9 Nisan 2023 Pazar

DİN CEBİR DEĞİLDİR

 “Din cebir değildir. İç dünyanın kazanılmasıdır. Asırlarca devletle bütünleşik meslek icra eden fıkıhçılar bu hikmetten koparak devletinki gibi çerçeveli, detaycı, buyurgan ve cebredici bir üslup benimsemişlerdir.”

‘Otorite’ uygun adım yürümeyenleri ya imha ediyor ya dışlıyor.

Dışlananlar da -okuyabildiğim, görebildiğim kadarıyla- kendi otoritesini inşa ediyor, böylece Müslümanların arasında bir takım ‘fıkıh adaları’ oluşuyor.

Yani mezhepler.

“Kur’an’da ve hadiste Ehl-i Sünnet ve Şia diye Müslüman kategorileri yoktur. Allah dileseydi bu kategorileri de ayırarak zikrederdi. Demek ki bu etiketler zorunlu değildir. Sözlük anlamı itibariyle her Müslümanın hem sünnet ehli hem de şia (dost) olması zaten gereklidir.”Mekteplerdeki profesörlerden, kürsülerdeki vaizlerden, ekranlardaki artistlerden daha alim, daha adil bir kuvvet var içimizde.

Eğer üçkağıtçılık yapmayacaksan, kimseyi dolandırmayacaksan, bir ‘hile-i şer’iye’ aramıyorsan, malı götürmeyeceksen, fetva sormanı gerektirecek bir durum yok demektir.

Taze bir bakış açısıyla kul hakkı ve adalet konuları fıkhın birinci ilgi alanı olmalıdır ki İslam her vicdana seslenen bir değer odağı olsun. İnsanların şerefte eşitliği, tahakkümün kaldırılması, hakkaniyet, kurumların şeffaf ve hesap verebilir olması, işlerde liyakatin gözetilmesi ve sosyal adalet gibi Peygamberin en ilk dillendirdiği hukuki ilkelerdense dindar kimliğe odaklanmış bir fıkhın bir tür kaçış olduğu açıktır.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder