3 Eylül 2023 Pazar

İZMİR İKTİSAT KONGRESİ-MUSTAFA KEMAL AÇILIŞ KONŞMASI

Bu nutuk 100 yıl önce Atatürk tarafından İzmir İktisat Kongresi’nin açılışında söylenmiştir. Türkiye o dönemde ağır şartlar içinde bunları çözmüş iken, geldiğimiz nokta aynı, uygulanan senaryolar aynı ve yabancı ülkelere tanınan imtiyazlar konu da aynı. Maalesef o günlerden daha ağır şartların içindeyiz. 

 Filmi geriye sarıyoruz. Tarih 17.Şubat.1923 Yer. İzmir İktisat Kongresi Konuşan. Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Önce Tarımın önemini, sonra kapitülasyonlar dediğimiz yabancılara ve azınlıklara tanınan imtiyazları ve devletin parasının nerelere harcandığını ve borç batağına nasıl saplandığımızı anlatıyor. (Bugünden hiçbir farkı var mı bir okuyalım: ne demiş)

 Efendiler… Türk tarihi incelenecek olunursa, gerileme ve yıkılma nedenlerinin, ekonomik problemlerden başka bir şey olmadığı derhal anlaşılır. YENİ TÜRKİYE’MİZİ layık olduğu uygarlık seviyesine eriştirmek için, her ne olursa olsun, ekonomimizi birinci planda tutarak, en çok bu konuya ağırlık vermek durumundayız. Çağımız tamamen bir ekonomi devrinden başka bir şey değildir.

……. Tarım konusunda; Efendiler… Kılıçla fetih yapanlar, sabanla fetih yapanlara yenilmeye ve sonunda yerlerini terk etmeye mahkumdurlar. Bu öyle bir gerçektir ki tarihin her devrinde aynen tekrarlanmıştır. Mesela, Fransızlar Kanada’da kılıç sallarken, oraya İngiliz çiftçisi girmiştir. Bir müddet kılıçla saban çarpıştılar ve sonunda, saban galip geldiğinden İngilizler, Kanada’ya sahip oldular. Efendiler; Kılıç kullanan kol yorulur, fakat saban kullanan kol, her gün daha çok kuvvetlenir ve her gün daha çok toprağa sahip olur. ………… 

Yabancı ve azınlıklara tanınan imtiyazlar (Kapitülasyonlar) konusunda; Efendiler…. Osmanlı fatihleri, hakanları sabanın önünde yenik düşüp, geri çekilmeye başladıktan sonra, asıl felaketlerin büyüğü o zaman ortaya çıktı. Daha önceki yıllarda, padişah hediyesi olarak büyük bir benlik ve büyüklük duygusu içinde, yabancı ülkelere tanınan haklar ile ülke içindeki Müslüman olmayan azınlığa verilen her şey, sanki onların doğal hakları gibi kabul olundu. Fakat, yabancı devletler, bununla da yetinmediler; her fırsatta bu hakları genişletmek için yollar aradılar ve buldular. İçeride yaşamakta olan azınlık, korumayı başardıkları kazanılmış haklara dayanarak ve dışarının planlama ve yardımına sığınmak suretiyle politik bir varlık kazanmak için çalışmaktan geri durmadılar. Bir yandan içerideki azınlığı kışkırtmakta olan yabancılar, diğer yandan baskı ile devlet ve millete karşı, yeni imtiyazlar alıyorlardı. 

………….. Dışardan sağlanan borçlar için… Bu sürekli baskı altında, zaten kötü duruma düşmüş bulunan anayurtta, millet, devlete verebilecek parayı güçlükle sağlayabiliyordu. Fakat saltanat sahipleri saraylar ve devlet yöneticilerinin bu debdebeyi sürdürmek için paraya ihtiyaçları vardı. Bunu sağlamanın yolları da dış ülkelerden borç para almak için yapılan anlaşmalar oluyordu. Fakat dışarıdan alınacak borcun şartlarını o kadar fena hazırlıyorlardı ki bazılarını ödemek mümkün olmamaya başladı. Ve nihayet bir gün bu devletler Osmanlı Devleti’nin iflasına karar vererek, dış borçlar (Duyun-u umumiye) belasını başımıza çöktürdüler. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder