12 Mart 2022 Cumartesi

İSMAİL EMRE

 (ADANALI MELAMİ MÜRŞİDİ iSMAİL EMRE SOHBETİNDEN

Konuşmada bulunanlardan bir zât şöyle dedi:

- Sizi hiç tanımadıkları halde, hakkınızda çok fena şeyler söylüyorlar. Hâlbuki Allah ve Peygamber: “Gıybet, dedikodu etmeyin!”; hattâ “Tecessüs bile etmeyin”; “Gıybet etmek, ölü kardeşinin etini yemek gibidir” diyorlar.

Diğer bir zât da:

- Ayşe, ortaklarından biri için “boyu kısa” demiş de, Hz. Muhammed: (Bu söz koca bir denizi bile kokutur.) demiş.diyerek ilk konuşanı te’yid ve tasdik etti. Bunun üzerine Emre şunları söyledi:

İsmail Emre – Kime “kötü!” diyorsak, onun haberi olmasa bile, Allah’ı incitmiş oluyoruz. Çünkü Allah, her kulunu severek yaratmıştır. Biz onun kullarına “kötü” dersek râzı olur mu? Bu dedikodu ahlâkını Kur’ân yasak etmese bile, aklen ve vicdânen düşünelim, iyi bir şey midir bu? İlâhî aşkın lezzetini alan bir insan, bir daha dedikodu etmez.

Mamâfih onları, hoş görmeli. Bilseler, bizi yakından tanısalar, hakîkat olmayan şeyleri bize isnâd ederler mi? Siz niçin onlar gibi söylemiyorsunuz? Çünkü tanıdınız ve anladınız. Onlar da sizin bilginize ve görgünüze sahip olsalardı, bu kötü sözleri söylemeyeceklerdi. O halde onları hoşgörelim. Hoşgörmek ve affetmek büyük bir fazîlettir. Fazîlet karşısında dağlar bile erir.

Öteden beri böyledir. Tasavvuf ahlâkına uyanlar aynaya benzerler; yani parlarlar. Parlayan bir şeyi ise herkes görür. Öbür tarafta hertürlü fenalığı yapan bir insanı kimse görmez de, tasavvufçuların her hareketi göze batar. Karanlıkta kimse kimseyi göremez. İnsanlar birbirlerinin yüzlerini ve kendi yüzlerini ışıkta, aynada görürler.

Öyleyse onları hoşgörelim ve affedelim. Çünkü onlar bizi ikaz ediyorlar. Biz asıl bizi medhedenden kaçarız. Çünkü olabilir ki biz gurura düşürür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder