9 Kasım 2016 Çarşamba

NECİB SULTAN'DAN

Azizim Necib Efendi anlatmıştı:İdare ve irşad bölümünde olan maneviyat adamlarının tayinleri olur.Bir vilayetten diğer vilayete hicretleri emredilir.Böyle bir zatı tanıdım.Kendisi Uşak vilayetine tayin edilmişti.Ancak,Uşak'a hicret ettiğinde o yöredeki en fakir bir kimsenin iki odalı evine misafir olmuştu.Halbuki zenginlerden de müritleri vardı ama o fakirin evini tercih etmişti.Ev sahibine 'de "Merak etme,buraya iki katlı bina yapılacak üst katında ben oturacağım ve burada dünyamı değiştireceğim.".Fakir derviş ne desin ki.iki odalı bir gecekondunun yerine iki katlı bir ev yapılacak,şimdilik onun için hayaldi.nitekim öylede oldu.Oraya iki katlı ev inşaa edildi ve Efendi üst katta irşat işlerine devam etti.Dünyasını değişmesi bir cuma gününe denk geldi.Adeti üzre müritleri ile birlikte Cum'a namazına giderken o gün,müritlerine siz önden camiye gidin ben sonra geleceğim dedi.Müritler camiye gittiler.ev sahibi alt katta oturduğu için efendinin yukarıdan inmesini bekledi.ancak cum'a namazı kılındı,müritler eve geldiler.Ev sahibine Efendi'yi sordular o da :"Yukarıdan inmedi.Ben de onu bekledim"demesi üzerine hep birlikte yukarı çıktıklarında Efendinin alem-i bekaya göçtüğünü gördüler ve defnettiler.Ben o zatı Uşak'ta ziyaret etmiştim.Yıllar sonra Dörtyol'da iken (1975 sonrası) oğlu ziyaretime geldi.40-45 yaşlarında idi.özel bazı şeyler görüşmek istediğini bildirdi.Ona önce ben şu soruyu sordum:"Baban'dan ne gördün?".Oğlu anlatmaya başladı."Babam bir gün çok hastalanmıştı.Uşak'a doktora götürmek gerekiyordu.Sabah erkenden arabanın üzerine yatak koyarak baygın vaziyetteki babamı yatırdık.Atlardan cins olan iki tanesini de arabaya koştum yola çıktık.yolumuzun üzerinde bir dere vardı.Yaz günü olduğundan çok fazla su yoktu.her zaman at arabası ile geçtiğim bu derenin ortasına gelince atlar çekmez oldu.indim baktım arabanın ön tekerleri kuma batmış.kuvvetli atlar bir türlü çıkartamıyor.ben epey çabaladım,yoruldum,arabaya dinlenmek için oturdum,sonra tekrar çalıştıysam da nafile öğle vakti geçmiş vakit ikindiye geliyordu.Doktora götürme imkanım kalmamış,içimden "Bari köye geri dönebilsek te ertesi gün gitsem"diyordum.Çresizlik içinde etrafıma bakınırken içimden şu duygular geçti:"Babama mübarek bir zat diyorlar.Mübareklerin manevi yardım gördükleri de söylenir.acaba böyle bir yardım nasıl gelir?"diye düşünmeye başladım.O esnada şehir tarafından bir ihtiyar geldi.benim durumumu gördü.arabaya bin,dizginleri tut,deh dediğimde de atlara işaret ver"dedi.arabanın okunu tutarak haydi dedi.oku köy istikametine çevirmeye başladı ve atların çekmesi ile araba kumdan çıktı.Sonra ihtiyara hikayemi anlattım.Bana cebinden bir nar çıkarttı.Bunu babana yedir dedi.".araba kurtulup ben köye döndüm.Babamı tekrar odasına yatırdım.ertesi gün tekrar doktora gitme hesapları yaptım.Nar'ı unutmuşum.Sonra aklıma geldi.anneme,Şu narı ayıkla da babama ver dedim.Annem o narı ayıkladı babama verdi.Babam o narı yedi.Ertesi sabah babam ayık bir vaziyette "oğlum ben iyi oldum.Doktora gerek kalmadı"dedi.".Bu hikayeyi anlattıktan sonra Ben ziyaretçiye sordum:"Benden ne istiyorsun?".Oğlu dedi ki:"Efendim,babam vefat ettikten sonra müritler benim üzerime kaldı.ancak ben onlarla baş edemiyorum,yeterli gelemiyorum ne yapmalıyım?" diye sorunca ona şu cevabı verdim:"Evlat ben ilkokul öğretmeniyim.Sen bir başka şehirdeki bir mübareğe gideceksin,orada bir Lise öğretmeni bulacaksın,ondan öğrendiklerini gelip babanın evlatlarına aktaracaksın"dedi.Misafir teşekkür ederek gitti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder