25 Eylül 2022 Pazar

ARİF-ZAHİD,

 “Zâhid, hizmet etmeyi ve ibadet etmeyi sever; ârif ise hizmet edileni sever. Zâhid yaralıdır, ârif ise cerrahtır.”. “Zâhid odur ki âhiri görür, ehl-i dünya ahırı görür; velâkin ehass ve ârif olanlar ne âhiri ve ne ahırı görür. Onların nazarı evvele vâki’ olur ve her şeyin mebdeini görür.” “Ârif her ân pâdişâhın tahtına kadar ulaşır. Zâhitse yürür, yürür, bir ayda tam bir günlük yol alır. Zâhidin de şerefli bir günü yok değildir, vardır. Vardır; ammâ onun günü nereden elli bin yıl olacak? İş erinin ömründe her gün bu cihân yıllarınca elli bin yıldır.” “Ârif’in kıblesi, visâl-i ilâhî nûrudur; felsefînin aklının kıblesi hayâl. Zâhidin kıblesi berr ü mün’im Yezdân’dır. Tama’kârın kıble ve maksudu altın kesesi.” “Zâhid, işin sonunu düşünür. Soru, hesap günü hâlim ne olacak?” diye dertlenir. Ârifler başlangıçtan, önden haberdardırlar; sonu düşünme derdinden de kurtulmuşlardır.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder