16 Eylül 2022 Cuma

TASAVVUFUN KAYNAKLARI

 “Nübüvvet bitti fakat velâyet devam ediyor” söylemine açıklık getirir misiniz? Efendimiz’den önce gelen bir damardan bahsediliyor, nûr-i Muhammedî de deniyor, velâyet yoluyla diğer büyüklere geçiyor. Buna ne dersiniz diye bir sual sorulsa denilebirki; İlk sûfilerde “nûr-i Muhammedî” veya “hakîkat-i Muhammediye” dedikleri şey yoktur. Sonrakilerde var. Sûfîliğin bilgi üretme kapasitesi vardır. Mücâhede yoluyla, nefsi tezkiye yoluyla, gönül gözünün açılması yoluyla, manevî tecrübe ile yeni bilgilere ulaşıyorlar. Bu bilgileri çevrelerine aktarıyorlar veya yazıyorlar. Böyle bir bilgi birikimi meydana geliyor aynen fıkıh alanında olduğu gibi. Kur’an’da fıkıh konularını toplasanız 15-20 sayfadır, fıkıh kitapları ciltler dolusudur. Bu demektir ki bunların yarısından çoğu ayet hadis değil, ulemanın içtihatlarıdır. Fıkıhçılar nasıl içtihad ve kıyas yoluyla bilgi üretmişlerse sûfîler de irfan yoluyla keşf yoluyla benzer şekilde -ama fıkha benzemeyen bir tarzda- bilgi üretmişlerdir. Genellikle bu bilgilere de marifet, irfan ve hikmet gibi isimler vermişlerdir. Sonraki sûfîler kalp gözüyle gördükleri veya manevî tecrübeyle ulaştıkları bilgileri ayet ve hadislerde de görmeye çalışıyorlar, öyle olmasa bile. Şu ayette, şu hadiste buna işaret var vs. diye yine de o asıla bağlamak istiyorlar. Fakat nihayet bu bir yorumdur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder