Nuşirevan Adaleti
Nuşirevan 49 sene Sasani devletinin başında bulunmuş,
hükümdarlığında hiç kimsenin zulmen ve cebren bir şeyini almamıştır. Adaletiyle
ve doğruluğuyla meşhur olmuştur. Nuşirevan müslüman değildi. Peygamber
Efendimiz’in, müslüman olmadan ölmesine üzüldüğü bir kimseydi.
Adaletiyle şöhret bulmuş ve tarihe adil hükümdar olarak
geçmiş olan İran Nuşirevan, tahta çıktığı ilk yıllarda halkına karşı son derece
zalimane bir tutum içindeymiş. Öylesine gaddar ve insafsızca bir yönetim
göstermiş ki, halkı adeta canından bezdirmiş. Üstelik zevk-ü sefasına düşkün
olup, korkunç harcamalar ve aşırı israf içinde sürdürdüğü saltanatla halkından
tamamen kopmuş, en ufak bir ses çıkaran olursa cezalandırılmış.
Saltanatın ilk yıllarında böyle halına zulmeden, ve onları
adeta inim inim inleten Nuşirevan, maiyeti ile beraber bir gün ava çıkmıştı.
Yanında gayet zeki ve halkın durumuna içten içe üzülen veziri de vardı. Bir
süre avlandıktan sonra bir ara veziri ile beraber diğer adamlarını yanından
ayrılarak bir suyun başına vardı. Atından indi. Orada bir müddet istirahata
çekildi. Onlar orada istirahat ederlerken iki tane baykuş gelip yakınlarına bir
yere konarak ötmeye başladılar. Öylesine ötüyorlardı ki ister istemez
Nuşirevan’ın dikkatini çekti. Baykuşların bu nameleri hoşuna gidince vezirine
seslendi.
Ey vezirim! Şu kuşların dilinden anlıyor olsaydık ta
konuştuklarını bilseydik. Kim bilir neler konuşuyorlardır. Zeki vezire halkı
içinde bulunduğu durumu anlatabilmek için bir fırsat doğmuştu. Nuşirevan’a dedi
ki:
-Sultanım! Ben bu kuşların ne dediklerini biliyorum. Eğer
müsaadeniz olursa ve beni bağışlarsanız bu kuşların aralarında neler
konuştuklarını anladığım kadarıyla size bildireyim.
Nuşirevan hayretle; “Peki anlat bakalım, gazabımdan emin
olabilirsin.”
Bunun üzer,ne vezir; “bu kuşlardan bir tanesi diğerinin
kızını oğluna istiyor. Öbürü ise işi biraz naza çekerek, senin oğluna kızımı
veririm fakat başlık parası olarak bir harabe isterim diyor. Bu öyle diyince
kızı oğluna isteyen gayet memnun bir şekilde başımızda Nuşirevan gibi bir
hükümdar varken ben sana bir değil on tane bile harabe veririm. Yeter ki sen
kızını oğluma ver, diyor. İşte sultanım kuşların konuştuklarından benim
anlayabildiğim bundan ibaret.
Vezirin böyle söylemesi üzerine Nuşirevan hiçbir şey demedi.
Ama vezirin ne demek istediğini çok iyi anladı. Memleketin ve halkın şu anda
içinde bulunduğu durumu veziri ince bile üslupla nasıl da anlatmıştı. Saraya
döndüklerinde bu durumu inceden inceye bütün detaylarıyla düşündü. Gerçekten de
veziri doğru söylüyordu. O andan itibaren hal ve ahvalini değiştirdi. Halkını
gözeten, onlara destek olan, son derce ad,l bir hükümdar oldu. Ölünceye dek
yıllarca halkını adaletle yönetti. Ve gün geldi her fani gibi, oda ölüm
döşeğine yattı. Son derece hastaydı. Etrafında çocukları, sevenleri çaresizlik
içinde bekliyorlardı. Hekimler bir türlü onu iyileştirememişlerdi. Nuşirevan
onlara dedi ki evlatlarım benim hastalığıma ancak harabede yaşayan baykuş eti
iyi gelir. Hemen bana ondan bulun getirin de ondan yiyip şifa bulayım.
Çocukları sevinçle bundan kolay ne var diyerek harabede
yaşayan baykuş eti bulmak için çıktılar. Fakat durum umdukları gibi olmamıştı.
Geri döndüklerinde son derece üzüntülüydüler. Babacığım memleketin her tarafını
gezdik, dolaştık. Ne kadar aradıksa maalesef ne bir harabe bulabildik, ne de
orada yaşayan bir baykuş bulamadık dediler. Tabi Nuşirevan bunu duyunca çok
sevindi. İlk önce harabeden geçilmeyen memleketinde demek ki şimdi her yer
müreffeh bir hale gelmiş, hiç harabe kalmamış.
Nuşirevan öldüğünde tabutu tüm memleketi dolaştırılarak
kimin hakkı varsa alsın diye tellal bağırtılmış olmasına rağmen, bir kimse
çıkıp ta benim ondan şöyle bir alacağım vardı dememiştir. Bir memleketin
idarecisi müşrik bile olsa, şayet adil ise o memleket ayakta kalır. Fakat
idareci müslüman da olsa şayet adil değilse, halkına zulmediyorsa o memleket
ayakta kalamaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder