8 Mart 2022 Salı

RESULULLAH'IN SÜNNETİNDEN NE ANLAMALIYIZ?

 Onun sünneti; güzel ahlaktır. O en güzel ahlaka, yaradılışa sahip bir insandır. Güzel ahlak ibadetlerinizdeki eksikliği tamamlar, lakin fazla ibadet ahlak eksikliğinizi tamamlamaz derdi.

Onun sünneti; doğruluktur. O daha Rasulullah olmadan emin olmuştu. O peygamber olmadan öncede ahlakıyla Müslümandı. Ona düşmanları da Muhammed’ül-Emin diye hitap ederdi.  Onun sünneti; sevgi ve merhamettir. İnsanlara merhamet etmeyene Allah’ta merhamet etmez derdi. Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız derdi.

Onun sünneti; aile ve çocuk sevgisidir. Sizin en hayırlınız ailesine en iyi davranandır derdi. Çocuk kokusu cennet kokusudur derdi.

Onun sünneti; Tabiat sevgisidir, Kimin elinde bir fidan varsa, kıyamet bile kopuyor olsa onu eksin derdi. Taif’i fethettiğinde ağaçların kesilmemesini, yeşilliğin korunmasını Taiflilerle yaptığı antlaşma maddeleri içine koyduracak kadar çevreciydi. O, tüm yeryüzü ümmetime mescit kılındı buyurarak, her yerin bir mabet kadar temiz tutulmasını istemişti. 

Onun sünneti; hayvan sevgisidir; siz yeryüzündeki canlılara merhamet edin ki, göktekiler de size merhamet etsin derdi. Devesine ağır yük yükleyene, ona yüklediğinden daha fazlasını günah olarak sen yükleniyorsun demişti.

Onun sünneti; insanlarla iyi geçinmek, onlara yardım etmektir. O komşusu aç iken, tok yatan bizden değildir derdi. Komşusu kendisinden emin olmayan kimse mümin olamaz derdi.

Onun sünneti; Çalışmaktır, üretmektir, kazanıp, dağıtmaktır. İki günü eşit olan aldanmıştır, çalışan ele cehennem ateşi değmez derdi. Tembelliği, miskinliği günah sayardı.

Onun sünneti; tevazudur, alçak gönüllülüktür. Ben sizin kralınız değil, sizden biri ve kuru ekmek yiyen bir kadının çocuğuyum derdi. O insanlara sultanlar gibi kullarım dememiş, Şeyhler gibi müritlerim diye seslenmemiştir. O yanındakilere ashabım, dostlarım derdi.

Onun sünneti; kimseye yük olmamaktır, kendi işini kendi görmektir. Öyle ki, onun bir defasında insanlardan biat alırken şöyle biat aldığını görüyoruz. Kimse kimseye yük olmasın. Hatta devesinin üzerinde iken düşen kamçısını bile arkadaşından, alıp vermesini istemesin. Kendisi inip alsın. Bilirsiniz o mübarek hayvan ne kadar zor çöker ve ne törenlerle ayağa kalkar değil mi? Onun arkadaşları bir yolculuk esnasında, birisi ben koçu keseyim, diğeri de ben yüzeyim demişti. O da ben güzel ateş yakarım deyip, çalı çırpı toplamaya başlamıştı.

Onun sünneti içinde yaşadığı Arap toplumunun adetleri, gelenekleri değildir. Onun sünneti hayatın değişmez evrensel ilkeleridir. Onun sünneti Kuran’ı yeryüzünde uygulamaktır. Bu yüzden o yaşayan, yürüyen Kuran’dır.

Bugün peygamber deyince aklınıza ilk gelen şey nedir? Onun mucizeleri midir? Kafasının üzerinde daima bir bulut dolaşırmış, taşa bassa izi çıkar, kuma bassa çıkmazmış. Önünü gördüğü gibi arkasını görürmüş. Ellerinden sular fışkırırmış,  bir eliyle şak diye ayı ikiye ayırırmış. Gölgesi yere asla düşmezmiş, zira o sırf nurdan imiş. Kafanızdaki peygamber imajı bu değil mi?

Gerçekten sonrakiler onu övelim derken göğe çıkarmışlar.Bugün onun ‘tatlı bir anı gibi’ yâd edilmeye değil, anlaşılmaya ihtiyacı var!Bugün onun SADECE övülmeye değil, örnek alınmaya ihtiyacı var! 

Ne zaman biz onu dosdoğru anlayabileceğiz?  Onu ne zaman efsanelerden kurtarıp, hayata geri getireceğiz?Sevgili eşi Aişe annemizle yarışan, koşu yapan, sahabesiyle şakalaşan, güler yüzlü, tatlı dilli peygamberi hayatımıza sokacağız?

Ne zaman bulutlardan yere indirip, peşi sıra gideceğiz? Biz onunla Kuran’ı öğrendik. Kuran’daki Muhammed’i ne zaman öğreneceğiz? Açın onun getirdiği kitabı! Mucizesinden bahseden kaç tane ayet göreceksiniz?

Hıristiyanların ‘Kurtarıcı Mesih’ inancı aynen bizlere de geçmiş. Ümmetin kurtuluşu onun şefaatine bağlanmış. O Vesilet’ün-Necat yapılmış. Hâlbuki onun getirdiği son kitap; “Şefaat bütünüyle Allah’ındır” der. Biz ne zaman onunla, sünnetiyle kitabını birleştirebileceğiz?

Onu doğru anlamadan getirdiği dini nasıl doğru anlayacağız? Eğer anladıysak neden ümmet bugün zillet ve meskenet içinde, geri kalmışlığın, cehaletin, tefrikanın girdabında boğuluyor? Elli küsur İslam ülkesinin gayr-i safi milli hâsılası neden bir Almanya, bir Japonya etmiyor? Emin olan o peygamberin ümmeti neden bir banka müessesi kadar emin, güvenilir değil, sözüne sadık değil?

O ben gaybı bilmem, kendime bile fayda ve zarar veremem der. Allah O nebiyi, o nebinin davasını tam bir teslimiyetle destekleyin der bizlere, Biz ise ‘Allahümme salli /Allahım sen destekle’ deriz. Peygamberi desteklemek salâvat okumakla değil, onun getirdiği risalete, tevhide, ölümsüz Kuran prensiplerine sarılmakla olur. Onu çok sevmek ona ibadet etmekle gösterilmez. Tam aksine ona ibadet etmemekle gösterilir. Yalnızca Allah’a ibadet etmekle onu, davasını yani tevhidi desteklemiş, yüceltmiş oluruz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder