17 Eylül 2022 Cumartesi

TASAVVUF DÜŞMANLIĞININ ARKA PLANI

  İslâm’ı Tahrif Etmek Kur’an-ı Kerim’den önceki ilâhî kitapların tahrif edilmiş olduğu, Tevrat’tan önce çeşitli peygamberlere verilen sahifelerin zamanla yok olduğu tarihî bir hakikattir. Bu üç kitabı ve sahifeleri tahrif eden insanoğlu Kur’an-ı Kerim’i de bu hale getirmek için elinden gelen gayreti gösterdi. Hatta Mülk ve Sâffât surelerinin ilk ayetlerinde, peygamberimize inzali sürecinde vahyi çalma gayretinde olan cin şeytanlarının çabalarından ve meleklerin müdahalesinden bahsedilir. Vahiy Peygamberimiz’e gelirken ilâhî söze başka söz karışmasın diye meleklerin gözetiminde gelmiştir (Cin, 72/26-28). Resûlüllah (s.a.v.) da bu vahyi alır almaz kayda geçirtir, ilave olarak Kur’an’ın ezberlenmesini teşvik ederdi. Bu iki yolla koruma altına alınan Kur’an-ı Kerim hakkında şeytan(laşmış insan)lar lafzen tahriften ümitlerini kesmişlerse de ona yüklenilecek mânâlar üzerinde cesurca oynanması konusunda ümitli ve gayretlidirler. Bu manevî tahrifi engelleyen şey, Resûlüllah’ın sünnetidir. Ayetler hakkında gelişi güzel yorumları engelleyen hadisler ve sünnete karşı çıkış aslında Kur’an’ı mânen tahrife uğratmayı amaçlamaktadır. Bu taarruzdan fıkıh ve kelâm ilmi kadar tasavvuf da nasibini almıştır. Fıkıh, kelâm ve tasavvuf, aslında kalelerdeki dış surlar gibidir, bunlara yapılan saldırılar iç güvenliği de tehdit eder.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder