Muhterem ESKİ DİYANET REİSİ Ali Bardakoğlu’nun anlattığı gibi, fıkıh Abbasiler zamanında şekillenmiş insan zihninin mahsulü bir hukuk külliyatıdır. Büyük değere sahiptir. Fakat sanayi çağını ve sonrasını içermediği için zamanımızın ihtiyaçlarını karşılayamaz. Hatta bizzat Hayrettin Karaman, tarihteki müstebit hükümdarların fikir hürriyetini boğmaları yüzünden fıkıhta “kamu hukukunun gelişmediğini” yazmıştır. (Ana Hatlarıyla İslam Hukuku, I, 1987, s. 166)
Kamu hukuku yani devletin yetkileri, sınırlandırılması, denetlenmesi, devlet karşısında fert hak ve hürriyetleri…
Bu çağda böyle bir hukuk sistemine dayalı devlet olabilir mi?
Fıkıh, tarihî bir hukuk külliyatı olduğu
için, halifelerin, sultanların yetkileri de o çağın, kralları, imparatorları
gibi düşünülmüştü. O çağın ihtiyaçları da öyleydi… İslam’dan önceki Main kralı,
ataşe tapan Pers imparatoru, Çin ve Avrupa imparatorları gibi sultanlar da
uygun gördüğü kişiye kamu mallarından arazi ve ‘hediye’ verebilirdi…. Bu din
anlamında İslami değildir, tarihsel bir olaydır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder