İbni Arabi hazretlerinin Resulullah Efendimizin izni ile ifade ettiği vahdet-i vücud görüşü olarakta meşhur olan düşüncede vücud birdir,o da vücud-i mutlaktır.Bu vücud-u mutlak kendi şuunatı zatiyyesini ,kendi nefsinde müşahede etmek için ,mertebe-i letafetinden ,biri diğerinden daha kesif olmak üzere bir takım meratibe tenezzül etti.ve kesif bir alem olan(en,boy,derinlik,ağırlık) bu alem-i şehadette sıfat ve esması hasebiyle müteayyin oldu.Binanaleyh Zat-ı Latif-i Hak,bilcümle meratibi ve eşyayı Zatiyle muhittir ve eşyanın tümü ,vücud-i hakikikin izafatındandır.Her bir mazhar ,mertebe-i taayyün ve kesafette kaldıkça ,kendi hakikatı olan vücudu hakikiyi his kuvvetiyle idrak edemez.Bununla beraber o mazharın vücudu,vücudu Hak'tan peyda olmuştur ve O'nda müstağraktır.Onun vehmi kendisini Hak'dan ayrı görür.Binanaleyh onun görmesi ve bilmesi hep Hak'dandır.Zat-ı Hak latiftir ve her şeyin hüviyetidir ve habirdir;çünkü her mazharın kendisini bilmesi ,onu Hakk'ın bilmesidir.Böyle olunca bütün bilme,görme,işitme vesair cümle mezahirin ezvakı,ezvak-ı ilahiyedir.Bu manaya delil Kur'anda Hz.Musa kıssasıdır.Hz.Musa,tayyün-i kesifin ahkamında müstağrak iken,Hakk'ı görmek istedi,"Göremizsin !Dağa bak"hitabını işitti ve Hak ,Zatıyla dağa tecelli edince dağ parçalandı ve Hz.Musa kendi mevhum varlığından bihuş oldu ve ona rü'yet bu hal içinde vaki oldu.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder