yapılmadı oraya niçin gitmedinde buraya teşrif ettin?bana buyurdu ki:"Bahri baba.Cevdet ağanın evinde silah var.Eğer oraya gidersek jandarma orayı bastığında ağayı tutuklarlar.silahtan dolayı kurtulamaz.Bana Lambayı söndür bir zikir çekek dedi.Lambayı söndüreceğim zaman Yunus A.S ın kıssasını anlattı.Birazdan jandarmalar evi sardı.Niyazi Baba'nın sözünden jandarmaların geleceğini sezmiştim.Çünkü Niyazi baba içeride bulunan kişilerden dolayı bunların hepsi dervişmi? müritmi ?diye sordu Bende bilmiyorum dedim.Mübarek Birazdan anlarız"dedi.Jandarmalar bizleri aldı 28 kişiyi gece saat on ikide ayakta durma imkanı bile kısıtlı 8 metrekare bir yere tıktılar.gündüz cuma namazına gitmeye izin yok.Jandarma nezaretinde bizleri Bahçe ilçesine götürdüler.İfadelerimi alan bir Diyarbakırlı vekil öğretmeni 12 Eylül ihtilali Kaymakam yapmıştı.İfade akabinde İkindi vakti Adana Sıkıyönetim'e gönderildik.Sıkıyönetimde minübüsten inmedik.Bir Albay içeri girdi dosyalarımızı tek tek inceledi.Bunları buraya kim gönderdi diye uzmana sordu.Efendim Kaymakam gönderdi"denince telefonla Bahçe jandarma komutanlığını aradı Kaymakam'ın kim olduğunu sordu.Bölük komutanı:"Diyarbakırlı vekil öğretmen "deyince bizi minübüsten indirmeden geri gönderip serbest bıraktı.
ALLAH DEMENİN YASAK OLDUĞU DEVİRLERDEN BUGÜNE GELDİK.NİYAZİ BABALAR GÖÇTÜ GİTTİ.DUMLU HAZRETLERİ,TATLICI ALİ EFENDİ,MEDLİ DEDE GİBİ BİLİNENLER VE NİCE BİLİNMEYENLER GÖRÜNEN ALEMDEN ÇEKİLDİLER.YÜKÜ ONLAR ÇEKTİ.O GÜNLERİN ZORLUKLARINI UNUTMADAN BUGÜNKÜ SERBESTLİĞİMİZİN KIYMETİNİ BİLİP ŞÜKRÜNÜ EDA ETMEMİZ GEREKMEZ Mİ?
********
EHLULLAH ZİYARETİNİN ADABLARINDAN
Haruniye'den Kürt Bahri anlatmıştı.Birgün Erzurumdan bizim efendimiz Niyazi Baba misafir gelmişti.Beni Dörtyol'a Ali baba'ya götür dedi.O zamanlar Kamyonculuk yapıyordum.Kamyona bindik,Ali Baba'nın bulunduğu mahalle geldik,yola sapacakken buyurdu ki:"Nizamiye nöbetçisine gidelim izin alalım"demesi üzerine Dörtyol İstikametine devam ettik.Nizamiye Nöbetçisinin Dörtyol'da Terzilik yapan Necib Efendi(YÜZBAŞIOĞLU) olduğunu anladım.Kamyonu çarşı içine park ettim.Niyazi baba bana:"-Git müsaade iste"dedi.İndim dükkanına doğru yürürken yarı yolda Necip Efendinin bize doğru hızla geldiğini gördüm."-Müsadeye gerek yok buyrun gelin"dedi.Hep birlikte dükkana geçtik 1 saate yakın dükkanda oturdular.Tek kelam konuşmadılar.sadece Yüzbaşıoğlu,Niyazi Babaya hitaben"-Senin alnındaki nur'a kurban olayım"demesiyle ayıkdım ve her iki insanın büyüklüğüne şahit oldum.Niyazi Efendi,Ali baba'yı müsade ederse ziyaret etmek istediğini belirtti."-Tabi sultanım dedi.ben de sizinle geleyim"deyince hep birlikte kamyonla Ali baba'nın uzun oturduğu çadır'a gittik.Ziyarete varıp oturduk.uzunca bir süre hiç kelam olmadı.bu esnada Ali Baba'ya hizmet eden sakallı Ali,tepsi içinde ikram için Karpuz getirmişti.Ali Baba,oturduğu yerden karpuz tepsisine bakarak sükutu bozdu ve "-Karpuzda oluk mu ne ?"sözünü kullandı.Bir yıl sonra bu sözü çözebildim.Ali Baba ,ziyaretine gelen Niyazi Baba için bu söz kullanmış ve onun kemalatını ifade etmişti.
Bu ziyaretten sonra Niyazi Baba'ya sordum:"-Efendim,Terzi Babayla konuşmadınız,Ali baba ile de konuşmadınız"deyince Niyazi baba bana:
"-Bahri Efendi.biz çok şeyler konuştuk sen anlamadın.Ali Baba'da Naci sırrı var.İneğin karnındaki dananın kırmızımı siyahmı olduğunu bilir"dedi
******
KİTAPLAR MI ?HİTAPLAR MI ?1980 VE ÖNCESİ HUKUKÇULARININ OFİSLERİNDE HUKUKA AİT KİTAPLAR BULMAK MÜMKÜN.DAHA SONRASINDAKİ NESİLLER MESLEĞİ İNTERNET ÜZERİNDEN YÜKSEK MAHKEME İÇTİHATLARIYLA MESLEĞİ SÜRDÜRÜYORLAR.HELE YENİLER TAMAMIYLA ELLERİNİN ALTINDA KANUN KİTAPLARI DAHİ OLMAKSIZIN HER ŞEYİ İNTERNET ÜZERİNDEN ÖĞRENMEYE ÇALIŞIYORLAR.
Düşünüyorum.Büyükler son devir olduğunu ifade ediyorlar.Her ne kadar,Devletin görevi,bireylerinin maddi ve manevi ihtiyaçlarını gidermek ise de,Manevi sahadaki açlığı giderici kitapları ,harf devrimi suretiyle günlük hayattan çıkarttıysa da,iç dünyanın eğitiminin kitaplarla olmayıp kitap mesabesinde olan insanlarla devam ettiği gerçeğini önleyemedi.İnandıklarını yaşayan kişilere karşı bir takım suçlamalarla cezai takibatlar yapsa da Turuk-u Ali kutup yıldızları ile devam etti.Halende devam etmekte ancak devam eden kitaplar değil hitaplar.
Sözü nereye getirmek istiyorum.
İçinde bulunduğumuz bu zaman için hitap sistemi sistemi nasıl işleyecek.
Cumhuriyet öncesinde Manevi hayatı yönlendiren kurumlar,Devlet yapılanması içinde yer bulmakta idi.Atanmaları,kayıtları ,icazetleri v.s nin yazılı kuralları veya kurulları vardı.Eskişehirli Sadıkt Efendi'nin milletvekili Recep Peker'e 1925 de dediği gibi"Gerçek aşıkları gönül tekkelerine aldık,pilav ve çorba aşıklarına zahiri tekkeleri kapattık" sözü gereği gönül tekkeleri devam ediyor.92 yıllık fetret devrinde Halkımızın inançları için teveccüh göstererek iktidara taşıdığı üç hareketin üçünüsünün öncekisinden alacağı ders olmalıydı.MENDERES HAREKETİ-ÖZAL HAREKETİ-ERBEKAN VE UZANTISI TAYYİP BEY HAREKATI.
Menderes bir kapı idi.Hiç açılmamak üzere kapatılmış bir kapı aralandı.Yaptığı hata ne idi ki bitti.Gerçi,Dini,tamamıyla Türk toplumunun hayatından çıkartmak hedeflendiğinden inancın önünü engelleyen siyasi,hukuki ve askeri kurumlarla mücadele edecek güce ulaşamamıştı.Ancak ben şuna inanıyorum ki,Menderes harekatının bitmesinde zahiri güçlerden ziyade,üç dönem tek başına iktidarını oluşturan kadrolarının sulanmışlığı ve özden uzaklığı bitişte etken olmuştu.Manende,Eyüp Sultan Camiinin baş imamı sait Çayırlı hocaefendinin sözünü tutamamakta işin tuzu biberi oldu.Ama bir hizmet ifade etti.Kapıyı araladı.Şehit oldu.İnsanımızın gönlündeki sarayda müstesna yerini her zaman devam ettirdi.
Yirmi yıllık bir dinlenmeden ve hazırlıktan sonra Özal Harekatı başladı.Üç dönem O'na da mehil verildi.Vesayet makamları dediğimiz siyasi,hukuki ve askeri makamlarda anlayış değişiklikleri ,Özal'ın "Zamana göre davranma"sıyla yeni bir görüntü arzetse de ,İktidar imkanlarının kişileri nimetlerle çözmesi,yolsuzluk bu harekatı da bitirdi.Ancak Manevi dünyaya'ya Özal'ın muhabbeti vardı.Belki de meyvanın olgunlaşması için zaman gerekti.ERBAKAN VE ÖZAL BİRLİKTE KOTKU HAZRETLERİNİN SOHBETİNE DEVAM EDİYORDU.AZİZİMİN İFADESİNE GÖRE KOTKU HAZRETLERİNİN ÖZAL'A İLTİFATI BAMBAŞKA İDİ.özal cemaata geldikten sonra sohbeti başlatırmış.
Üçüncü Dönem.Tayyip Bey harekatı.Gençliğimiz, O'na muhabbetle geçti.istanbul il başkanlığından-Belediye Başkanlığından-Parti Başkanlığında gerek ülkemiz içinde gerekse ülkemiz dışındaki islam dünyasının gönlünde o vardı.Cenab-ı Hak yolu açtı.Daha önceki iki harekattan çok daha güçlü kıldı ve kurumlar üzerinde hakimiyet verdi.Maneviyat dünyası ile irtibatı Şeriat boyutunda idi.Tasavvufa muhabbeti vardı ama Aşk boyutunda olmamıştı.Siyasi kadrosu içine aşkı katamamıştı.TEVAZU BÜYÜMEMİŞTİ.Bu yüzden her üç devirde de yaşadığımız muhitte bu harekat içinde yer alan kişileri hep iç dünyamda uzak hissettim.Niçin böyle diye de her zaman bir eksiklik duydum.
Devir değişiyordu.Değişen bu devirde,kurallar de değişecekti.(söze burada ara verelim)
******.
Daha önce ifade etmiştim Azizim'in sözünü.10 evliya'nın ancak bir tanesinin hane halkı ile arası düzgündür.Kalan dokuzu'nun ailesi(ıyali)Ret'çidir.Sahip oldukları değerden habersizdir.Niçin mi?Sistem böyle.
-İtirazın mı var!.
Kime?
Sistemin sahibine mi ?Haşa. bu dünyada cesedin rahatlığı murat edilmemiş ki
ADIMIZ MİSKİNDİR BİZİM
DÜŞMANIMIZ KİNDİR BİZİM
BİZ KİMSEYE KİN TUTMAYIZ
CÜMLE ALEM BİRDİR BİZİM (Yunus Emre k.s)
Hakikat-i Muhammediye sırrına ermiş kişiler,dış yüzleri ile birbirinden ayrı,iç yüzleri ile vahdet durumuna ulaşmış büyük insanlardır.
Cemale gel.Celal'de zaman kaybetme.
![]() |
| Mehmet Dumlu Efendi ve Şabani silsilesi |
BİRİ ANCAK GÖRÜR DARİ BİRE DEYYAR OLUR PEYDA(Hz.Mısri)
Veli'nin de avamı ve arifi olduğunu Mısri hazretleri ifade buyurur.İki kişi bu yaratılışa baksa birine gelip geçici olan konak birine de konak sahibi görünür.
Kendimden söylemiyorum.Dumlu Efendi'den aktarıyorum.Ne buyuruyor:Halı,yünden ibaret.Halı'nın gerçeği yün.Ancak,yün unutulup üzerindeki renklerin oluşturduğu nakışlar tartışılıyor.
Sanırım Hızır A.S 'ın öldürdüğü çocuğada ah vah deyip fiilini kabullenemiyorsun.Hz.Ömer Efendimizin fiilini,Aişe validemizin nişan ve nikahını,Cemel vakıasının haklıydı haksızdı tartışmalarında da sözün var.Buralar mayınlı sahalar.Ancak Hz.Hüseyn Efendimiz ,Kerbela'da kendi nefsini feda ederken bu yolda gelecek olanlar üzerinden sorumluluk kalksın diye Bedel ödedi.Kerbela,bir eleme unsurudur.Kimler ağlayacak kimler ağlamayacak.
Kutbun ve gavs'ın varlığını Hakk'tan ayrı görürsek şirk olmaz mı?Bunlardan olan tecelliyatları Yapanı-Yaptıranı Hakk bilmezsek bu işin dengesini kaybederiz.Sözüm HAKİKİLERE.Sahtelerle zaten işimiz olmaz.
Şüphesiz KABADAYI tip her zaman Türk toplumununda bir adım ilerdedir.Hele,90 yıllık bir fetret dönemi akabinde ezilmiş,horlanmış bir gurubun içinden böyle bir DELİKANLI tiplemesi şüphesiz başlangıçta bizi memnun eder amma,Hayat tekamül değil midir.Hamlık'ta kalmayıp tatlı meyvenin zamanı gelmeyecek mi?
********
GAVUR TABİRİ
"Cübbeli"bir renk,bir çiçek.Ancak,o türdekileri cezbedecek ve götürecek.
"Allah(C.C)'a giden nefesler sayısınca yol vardır" kelamı gereği bu renk ve çiçekleri hep hoş görürüm.Ancak,sofralarına bakmak gerek.Hz.Ademden bu yana yaşanan tüm inançların adı İslam imiş.(miş tabirini kullanma nedenim bu sözlerin bana ait olmadığını göstermek olup daha önce de ifade etmiştim.Bu sözler geniş açıya sahip Mevlevi büyüklerinin sözleridir).Kemalata ermesi,zirve Efendimize ait.Diğer bir anlatımla İslam'ın tekamül etmiş şekli Efendimiz zamanı .Hakikatte Hırıstiyanlık ve Yahudilikte bir anlamda İslam.Efendimiz SAV'in sadece bir görüntüsü yokki.Herkesin tekamülüne göre anlam çıkartabileceği sayısız görüntüleri mevcut.Tıpkı,Cenab-ı Hakk'ın bir nesnede sonsuz anlamlara gelecek hikmetleri gibi.Anlayacağımız şekilde buna büyükler şu örneği verirler:Su-Buz-Buhar.Maddenin katı-sıvı-gaz hali gibi.Temel nesne (HO2)bir hidrojen iki oksijen.Ancak bu temel nesnenin isimleri her meratipte farklı.Söz nereye gelecek diye merak edersen Cübbeli'nin Gavurlar sözüne.Gavur kim,inanması,giyimi,kuşamı,ameli islam'a uymayan.Peki İslam kim?Cübbeli mi?Hz.Dıhye,Cenab-ı Peygambere olan muhabbetinden dolayı Hz.Peygamber'in ev işlerini,torunları Hz.Hasan ve Hz.Hüseyn efendilerimizin gezdirilmesi ve bakımı işlerini yaparken başlangıçta islamı kabul etmemişti.Ama ona hiçbir zaman Gavur ve necis denmemişti.Vakit geldi.İslamı kabul etti.ASLINDA İMAN,MUHABBETİN İÇİNDE MECZOLMUŞ BİR ECZA OLSA GEREK.Suda erimiş bal gibi."VAKTİ GELMEMİŞ"olarak değerlendirme yaparsak ortada gavur diyeceğimiz bir şey kalmaz.Gerçi ezelde o tohuma ne istidat bahşedilmişse o ceryan edecek.Acelecilik bizdi.Kendi kitabımızı okumadan alemin kitabını okumaya çalışıyoruz.
Gelelim sofra deyimine.
Toplumun acizleri,güçsüzleri,zayıfları ile bir sofrada olmak Resulullah'ın(SAV)günlük hayatının bir parçası değil mi?Melamet yolunu seçip,üzerine ne bulmuşsa takmış(ayna,tespih,düdük,resim,v.s)bir meczuba toplum içinde hal hatır sorup gönlünü hoş etmeyi de ibadet telakkisi ile yapmayı başarabiliyorlar mı?Yoksa,gençliğimizde "Bakımlı Çocuklar"tabirini kullandığımız gibi,kumaşları pahalı olduktan sonra adı cübbe veya şalvar,sarık,fular olmuş malzemeler "tanınma"afetini setredebilirler mi?
Netice şudur ki;İDDİA,İMTİHANI CELBEDER.İMTİHAN'DA DA KAÇ KİŞİ AYAKTA KALABİLİR.İşte orası meçhul.Hz.Süleyman A.S ın duasını unutmamak gerekir:Yarabbi ,benden sonra bu saltanatı kıyamete kadar kimseye nasip etme !
"EY İMAN EDENLER.SALİHLERLE BERABER OLUNUZ"Güvenli Liman bu."VE HAZEL BELEDİL EMİYN(TİN SURESİ).Güvenli Belde Ehlullah gölgesidir,Nuhun gemisidir.Girince o gemiye yatsanda yol alırsın.Cenab-ı Hak hepimize o emin beldede bulunmayı nasip etsin. Dumlu Efendimiz ne diyor:EDEB üç kelime Elif-Del-Be ELİNE-DİLİNE-BELİNE Sahip olmak.
*****
AZİZİMİN fem'i saadetlerinden
İNSANIN İHTİYAÇ DUYDUĞU ÜC İNSAN.ARKADAŞ-SIRDAŞ-AYNA
ARKADAŞ'lıkta esas olan Denenmişlik.Hani daha önce bu deneme hadisesini (Celal Tevfik Karasapan'ın İskenderun hadisesini) aktarmıştık.daha öncesini şöyle anlattı.1952 yılı ,Konya'daki gazete bayisine 10 adet Cumhuriyet gazetesi gelir.Bu gazetenin kadrosu içinde Derin devlet insanları olduğu için zuhur edecek hadiseleri 1 ay öncesinden bu gazete yazıları içinde bulmak mümkün olduğu için bende onbirinci abone olmaya karar verdim.Ancak gazete bayi bana gizli veriyordu.Konyada Necip Fazıl'ın önderliğinde yurt genelinde kurulan Milliyetçi Gençlik Derneği'ni kurduk.(İsmi belki farklı olabilir.)10 tane esnaf arkadaş dernek binası olarak bir yer tuttuk.masrafını kendi aramızda karşılayarak masa sandalye,çay malzemeleri aldık.Akşamlarıda dernek binasında kitap okuma alışkanlığını başlattık.Derneğin Erzurum şubesi dışarıdan yardımda aldığı için Bankada ayrıca 40.000 TL paralarının olduğunu söyleyerek en faal olan şube diye söylenmişti.Demokrat parti İktidarda.Ali beyin oğlu milliyetçi olmuş,biz milliyetsizmiyiz laflarıda kulağıma geliyor.Gençleri örgütlüyoruz.Çalışmaların hızlı bir zamanında Demokrat partinin isteği ile yurt genelinde derneğin tüm şubelerine baskın yapılıp o gece emniyette geçirildi.Ertesi gün mahkeme ve dernek kapatılarak mallarına el konuldu.Necip Fazıl bu hadise üzerine "Menderesin suyu ısındı"demişti.Dikkat edilirse ,o dönem,islami kesim iktidardan çok şeyler bekliyordu.Bu sükuti hayali Necip Fazıl o zamanki yazılarında görmek mümkün.
DENENMİŞ ARKADAŞ kavramını şöyle öğrendim.Güneş ve ayı gösteren ,İsviçre malı olmayan ,altın renkli krom kaplı çok gösterişli bir saat piyasaya yeni girmişti.fiatı 50 TL.saatçi arkadaşıma gittim.çok fonksiyonlu olduğu için bozulma halinde parça durumunu sorduğumda parçasının olmadığını söyleyince reo marka İsviçre malı mekanik bir saati bana ayda 5 TL taksitle 100 Lira fiatla sattı.Ertesi gün dernekle beraber olduğumuz bir arkadaşın kolunda gösterişli sati gördüğümde "saatleri değişelim mi?" teklifini yaptığımda "saati yeni aldım,hevesim gitsin ondan sonra"diye cevap aldım.sonraki gün bu arkadaş bana gelerek "Tamam teklifini kabul ediyorum Değişelim "deyince ben "-o zaman isteğim vardı ama şimdi istemiyorum "diye cevap verip ayrıldıktan sonra ben doğruca bu satleri satan arkadaşın dükkanına gittim ve sordum:"-Filan sana geldimi?ne sordu ne dedin?"deyince saatçi arkadaş:"-Evet o bana geldi.bu saatlerin fiatını sordu.gösterişli olan saat 50 TL,mekanik reo marka saat 100 TL diyerek mekanik saatin daha iyi olduğunu söyledim"deyince arkadaşımın "ferağat"noktasında denemeyi kaybettiğini anladım.Denenmiş arkadaşı bulmak çok zordu.
SIRDAŞ'a gelincebunun faydası insan bazı problemleri konusunda sır sahibi birisini bulup bu problemleri istişare ettiği takdirde ,Beden bu problemin yükünden en azından yarı yarıya kurtulurmuş.SIRDAŞ tek kişi olurmuş.AZİZİM ,böyle bir kişi bulamadığı için Mürşitlerini SIRDAŞ olarak kabul edip bu sorunu çözdüğünü söylemiş,şu hikayeyi ilave etmişti.Padişahın biri ,vezirine emir vermiş:"-En iyi berberi saraya getirin.Sarayda çalışacak".Berber gelir,ancak 15 gün sonra kafası vurulur.Tekrar yeni bir berber aranır,bulunur gelir bir ay sonra kafası vurulur.Bu mihvalde berber kalmamış ülkenin uzak yerlerinden berber aramaya karar vermişler.Bir berber bulmuşlar.Çalışıyormuş.Bir ay,bir sene,üç sene işine devam etmiş.Hiçbir şey yok.Padişah,Bir gün buğday tarlaları içinde gezerken esen rüzgar'ınh tesiriyle buğdayların bir ses çıkardığını duymuş ve dinlemiş"Padişahın kulakları eşek kulağı gibi".Padişah saraya dönmüş ve derhal berberi çağırtmış.Berber huzura gelip cellatların hazır olduğunu görünce doğruyu söylemeye karar vermiş.Meğer padişahın kulakları çok büyük merkep kulağı gibi imiş.Daha önce gelen berberler padişahın bu sırrını kendi aile efradına ifşa ettiği için Padişah başını vurdururmuş.Sarığın kapladığı bu kulakları hiç kimse dışarıdan görme imkanı olmamış.Son berberde padişahın bu sırrını hep muhafaza etmiş kimseye dememiş ancak,saraydan uzak bir tarlaya yer altına bir mahzen kazdırıp oraya girer ve yer altında "Padişahın kulakları eşek kulağı gibi"sözünü söyleyerek bu sırrın vücuduna verdiği ağırlıktan kurtulurmuş.Ancak,toprak ve rüzgar canlı oluğu için o tarlanın başına gidenler tarladaki buğdayların rüzgarda sallanırken bu cümleyi söylediklerini duyarlarmış.
AYNA'ya gelince.Bu bir cisim değil İNSAN'mış. MİR'AT'I MUHAMMEDDEN ALLAH GÖRÜNÜR DAİM.sözü gereği Cenab-ı hakk'ı İnsan-ı kamilde müşahede etme gerçeği.Sağlıcakla kalın
**********
KERBELA ŞEHİTLERİNİN CENAZE NAMAZI
Hz.Peygamber SAV,Hz.Hamza r.a ın şehitlik cenaze namazının ardından 72 defa namaz kıldırıyor ve Kerbela şehitlerinin namazı kılınmayacak diyor
SU MOLEKÜLLERİ CENAB-I HAKK'IN HUZURUNA ŞÖYLE BİR NİYAZ GÖTÜRDÜLER:
"-YA RABBİ!BİZ SEBEBİ HİLKAT FAHRİ KAİNAT EFENDİMİZİN GÖZBEBEĞİ HZ.HÜSEYN'E ULAŞAMADIKTAN SONRA BİZ İNSANA İNTİKAL EDEREK AZİZ OLAMAYIZ.LÜTFEN BİZİ AFFET VE GÖREVİMİZE SON VER".
CENAB-I HAKK HZ.HÜSEYİN'İN NİYAZINI SU MOLEKÜLLERİNE DİNLETTİ DİYORDU Kİ:
"-YA RABBİ ,BÜTÜN BELALARINI BANA VER.ÇÜNKÜ TAKDİRDE NAMÜTENAHİ BELA SIRRI VARDIR.GELECEKTEKİ MÜMİNLER BU BELALARA TAHAMMÜL EDEMEYEBİLİRKEN İSYANA DÜŞERLER.BÜTÜN BELALARI BANA VER Kİ BUNDAN SONRA KIYAMETE KADAR GELEN MÜMİNLER İMTİHANLARINI EN HAFİF ÇİZGİDE ATLATSINLAR.TAKDİRDEKİ BELALAR BİTMEDEN BU CANI ALMA"
Anlıyor musun ehli Beyt'i sevmenin farziyetini(Faziletini değil farziyetini)
********
TERZİ'DE BİLE YENİ BİR ELBİSENİN ISMARLANMASI,ÖLÇÜ VERMESİ,KESİMİ,BİR KAÇ PROVASI VE TESLİMİ 15 GÜN ALIRKEN BİR TOPLUMUN ELBİSE DEĞİŞİMİ ÜÇ BEŞ YILLIK SÜREDE OLABİLİRMİ?NESİL DEĞİŞCEK.3 NESİL DESEN EN AZ 100-150 YIL.HER YÜZ SENEDE GELECEĞİ HABER VERİLEN MÜCEDDİT İÇİN "YÜZ YIL"TABİRİ KULLANILMIŞSA MUTLAKA BİR HİKMETİ OLSA GEREK.
ŞEKER GETİREN HELVA GÖTÜRÜR.FİİL VE SÖZLERİMİZİN CANLANMASIDIR TOPLUMSAL OLAYLAR.İÇ DÜNYAMIZIN DIŞA YANSIMASIDIR.SANAL BİR DURUM DEĞİL BU ANLATTIĞIM.
HIRSIZI,GASPÇIYI ,ZALİMİ HEP DIŞARIDA ARATTILAR.İÇİMİZDEKİLERDEN BAHSETMEDİLER.BİZ SAHİPLİK İDDİA ETTİK.VARLIK İDDİA ETTİK.BEN DEDİK.BİZİM İKTİDARIMIZ DEDİK.GÜÇLÜYÜZ DEDİK.BİZDE OLANLARIN SAHİBİNİN HAKK OLDUĞUNU İDRAK EDEMEDİK.HALBUKİ BİZ ZARFTIK.BİZDE MEVCUT TÜM YETENEKLER,KABİLİYETLER,HEP O'NA AİTTİ.AMA KEDİDEKİ NANKÖRLÜK DUYGUSU HEP BİZDE TECELLİ ETTİ.DUMLU HOCAMIZ,NANKÖRLÜĞÜN,MÜNAFIKLIĞIN ÜSTÜNDE OLDUĞUNU İFADE BUYURDUĞUNDA ŞAŞIRMADIM.HEP İYİLİK YAPTIĞIMIZ KİŞİDEN KARŞILIK OLARAK İHANET GÖRMEMİZÇOK ACI OLSA GEREK.KİMİSİ YEMEĞİNİ AŞK ATEŞİNDE PİŞİRİR DİĞER EKSERİYETTE BU YEMEĞİ SAVAŞ-SİLAH-KAN ATEŞİNDE PİŞİRMEYE DEVAM EDECEKLER AMA ONLARIN PİŞİRECEKLERİ TAAM HEM HAM HEM DİBİNE SARMIŞ.
ÜLKEDE AZİM BİR FİTNE MEVCUT.BULSUNLAR ÇAREYİ.ERKEN SEÇİMMİŞ.BEN NERDE HATA YAPTIM DİYEN YOK Kİ.
MEDİNEİ MÜNEVVEREYİ SARAN YANGININ FUKARALARA EKMEK DAĞITARAK SÖNDÜRÜLECEĞİNİ GÖSTEREN BİR ÖMER YOK Kİ?
SÖYLERMİSİN "TOPLUMLARI İMAMLARI İLE HUZURA ÇAĞIRACAĞIZ"AYETİNE BİZ MUHATAP OLDUĞUMUZDA BİRLİKTE HESAP VERECEĞİMİZ İMAMIMIZ KİM?
****
![]() |
| Aziz Mehmet Dumlu hz |
Bir peygamber:"Gelin benim şeriatıma girin"diye davet edebilir,ancak velayette davet yoktur ve haramdır.Çünkü velayet dışın içidir."süt içen çocuğa kebab yedirmek ne kadar yanlışsa ,istidatı olmayana da esrar-ı ilahi söylemek o kadar yanlıştır".
Ehil olmayana emaneti vermek emanete hıyanettir;ehil olana vermemek ehline ihanettir.
RAZ-I TEVHİDİ BUNLAR ÇÜN AÇMADILAR ALEME
ESRAR-I HAKK CÜMLE HALKTAN DAİMA MESTUR OLUR.(Hz.Gaybi)
Raz,esrar demekmiş.Hz.Gaybi ehlullahtan söz ederek kamil insanlar ,tevhit esrarını aleme saçıp ulu orta herkese anlatmadılar. İrfaniyet nispetinde Hakk'ın esrarını anlattılar.Dinleyenin kabının miktarınca konuştular.Fazlasının ziyan olacağını yahut karşıdakine zarar olacağını bildiler.Şu gerçek her zaman kabul edilmelidir ki;Cenab-ı Hakk'ın kamilleri her zaman ve her devirde mevcuttur.Zira onlar değişmez ölçülerdir. Belediyeler senede bir defa ölçü ve tartı aletlerinin kontrolünü mecburi tutarlar.Sebeb:halkın elindeki tartı aletlerinde bozulma olabilir.Bu nedenle Resmi dairede bulunan ve sıhhati sürekli kontrol edilen aletin verisi,diğer aletlerin kontrolunüde asıl rol oynar.ÖLÇÜ ALETLERİNİN KONTROLÜNÜ YAPTIRALIM.(Bu mevzu çok laf götürür.Devamı sonraya inşaallah)
**
REENKARNEDE BİR ADIM.(AZİZİM'e ait değil)
Eğirdir'deki Devran Baba'ya atfedilen "Bu dünyaya bin defa geldim,bin defa gittim.Anlayana HUUU,anlamayana HOOO"sözü ileDünyayı değişmiş babasının halini soran dervişine :"-Senin baban şu duvarın dibindeki Tosbağa"cevabı üzerine belirttiği yerdeki kaplumbağa dile gelip:Evlat ,bari sen çalış hayvanlık derekesine düşme"şeklindeki nasihatleri önceden aktarmıştık.
"Yenilen pehlivan güreşe doymazmış"sözündeki duygudan hareketle,başarıncaya,tamamlanıncaya kadar devam etme,şansını tekrar deneme duygusu hepimizde vardır.Bilgimin olmadığı bu konuyla alakalı hislerim şudur ki;Seyrü süluku tamamlama konusunda yarım kalan yerden devam imkanı olsa gerek.Kaldığı noktadan devam.Eski kazanımlarla yüklü.Ancak,şartlar yeni.Bilgisayar aynı .ancak sıfırlanmış hard diskin kapasitesi genişletilmiş veri yüklemeye hazır.Eski hayat ve eski alışkanlıklar yeni kişilikte mevcut değil.Çile ve sıkıntılar tabiki mevcut.Yeni zamanın gerektirdikleri neyse aynen devam.
Düşünürüm,cesedin ölümü ile hürriyetine kavuşan ruh,tekrar bir başka ceset(sandık)içinde hapsedilip tekraren bir hayatın çilesine niçin talip olur?.Ülen,kurtuldun,niye arkana bakarsın sorusu mutlaka aklımıza gelir.Hadiseye ceset (Madde)bazında değil Ruh(Mana) bazında bakarsak tekrar gelmenin önemini kavrarız.Çünkü,varlığının bir parçası olduğumuz Yüce Sahibimize biraz daha yaklaşma fırsatı kazanmış olacağız.
Bu kelamlar kimler için veya kimler için değil.
İbadeti bir borç telakki edip ödeyip kurtulmak isteyenler,cennet hesabı içinde olanlar,korkutanlar ,zorlaştıranlar için değil.(out)
Arayış içinde,cemal'den yana,muhabbet merkezli ,kolaylaştıran,sevdirenler için(in) .
Tüm bunları yazan ben'e soruyorum.Bu sözleri ifadeden murat ve maksadın nedir?Yetkin misin?Değil.o halde niye?Bireylerinin inanç dünyasını inşa etme,koruma ve kollama devletin bir görevi olması gerekirken bu saha,varlıkları halktan para toplama üzerine endeksli bir teşkilata terkedilmiş.Bu beni rahatsız eriyor artık.İlginin veya ilgimin sadece iki rekatlık Cum'a nın farzı süresine denk olduğu bu yapı değişmeli. Alışılmamış sorgulamalar bence başlamalı.
****
Güneş enerji kaynağıdır.Nasıl,toprak bu enerji kaynağındaki ısıya muhtaçsa ki,toprak içindeki yeşermiş tohumun gelişmesi,meyvenin tatlılanması için o ısı gereklidir. biz buna Cemal sıfatları diyorsak,toprak içindeki tohumun yeşermesi için de Fırtına ve Yağmur'a ihtiyaç var.ki biz buna CELAL sıfatlarının tecellisi diyoruz.Celal ve Cemal'e EŞ ÖNEMLİ OLARAK İHTİYAÇ VARDIR..Her iki sıfat,ezelde takdir edilen istidadı değiştirmiyor,istidadın inkişafına yardımcı oluyor."Said anne karnında said,Şaki,anne karnında şaki"hadisi şerifini tam olarak algılayamadığım için bazen üzülüyoruml.
ALLAH (c.c)'ımı,Acizliğini,zaifliğini,çaresizliğini,günahını ifade edip göz yaşı döken bir kömürü elmas,bir bakırı, altına tebdil edecek olarak hayal ediyorum.(ŞİMDİLİK) .
AZİZLERİMDEN Hasan Efendi hazretlerinden duymuştum:(Turgut Özal'ı kastederek):MÜRŞİT kuvvetli olursa,müridi Cumhurbaşkanı dahi olsa o makamı terketmeksizin sülukunu tamamlatır(yahut irşad eder).
"Allah (c.c) ,Adem'in hamurunu 40 gün yuğurdu","Alemi altı günde yarattı"kelamlarında bir anda olmak usulü yok ki "teenni"yavaş yavaş gerçekleşme var.Ancak,Esmai Hüsna'nın ahirindeki isim "ES SABUR"olduğundan Hz.google okulunun müdavimleri bu noktada sabırsızlar.Kemalatın en zirvesi Efendimiz'de tecelli ederken 571 senesinin öncesinde dünyaya gelenler bu lütuftan niçin mahrum kaldılar"sualini soracaklara da bir cevap bulmak gerek.
Aklın fazla oluşu(Zeka fazlalığı),güncel ilimlerde(teknikte)ileri olmak ,doğuştan mevcut özel yetenekler(psişik yetenek)seyrü sülukta bir mana ifade etmezmiş.Niçin Teknik dedik:Çünkü ilerleyen zamanla şimdiki teknik demode oluyor.Niçin aşırı zeka dedik:Ebül Hikem'in ebu Cehil olması gerçeği.Niçin doğuşta mevcut özel yetenekler dedik:sanatkarların Allah'ı bulamaması gibi.
Hz.Beyazıt'ın sözü:Ya doğuştan olamalı(üveysi),ya gören gözü işiten kulağı olmalı,yahut söz tutmalı.Bu üçünden biri değilse Allah'ın mülkünde yaşamasın daha iyi.Bu üç kriter içinde en hafifi "söz tutabilmek"olmalı ancak bunun bile zorluğunu anlatmada kelimeler kifayetsiz kalabilir.
Gelelim Efendimizden önce yaşayanlara.Onlar Tamamlanan kemalattan mahrum kalanlar mıdır?
Efendimiz,Hz.Cebrail'e sormuş:"-Bu Kur'an ayetlerini nasıl alıyorsun"Cevap :"Yeşil bir perde arkasından veriliyor".Efendimiz devamla:"Aç Bak".Sonrasında hz.Cebrail,Kur'an ayetlerini kendisine verenin Cenab-ı Peygamber'in nuru olduğunu görüyor.
Bu hakikatten dolayı olsa gerek Dörtyol'da medfun Kırklardan Murtaza Aziz (vefatı 1946)hazretleri'nin kabir kitabesinde GELEN BİR GİDEN BİR KALAN BİR BU BİR GİZLİ SIR ibareleri yazılı .MÜRŞİD-İ KAMİLLERDE GÖZÜKEN CENAB-I PEYGAMBER OLMASIN? Çünkü,İlk yaratılan Nur'un o olduğu ifade buyurulur.
KIRKLARDAN MURTAZA AZİZ HAZRETLERİ İÇİN AZİZİM ŞÖYLE İFADE BUYURMUŞTU:VEFAT ZAMANI EMANETİ VERMEMİŞ VE ŞÖYLE BİR ÖNKOŞULU ileri sürmüş:"MUTLAKA KIRKLARDAN BİRİ BU HAVALİDEN BİRİSİ OLSUN".Lakin,o mertebeye atanacak derecede o havalide yetişmiş birisi o gün için yokmuş.Mübarek şu şekilde ikna edilmiş:"Şimdilik başka havaliden yetişmiş birisi bu makama atayalım.Bu havalideki yetişene kadar"MANEVİYATIN BÖLGECİLİĞİ OLUR MU?OLMAZ.Ama bu havalinin insanının ayranının çabuk kabarmasınin göstergesi,İşgal kuvvetlerinden Fransız işgalcilerine karşı İstiklal savaşında İlk kurşunun İzmir değil,Maraş değil,Genel kurmay kayıtlarında Dörtyol'da atılması hadisesidir.Kara Memmet Çavuş isimli bir şahsiyet direnişi başlatmıştır.Bu nedenle bir Maneviyat toplantısında ,Efendimizin huzurlarında Murtaza Aziz hazretlerinin pervasızca aşka gelip yumruklarını iki yana açıp "VERMEDİK YA RESULALLAH,vermedik ya Resulallah"diye aşka gelmesi olayını büyükler nakletmişlerdir
******
Hayırlı Cum'a lar- 31 temmuz 2015 cuma-mavi dolunay tezahür günü
Ay kırmızı olmuş mavi olmuş hiç merak konum değil.....EZ-ZAHİR'in EL-BATIN'da ki karşılığını merak etmek isterim.Ez-Zahir'deki örnekler üzerinde tefekkür edilerek El-Batın'daki (Hakikatteki)karşılığı bulmak (tefekkür)daha önemli.Biraz daha ilerisi Ceset dünyamızdaki karşılığı.Cümleyi toplarsak:Semadaki Ay'ın Beşeri(insansal)alemdeki karşılığı ve buradan hareketle içimizdeki karşılığı.Mürşitte yok olanlar hemen "O"diyecek .Eyvallah. Kesrettekiler ise habire yorum yapacaklar.Işık kaynağı olmayan ay bir yansıtıcı olmakla acaba bu gece Yüce Yaratıcının hangi rengine bürünecek.Cemal'e giden yol Celal'den geçermiş.Biz son gelen çocuklar.hep şımartıldık.Ne yapalım AZİZLERİMİZ çok zengin.O'nların mirasını harcadığımız için çokça laf ediyoruz.K
TEMMUZ 2015/ Avukat Şemsettin Keser
*******
MÜRŞİT MÜRİDE NE YAPAR?
AZİZİM Hasan Efendi anlatmıştı idrakimizin alacağı kadarıyla.Nefsin kötü hallerini, Hırs,Kibir,şehvet,Öfke,Adavet,cimrilik,Mevki makam isteği v.s gibi her insanın geninde mevcut olan menfi çekimleri insanın bedenine dolanmış ,onu sıkarak yahut zehirli dişleri ile sokarak öldürmeye çalışan bir yılan'a benzetmişti.Mürşit,elindeki kılıçla bu yılanın boyun ,sırt ve kuyruğuna vurarak yarısına kadar kesip yara açar.Bu darbenin tesiri ile yılan kıpırdayıp zarar verme gücünü kendinde bulamaz.Bundan sonrası için müritte,çalışarak ,gayret ederek bu yaranın kapanmasına mani olup(tembellik etmeyerek)yılanın kalan kısmınıda kendi kesecektir.Nefis yılanının bedenini Mürşit tamamen kopartmadığı için mürit tembellik edip,gayret içinde çalışmazsa bu yara zamanla iyileşir ve yılan tabiatında olan zararı icra eder demişti.
Mürşidin müride bir bilgi yüklemesi,bir bilgi transfer etmesi gibi bur durum yokmuş.Aksi durumda ,ümmi olan,konuşma yeteneği bulunmayan ,sadece nazarla iş gören evliyaullahın konumunu izahta zorlanırız.O halde etkileşim nasıl oluyor yahut sistem nasıl işliyor denirse Galiba Mürşitte oluşan bir çekim kuvveti,kişiyi diğer çekim alanlarından çıkarıp kendi alanında muhafazaya alıyor.Tıpkı Güneş'e bağlı,güneş etrafında dönen gezegenler gibi.Varlıkları güneşe tabi.
Ay'ı (Kamer'i)sorsan (niçin dünyanın etrafında dönüyor diye)Dünyasız bir şey gerçekleşmiyor ki.
Kabuksuz bir taam yokki.
Ayı'nın on türküsü varmış dokuzu ahlat(olmamış armut)üzerine imiş.Bir veliyullah sözünü okumak,nakletmek tüm işimiz."NUTK-I EVLİYA ENTAK-I HAKK'TIR"Evliyanın sözü,Allah'ın(C.C)sözüdür demişler.Evliyalar arasında zaman farkı olarak asırlar bulunsa dahi sözler hep aynıdır.Çünkü Hakikat Değişmezmiş.Bu nedenle arayış içinde olanlar(dert sahipleri)çok rahatlıkla asırlar öncesinde yaşamış bir veli'nin sözlerinde kendine ait bir şeyi mutlaka bulur.
Gelelim içinde bulunduğumuz zaman'a.son zamanın içinde olduğumuz için,kurumsal olarak toplum ve devlet himayesinde adresi belirli arınma merkezlerinin kapatılması üzerinden 90 yıl geçtiğinden,dünyasını değişmiş büyüklerin yerine bilinen yeniler gelmediğinden mutlaka toprak 90 yıl önce bağrına bırakılmış tohumu çatlatarak yeşertecektir.Bunu bekliyorum.Vakıa suresinin 11 -12-13-14 ayetleri MUKARRABİN(ALLAH'A C.C. YAKINLIK PEYDA EDENLER)'inin çoğunun eski ümmetlerden,birazının sonrakilerden olacağını haber vermekte.Haşa,nefsimiz için bu kelamlardan bir paye ve iddiada yok.Ancak,işin zorluğunu ifade açısından belirttim.Peygamber mirasçısı olan Evliyayı toplum ne kadar kabulleniyor.Bu ölçü nasıl olduğumuz sualine cevaptır.Yol'un sınanmaları çok olduğundan ağzımızı tatlılaştırdığı sürece bu işe devam.EVLİYA sözü nakletmekte bir vazife.Yemiş satan çerçi,sattığından ara sıra acıktıkça ağzına atıştırmasıda normaldir.Yine aynı suali soracağım.Bu güne ait Kamillerin bugüne ait söylemleri nasıl olacak?
Ben yine başladığım yerde duruyorum.Sahtesi çok olsa da vazgeçmiş değilim.Hayırlar dilerim
******
SALTANAT KISIRDIR.ÇOCUKLARI HİÇ OLMAMIŞTIR
Yüksek yeri mesken edinenleri bekleyen tehlike çoktur.Çünkü göz önündedir.çıkış uzun sürsede iniş süratli ve tehlikelidir.Sevmediklerinin kellesini teslim ettikleri Bostancıbaşılar zaman zamanda Sultanın kellesini almışlardır.Hayatı ,İhtiyarlara sormak lazım derler.Çünkü onlar,dünyanın tüm alayişlerini görmüş olsalarda aynı cümle ile özetlerler:"Göz kırpmak süresi kadar"
"Hayatı ve ölümü yaratmaktan maksat bir imtihan olup kim iyi amel işleyecek"(Mülk suresi ayet 2).İmtihan bir CELAL.Talut'un ordusuna verilen savaş emri,önüne çıkan ırmaktan sadece bir avuç su içme müsadesi ise Cenab-ı Hakk'ın bir imtihanı.Şüphesiz Ayetlerin zahiri manalarının yanı sıra Enfüsi(içsel)manalarının da ifade ve izahı zamanımızın bir ihtiyacı .Sadece bir "avuç su"kavramını milletvekillerine bağlanan "maaş"kabul etsek te fazlasının yasak olduğunu kim ifade edecek.Diyanet mi?Güçlülüğün ifadesi Mersedese binmek değil,yanlışları korkmadan ifade edebilmektir.İçinde "ben"in olmadığın bir dünyalığa sahip olmanın mahsuru yoktur.Aksi durumda Kader,hükümlerini icra edecektir.
2 yıl 6 ay Efendimizin Ravzasını müdafa eden Fahrettin Paşa,gözyaşları içinde kılıcını Resulullah'ın kabrine bırakır ve gözyaşı dökerken dağıstanlı bir asker şu dizeleri söyler:
"Unuttuk İlhan'ı,Kara Oğuz'u,
İşledik seni gözbebeğimize
Bağışla ey şefi kusurumuzu
Bin küsür senelik emeğimize
Nedense kimseler dinlemez eyvah
O kadar saf olan dileğimizi
Bir ümmi isen de Ya Resulallah
Ancak sen okursun yüreğimizi
Yapamaz Ertuğrul evladı sensiz,
Can verir,Canan'ı(s.a.v)veremez Türkler.
Ebedi hadim'ul haremeyniniz
Ölsek de Ravza'nı ruhumuz bekler"
Topkapı kutsal emanetler bölümündeki eserlerin büyük kısmı,Fahrettin Paşa'nın şehrin tesliminden önce binbir zorlukla İstanbul'a gönderdiği eşyalardır.Şöven değilim.Ama Suud,mutlaka hesabını vermeli.Şerif Hüseyin ve oğlu Faysal ve diğerleri ,Padişahın fermanına rağmen Medineyi müdafaa eden FAhrettin Paşa gibi aslanlarımıza ihanet edip arkadan vurup çöl kumlarına gömmenin BEDELİNİ ÖDEMELİDİR.Ecyad kalesini yıksalarda,revakları ortadan kaldırsalarda,Medine Tren istasyonunu yok etselerde o topraklarda bize ait birşeyleri geri almak için gideceğimize inanıyorum.SALTANATLA TASAVVUFUN BİRLEŞTİĞİ ALTIN DEVİR gelecek.(En'am 152)Malel Yetim(Yetim Malı)sahibine teslim edilecektir inşaallah.
******
![]() |
| Bandırmalı Tatlıcı Ali Öztaylan hz |
ÖLEN KİM?
BAŞ 'ı'mız sağ olsun.DÖRT AĞUSTOS 2008 BANDIRMALI AZİZİMİZ Tatlıcı Ali ÖZTAYLAN efendimizin dünya gözümüzden çekilme günü....AZİZİM ifade buyurmuştu:""TEKRAR GELMEYECEĞİM".
BAŞ 'ı'mız sağ olsun.DÖRT AĞUSTOS 2008 BANDIRMALI AZİZİMİZ Tatlıcı Ali ÖZTAYLAN efendimizin dünya gözümüzden çekilme günü....AZİZİM ifade buyurmuştu:""TEKRAR GELMEYECEĞİM".
Hz.Pir Mevlana efendimiz,Cenab-ı Şemsin kaybolmasındaki boşluğu Cenab-ı Selahaddin'le ,onun kaybolmasındaki boşluğu Cenab-ı Hüsameddin'le doldurmuştu."Acı acıya,su sancı'ya iyi gelir"halk sözündeki gibi aşk acısını bir başka aşk dindirirmiş.
*****
"KELLİMİNİ YA HÜMEYRA""Konuş benimle ey Hümeyra"sözünü Efendimiz içinde bulunduğu manevi çekimin etkisinden kurtulup normala dönmek için kullanırmış derler.AZİZİM'de ortam kalabalıklaştığında veya ehil olmayan birisi geldiğinden "ŞİMDİ PARA KAZANMANIN YOLLARINDAN KONUŞALIM"diyerek boyut değiştirirdi.Efendi'nin vefatı akabinden sonra vazife birisine tevdi edilmişse aynı efendiye hizmet edenler o vazifeli nazarında KARDEŞ,vazife akabinde gelenler ise EVLAT olarak muamele göreceğini AZİZİM İFADE BUYURMUŞTU.İrşatçılarla hiç işim olmadı.azizlerim HEP İDARECİ(İCRAATÇI)idi.Bu nedenle günlük hadiselerle alakalı merakım bundan kaynaklansa gerek.Sizi rüyalarında makam arabası ile gezdiren Beyefendi'yi konferans için İskenderun'a davet etmiştik.Ertesi sabah İstanbul uçağına yetişmesi gerekiyordu........... aracımı,ilçe teşkilatına bırakmıştım.Misafiri götürmesi için.Adana girişinde uçağa yetişme telaşı içinde ,karşıya geçmek isterken yolu tamamen kapatmış Tır aracına tüm hızıyla vuran bu araç Pert olma derecesinde zarar görmüştü.Araç içindekiler sağlamdı.Misafir taksi ile yola devam etmişti.Hiç önemli değil vazifemizi yapmıştık.
Başlayan Yeni devrin ,siyaset söylemlerini hiç soramadım.Ancak gözlemim ve hislerim şu: Hamaset, muhabbetin yerini tutmuyor.Dinin özünü yaşayan ve yaşatacak olanların önündeki en büyük engel şekil dindarları.Siyasette birbirlerini bitirdiklerinde(CELAL sıfatının tecellileri sonucu)topyekun başlayacak kurtuluş savaşının önderi yahut önderleri ortaya çıkacak.
Sarıkamışta 90.000 Mehmetçiğin soğukta donmasına sebeb olan ve çöküşü hızlandıran Enver-Talat-Cemal Paşaların hamaset macerası inşaallah tekerrür etmez de bu fitne söner .******Cenab-ı Hakk'ın sevdiği iş,az da olsa devamlı olanı imiş.
Mesnevi Şerif'in birinci cildindeki Tacir ve Tuti hikayesindeyim.Hüseyin Top efendinin başladığı şerhin ilk 4 cildi gelmişti.ikinci ciltte.Tuti'nin güzel sesi,anlattığı hikayelerdeki marifeti kendine tuzak olup insanoğlu tarafından kafese tıkılmıştı.Bu güzellikleri olmasaydı hemcinsleri gibi özgür olacaktı.Övülmek ve beğenilmek.Tatlı yemek gibi.zevki boğazı geçene kadar.Sonrası ise vücuda vereceği sayısız zarar.Eleştiri ise acı ilaç gibi.etkisini anında.Toplum içinde eleştirilmek anında nefsimizde karşılık bulur.Övülmenin maddi boyutu insanlara verdiğin sürecedir.Manevi boyutundaki tehlike için ise daha önceki iletilerde ifade edilmişti.:"İNSANDA EN ZOR ÇIKAN DUYGU MANEVİ SALTANAT İSTEĞİ".
Bir garib ölmüş diyeler
Üç günden sonra duyalar
Soğuk su ile yuyalar
Şöyle garip bencileyin.
İşimiz,AZİZLERİMİZİ yüceltmek.
****AZİZİM İÇİN;Gelelim mahviyatlarına:
Yakalamak hiç mümkün değil.Bakarsın bir gün ipek takım elbise giymiş,şövelye altın yüzük takılı,sinekkaydı traş.Bakarsın sakal uzamış bıyıklar ağız içine gelmiş.Terzi dükkanı içinde bulunan sirke şişelerinin varlık nedenini sorardım.Kendisi sirke kokusunun olduğu yerden üç harflilerin rahatsız olduğunu ifade buyursa da,sirke şişesinin etiketli tarafını değilde sıvı tarafını kapı yönüne çevirmesinden dışardan içeriye bakanların "şarap şişesi"algılamasını istediğini çözmüştüm.Niye böyle davranırlar:Zamanlarını çalacak insanları uzak tutmak için.Çünkü AZİZİMİN ifadesi şöyle idi:OĞLUM BİR ADAMDAN YA MADDİ MENFEATIN OLMALI YADA MANEVİ MENFEATIN OLMALI.BUNUN DIŞINDAKİLER SENİN VAKTİNİ ÇALAN HIRSIZDIR.UZAKLAŞTIR".Bilinmeyi asla istemez.
AĞUSTOS 2015
Mevlana Vakfı Başkanı Avukat Şemsettin Keser










bu bilgileri bize hediye eden Metli Dede ve iz sürenlerini selamlayarak teşekkür ediyoruz
YanıtlaSil