17 Mayıs 2022 Salı

MİSYONER YETİŞMESİ

 Bir devleti içten yıkmanın yollarından en etkini Misyoner yetiştirmektir.İngiltere'nin bu hususta hususi misyon cemiyeti vardır.Misyonerler çocuk iken hizmete alınırlar, ifa edilecek vazifeye göre ilmen ahlaken ve fikren yetiştirilirler.İngiliz misyon teşkilatı her sene ilkokul mekteplerinin zeki olanlarından otuz kırk kişi babalarının rızası alınarak himayesine alıp bunları kabiliyetine göre üçere beşere ayırarak dünya ülkelerinden kendilerince lüzum hissedilen mıntıkalarına sevkedilir.mesela ikisini Türkiyeye, dördünü Hindistan'a, Tibet'e Rusyaya serpiştirir.Bu çocuklar o memleketlerdeki sefaret ve ya konsolosluklara tevdi edilir.İngiliz elçilik ve konsolosluklarından misyon cemiyetinin mükemmel talimatları vardır.bu talimata göre çocuk büyütülür. okutulur, öğretilir ve yetiştirilir.Bu misyonerlerden birisi şöyle anlatmıştır:Ben on yaşında iken Misyon cemiyeti tarafından İstanbul'a gönderildim.Doğruca elçiliğe gittim.Beni Elçiliğin kavvası, Cihangir'de sakin Ali Ağa'ya teslim etti ve şu tenbihatta bulundu:"Ali Ağa bu çocuğun ismi İbrahim'dir.ve senin oğlundur.Herkese böyle söyliyeceksin.Aylık olarak sana on lira vereceğiz.Bu para ile çocuğu mahallenin mektebinde okutacaksın.Ve tıpkı kendi soyundan olmuş gibi yedirecek, içirecek ve giydireceksin , adetiniz nasılsa öyle terbiye edeceksiniz.Ayda bir kerre geceleyin sefarethaneye getirip bana göstereceksin".Ali Ağa beni tutup evine götürdü ve hanımı Gülsüm hanıma "İşte sana evlat getirdim, bunu büyüteceksin" dedi.Don gömlek ve entari yaptılar ve giydirdiler.ve güzelce yapılmış iki takunya alarak ayağıma geçirdiler ve elime on paralık kağıt helva sıkıştırarak mahalle çocukları arasına saldılar.Bir kaç ay sıkıntı çektim,Türkçe bilmediğim için kimse benimle konuşmuyor ve beni dilsiz sanıyorlardı.Yavaş yavaş kulak dolgunluğu ile Türkçeyi öğrenmeye başladım.Bir sene sonra çocukların elabaşısı oldum.Mektepte hoca efendi bana teveccüh göstermekte idi.Akranıma göre param fazla olduğundan kuru yemiş ve kırmızı şeker alıp çocuklara dağıtmakta idim.İptidai ve Rüştiyi bitirdikten sonra Beyazıt camii şerifi Palabıyık Ali efendinin ders halkasına dahil oldum.Avamil, Kafiye, Mantık,Tasavvurat, Tasdikat,kelam, Fıkıh,Tefsir derslerini sırasıyla okudum öğrendim.Fransızcaya merak sardım.Delal oğlu Dikran efendi isminde bir Ermeni buldum.Bu şahıstan Fransızca öğrendim.Cami dersini ikmal icazet aldım ve sünni bir müderris oldum.O ana kadar her ay mutlaka İngiliz elçiliğine gider sefirin iltifatına mazhar oldum.İngilizce, Fransızca ,türkçe ve Arapça okur yazar olduğumdan Bab-ı Ali'ye devama başladım.Hariciye kalemi tercüme kalemine memur oldum.Maaşım 500 kuruş oldu.Kısa zamanda hariciye tercüme odası baş halifesi oldum.Misyon cemiyetinin bana tevdi ettiği vazife Bektaşi tarikatını öğrenmek olduğundan benim gibi yetiştirildikten , yani Sünniliği , Dört mezhebe ait bilgileri öğrendi.... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder