CEZBE EHLİNİN MAKAMLARINI İZAH EDER
Cezbe sahipleri öyle kimselerdir ki:
Fenâ makamına mürşidsiz varırlar. Hakk’tan, her şeyde feyz alırlar ve o anda hicapsız bulunurlar, zâtı müşahede ederler. Aklın sınırları içine gelmezler. O makamda hayran (şaşkın ve kararsız) olurlar. Levh-i Mahfûz’a nazar ederler ve üzerinde bulunan yazıyı okurlar. Remizli olarak çeşitli sözler söylerler. Söyledikleri o sözler de olmuş veya olacak durumdadır.
Bu makamda olan meczupların remizli sözlerini (ne söylediklerini) aklın sınırları içinde bulunan kimseler anlamazlar. Çünkü bu makam öyle bir makamdır ki, meczublar her nefeste bütün eşyanın ilmini bilirler. Evveli ve âhiri bulunmaz. Kendinden başka kimseden haz eylemezler(zevk vermezler), Zira, gark oldukları öyle nihayetsiz bir deryadır ki, kenarı olmadığı gibi dibine de erişilmez.
Şayet fenâ âlemine de varırsa kendilerine safa gelir, ömürleri oldukça o makamda kalırlar.
Bu sıfattaki velilerin irşadı riyazet ve mücâhede (Nefis terbiyesi) ile değildir. Hatta irşatları nazarlarıdır. Ne zaman bir müridi irşad etmek isteseler (irşadı gerekse), o müridin hakikatine nazar ederler. Hakk Teâlâ’nın marifeti için meydana gelmiş ise bir nazarda (onu) makamlarına eriştirir (yetiştirir) ler. Eğer marifet için gelmiş değilse hiç iltifat etmezler. Ona itikadına göre himmet ederler. Ve istediği yerde bulunurlar. Böyle müride “Sûrî (şeklî) mürid” derler.
İşte cezbe ehlinin makamı bu makamdır.
http://ismailhakkialtuntas.com/2011/06/03/evliya-makamlari/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder