Demisti ki; ön dişlerinle arka dişlerinin farkini
biliyor musun?
Evet demiştim önler keser arkalar ezer, çiğner. Tüm
entellektüel zihnimle tarifler vermeye, tanımlar yapmaya, anlatmaya başlamıştım
ki;
Aferin iyi bilgi. Ama onları geç, sen hic
yasamamışsın!
Şimdi al su leblebiyi, ön dişlerinle çiğne, yut yada
yutmaya çalış ama hisset.
Yutamadım elbette öyle kupkuruydu ki.
Simdi de al bunu diye yeni bir leblebi vermişti. Arka
dişlerinle çiğne onu demişti.
Hop tükürüğümle yumuşadı.. Kolaylıkla ezildi,
lezzetlendi, tat geldi ve yuttum.
Tamam. Anladın mı şimdi.
İşte şimdi yaşadın!
Bilgi yetmez.
İdrak etmelisin.
Yani gözlerinle görmeli.
Deneyimlemelisin.
Kimsenin onayına ihtiyacın olmadan bilmelisin.
Neyi? Kendini ve HAYatı.
Sen İNSAN’sın demişti. Bunu söylerken, sesini daha
toklaştırarak, kalınlaştırarak üzerine basa basa vurgulamıştı.O, kelimenin
anlamını bilmekten öte İNSAN olandı, YAŞAYANdı.
Nildem
Nildem
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder